KÖK: ÖZEL İSİM: شُعَيْب
ANLAM:
شُعَيْبٌ : Şuayb Aleyhisselam. Medyen ve Eyke ahalisine peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Şuayb kızlarından birisini Hz. Musa’ya nikâhlamıştır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
شُعَيْبٌ | özel isim | 11 | Şuayb Aleyhisselam. | 7/85 |
| Toplam | 11 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Yok.
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Yok.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شُعَيْبٌ : Özel isim.
7:85 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا |
Diyanet Meali: | Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı (peygamber olarak gönderdik). |
7:88 | لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَكَ مِنْ قَرْيَتِنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Şu’ayb! Andolsun, (ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da) mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.” |
7:90 | لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | “(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şu’ayb’a uyarsanız, o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.” |
7:92 | الَّذِينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Şu’ayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. |
7:92 | الَّذِينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَانُوا هُمُ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Şu’ayb’ı yalanlayanlar var ya, asıl ziyana uğrayanlar onlar oldu. |
11:84 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا |
Diyanet Meali: | Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı (peygamber gönderdik). |
11:87 | قَالُوا يَا شُعَيْبُ أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Babalarımızın taptığını .. terk etmemizi sana namazın mı emrediyor.” |
11:91 | قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَاكَ فِينَا ضَعِيفًا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz.” |
11:94 | وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا |
Diyanet Meali: | (Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. |
26:177 | إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” * |
29:36 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا |
Diyanet Meali: | Medyen’e de kardeşleri Şu’ayb’ı (peygamber olarak gönderdik). |