ص ع ق

KÖK HARFLER: ص ع ق

ANLAM: 

صَعِقَ : Yıldırım çarpmak. Bilincini, şuurunu kaybetmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

صَعَقَ (geniş zaman يَصْعَقُ mastar isim صَاعِقَةٌ) 

صَعَقَتْهُمُ السَّمَاءُ : Gök, onları bir şimşekle çarptı.

صَعِقَ : Ona (şimşek) çarptı.

صَعَقَ الرَّعْدُ : Gök gürültüsü şiddetlendi.

صَعِقَ الرَّجُلُ : Adam çarpılıp yıkıldı veya duyarsız hale gelme ve duyduğu şiddetli ses sonucu aklını kaçırma; adam öldü.

صَعِقَ : Şimşek çakmasını bekleme veya umma; çarpılıp yıkılma, duyarsız hale gelme, aklını kaçırma, bilincini yitirme veya bayılma.

صَعِقٌ aynı zamanda ölme veya ölüm anlamına gelir.

صَعِقَ الصَّوْتَ : Şiddetle anıran eşek.

صَاعِقَةٌ : Şimşek; gök gürültüsü veya şiddetli ses; baygın düşme veya bilincini yitirme; ölüm; yıkıcı bir ceza (çoğulu: صَوَاعِقُ).

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
صَعِقَ fiil-I 2 Bayıldı, aklı gitti. Yandı, öldü. 39/68 Meçhul muzari: يُصْعَقُ
صَاعِقَةٌ isim 8 Şimşek, yıldırım 41/13 Çoğulu: صَوَاعِقُ
صَعِقٌ isim 1 Baygın 7/143

Toplam 11


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Sâik (Sâika) صَاعِقَة Yıldırım. Çoğulu: Sevâik

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

صَعِقَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُصْعَقُ

39:68 وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali: Sûr’a üflenir ve (Allah’ın dilediği kimseler dışında) göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür.
52:45 فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ
Diyanet Meali: Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak. *

صَاعِقَةٌ : İsim. Çoğulu: صَوَاعِقُ

2:19 يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ
Diyanet Meali: Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar.
2:55 لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْكُمُ الصَّاعِقَةُ
Diyanet Meali: (Hani siz), “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” (demiştiniz). Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı.
4:153 فَقَالُوا أَرِنَا اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْ
Diyanet Meali: “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı.
13:13 وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَنْ يَشَاءُ
Diyanet Meali: O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar.
41:13 فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً
Diyanet Meali: Eğer yüz çevirirlerse, onlara de ki: “Ben sizi (Âd ve Semûd kavimlerini çarpan yıldırım gibi) bir yıldırıma karşı uyardım.”
41:13 مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ
Diyanet Meali: Âd ve Semûd kavimlerini çarpan yıldırım gibi…
41:17 فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Diyanet Meali: Yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı.
51:44 فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Diyanet Meali: Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti. *

صَعِقٌ : İsim.

7:143 فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا
Diyanet Meali: Rabbi, dağa tecelli edince  onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü.