ح ي ث

KÖK HARFLER:  ح ي ث

ANLAM: 

حَيْثُ : Bir yerin ‘nerede’ olduğunu ifade eden zarf niteliğinde bir isimdir. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَيْثُ zamana ilişkin حِينَ zarfında olduğu gibi, yerin ‘nerede’ olduğunu ifade eden zarf niteliğinde bir isimdir. Bazen مِنْ harfi ceriyle birlikte kullanılır. Bazen ‘Ne zaman’ manasında zamanı ifade ederken kullanılır. Bazen bu kelimenin sonuna مَا eklenir ve bu durumda ‘Her neresi’ veya ‘Her ne zaman’ anlamına gelen şart kipini belirtir; aynen burada olduğu gibi: حَيْثُمَا تَجْلِسْ اَجْلِسْ yani “Sen her nereye oturursan ben de oraya oturacağım”.

مِنْ حَيْثُ aynı zamanda ‘istinaden’; ‘ilişkin’; ‘gibi’ veya ‘olarak’; ‘madem ki’ veya ‘çünkü’; ‘öyleyse’ anlamlarında da kullanılır. Çoğu zaman şu sözcükle eşanlamlıdır: حَتَّى

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
حَيْثُ Zarf 31 … yerde, … yerden 2/35

Toplam 31

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hays حَيْث Saygı, hürmet, itibar.
Haysü حَيْثُ İtibariyle, bakımından.
Haysiyet حَيْثِيَّة 1: Değer, saygınlık, itibar. 2: Onur, öz saygı, şeref.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حَيْثُ : İsim. Zarf.

2:144 وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ
Diyanet Meali: (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. 
2:149 وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön.
2:150 وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ
Diyanet Meali: (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin.
2:150 وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir.
2:191 وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ
Diyanet Meali: Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın.
2:199 ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ
Diyanet Meali: Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin.
2:222 فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ
Diyanet Meali: Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.
7:19 فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ
Diyanet Meali: Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın.
7:27 إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْ
Diyanet Meali: Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler.
7:182 وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz. *
12:68 وَلَمَّا دَخَلُوا مِنْ حَيْثُ أَمَرَهُمْ أَبُوهُمْ مَا كَانَ يُغْنِي عَنْهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali: Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. 
16:26 وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali: Ve azap kendilerine fark edemedikleri yerden geldi.
16:45 أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali: Veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular?
39:25 كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali: Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden geldi. *
59:2 فَأَتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ
Diyanet Meali: Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü.
65:3 وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ
Diyanet Meali: Onu beklemediği yerden rızıklandırır.
65:6 أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَارُّوهُنَّ
Diyanet Meali: Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. (Onları sıkıntıya sokmak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın.
68:44 سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.
2:35 اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا
Diyanet Meali: Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin.
2:58 وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا
Diyanet Meali: Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin.” demiştik.
2:191 وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ
Diyanet Meali: Onları nerede yakalarsanız öldürün.
4:89 فَإِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ
Diyanet Meali: Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün.
4:91 فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ
Diyanet Meali: Onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. 
6:124 اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ
Diyanet Meali: Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir.
7:161 وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ
Diyanet Meali: Onlara: “Şu şehirde oturun, dilediğiniz gibi yiyip için” denmişti.
9:5 فَإِذَا انْسَلَخَ الْأَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ
Diyanet Meali: Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün.
12:56 وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاءُ
Diyanet Meali: Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik.
15:65 وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ أَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
Diyanet Meali: Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin.
20:69 إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ
Diyanet Meali: Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.
38:36 فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ
Diyanet Meali: Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. *
39:74 وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ
Diyanet Meali: (Hamd), bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan (Allah’a mahsustur).