KÖK HARFLER: ح ب ل
ANLAM:
حَبَلَ : Bir şeyi tutturmak, bağlamak, bir kablo ile sıkı hale getirmek.
AÇIKLAMA:
حَبْلٌ : İp. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ Boynunda sağlam hurma lifinden örülmüş bir ip olacaktır (111/5).
Biçim olarak buna benzetilerek “şah damarına” حَبْلُ اْلوَرِيدِ ve “omuzla kürek kemiği arasındaki bağ” için حَبْلُ اْلعَاِتقِ denmiştir.
حَبْلٌ : Uzayıp giden kum yığını. Müsteâr olarak “birleşme veya bağ” için ve “bir nesneye vasıl olmada, ulaşmada veya erişmede vasıta edinilen her türlü şey” için kullanılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, yapışın (3/103). Yüce Allah’ın ipi, “O’na vasıl olmayı, ulaşmayı sağlayacak Kur’an, Allah Rasulü (s.a.v.) ve akıl ile bunların dışında, kendisine yapıştığında seni Allah’ın ahdine, emânına ve himayesine götürecek şeydir”. Ayrıca “ahde” de حَبْلٌ denir. Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلاَّ بِحَبْلٍ مِنَ اللهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ Nerede olsalar, onlara aşağılık damgası vurulmuştur. Yalnız, Allah’ın ahdine ve mü’minlerin ahdine sığınanlar müstesna (3/Âl-i İmrân 112). Burada kâfirin iki ahde ihtiyacının olduğuna dikkatler çekilmektedir:
- Bir tanesi Allah (c.c.) tarafından verilen ahittir. Bu onun, Yüce Allah’ın indirdiği kitaplardan birine iman etmiş olmasıdır. Aksi takdirde dini üzere kalmasına müsaade edilmez. Ayrıca zimmîlerden de sayılmaz.
- İnsanların kendisine vereceği ahde.
حِبَالَةٌ kelimesinin kullanımı ise, “avcının ipine, tuzağına” tahsis edilmiştir. Çoğulu حَبَاِئل şeklinde gelir. Şöyle bir rivayet zikredilmiştir: اَلنِّسَاءُ حَبَاِئلُ الشَّيْطَانِ : Kadınlar şeytanların tuzaklarıdır.
مُحْتَبِلٌ ve حَابِلٌ : Tuzak kuran. “Tuzak kuranları oklar atanlarının üzerine ya da aleyhine düştü” anlamında وَقَعَ حَابِلُهُمْ عَلَى نَابِلِهِمْ denmiştir.
حُبْلَةٌ : Gerdanlığa takılan bir süsün adı. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَبَلَ (geniş zaman يَحْبُلُ mastar ismi حَبْلٌ):
حَبَلَهُ : O şeyi tutturdu, bağladı, bir kablo ile sıkı hale getirdi.
حَبَلَ الصَّيْدَ : Avı kapanla yakaladı.
حُبْلٰى : Hamile bir kadın.
حَبْلٌ : İp veya urgan; birinin bir hayvanı bağlarken kullandığı şey; bağ; bir başkasına aşk veya arkadaşlık bağıyla bağlı olma; (وَاسِعُ الْحَبْلِ : yaradılışta cömert); bir sözleşme veya anlaşma; emniyet ve güvenlik teminatı veya garantisi; bir araya toplanmış geniş arazi yolları, bol ve yüksek; durgunluk; ağırlık (çoğulu: حِبَالٌ).
حَبْلِ الْوَرِيدِ : Şah damarı (50:16).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَبْلٌ | isim | 7 | İp | 111/5 | Çoğulu: حِبَالٌ |
| Toplam | 7 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Habl | حَبْل | İp. Urgan. Halat. | Çoğul: Hibâl, Hubûl |
Hibâle | حِبَالَة | Maddi ve manevi şeylerde tuzak, ağ. | Çoğul: Habâil |
Hâbil | حَابِل | 1: Hz. Adem’in oğullarından, Kabil’in kardeşi, Kabil tarafından öldürülmüştür. 2: Sihirbaz, efsuncu, büyücü. |
|
Habîl | حَبِيل | Tuzak. Yiğit. |
|
Habliyye | حَبْلِيَّة | İpliksi hayvanlar. |
|
Habel | حَبَلْ | Gebe kalma. Ana rahmindeki çocuk, cenin. Musallat fikir. Asma çubuğu. |
|
Hublâ | حُبْلَي |
Gebe, hamile.
| Çoğul: Habâlâ |
Mahbel | مَحْبَل | Hayvanın gebelik zamanı. |
|
İhbâl | إحْبَال | Gebe koyma, hamile yapma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَبْلٌ : İsim. Çoğulu: حِبَالٌ
3:103 | وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا |
Diyanet Meali: | Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. |
3:112 | ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. |
3:112 | وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ve (mü’min) insanların güvencesine sığınmadıkça (kendilerini zillet kaplamıştır). Onlar Allah’ın gazabına uğradılar. |
20:66 | فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ |
Diyanet Meali: | Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. |
26:44 | فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar. |
50:16 | وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ |
Diyanet Meali: | Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız. |
111:5 | فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ |
Diyanet Meali: | Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde…* |