KÖK HARFLER: ك ي ف
ANLAM:
كَيْفَ : Nasıl
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
كَيْفَ | edat | 83 | Nasıl | 7/84 |
| Toplam | 83 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Keyf (Keyif) | كَيْف | Afiyet, sağlık, sıhhat. |
Keyfî | كَيْفِى | İsteğe bağlı olan. |
Keyfiyyet | كَيْفِيَّة | Nitelik. |
Tekeyyüf | تَكَيُّف | Bir keyfiyet kabul etmek. Keyfiyetlenmek. |
Mütekeyyif | مُتَكَيِّف | Keyfiyetlenen, bir keyfiyetle vasıflandıran, tekeyyüf eden. |
Keyfe keder ifadesi, “ne gam?” anlamındaki keyfe keder (كيف كدر) terkibinden gelmektedir. Bu ifadenin 1950-60’lardan itibaren kullanıma girdiği anlaşılıyor. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
كَيْفَ : Edat
2:28 | كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? |
2:259 | وَانْظُرْ إِلَى الْعِظَامِ كَيْفَ نُنْشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا |
Diyanet Meali: | “(Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” |
2:260 | وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَىٰ |
Diyanet Meali: | Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. |
3:6 | هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. |
3:25 | فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız … vakit, hâlleri nice olacaktır. |
3:86 | كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | İman ettikten … sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? |
3:101 | وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنْتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? |
3:137 | فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. |
4:21 | وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ أَفْضَىٰ بَعْضُكُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Hem, siz eşlerinizle birleşmiş (ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken), onu nasıl (geri) alırsınız? |
4:41 | فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ |
Diyanet Meali: | Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz (ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız) zaman, bakalım onların hâli nice olacak!. |
4:50 | انْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَكَفَىٰ بِهِ إِثْمًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. * |
4:62 | فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ |
Diyanet Meali: | Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği … zaman hâlleri nasıl olur? |
5:43 | وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar? |
6:11 | قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.” * |
6:24 | انْظُرْ كَيْفَ كَذَبُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilâhları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi? * |
6:46 | انْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar? |
6:65 | انْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz. |
6:81 | وَكَيْفَ أَخَافُ مَا أَشْرَكْتُمْ وَلَا تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُمْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri) O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım?” |
7:84 | وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık.” Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu. * |
7:86 | وَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?” |
7:93 | فَكَيْفَ آسَىٰ عَلَىٰ قَوْمٍ كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi ben, inkârcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?” |
7:103 | فَظَلَمُوا بِهَا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | Onları (mucizeleri) inkâr ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu. |
7:129 | وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır.” |
9:7 | كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ رَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? |
9:8 | كَيْفَ وَإِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا فِيكُمْ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً |
Diyanet Meali: | Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. |
10:14 | ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik. * |
10:35 | أَمَّنْ لَا يَهِدِّي إِلَّا أَنْ يُهْدَىٰ فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ |
Diyanet Meali: | (Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır), yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?” |
10:39 | فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu. |
10:73 | وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz anlamayan)ların sonu nasıl oldu! |
12:109 | أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? |
13:32 | فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da) ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış! |
14:24 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen) güzel bir ağaç gibidir. |
14:45 | وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الْأَمْثَالَ |
Diyanet Meali: | “Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu. Size misaller de vermiştik.” |
16:36 | فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
Diyanet Meali: | Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. |
17:21 | انْظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Bak nasıl, onların kimini kimine üstün kıldık. |
17:48 | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Bak, senin için ne türlü benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık (doğru) yolu bulamazlar. * |
18:68 | وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلَىٰ مَا لَمْ تُحِطْ بِهِ خُبْرًا |
Diyanet Meali: | “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?” * |
19:29 | فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. * |
22:44 | فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
Diyanet Meali: | Ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler). |
25:9 | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. |
25:45 | أَلَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا |
Diyanet Meali: | Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. |
27:14 | فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak! |
27:51 | فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik. * |
27:69 | قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” * |
28:40 | فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak! |
29:19 | أَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللَّهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? |
29:20 | قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَأَ الْخَلْقَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın.” |
30:9 | أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Yine) onlar, yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? |
30:42 | فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | “(Yeryüzünde dolaşın da) önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.” |
30:48 | اللَّهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاءِ كَيْفَ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah, onları dilediği gibi, (bazen) yayar (ve bazen yoğunlaştırır). |
30:50 | فَانْظُرْ إِلَىٰ آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. |
34:45 | وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَا آتَيْنَاهُمْ فَكَذَّبُوا رُسُلِي فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
Diyanet Meali: | (Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı). Hâlbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine bile ulaşamamışlardır. Elçilerimi yalanladılar. Peki, beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu! |
35:26 | ثُمَّ أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
Diyanet Meali: | Sonra ben inkâr edenleri yakaladım. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu! * |
35:44 | أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler. |
37:73 | فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ |
Diyanet Meali: | Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu! * |
37:154 | مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ |
Diyanet Meali: | Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz! * |
40:5 | فَأَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ |
Diyanet Meali: | Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)! |
40:21 | أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? |
40:82 | أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü idiler. |
43:25 | فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
Diyanet Meali: | Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! * |
47:10 | أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah, onları yerle bir etmiştir. |
47:27 | فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ |
Diyanet Meali: | Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken hâlleri nasıl olacak? * |
50:6 | أَفَلَمْ يَنْظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا |
Diyanet Meali: | Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! |
54:16 | فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ |
Diyanet Meali: | Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)! * |
54:18 | كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ |
Diyanet Meali: | Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış! * |
54:21 | فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ |
Diyanet Meali: | Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)! * |
54:30 | فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ |
Diyanet Meali: | Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış! * |
67:17 | فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ |
Diyanet Meali: | O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz! |
67:18 | وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu!? * |
68:36 | مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? * |
71:15 | أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا |
Diyanet Meali: | Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’ * |
73:17 | فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا |
Diyanet Meali: | Hâl böyle iken inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz? * |
74:19 | فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ |
Diyanet Meali: | Kahrolası nasıl da ölçtü biçti! * |
74:20 | ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ |
Diyanet Meali: | Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti! * |
88:17 | أَفَلَا يَنْظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ |
Diyanet Meali: | Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır! * |
88:18 | وَإِلَى السَّمَاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ |
Diyanet Meali: | Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir! * |
88:19 | وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ |
Diyanet Meali: | Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir! * |
88:20 | وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ |
Diyanet Meali: | Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır! * |
89:6 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e … ne yaptığını görmedin mi?* |
105:1 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? * |
5:31 | يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءَةَ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | (Nihayet Allah), ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen (bir karga gönderdi). |
5:64 | بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. |
5:75 | انْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْآيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar. |