ش ه ب

KÖK HARFLER: ش ه ب

ANLAM: 

شَهِبَ : Gri renkte olmak. Rengini başkalaştırmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

شَهِبَ (geniş zaman يَشْهَبُ) ve شَهُبَ (geniş zaman يَشْهُبُ mastar isim شَهَبٌ): Şu şekilde adlandırılan bir renkteydi ya da o hale geldi: شُهْبَةٌ yani, beyazlığın karalık üzerinde baskın olduğu ya da beyazlığın karalıkla kesildiği (gri) bir renkte.

شَهَبَهُ (geniş zaman يَشْهَبُ ) sıcak ve soğuğa istinaden kullanıldığında: Rengini başkalaştırdı.

 شِهَابٌ (çoğul hali: شُهُبٌ) bir köz veya kaynak; ateşten (شُعْلَةٌ); parıldayan veya ışık saçan bir alev veya ateş kaynağı; bir köz, yani içerisinde ateşin parıldadığı veya ışık saçtığı bir parça odun; yakıcı veya kayan bir alev.

اَلشُّهُبُ parıldayan veya ışık saçarak parıldayan gök cisimleri. 

شِهَابٌ bir işe gözü pek, veya enerjik bir biçimde giren kişi, manasına da gelmektedir.

فُلَانٌ شِهَابُ حَرْبٍ : Böyle biri savaşta enerjik ve gözü pektir.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
شِهَابٌ isim 5 Yanan odun, tutuşmuş ağaç parçası, kayan yıldız 15/18 Çoğul: شُهُبٌ

Toplam 5


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Şahâb شَهَاب Alev, kıvılcım, cesur, yiğit. Şehâbu’d-dîn
Şihâb شِهَاب Parlak yıldız. Göktaşı. Çoğul: Şühüb
Eşheb أَشْهَب Kır at. Aslan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

شِهَابٌ :  İsim. Çoğulu: شُهُبٌ

15:18 إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali: Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir. *
27:7 سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Diyanet Meali: “(Ben bir ateş gördüm), ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim.” 
37:10 إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
Diyanet Meali: Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).*
72:9 فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا
Diyanet Meali: “Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”

شُهُبٌ : İsim. Çoğul. Tekili: شِهَابٌ

72:8 وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا
Diyanet Meali: “Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.” *