ق ص د

KÖK HARFLER: ق ص د

ANLAM: 

قَصَدَ : Birisine gitmek, onun yolunu tutmak, ona doğru gitmek; yolunu ona yöneltmek; ona doğru yol almak. Bir kişiye veya şeye erişmek veya elde etmek için çalışmak, çabalamak. Bir şeyi arzu etmek. Bir şeye kastetmek ya da niyet etmek. (Yürüyüşünde) orta yollu, dengeli, ölçülü olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

قَصَدَ (geniş zaman يَقْصِدُ mastar isim: قَصْدٌ): O (bir istikamet veya yol) düz veya doğru idi; adaletle veya hakkaniyetle davrandı. Ölçülü oldu.

قَصَدَ bir sopayı kırdı ya da onu ikiye parçaladı, anlamına da gelmektedir.

قَصَدَهُ اَوْ قَصَدَ لَهُ اَوْ اِلَيْهِ : Ona gitti, onun yolunu tuttu; yolunu ona yöneltti; ona doğru yol aldı; o kişiye veya şeye erişmek veya onu elde etmek için çalıştı, çabaladı; o şeyi arzu etti; o şeye kastetti ya da niyet etti.

قَصَدَ فِى الْاَمْرِ اَوِ اقْتَصَدَ مِنْهُ : O işte doğru yolu takip etti, o işte orta yoldan ve en hakkaniyetli yoldan gitti; mutedil bir biçimde davrandı; o işte aşırıya kaçmadı, orta yoldan memnundu.

قَصَدَ فِى مَشْيِهِ : Dengeli bir şekilde veya orta hızda yürüdü.

مُقْتَصِدٌ : Doğru yolu veya orta yolu tutan kişi; orta.

مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌ : Onlardan orta yolu tutanlar, mutedil davrananlar vardır. (5:66).

وَ عَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّبِيلِ : Ve doğru yolu göstermek Allah’ın işidir (16:9)

قَصْدٌ : Bir kimsenin amacı veya yolu; peşinde olunan veya arzu edilen bir şey; birinin niyeti veya maksadı; doğru olan bir şey.

هُوَ عَلَى قَصْدٍ : Doğru bir yol veya istikameti takip eder; orta olana uyar veya mutabıktır.

قَاصِدٌ : Düz veya doğru.

طَرِيقٌ قَاصِدٌ : Doğru veya düz bir yol; engebesiz bir yol. Yakın, kolay, kısa yol.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
قَصَدَ fiil-I 1 Orta yollu, ölçülü, alçak gönüllü oldu 31/19
قَصْدٌ isim 1 Bir kimsenin amacı veya yolu قَصْدُ السَّبِيل : Sırat-ı müstakim, dosdoğru yol 16/9
قَاصِدٌ isim 1 Meşakkatsiz, rahat yolculuk, kolay sefer 9/42
مُقْتَصِدٌ isim 3 Orta yollu, mutedil, ileri geri gitmeyen 31/32 Müennes: مُّقْتَصِدَةٌ

Toplam 6


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • مَقْصِدٌ
    • وُجْهَةٌ > bak: و ج ه
    • مُتَّجَهٌ > bak: و ج ه
    • اِتِّجَاهٌ > bak: و ج ه
    • قِبْلَةٌ > bak: ق ب ل
    • قَصْدٌ > bu kök
  • مَقْصَدٌ
    • مَطْلَبٌ > bak: ط ل ب
    • مُبْتَغًى > bak: ب غ ي
    • مَأْرَبٌ > bak: أ ر ب
    • قَصْدٌ > bu kök
    • غَايَةٌ
  • اِقْتِصَادٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • اِقْتِصَادٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kasd (Kasıd) عَدْو Bir şeyi yaparken erişilmek istenen sonuç, amaç, istek. Kasden, Kasdî
Kâsıd عَدُوّ Kasd eden, niyet eden, isteyen.
Kasîde عُدْوَان Övgü için yazılan divan edebiyatı şiir türü.
Maksad أَعْدَاء Kasdolunan ve istenilen şey. Çoğulu: Makâsıd
Maksûd عَدَاوَة İstenen.
İktisâd مَا عَدَا Ekonomi. Aşırı gitmeme.
Muktesıd تَعَدِّى Orta yoldan giden.

Kastetmek: Amaçlamak, amaç olarak almak

Sû-i kasd terkibi, gizlice cana kıyma ve kötülük etmeye kalkışma demektir. “Kötülük, fenalık, habaset” anlamındaki sû’ (سؤ) ile “kasıt, maksat” anlamındaki kasd (قصد) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur. Muhtemelen II. Abdülhamid döneminde yerli ve yabancı devlet başkanlarına yönelik cinayet girişimlerinden açıkça söz etmek uygun görülmediği için, “kötü niyet” anlamına gelen bu dolaylı ifade tercih edilmiştir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

قَصَدَ : Fiil-I. 

31:19 وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ
Diyanet Meali: “Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt.”

قَصْدٌ :  İsim. 

16:9 وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ
Diyanet Meali: Doğru yolu göstermek  Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır.

قَاصِدٌ : İsim. İsm-i Fâil. 

9:42 لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ
Diyanet Meali: Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, (sefere katılmayan münafıklar da) mutlaka sana uyarlardı.

مُقْتَصِدٌ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). 

31:32 فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ
Diyanet Meali: Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar.
35:32 فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ
Diyanet Meali: Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan (Allah’ın izniyle) hayırlı işlerde öne geçenler vardır.

مُّقْتَصِدَةٌ :  İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Müennes. Müzekkeri: مُقْتَصِدٌ

5:66 مِنْهُمْ أُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ سَاءَ مَا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali: Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!