KÖK HARFLER: ث م م
ANLAM:
ثَمَّ : Bir şeyi onarmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
ثَمَّ (geniş zamanlı يَثُمُّ mastar isim ثَمٌّ):
ثَمَّهُ : Onu onardı.
ثَمَّ : Orada; ötede; eşanlamlısı: هُنَاكَ ; konuşmacıdan uzakta olan bir yeri belirtmede kullanılan bir isimdir, aynen هُنَا da olduğu gibi: yakında olan veya konuşmacının bulunduğundan başka bir yeri ifade eder.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
A:
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
ثَمَّ | zarf | 4 | Orada; ötede | 2/115 |
| Toplam | 4 |
|
|
B:
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
ثُمَّ | zarf | 338 | Sonra. (Sıra ve vade bildiren bir ilgeç veya bağlaç.) | 2/28 |
| Toplam | 338 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
- س م م
- ص م م
Benzer Manada Kelimeler
- ثَمَّ
- ثَمَّتَ > bu kök
- ثَمَّةَ > bu kök
- هُنَالِكَ > bak: هُنَا
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sümme | ثُمَّ | Sonra, ba’dehu gibi manalara gelen bir zarftır. Bazan istiare olarak “vav” manasına da kullanılır. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
A:
ثَمَّ : İsim.
2:115 | وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ |
Diyanet Meali: | Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. |
26:64 | وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَرٖينَ |
Diyanet Meali: | Ötekileri de oraya yaklaştırdık. |
76:20 | وَاِذَا رَاَيْتَ ثَمَّ رَاَيْتَ نَعٖيمًا وَمُلْكًا كَبٖيرًا |
Diyanet Meali: | Orada, görünce (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün. |
81:21 | مُطَاعٍ ثَمَّ اَمٖينٍ |
Diyanet Meali: | Orada (meleklerce) itaat edilen. |
B:
ثُمَّ : İsim. Zarf.
2:28 | كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثَمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. |
2:28 | كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. |
2:28 | ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | En sonunda O’na döndürüleceksiniz. |
2:29 | هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip (onları yedi gök hâlinde düzenleyendir). |
2:31 | وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. |
2:51 | وَإِذْ وَاعَدْنَا مُوسَىٰ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ |
Diyanet Meali: | Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize zulmederek) bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. |
2:52 | ثُمَّ عَفَوْنَا عَنْكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. * |
2:56 | ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. * |
2:64 | ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. |
2:74 | ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً |
Diyanet Meali: | Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. |
2:75 | وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. * |
2:79 | فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَٰذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da (onu az bir karşılığa değişmek için), “Bu, Allah’ın katındandır” derler. |
2:83 | ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِنْكُمْ وَأَنْتُمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. |
2:84 | ثُمَّ أَقْرَرْتُمْ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. |
2:85 | ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra siz, birbirinizi öldüren … kimselersiniz. |
2:92 | وَلَقَدْ جَاءَكُمْ مُوسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz. * |
2:126 | قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلًا ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَىٰ عَذَابِ النَّارِ |
Diyanet Meali: | Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım.” demişti. |
2:187 | ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ |
Diyanet Meali: | Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. |
2:199 | ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. |
2:243 | فَقَالَ لَهُمُ اللَّهُ مُوتُوا ثُمَّ أَحْيَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti. |
2:259 | فَأَمَاتَهُ اللَّهُ مِائَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti… |
2:259 | وَانْظُرْ إِلَى الْعِظَامِ كَيْفَ نُنْشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا |
Diyanet Meali: | “(Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” |
2:260 | فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا |
Diyanet Meali: | “(Öyleyse, dört kuş tut.) Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak.” |
2:260 | ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا |
Diyanet Meali: | “Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler.” |
2:262 | الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا اَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا اَذًى |
Diyanet Meali: | Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, (Rab’leri katında mükâfatları vardır). |
2:281 | ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. |
3:23 | يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki), aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı (yüz çevirerek) dönüp gidiyor. |
3:55 | ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” |
3:59 | خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz Allah katında yaratılışları bakımından İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir): Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi. |
3:61 | ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” |
3:79 | مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُؤْتِيَهُ اللَّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir insanın, Allah’ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah’ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. |
3:81 | لَمَا آتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنْصُرُنَّهُ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz.” |
3:90 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz iman ettikten sonra inkâr eden, sonra da inkârda ileri gidenlerin (tövbeleri asla kabul edilmeyecektir). |
3:111 | وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez. |
3:152 | ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. |
3:154 | ثُمَّ أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُعَاسًا |
Diyanet Meali: | Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. |
3:161 | وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da (hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın) herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir. |
3:197 | مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمِهَادُ |
Diyanet Meali: | (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası! * |
4:17 | إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللَّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَرِيبٍ |
Diyanet Meali: | Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. |
4:62 | ثُمَّ جَاءُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا |
Diyanet Meali: | Sonra da “Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik” diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri (zaman hâlleri nasıl olur)? |
4:65 | ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا |
Diyanet Meali: | (Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp), sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe (iman etmiş olmazlar). |
4:100 | وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. |
4:110 | وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. * |
4:112 | وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا |
Diyanet Meali: | Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, (şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur). |
4:137 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | İman edip sonra inkâr eden… |
4:137 | ثُمَّ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak değildir. |
4:137 | ثُمَّ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak değildir. |
4:137 | ثُمَّ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak değildir. |
4:153 | ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ |
Diyanet Meali: | Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. |
5:32 | وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذَٰلِكَ فِي الْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir. |
5:43 | ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَمَا أُولَٰئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar), sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir. |
5:71 | وَحَسِبُوا أَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Bu yaptıklarında) bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. |
5:71 | ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثِيرٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. |
5:75 | انْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْآيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar. |
5:93 | ثُمَّ اتَّقَوْا وَآمَنُوا |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenlere; Allah’a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri), sonra Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, (sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur). |
5:93 | ثُمَّ اتَّقَوْا وَآمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَأَحْسَنُوا |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenlere; Allah’a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri), sonra Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, (daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur). |
5:102 | قَدْ سَأَلَهَا قَوْمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ أَصْبَحُوا بِهَا كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kâfir oldu. * |
6:1 | ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar. |
6:2 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ طِينٍ ثُمَّ قَضَىٰ أَجَلًا |
Diyanet Meali: | O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. |
6:2 | ثُمَّ قَضَىٰ أَجَلًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ أَنْتُمْ تَمْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de O’nun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz. |
6:8 | وَلَوْ أَنْزَلْنَا مَلَكًا لَقُضِيَ الْأَمْرُ ثُمَّ لَا يُنْظَرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helâk edilirlerdi.) |
6:11 | قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.” * |
6:22 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا أَيْنَ شُرَكَاؤُكُمُ |
Diyanet Meali: | Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, “Nerede, (ilâh olduklarını iddia ettiğiniz) ortaklarınız?” diyeceğimiz günü hatırla. |
6:23 | ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır. * |
6:36 | وَالْمَوْتَىٰ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ ثُمَّ إِلَيْهِ يُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi O’na döndürülürler. |
6:38 | مَا فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. |
6:46 | انْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar? |
6:54 | أَنَّهُ مَنْ عَمِلَ مِنْكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
6:60 | وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُمْ بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰ أَجَلٌ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). |
6:60 | ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰ أَجَلٌ مُسَمًّى ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ |
Diyanet Meali: | (O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip uyutan ve gündüzün kazandıklarınızı bilen), sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. |
6:60 | ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir. |
6:62 | ثُمَّ رُدُّوا إِلَى اللَّهِ مَوْلَاهُمُ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah’a döndürülürler. |
6:64 | قُلِ اللَّهُ يُنَجِّيكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنْتُمْ تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.” * |
6:91 | قُلِ اللَّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) “Allah” (indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar. |
6:108 | كَذَٰلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ أُمَّةٍ عَمَلَهُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمْ مَرْجِعُهُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. |
6:154 | ثُمَّ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَامًا عَلَى الَّذِي أَحْسَنَ وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, (hidayet ve rahmete erdirmek) için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik… |
6:159 | إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. |
6:164 | ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir. |
7:11 | وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. |
7:11 | وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. |
7:17 | ثُمَّ لَآتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ |
Diyanet Meali: | “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, (sağlarından ve sollarından) sokulacağım…” |
7:54 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا |
Diyanet Meali: | Sonra Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan … |
7:95 | ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّىٰ عَفَوْا |
Diyanet Meali: | Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar… |
7:103 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra onların ardından Mûsâ’yı, apaçık mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik… |
7:124 | لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” * |
7:153 | وَالَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِهَا وَآمَنُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman(larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. * |
7:195 | قُلِ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلَا تُنْظِرُونِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Haydi, çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun da bana göz açtırmayın bakalım!” |
7:202 | وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar. * |
8:36 | فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar) ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. |
8:36 | فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar) ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. |
8:56 | الَّذِينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını (hiç çekinmeden) bozan kimselerdir. |
9:4 | إِلَّا الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış (ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş) olanlar, bu hükmün dışındadır. |
9:6 | فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa), Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. |
9:25 | وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِرِينَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisingeriye dönüp kaçmıştınız. |
9:26 | ثُمَّ أَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, Resûlü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. |
9:27 | ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. |
9:94 | وَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | “Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz…” |
9:101 | سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَىٰ عَذَابٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir. |
9:117 | مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Andolsun Allah; Peygamber ile) içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, (sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir.) Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. |
9:118 | ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir. |
9:126 | أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar. * |
9:127 | هَلْ يَرَاكُمْ مِنْ أَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُوا |
Diyanet Meali: | (Bir sûre indirildi mi), “Sizi bir kimse görüyor mu?” (diye birbirlerine göz ederler), sonra da sıvışıp giderler. |
10:3 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مَا مِنْ شَفِيعٍ إِلَّا مِنْ بَعْدِ إِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde, altı evrede yaratan), sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. O’nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçi olamaz. |
10:4 | إِنَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükâfatlandırmak için onu (yaratmayı) tekrar eder. |
10:14 | ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik. * |
10:23 | ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz. |
10:28 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ أَنْتُمْ وَشُرَكَاؤُكُمْ |
Diyanet Meali: | Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah’a ortak koşanlara, “Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz günü düşün. |
10:34 | قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan, başlangıçta yaratmayı yapacak, sonra onu tekrarlayacak kimse var mı?” |
10:34 | قُلِ اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O hâlde, nasıl oluyor da (haktan) çevriliyorsunuz?” |
10:46 | فَإِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ اللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir. |
10:51 | أَثُمَّ إِذَا مَا وَقَعَ آمَنْتُمْ بِهِ آلْآنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlara) “Azap gerçekleştikten sonra mı O’na iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa siz onu acele istiyordunuz” (denilecek). * |
10:52 | ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ |
Diyanet Meali: | Sonra da zulmedenlere, “Ebedî azabı tadın!” denilecektir. |
10:70 | مَتَاعٌ فِي الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ نُذِيقُهُمُ الْعَذَابَ الشَّدِيدَ |
Diyanet Meali: | Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da, (inkâr etmekte olduklarına karşılık) onlara şiddetli azabı tattıracağız. |
10:70 | مَتَاعٌ فِي الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ نُذِيقُهُمُ الْعَذَابَ الشَّدِيدَ |
Diyanet Meali: | Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da, (inkâr etmekte olduklarına karşılık) onlara şiddetli azabı tattıracağız. |
10:71 | فَأَجْمِعُوا أَمْرَكُمْ وَشُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُنْ أَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً |
Diyanet Meali: | “Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın!” |
10:71 | ثُمَّ لَا يَكُنْ أَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً ثُمَّ اقْضُوا إِلَيَّ وَلَا تُنْظِرُونِ |
Diyanet Meali: | “İşiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin!” |
10:74 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. |
10:75 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ وَهَارُونَ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn’u (mucizelerimizle) gönderdik. |
10:103 | ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. |
11:1 | الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ |
Diyanet Meali: | Elif Lâm Râ.Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan) ve (her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da (Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye) ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. * |
11:3 | وَأَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın. |
11:9 | وَلَئِنْ أَذَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ |
Diyanet Meali: | Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir. * |
11:48 | وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Daha birtakım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.” |
11:52 | وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin…” |
11:55 | مِنْ دُونِهِ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِ |
Diyanet Meali: | “(Siz de şâhit olun ki, ben sizin) Allah’ı bırakıp da (O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım). Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın.” * |
11:61 | هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | “O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı. Öyle ise O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin.” |
11:90 | وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ |
Diyanet Meali: | “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” * |
11:113 | وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. |
12:35 | ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَأَوُا الْآيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتَّىٰ حِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. * |
12:48 | ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ |
Diyanet Meali: | “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, (saklayacağınız az bir miktar hariç) bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” |
12:49 | ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ يَعْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” * |
12:70 | ثُمَّ أَذَّنَ مُؤَذِّنٌ أَيَّتُهَا الْعِيرُ إِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.” |
12:76 | فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاءِ أَخِيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. |
13:2 | اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, (güneşi ve ayı buyruğu altına alan)dır. |
13:32 | فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ |
Diyanet Meali: | Ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış! |
16:27 | ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ |
Diyanet Meali: | Sonra kıyamet günü, Allah onları rezil edecek… |
16:53 | وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ |
Diyanet Meali: | Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız O’na yalvarır yakarırsınız. * |
16:54 | ثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar. * |
16:69 | ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا |
Diyanet Meali: | Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir. |
16:70 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. |
16:83 | يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir. * |
16:84 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, (ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek). |
16:110 | ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا |
Diyanet Meali: | Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, (sonra Allah yolunda cihad edip sabreden) kimselerin yanındadır. |
16:110 | ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا |
Diyanet Meali: | Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip (sabreden) kimselerin yanındadır. |
16:119 | ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا |
Diyanet Meali: | Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra (bunun ardından) tövbe eden (ve durumunu düzelten)lerden yanadır. |
16:119 | ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا |
Diyanet Meali: | Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. |
16:123 | ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا |
Diyanet Meali: | Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy…” diye vahyettik. |
17:6 | ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik… |
17:18 | ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلَاهَا مَذْمُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Sonra da cehennemi ona mekân yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak girer. |
17:68 | ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız. |
17:69 | فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا |
Diyanet Meali: | (Yahut sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak) nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından, sonra da bize karşı kendiniz için arka çıkacak bir yardımcı bulamama (durumun)dan (güvende misiniz)? |
17:75 | وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | (İşte o zaman sana, hayatın da), ölümün de katmerli acılarını (tattırırdık). Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın. |
17:86 | ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ بِهِ عَلَيْنَا وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Sonra bu konuda bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın. |
18:12 | ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوا أَمَدًا |
Diyanet Meali: | Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim. * |
18:37 | أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ |
Diyanet Meali: | “Seni topraktan, sonra bir damla döl suyundan yaratan … Allah’ı inkâr mı ediyorsun?” |
18:37 | أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ سَوَّاكَ رَجُلًا |
Diyanet Meali: | “Seni topraktan, sonra bir damla döl suyundan yaratan, sonra da seni (eksiksiz) bir insan şeklinde düzenleyen Allah’ı inkâr mı ediyorsun?” |
18:87 | قَالَ أَمَّا مَنْ ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ ثُمَّ يُرَدُّ إِلَىٰ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür…” dedi. |
18:89 | ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. * |
18:92 | ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | Sonra yine bir yol tuttu. * |
19:68 | ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz. |
19:69 | ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. * |
19:70 | ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra, oraya girmeye en lâyık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz. * |
19:72 | ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız. * |
20:40 | فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!” |
20:50 | قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi. * |
20:60 | فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. * |
20:64 | فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا |
Diyanet Meali: | “Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin.” |
20:82 | وَإِنِّي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.” * |
20:97 | لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفًا |
Diyanet Meali: | Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. |
20:122 | ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. * |
21:9 | ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. |
21:65 | ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler. * |
22:5 | فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan … yarattık… |
22:5 | فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثَمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan … yarattık… |
22:5 | فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan, sonra da (yaratılışı belli belirsiz) bir “mudga”dan yarattık… |
22:5 | وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا |
Diyanet Meali: | Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. |
22:5 | ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) |
22:15 | فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ |
Diyanet Meali: | (Her kim ona, Muhammed’e Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa) hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek mi? |
22:29 | ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler… |
22:33 | لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ |
Diyanet Meali: | Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir. * |
22:44 | فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
Diyanet Meali: | Ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler). |
22:48 | وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا |
Diyanet Meali: | Zalim oldukları hâlde, mühlet verdiğim, sonra da kendilerini azabımla yakaladığım nice memleket halkları vardır. |
22:52 | فَيَنْسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. |
22:58 | وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. |
22:60 | ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. |
22:66 | وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. |
22:66 | وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. |
23:13 | ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. * |
23:14 | ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً |
Diyanet Meali: | Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. |
23:14 | فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ |
Diyanet Meali: | Ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. |
23:15 | ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. * |
23:16 | ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. * |
23:31 | ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık. * |
23:42 | ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. * |
23:44 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. |
23:45 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille (Firavun ve ileri gelenlerine) peygamber olarak gönderdik…* |
24:4 | وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ |
Diyanet Meali: | Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere (seksen değnek) vurun. |
24:43 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُزْجِي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا |
Diyanet Meali: | Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. |
24:43 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُزْجِي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا |
Diyanet Meali: | Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. |
24:47 | ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | (Münâfıklar, “Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” derler). Sonra da onların bir kısmı bunun ardından yüz çevirirler. |
25:45 | ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. |
25:46 | ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا |
Diyanet Meali: | Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. * |
25:59 | الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ |
Diyanet Meali: | Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulan (Rahmân’dır). |
26:66 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra ötekileri suda boğduk. * |
26:81 | وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ |
Diyanet Meali: | “O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.” * |
26:120 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da geride kalanları suda boğduk. * |
26:172 | ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra diğerlerini helâk ettik. * |
26:206 | ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?) * |
27:11 | إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.” * |
27:28 | اذْهَبْ بِكِتَابِي هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | “Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl…” |
27:49 | ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ |
Diyanet Meali: | “(Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz), sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık…’, diyeceğiz.” |
27:64 | أَمَّنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? |
28:24 | فَسَقَىٰ لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّىٰ إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنْزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, “Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi. * |
28:61 | كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ |
Diyanet Meali: | (Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse), dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse gibi midir? |
29:19 | أَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللَّهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? |
29:20 | ثُمَّ اللَّهُ يُنْشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” |
29:25 | ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ |
Diyanet Meali: | “Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak…” |
29:57 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. * |
30:10 | ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوأَىٰ أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonra, Allah’ın âyetlerini yalanladıkları (ve onlarla alay etmekte oldukları) için, kötülük işleyenin sonu daha da kötü oldu. |
30:11 | اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. Sonra da yalnız O’na döndürüleceksiniz. * |
30:11 | اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. Sonra da yalnız O’na döndürüleceksiniz. * |
30:20 | وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ |
Diyanet Meali: | Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz. * |
30:25 | ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْأَرْضِ إِذَا أَنْتُمْ تَخْرُجُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra sizi yerden (kalkmaya) bir çağırdı mı, bir de bakarsınız ki (dirilmiş olarak) çıkıyorsunuz. |
30:27 | وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır. |
30:33 | ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | (İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na dua ederler.) Sonra Allah, onlara kendinden bir rahmet tattırınca da, bir bakarsın ki içlerinden bir grup, Rablerine ortak koşuyorlar. |
30:40 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. |
30:40 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. |
30:40 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. |
30:54 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, (sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık veren)dir. |
30:54 | ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً |
Diyanet Meali: | (Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren), sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. |
31:15 | ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” |
31:24 | نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَىٰ عَذَابٍ غَلِيظٍ |
Diyanet Meali: | Biz, onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz. * |
32:4 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan sonra da Arş’a kurulandır. |
32:5 | يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür. Sonra bu işler, (süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde) O’na yükselir. |
32:8 | ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı. * |
32:9 | ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. |
32:11 | قُلْ يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” * |
32:22 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا |
Diyanet Meali: | Kim, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalimdir? |
33:14 | وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ أَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَآتَوْهَا |
Diyanet Meali: | Eğer Medine’nin her tarafından üzerlerine gelinse ve orada karışıklık çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı… |
33:49 | إِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ |
Diyanet Meali: | Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. |
33:60 | لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فِيهَا إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar tuttukları yoldan vazgeçmezlerse), elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada (lânete uğramış kimseler olarak) seninle pek az süre komşu kalacaklardır. |
34:26 | قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O, gerçeği apaçık ortaya koyan, hakkıyla bilendir.” * |
34:40 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla! * |
34:46 | أَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! De ki: “Ben size ancak bir tek şeyi), Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkıp düşünmenizi (öğütlüyorum). |
35:11 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. |
35:11 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. |
35:26 | ثُمَّ أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
Diyanet Meali: | Sonra ben inkâr edenleri yakaladım. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu! * |
35:32 | ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا |
Diyanet Meali: | Sonra biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. |
37:67 | ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. * |
37:68 | ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir. * |
37:82 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. * |
37:136 | ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da diğerlerini yok ettik. * |
38:34 | وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi. * |
39:6 | خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا |
Diyanet Meali: | O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. |
39:7 | وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ |
Diyanet Meali: | Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. |
39:8 | ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | (İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır.) Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur… |
39:21 | ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ |
Diyanet Meali: | Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. |
39:21 | ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا |
Diyanet Meali: | Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. |
39:21 | ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا |
Diyanet Meali: | Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp hâline getirir. |
39:23 | ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. |
39:31 | ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz. * |
39:44 | لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | “Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” |
39:49 | ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. |
39:54 | وَاَنِيبُوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. * |
39:68 | ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar. |
40:67 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ |
Diyanet Meali: | O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan… |
40:67 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ |
Diyanet Meali: | O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan… |
40:67 | ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا |
Diyanet Meali: | Sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. |
40:67 | ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا |
Diyanet Meali: | Sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. |
40:67 | ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا |
Diyanet Meali: | Sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. |
40:72 | فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ |
Diyanet Meali: | Kaynar suda (sürüklenecekler), sonra da ateşte yakılacaklardır. * |
40:73 | ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara, “Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir. * |
41:11 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ |
Diyanet Meali: | Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi… |
41:30 | إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner… |
41:52 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُمْ بِهِ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?” * |
43:13 | لِتَسْتَوُوا عَلَىٰ ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (O, bütün çiftleri yaratan), üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız (ve … diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır). |
44:14 | ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!” dediler. * |
44:48 | ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ |
Diyanet Meali: | “Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.” * |
45:8 | يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا |
Diyanet Meali: | Kendisine Allah’ın âyetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. |
45:15 | مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Kim salih bir amel işlerse, kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. * |
45:18 | ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَىٰ شَرِيعَةٍ مِنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا |
Diyanet Meali: | Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy… |
45:26 | قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek…” |
45:26 | قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da (kendisinde şüphe olmayan) Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek…” |
46:13 | إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, (onlar üzülmeyecekler de). |
47:34 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır. * |
47:38 | وَإِنْ تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar. |
48:22 | ثُمَّ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar), sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi. |
49:15 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا |
Diyanet Meali: | İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, (Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden)lerdir. |
53:8 | ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. * |
53:41 | ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. * |
56:51 | ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! * |
57:4 | هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ |
Diyanet Meali: | O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a kurulandır. |
57:20 | كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا |
Diyanet Meali: | Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. |
57:20 | ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا |
Diyanet Meali: | Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. |
57:27 | ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَىٰ آثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا |
Diyanet Meali: | Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. |
58:3 | وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا |
Diyanet Meali: | Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. |
58:7 | ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir. |
58:8 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ |
Diyanet Meali: | Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen (ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları) görmedin mi? |
59:12 | وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Yardım edecek olsalar bile andolsun mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez. |
62:5 | مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا |
Diyanet Meali: | Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. |
62:8 | ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” |
63:3 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا فَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar. * |
64:7 | قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir.” |
67:4 | ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir. * |
69:31 | ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ |
Diyanet Meali: | “Sonra onu cehenneme atın.” * |
69:32 | ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ |
Diyanet Meali: | “Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.” * |
69:46 | ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. * |
70:14 | وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ |
Diyanet Meali: | Ve yeryüzünde bulunanların hepsini (fidye olarak versin de), kendisini kurtarsın.* |
71:8 | ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا |
Diyanet Meali: | “Sonra ben onları açık açık davet ettim.” * |
71:9 | ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنْتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا |
Diyanet Meali: | “Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.” * |
71:18 | ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا |
Diyanet Meali: | “Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.” * |
74:15 | ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ |
Diyanet Meali: | Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar. * |
74:20 | ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ |
Diyanet Meali: | Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti! * |
74:21 | ثُمَّ نَظَرَ |
Diyanet Meali: | Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü. * |
74:22 | ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ |
Diyanet Meali: | Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı. * |
74:23 | ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ |
Diyanet Meali: | Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı. * |
75:19 | ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ |
Diyanet Meali: | Sonra onu açıklamak da bize aittir. * |
75:33 | ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰ أَهْلِهِ يَتَمَطَّىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti. * |
75:35 | ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَاَوْلىٰ |
Diyanet Meali: | “Evet, lâyıktır sana, lâyık!” * |
75:38 | ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ |
Diyanet Meali: | Orada, görünce (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün. |
77:17 | ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız. * |
78:5 | ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Yine hayır; ileride bilecekler. * |
79:22 | ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra sırt dönüp koşarak gitti. * |
80:20 | ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ |
Diyanet Meali: | Sonra ona yolu kolaylaştırdı. * |
80:21 | ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ |
Diyanet Meali: | Sonra onu öldürdü ve kabre koydu. * |
80:22 | ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ |
Diyanet Meali: | Sonra, dilediği vakit onu diriltir. * |
80:26 | ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا |
Diyanet Meali: | Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! * |
82:18 | ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ |
Diyanet Meali: | Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? * |
83:16 | ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir. * |
83:17 | ثُمَّ يُقَالُ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” denecektir. * |
85:10 | إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı (ve yangın azabı) vardır. |
87:13 | ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar. * |
88:26 | ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir. * |
90:17 | ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ |
Diyanet Meali: | Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya…* |
95:5 | ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. * |
102:4 | ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz! * |
102:7 | ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ |
Diyanet Meali: | Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz. * |
102:8 | ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ |
Diyanet Meali: | Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz? * |