KÖK HARFLER: خ و ل
ANLAM:
خَالَ : Hayvanları otlatmak ve onları idare etmek; onlara iyi bakmak ve onları iyi idame ettirmek.
AÇIKLAMA:
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ Size verdiklerimizi de arkanıza bırakarak terk ettiniz (6/94). Buradaki خَوَّلْنَاكُمْ sözü “size verdiklerimiz, bahşettiklerimiz” anlamındadır.
تَخْوِيلٌ kelimesi temelde خَوَلٌ (yani erkek köleler, cariyeler, hizmetkarlar, sığırlar ve develer) vermek, bahşetmek anlamına gelir.
- Bunun “kendisi için bir خَوَلٌ haline gelecek şeyleri vermek, bahşetmek” anlamında olduğu söylenmiştir.
- Şöyle denmiştir: تَخْوِيل kelimesi “muhafaza etmek, ıslah etmek, düzeltmek amacıyla gözetip kollanması ya da devamlı yoklanması gereken şeyleri vermek, bahşetmek” anlamındadır. Arapların “Filan kişi sığırlarına, develerine vs iyi bakarlar, onların bakımıyla iyi meşgul olur” anlamında söyledikleri فُلاَنٌ خَالُ مَالٍ ve فُلاَنٌ خَايِلُ مَالٍ kullanımlarından gelir.
خَالٌ : Bir yere asılıp, vahşi hayvanlara korkacakları bir şeyin hayalini veren elbise ya da bez parçası.
خَالٌ : Vücutta bulunan ben. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَالَ (geniş zaman يَخُولُ mastar ismi خَوْلٌ ve خِيَالٌ):
خَالَ الْمَوَاشِىَ : Hayvanları otlattı ve onları idare etti; onlara iyi baktı ve onları iyi idame ettirdi.
خَالَ عَلَى اَهْلِهِ : Onların işlerini idare etti; onlara hükmetti ve yönetti.
خَالَ (geniş zamanlı يَخُولُ ve يَخَالُ) : Yalnızlıktan sonra köle, hizmetkar ve diğer bağımlı kişilere sahip oldu.
خَوَّلَهُ اللّٰهُ الشَّىْءَ اَوْ مَالًا : Allah (c.c.), onun o şeye veya mala sahip olmasını sağladı, ona verdi ya da bahşetti.
اَخْوَلَ ve اُخْوِلَ : Dayıları (birçok dayısı) vardı.
خَوْلٌ : Bir adamın köleleri veya hizmetkarları ve ona bağımlı diğer kişiler; bir yetenek veya yetenekler.
هُوَ كَثِيرُ الْخَوْلِ : O çok yetenekli biridir.
هٰؤُلَاءِ خَوَلَ فُلَانٍ : Bunlar böyle birinin hizmetkarları veya köleleridir.
خَالٌ : Bir dayı (çoğul hali اَخْوَالٌ) ; birinin annesinin erkek kardeşi.
خَالَةٌ ( çoğul hali خَالَاتٌ) : Bir teyze; birinin annesinin kız kardeşi.
اَنَا خَالُ هٰذَا الْفَرَسِ : Bu atın sahibiyim, ( خَالٌ idareci ve bakıcı veya sahip, manasına gelmektedir).
خَالٌ şu manalara da gelmektedir: bir işaret veya semptom; bir insanda iyilik işareti, emaresi veya göstergesi; bir köstebek.
خَوْلَةٌ : Dişi bir ceylan.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
خَوَّلَ | fiil-II | 3 | Mülk sahibi kıldı | 39/8 |
|
خَالٌ | isim | 2 | Dayı | 33/50 | Çoğulu: أَخْوَالٌ |
خَالَةٌ | isim | 3 | Teyze | 33/50 |
|
| Toplam | 8 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâl | خَال | Dayı. | Çoğulu: Ahvâl |
Hâla (Hala) | خَالَة | Babanın kız kardeşi, hala. Arapçada: Ananın kızkardeşi. Teyze. | Çoğulu: Hâlât |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَوَّلَ : Fiil-II.
6:94 | وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ |
Diyanet Meali: | Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. |
39:8 | ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur.. |
39:49 | ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. |
خَالٌ : İsim. Çoğulu: أَخْوَالٌ
24:61 | أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde… |
33:50 | وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ |
Diyanet Meali: | Seninle beraber hicret eden dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını (sana helâl kıldık). |
خَالَاتٌ : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: خَالَةٌ
4:23 | حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ |
Diyanet Meali: | Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz… |
24:61 | أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ |
Diyanet Meali: | Veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde (yemek yemenizde de bir sakınca yoktur). |
33:50 | وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ |
Diyanet Meali: | Seninle beraber hicret eden, … teyzelerinin kızlarını (sana helâl kıldık). |