KÖK: ÖZEL İSİM: مُوسَى
ANLAM:
مُوسَى : Musa Aleyhisselam: Firavun’u ve tebeasını dine davetle memur edilmiş bir peygamberdir. Kardeşi Hz. Harun da peygamber idi. Hz. Musa, Hz. Şuayb’in kızı ile evlenmiştir. Kendisine Tevrat adlı semavi kitap indirilmiştir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | |
مُوسَى | özel isim | 136 | Musa Aleyhisselam. | 2/51 |
Toplam | 136 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Yok.
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Yok.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مُوسَى : Özel İsim.
2:51 | وَإِذْ وَاعَدْنَا مُوسَىٰ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً |
Diyanet Meali: | Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. |
2:53 | وَإِذْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik. * |
2:54 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, (buzağıyı ilâh edinmekle) kendinize yazık ettiniz.” |
2:55 | وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً |
Diyanet Meali: | Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. |
2:60 | وَإِذِ اسْتَسْقَىٰ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ |
Diyanet Meali: | Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik. |
2:61 | وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نَصْبِرَ عَلَىٰ طَعَامٍ وَاحِدٍ |
Diyanet Meali: | Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız…” demiştiniz. |
2:67 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. |
2:87 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِهِ بِالرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. |
2:92 | وَلَقَدْ جَاءَكُمْ مُوسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler buzağıyı ilâh edinmiştiniz. |
2:108 | أَمْ تُرِيدُونَ أَنْ تَسْأَلُوا رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَىٰ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Yoksa daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? |
2:136 | وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene (iman ettik). |
2:246 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلَإِ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? |
2:248 | فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | “Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, (Hârûn ailesinin) geriye bıraktığından kalıntılar vardır.” |
3:84 | وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | “Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene (inandık).” |
4:153 | فَقَدْ سَأَلُوا مُوسَىٰ أَكْبَرَ مِنْ ذَٰلِكَ فَقَالُوا أَرِنَا اللَّهَ جَهْرَةً |
Diyanet Meali: | Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. |
4:153 | فَعَفَوْنَا عَنْ ذَٰلِكَ وَآتَيْنَا مُوسَىٰ سُلْطَانًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Biz bunu da affettik ve Mûsâ’ya apaçık bir güç ve yetki verdik. |
4:164 | وَكَلَّمَ اللَّهُ مُوسَىٰ تَكْلِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, Mûsa ile de doğrudan konuştu. |
5:20 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın.” |
5:22 | قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var.” |
5:24 | قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا أَبَدًا مَا دَامُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz.” |
6:84 | وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَىٰ وَهَارُونَ |
Diyanet Meali: | Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. |
6:91 | قُلْ مَنْ أَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَىٰ نُورًا وَهُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi?” |
6:154 | ثُمَّ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَامًا عَلَى الَّذِي أَحْسَنَ |
Diyanet Meali: | Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. |
7:103 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra onların ardından Mûsâ’yı, apaçık mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik. |
7:104 | وَقَالَ مُوسَىٰ يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ dedi ki: “Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” |
7:115 | قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ |
Diyanet Meali: | (Sihirbazlar), “Ey Mûsâ! Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım” dediler.* |
7:117 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ |
Diyanet Meali: | Biz de Mûsâ’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. |
7:122 | رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ |
Diyanet Meali: | “Mûsâ ve Hârûn’un Rabbine.” * |
7:127 | أَتَذَرُ مُوسَىٰ وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar diye bırakacak mısın?” |
7:128 | قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُوا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kavmine, “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin.” dedi. |
7:131 | وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُوا بِمُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ |
Diyanet Meali: | Eğer başlarına bir kötülük gelirse, Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. |
7:134 | قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et.” dediler. |
7:138 | قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَنَا إِلَٰهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ |
Diyanet Meali: | İsrailoğulları, “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. |
7:142 | وَوَاعَدْنَا مُوسَىٰ ثَلَاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık. |
7:142 | وَقَالَ مُوسَىٰ لِأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kardeşi Hârûn’a, “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol.” dedi. |
7:143 | وَلَمَّا جَاءَ مُوسَىٰ لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنْظُرْ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. |
7:143 | فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا |
Diyanet Meali: | Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. |
7:144 | قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِي |
Diyanet Meali: | (Allah) “Ey Mûsâ! Vahiylerim (ve konuşmamla) seni insanlar üzerine seçkin kıldım.” dedi. |
7:148 | وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَىٰ مِنْ بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilâh) edindiler. |
7:150 | وَلَمَّا رَجَعَ مُوسَىٰ إِلَىٰ قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِنْ بَعْدِي |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız!” dedi. |
7:154 | وَلَمَّا سَكَتَ عَنْ مُوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الْأَلْوَاحَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı. |
7:155 | وَاخْتَارَ مُوسَىٰ قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلًا لِمِيقَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. |
7:159 | وَمِنْ قَوْمِ مُوسَىٰ أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardıVardı. .* |
7:160 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ |
Diyanet Meali: | (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ’dan su istediğinde biz ona, “Asânı taşa vur” diye vahyettik. |
10:75 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ وَهَارُونَ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn’u mucizelerimizle gönderdik. |
10:77 | قَالَ مُوسَىٰ أَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَكُمْ أَسِحْرٌ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | Mûsâ: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir?” dedi. |
10:80 | فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ |
Diyanet Meali: | Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya koyun)” dedi. * |
10:81 | فَلَمَّا أَلْقَوْا قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ |
Diyanet Meali: | Sihirbazlar atacaklarını atınca, Mûsâ dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır.” |
10:83 | فَمَا آمَنَ لِمُوسَىٰ إِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِهِ عَلَىٰ خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ |
Diyanet Meali: | Firavun (ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları) korkusu ile kavminin küçük bir bölümünden başkası Mûsâ’ya iman etmedi. |
10:84 | وَقَالَ مُوسَىٰ يَا قَوْمِ إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi. |
10:87 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّآ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın” diye vahyettik. |
10:88 | وَقَالَ مُوسَىٰ رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine, (dünya hayatında) nice zinet ve mallar verdin.” |
11:17 | وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْهُ وَمِنْ قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَىٰ إِمَامًا وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur’an) ve bir de ondan (Kur’an’dan) önce bir önder ve bir rahmet olarak (indirilmiş olan) Mûsâ’nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir. |
11:96 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile gönderdik. * |
11:110 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. |
14:5 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ’yı da, “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat” diye âyetlerimizle gönderdik. |
14:6 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ kavmine, “Allah’ın size olan nimetini anın.” demişti. |
14:8 | وَقَالَ مُوسَىٰ إِنْ تَكْفُرُوا أَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.”* |
17:2 | وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu, İsrailoğullarına bir rehber yaptık. |
17:101 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ تِسْعَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya apaçık dokuz mucize verdik. |
17:101 | فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ إِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا مُوسَىٰ مَسْحُورًا |
Diyanet Meali: | Firavun da ona, “Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey Mûsâ!” demişti. |
18:60 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّىٰ أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ, beraberindeki gence şöyle demişti: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım..” |
18:66 | قَالَ لَهُ مُوسَىٰ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰ أَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi. * |
19:51 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَىٰ إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi.* |
20:9 | وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mıi? * |
20:11 | فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!” * |
20:17 | وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | “Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?” * |
20:19 | قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi. * |
20:36 | قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!” * |
20:40 | فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | “Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!” |
20:49 | قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?” dedi. * |
20:57 | قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?” * |
20:61 | قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın.” |
20:65 | قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ |
Diyanet Meali: | Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. * |
20:67 | فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti.* |
20:70 | فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. * |
20:77 | وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي |
Diyanet Meali: | (Firavun’un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ’ya, “Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin (Mısır’dan) yürütüp çıkar..” diye vahyettik. |
20:83 | وَمَا أَعْجَلَكَ عَنْ قَوْمِكَ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ, Tûr’a varınca): “Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?” (dedik.) * |
20:86 | فَرَجَعَ مُوسَىٰ إِلَىٰ قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Mûsâ, öfke dolu ve üzgün bir hâlde halkına döndü. |
20:88 | فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ |
Diyanet Meali: | (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler. |
20:91 | قَالُوا لَنْ نَبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz” dediler. * |
21:48 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn’a, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân’ı (Tevrat’ı) bir ışık ve öğüt olarak verdik. * |
22:44 | وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَىٰ فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ |
Diyanet Meali: | Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. |
23:45 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille (Firavun ve ileri gelenlerine) peygamber olarak gönderdik. * |
23:49 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik.* |
25:35 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, Biz, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve kardeşi Hârûn’u da ona yardımcı kıldık. * |
26:10 | وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna git!” diye seslenmişti. * |
26:43 | قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi.* |
26:45 | فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. * |
26:48 | رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ |
Diyanet Meali: | “Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.” * |
26:52 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ |
Diyanet Meali: | Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik. * |
26:61 | فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ |
Diyanet Meali: | İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler. * |
26:63 | فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. |
26:65 | وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.* |
27:7 | إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm…” demişti. |
27:9 | يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.” * |
27:10 | يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.” |
28:3 | نَتْلُو عَلَيْكَ مِنْ نَبَإِ مُوسَىٰ وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | İman eden bir kavm için Mûsâ ile Firavun’un haberlerinden bir kısmını sana gerçek olarak anlatacağız. * |
28:7 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّ مُوسَىٰ أَنْ أَرْضِعِيهِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir…” diye ilham ettik. |
28:10 | وَأَصْبَحَ فُؤَادُ أُمِّ مُوسَىٰ فَارِغًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın anasının kalbi bomboş kaldı. |
28:15 | فَوَكَزَهُ مُوسَىٰ فَقَضَىٰ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. |
28:18 | قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi. |
28:19 | قَالَ يَا مُوسَىٰ أَتُرِيدُ أَنْ تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ |
Diyanet Meali: | (Adam,) ”Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun.” dedi. |
28:20 | قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ |
Diyanet Meali: | (Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi.) “Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar.” dedi. |
28:29 | فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى الْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş gördü. |
28:30 | أَنْ يَا مُوسَىٰ إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.” |
28:31 | يَا مُوسَىٰ أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ إِنَّكَ مِنَ الْآمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.” |
28:36 | فَلَمَّا جَاءَهُمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُفْتَرًى |
Diyanet Meali: | Mûsâ, onlara delillerimizi apaçık olarak getirince onlar, “Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir.” dediler. |
28:37 | وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Katından kimin hidayet getirdiğini Rabbim daha iyi bilir.” dedi. |
28:38 | فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | “Bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!)” |
28:43 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَا أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. |
28:44 | وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ إِذْ قَضَيْنَا إِلَىٰ مُوسَى الْأَمْرَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Mûsâ’ya o emri verdiğimiz zaman sen (vadinin) batı tarafında değildin. |
28:48 | فَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا لَوْلَا أُوتِيَ مِثْلَ مَا أُوتِيَ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Onlara katımızdan gerçek gelince, “Mûsâ’ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi” dediler. |
28:48 | أَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen (mucize)leri inkâr etmemişler miydi? |
28:76 | إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسَىٰ فَبَغَىٰ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Kârûn, Mûsâ’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. |
29:39 | وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. |
32:23 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَائِهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik. Sen de kitaba (Kur’an’a) kavuşma konusunda sakın şüphe içinde olma. |
33:7 | وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ (ve Meryem oğlu İsa)’dan da. |
33:69 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ آذَوْا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. |
37:114 | وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.* |
37:120 | سَلَامٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya ve Hârûn’a selâm olsun.* |
40:23 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille gönderdik. * |
40:26 | وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın!” |
40:27 | وَقَالَ مُوسَىٰ إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ |
Diyanet Meali: | Mûsâ da, “Ben, (hesap gününe inanmayan) her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım” dedi. |
40:37 | أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | (Belki yollara), göklerin yollarına (erişirim de) Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) |
40:53 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık. * |
41:45 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun! Biz, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik de, onda ayrılığa düşmüşlerdi. |
42:13 | وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَىٰ |
Diyanet Meali: | İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini (size de din kıldı). |
43:46 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik. |
46:12 | وَمِنْ قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَىٰ إِمَامًا وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı da vardı. |
46:30 | قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen bir kitap dinledik.” |
51:38 | وَفِي مُوسَىٰ إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.* |
53:36 | أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Yoksa, Mûsâ’nın (ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in) sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? * |
61:5 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. |
79:15 | هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi? * |
87:19 | صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında… * |