KÖK HARFLER: ك ن ز
ANLAM:
كَنَزَ : Mal toplamak ve biriktirmek; serveti yere gömmek; serveti depolamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
كَنَزَ | fiil-I | 3 | Biriktirdi | 9/35 |
|
كَنْزٌ | isim | 6 | Hazine | 11/12 | Çoğulu: كُنُوزٌ |
| Toplam | 9 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Kenz | كَنْز | Define, hazine. | Çoğulu: Künûz |
Meknûz | مَكْنُوز | Gömülü. hazineye konulmuş, saklanmış. | Müennesi: Meknûze |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
كَنَزَ : Fiil-I.
9:34 | وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. |
9:35 | هَٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir.” |
9:35 | فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ |
Diyanet Meali: | “Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” |
كَنْزٌ : İsim. Çoğulu: كُنُوزٌ
11:12 | لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ جَاءَ مَعَهُ مَلَكٌ |
Diyanet Meali: | “Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!” |
18:82 | وَأَمَّا الْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَامَيْنِ يَتِيمَيْنِ فِي الْمَدِينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُ كَنْزٌ لَهُمَا |
Diyanet Meali: | “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı.” |
18:82 | فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا |
Diyanet Meali: | “Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve definelerini çıkarmalarını istedi.” |
25:8 | أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | “Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” |
26:58 | وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ |
Diyanet Meali: | Servetlerden ve iyi bir konumdan…* |
28:76 | وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ |
Diyanet Meali: | Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. |