KÖK HARFLER: م ن ي
ANLAM:
مَنَى : (Allah c.c.) birisini imtihana çekmek, sınamak.
مُنِىَ : (Meçhul) Uğramak, çatmak. Karşılaşmak, başına gelmek. Bir şey kendisine nasip olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اُمْنِيَّةً (çoğul hali اَمَانِىُّ) : İstenen veya arzu edilen bir şey; ümit; temenni; niyet; bir yalan; kitabın okunması.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
مَنَّى | fiil-II | 2 | Ümit verdi | 4/119 | |
أَمْنَى | fiil-IV | 3 | (Meniyi) akıttı | 75/37 | |
تَمَنَّى | fiil-V | 9 | Temenni etti | 22/52 | |
اُمْنِيَّةٌ | isim | 6 | Arzulanan husus, ideal, ülkü | 4/123 | Çoğul: أَمَانِيُّ |
مَنِىٌّ | isim | 1 | Meni, döl | 75/37 | |
مَنَاةٌ | özel isim | 1 | Menat (bir put adı) | 53/20 | |
Toplam | 22 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Menât | مَنَاة | İslamiyyetten evvel cahiliyyet devrinde Kabedeki bir putun adı. | |
Münye | مُنْيَة | Arzu edilen, istenilen şey. | Çoğulu: Münâ |
Menî | مَنِي | Erkek veya dişinin bel suyu. | |
Ümniyye | أُمْنِيَّة | Umut, ümid. Arzu, istek, taleb. Niyet. Kuruntu. | Çoğulu: Emânî |
Temennî | تَمَنِّى | Bir şeyin gerçekleşmesini dileme. | Çoğulu: Temenniyât |
Temennâ | تَمَنَّى | Minnettar olma. Eli alnına götürerek selamlama işareti yapma. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَنَّى : Fiil-II.
4:119 | وَلَأُضِلَّنَّهُمْ وَلَأُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الْأَنْعَامِ |
Diyanet Meali: | “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar.” |
4:120 | يَعِدُهُمْ وَيُمَنِّيهِمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا |
Diyanet Meali: | Şeytan onlara (birçok) vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor. * |
أَمْنىَ : Fiil-IV.
53:46 | مِنْ نُطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ |
Diyanet Meali: | (Rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) …* |
56:58 | أَفَرَأَيْتُمْ مَا تُمْنُونَ |
Diyanet Meali: | Attığınız o meniye ne dersiniz?! * |
75:37 | أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَىٰ |
Diyanet Meali: | O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi? * |
تَمَنَّى : Fiil-V
2:94 | قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!” * |
2:95 | وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir. * |
3:143 | وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَلْقَوْهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. |
4:32 | وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللَّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. |
22:52 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ |
Diyanet Meali: | Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. |
28:82 | وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ |
Diyanet Meali: | Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış.” demeye başladılar. |
53:24 | أَمْ لِلْإِنْسَانِ مَا تَمَنَّىٰ |
Diyanet Meali: | Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır? * |
62:6 | إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ |
Diyanet Meali: | “Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!” |
62:7 | وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah, zalimleri hakkıyla bilir. * |
اُمْنِيَّةٌ : İsim. Çoğulu: أَمَانِيُّ
2:78 | وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لَا يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلَّا أَمَانِيَّ |
Diyanet Meali: | Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. |
2:111 | وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ |
Diyanet Meali: | Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! |
4:123 | لَيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلَا أَمَانِيِّ أَهْلِ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. |
4:123 | لَيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلَا أَمَانِيِّ أَهْلِ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. |
22:52 | إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ |
Diyanet Meali: | (Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki), bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. |
57:14 | وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ أَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ |
Diyanet Meali: | “Fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı.” |
مَنِىٌّ : İsim.
75:37 | أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَىٰ |
Diyanet Meali: | O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi? * |
مَنَاةٌ : Özel isim. (Put ismi)
53:20 | وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? * |