ق ذ ف

KÖK HARFLER: ق ذ ف

ANLAM: 

قَذَفَ : (Taş vb) fırlatmak. (Ok vb) atmak. Düşünüp taşınmadan konuşmak, atıp tutmak. (Gerçek vb) ortaya koymak, açığa vurmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
قَذَفَfiil-I91: Fırlattı, saldı, bıraktı, attı. Musallat etti, peşine saldı. 2: Soldu, düşürdü.59/2Meçhul Muzari: يُقْذَفُ

Toplam9


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

  • قَذَفَ (a)
  • قَذَفَ (b)
  • قَذَفَ (c)
    • اِسْتَفْرَغَ > bak: ف ر غ
    • تَقَيَّأَ
    • قَاءَ
    • تَهَوَّعَ
  • قَذَفَ (d)

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kazf قَذْف Atmak. İftira atmak. Ehl-i namus bir kadına zina isnad etmek. 
Kâzif قَاذِف Birinin zina yaptığını öne süren kişi.
Kazzâfe قَذَّافَة Sapan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

قَذَفَ : Fiil-I. Meçhul Muzari: يُقْذَفُ

20:39 أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ
Diyanet Meali: “Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy…”
20:39 فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ
Diyanet Meali: “… ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın…”
20:87 وَلَٰكِنَّا حُمِّلْنَا أَوْزَارًا مِنْ زِينَةِ الْقَوْمِ فَقَذَفْنَاهَا
Diyanet Meali: (Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz.) Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık…”
21:18 بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ
Diyanet Meali: Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş.
33:26 وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ
Diyanet Meali: Ve kalplerine büyük bir korku saldı. 
34:48 قُلْ إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Diyanet Meali: De ki: “Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O, gaybleri hakkıyla bilendir.” *
34:53 وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ
Diyanet Meali: Ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
37:8 لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ
Diyanet Meali: Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar.
59:2 فَأَتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ
Diyanet Meali: Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü.