ذ أ ب

KÖK HARFLER:  ذ أ ب

ANLAM: 

ذَأَبَ : Bir şeyi toplamak. (Hayvanı) sürmek. Birisini ürkütmek, onu defetmek; onu suçlamak. Bir kurt gibi hareket etmek; yürüyüşü hızlı olmak. (Rüzgar) saldıran bir kurt gibi her taraftan esmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

ذَأَبَ (geniş zaman يَذْأَبُ mastar isim ذَأْبًا):

ذَأَبَ الشَّىْءَ : O şeyi topladı.

ذَأَبَ الدَّابَّةَ : Hayvanı sürdü.

ذَأَبَهُ : Onu ürküttü, onu defetti; onu suçladı.

ذَأَبَتْهُ الرِّيحُ : Rüzgar, her taraftan saldıran bir kurt gibi her taraftan ona esti.

ذَأَبَ : Bir kurt gibi hareket etti; yürüyüşü hızlıydı.

ذُئِبَ : Ürkmüştü.

ذَئِبَ : Bir kurt gibi kötü ve kurnaz biri oldu.

هُوَ ذِئْبٌ فِى ثُلَّةٍ : O kuzuların arasında bir kurttur.

اَكَلَهُمُ الضَّبَعُ اَوْ الذِّئْبُ : Kıtlık veya kuraklık onları yiyip bitirdi.

ذِئْبُ يُوسُفَ başka birinin cinayetiyle suçlanan kişi için kullanılan bir atasözüdür.

دَاءُ الذِّئْبِ : Açlık.

الذِّئْبُ : Kurt

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
ذِئْبٌ isim 3 Kurt 12/13

Toplam 3

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Yok.

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Zi’b ذِئْب Kurt. Çoğul: Ziâb

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

ذِئْبٌ : İsim.  

12:13 قَالَ إِنِّي لَيَحْزُنُنِي أَنْ تَذْهَبُوا بِهِ وَأَخَافُ أَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ
Diyanet Meali: Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, onu kurt yer, diye korkuyorum.” dedi.
12:14 قَالُوا لَئِنْ أَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّا إِذًا لَخَاسِرُونَ
Diyanet Meali: Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.*
12:17 قَالُوا يَا أَبَانَا إِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا فَأَكَلَهُ الذِّئْبُ
Diyanet Meali: “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş.” dediler.