خ ز ن

KÖK HARFLER:  خ ز ن

ANLAM: 

خَزَنَ : Bir şeyi bir şey içerisinde depolamak, muhafaza etmek, saklamak, korumak, kollamak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

خَزَنَ  (geniş zamanlı يَخْزُنُ mastar ismi  خَزْنًا):

خَزَنَ الْمَالَ : Malı bir خِزَانَةٌ (dolap, ambar) içerisinde depoladı, muhafaza etti, sakladı, korudu ya da kolladı.

خَزَنَ السِّرَّ : Sırrı sakladı.

خَزَنَ اللِّسَانَ : Dilini tuttu; onun (dilin) konuşmasına mani oldu.

خَزَنَ اللَّحْمُ : Et kokmaya başladı, kötü bir koku yaydı.

خَزِينَةٌ (çoğul hali خَزَائِنُ ) : Bir خِزَانَةٌ (dolap, mahzen, sandık) içerisinde saklanan ya da korunan, kollanan bir hazine; servet veya mal.

خَازِنٌ (çoğul hali خَازِنُونَ veya خَازِنِينَ ve خَزَنَةٌ ) : Bir haznedar; malı istifleyen, saklayan, koruyan, depolayan, stok eden kişi; Cehennem veya Cennet bekçisi veya gardiyanı.

خَازِنٌ dil manasına da gelmektedir.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
خَازِنٌ isim 1 Saklayan, koruyan, bekçi, muhafaza eden 15/22
خَزَنَةٌ isim 12 Hazine 39/73 Çoğul: خَزَائِنُ

Toplam 13


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hâzin خَازِن Hazine nazırı. Bekçi. Çoğul: Huzzân
Hazîne خَزِينَة 1: Altın, gümüş, mücevher vb. değerli eşya yığını, büyük servet  2: Değerli şeylerin saklandığı yer. 3: Gömülü veya saklıyken bulunan değerli şeylerin bütünü. 4: Devlet malı veya parası.
Hazne خَزْنَة 1: Hazine. 2: Bir şeyin toplandığı, biriktirildiği yer, depo. Haznedâr
Mahzen مَخْزَن Yapılarda yer altı deposu. Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer. Erzak yeri. Bodrum.
Mahzûn مَخْزُون Hazinede saklanmış olan.
Tahzîn تَخْزِين Hazinede saklama.
Mağaza ——— Büyük dükkân
Magazin ——— Halkın çoğunluğunu ilgilendirecek, çeşitli konulardan söz eden, bol resimli yayın

Mağaza kelimesi Yunancadan gelmektedir fakat Yunancaya ve Venedikçeye Arapçadan geçmiştir. Mehâzin (مخازن) “mahzenler” sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük) 

Magazin kelimesi de İngilizceden gelmektedir ama İngilizce ve Fransızcaya Venedikçeden geçmiştir ve Venedikçede “gemi ambarı” anlamına gelen magazín kelimesi, yine Mehâzin (مخازن) “mahzenler” sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük)

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

خَازِنِين : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: خَازِنٌ

15:22فَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنْتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ
Diyanet Meali:Yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.

خَزَنَةٌ : İsim. Çoğulu: خَزَائِنُ

39:71 وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ
Diyanet Meali: Cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden peygamberler gelmedi mi?” 
39:73 وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali: Cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! 
40:49 وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا
Diyanet Meali: Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin” derler.
67:8 كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
Diyanet Meali: Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

خَزَائِنُ : İsim. Çoğul. Tekili: خَزَنَةٌ

6:50 قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ
Diyanet Meali: De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. 
11:31 وَلَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَا أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ
Diyanet Meali: Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. 
12:55 قَالَ اجْعَلْنِي عَلَىٰ خَزَائِنِ الْأَرْضِ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali: Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.*
15:21 وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ
Diyanet Meali: Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.*
17:100 قُلْ لَوْ أَنْتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَائِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْإِنْفَاقِ
Diyanet Meali: De ki: “Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz.”
38:9 أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ
Diyanet Meali: Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?*
52:37 أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ
Diyanet Meali: Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?*
63:7 وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ
Diyanet Meali: Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar.