KÖK HARFLER: ك ل ل
ANLAM:
كَلَّ : (Görme gücü) sönük, fersiz olmak. (Deve) yorulmuş, yorgun veya bitkin olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
كَلَالَةٌ | isim | 2 | Evladı ve babası olmayan, evlad ve baba dışındaki varis | 4/176 |
كَلٌّ | isim | 1 | (Başkasına) yük olan | 16/76 |
كُلٌّ | isim | 359 | Bütün, hep, hepsi | 47/15 |
كُلَّمَا | zarf | 15 | Çoğu zaman olduğu gibi, her ne zaman, her ne | 71/7 |
| Toplam | 377 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- كَلَّ
- كَلٌّ
- يَتِيمٌ > bak: ي ت م
- كُلٌّ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Küll | كُلّ | Hep, tüm, bütün. Çok. Cüz’lerden meydana gelen. |
Küllî(iyye) | كُلِّى | Külle mensub. Cüz’iyyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. umumi, bütün. |
Külliyye(t) | كُلِّيَّة | Bütünlük, umumilik, genellik. |
Külliyyât | كُلِّيَّات | Bütün. Hepsi. Hepsi birden. |
Külliyyen | كُلِّيًا | Tamamen, büsbütün. |
Kelâl | كَلَال | Yorgunluk. Bitkinlik. Usanç. |
Kelâlet | كَلَالَة | Yorgunluk. Göz nuru zayıf olmak, yorgun olmak. Akrabalığı uzak olanlar. Kör ve kesmez olan. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
كَلَالَةٌ : İsim.
4:12 | وَإِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً أَوِ امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ |
Diyanet Meali: | Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. |
4:176 | يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلَالَةِ |
Diyanet Meali: | Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor… |
كَلٌّ : İsim.
16:76 | أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوْلَاهُ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle iki adamı da misal verdi): Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür… |
كُلٌّ : İsim.
2:20 | إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
2:29 | فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip) onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. |
2:31 | وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. |
2:60 | قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. |
2:106 | أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? |
2:109 | فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. |
2:116 | بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Hepsi O’na boyun eğmiştir. |
2:145 | وَلَئِنْ أَتَيْتَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ بِكُلِّ آيَةٍ مَا تَبِعُوا قِبْلَتَكَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. |
2:148 | وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا |
Diyanet Meali: | Herkesin yöneldiği bir yön vardır. |
2:148 | أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
2:164 | فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, … Allah’ın gökyüzünden indirip) kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği (yağmurda), yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, … (elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır). |
2:231 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. |
2:259 | فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” |
2:260 | ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا |
Diyanet Meali: | “(Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler.” |
2:261 | كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍ |
Diyanet Meali: | (Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu), yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. |
2:266 | لَهُ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَأَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَاءُ |
Diyanet Meali: | (Herhangi biriniz ister mi ki), içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, … (bir bahçesi olsun); himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın… |
2:276 | يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.* |
2:281 | ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. |
2:282 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
2:284 | فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
2:285 | كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. |
3:7 | وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا |
Diyanet Meali: | İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. |
3:25 | وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız) ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, (hâlleri nice olacaktır). |
3:26 | بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” |
3:29 | وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” |
3:30 | يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا |
Diyanet Meali: | Herkesin yaptığı iyiliği (ve yaptığı kötülüğü) hazır bulacağı günde… |
3:93 | كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | (Tevrat indirilmeden önce), İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. |
3:119 | هَا أَنْتُمْ أُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. |
3:154 | قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” |
3:161 | ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir. |
3:165 | قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
3:185 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. |
3:189 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.* |
4:11 | وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌ |
Diyanet Meali: | Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. |
4:12 | وَإِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً أَوِ امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ |
Diyanet Meali: | Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, her birine altıda bir düşer. |
4:32 | وَاسْأَلُوا اللَّهَ مِنْ فَضْلِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
4:33 | وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْأَقْرَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık. |
4:33 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah her şeye şahittir. |
4:41 | فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ |
Diyanet Meali: | Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz (ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız) zaman, bakalım onların hâli nice olacak!. |
4:78 | قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ فَمَالِ هَٰؤُلَاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! |
4:85 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ مُقِيتًا |
Diyanet Meali: | Allah her şeyin karşılığını vericidir. |
4:86 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır. |
4:95 | وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. |
4:126 | وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyi kuşatıcıdır. |
4:129 | فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ |
Diyanet Meali: | (Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz.) Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. |
4:130 | وَإِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللَّهُ كُلًّا مِنْ سَعَتِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). |
4:176 | يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ أَنْ تَضِلُّوا وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
5:17 | يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” |
5:19 | فَقَدْ جَاءَكُمْ بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
5:40 | يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
5:48 | لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا |
Diyanet Meali: | Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. |
5:97 | وَأَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah’ın bildiğini) ve Allah’ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu (bilmeniz içindir). |
5:117 | فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنْتَ أَنْتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنْتَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin.” |
5:120 | لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا فِيهِنَّ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.* |
6:17 | وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
6:25 | وَإِنْ يَرَوْا كُلَّ آيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَا |
Diyanet Meali: | Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. |
6:44 | فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. |
6:64 | قُلِ اللَّهُ يُنَجِّيكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنْتُمْ تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.”* |
6:67 | لِكُلِّ نَبَإٍ مُسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz.* |
6:70 | وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. |
6:80 | وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” |
6:84 | وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ كُلًّا هَدَيْنَا |
Diyanet Meali: | Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. |
6:85 | وَزَكَرِيَّا وَيَحْيَىٰ وَعِيسَىٰ وَإِلْيَاسَ كُلٌّ مِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı, İlyas’ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi.* |
6:86 | وَإِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًا وَكُلًّا فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | İsmail’i, Elyasa’ı, Yûnus’u ve Lût’u da doğru yola erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık.* |
6:99 | وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkardık. |
6:101 | أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُنْ لَهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | O’nun bir eşi olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı. |
6:101 | وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, her şeyi hakkıyla bilendir. |
6:102 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَاعْبُدُوهُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. |
6:102 | وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | O, her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir. |
6:108 | كَذَٰلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ أُمَّةٍ عَمَلَهُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمْ مَرْجِعُهُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. |
6:111 | وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı) ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık, Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. |
6:112 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنْسِ وَالْجِنِّ |
Diyanet Meali: | İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. |
6:123 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. |
6:132 | وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُوا وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.* |
6:146 | وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذِي ظُفُرٍ |
Diyanet Meali: | Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. |
6:154 | ثُمَّ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَامًا عَلَى الَّذِي أَحْسَنَ وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, (hidayet ve rahmete erdirmek) için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ki, (Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler). |
6:164 | قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım?” |
6:164 | وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | “Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır.” |
7:29 | وَأَقِيمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | “Her secde yerinde yüzlerinizi (O’na) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.” |
7:31 | يَا بَنِي آدَمَ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ |
Diyanet Meali: | Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). |
7:34 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً |
Diyanet Meali: | Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, (ne de öne geçebilirler). |
7:38 | قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.” |
7:46 | وَعَلَى الْأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلًّا بِسِيمَاهُمْ |
Diyanet Meali: | A’râf üzerinde de birtakım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. |
7:57 | فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. |
7:86 | وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ |
Diyanet Meali: | “Bir de, tehdit ederek … her yol üstüne oturmayın.” |
7:89 | وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.” |
7:112 | يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler.”* |
7:145 | وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الْأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair (bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını) yazdık. |
7:145 | مَوْعِظَةً وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair) bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını (yazdık). |
7:146 | وَإِنْ يَرَوْا كُلَّ آيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَا |
Diyanet Meali: | (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. |
7:156 | قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاءُ وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır.” |
7:160 | قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. |
8:12 | فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْأَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ |
Diyanet Meali: | “Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına.” |
8:39 | وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. |
8:41 | يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün (kulumuza indirdiklerimize inandıysanız bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
8:54 | وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi. |
8:56 | ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, (kendileriyle antlaşma yaptığın), sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir. |
8:75 | إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir. |
9:5 | وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍ |
Diyanet Meali: | (Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün), onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. |
9:33 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, (Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile) dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. |
9:39 | وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئًا وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır) ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
9:115 | حَتَّىٰ يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Doğru yola ilettikten sonra), sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, (Allah bir toplumu saptıracak değildir). Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
9:122 | فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ |
Diyanet Meali: | (Ne var ki mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir.) Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak (ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için) geri kalsa ya! |
9:126 | أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. |
10:22 | جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءَهُمُ الْمَوْجُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ |
Diyanet Meali: | (O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada) ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder. |
10:30 | هُنَالِكَ تَبْلُو كُلُّ نَفْسٍ مَا أَسْلَفَتْ |
Diyanet Meali: | Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek)tir. |
10:47 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَسُولٌ فَإِذَا جَاءَ رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir. |
10:49 | لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً |
Diyanet Meali: | “Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler (ne de öne geçebilirler).” |
10:54 | وَلَوْ أَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِي الْأَرْضِ لَافْتَدَتْ بِهِ |
Diyanet Meali: | (O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. |
10:79 | وَقَالَ فِرْعَوْنُ ائْتُونِي بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Bütün usta sihirbazları bana getirin” dedi.* |
10:97 | وَلَوْ جَاءَتْهُمْ كُلُّ آيَةٍ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü, hükmü gerçekleşmiş olanlar), kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar (inanmazlar). |
10:99 | وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَآمَنَ مَنْ فِي الْأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. |
11:3 | وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ |
Diyanet Meali: | Ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. |
11:4 | إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Dönüşünüz ancak Allah’adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.* |
11:6 | وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. |
11:12 | إِنَّمَا أَنْتَ نَذِيرٌ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. |
11:40 | قُلْنَا احْمِلْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ |
Diyanet Meali: | Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de (kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki) âilen (ile iman edenleri) ona yükle.” |
11:57 | إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir.” |
11:59 | وَعَصَوْا رُسُلَهُ وَاتَّبَعُوا أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ |
Diyanet Meali: | O’nun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular! |
11:111 | وَإِنَّ كُلًّا لَمَّا لَيُوَفِّيَنَّهُمْ رَبُّكَ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. |
11:120 | وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. |
11:123 | وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na döndürülür. |
12:31 | وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا |
Diyanet Meali: | (Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi. |
12:76 | نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَاءُ وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. |
12:111 | وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan (ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir). |
13:2 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan), güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
13:3 | وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ |
Diyanet Meali: | (O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren), orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. |
13:7 | إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ |
Diyanet Meali: | Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır. |
13:8 | اللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنْثَىٰ وَمَا تَغِيضُ الْأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ |
Diyanet Meali: | Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. |
13:8 | وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ |
Diyanet Meali: | Her şey O’nun katında bir ölçü iledir. |
13:16 | قُلِ اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.” |
13:23 | وَالْمَلَائِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍ |
Diyanet Meali: | Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler. |
13:33 | أَفَمَنْ هُوَ قَائِمٌ عَلَىٰ كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? |
13:38 | وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır. |
13:42 | يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ |
Diyanet Meali: | O, her nefsin kazandığını bilir. |
14:5 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. |
14:15 | وَاسْتَفْتَحُوا وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ |
Diyanet Meali: | Peygamberler, Allah’tan yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı.* |
14:17 | وَيَأْتِيهِ الْمَوْتُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍ |
Diyanet Meali: | Ona her yönden ölüm gelecek fakat ölmeyecektir. |
14:25 | تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا |
Diyanet Meali: | Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. |
14:34 | وَآتَاكُمْ مِنْ كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ |
Diyanet Meali: | O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. |
14:51 | لِيَجْزِيَ اللَّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir* |
15:17 | وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ |
Diyanet Meali: | Onu kovulmuş her şeytandan koruduk.* |
15:19 | وَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ |
Diyanet Meali: | Ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik. |
15:30 | فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine bütün melekler saygı ile eğildiler.* |
15:44 | لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ |
Diyanet Meali: | Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır.* |
16:11 | يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. |
16:36 | وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, (tâğûttan kaçının)” diye peygamber gönderdik. |
16:69 | ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا |
Diyanet Meali: | Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir. |
16:77 | إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
16:84 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek… |
16:89 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, (seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz) günü düşün. |
16:89 | وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, (doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde) olarak indirdik. |
16:111 | يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا |
Diyanet Meali: | Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, (kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği) günü düşün. |
16:111 | وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği (günü düşün). |
16:112 | كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle bir kenti misal verdi): Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. |
17:12 | وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلًا |
Diyanet Meali: | İşte biz her şeyi açıkça anlattık. |
17:13 | وَكُلَّ إِنْسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ |
Diyanet Meali: | Her insanın amelini boynuna yükledik. |
17:20 | كُلًّا نُمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin lütfundan her birine; onlara da, bunlara da veririz. |
17:29 | وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَىٰ عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ |
Diyanet Meali: | Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. |
17:36 | إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولَٰئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئُولًا |
Diyanet Meali: | Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. |
17:38 | كُلُّ ذَٰلِكَ كَانَ سَيِّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهًا |
Diyanet Meali: | Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir.* |
17:71 | يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. |
17:84 | قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَىٰ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir.”* |
17:89 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. |
18:45 | فَأَصْبَحَ هَشِيمًا تَذْرُوهُ الرِّيَاحُ وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِرًا |
Diyanet Meali: | Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir. |
18:54 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. |
18:79 | وَكَانَ وَرَاءَهُمْ مَلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصْبًا |
Diyanet Meali: | “(O gemi, denizde çalışan birtakım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim), çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.” |
18:84 | إِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْأَرْضِ وَآتَيْنَاهُ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.* |
19:49 | وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Ona İshak ile Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. |
19:69 | ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız.* |
19:93 | إِنْ كُلُّ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَٰنِ عَبْدًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman’a kul olarak gelecektir.* |
19:95 | وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا |
Diyanet Meali: | Onlar(ın her biri) kıyamet günü O’na tek başına gelecektir.* |
20:15 | إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ |
Diyanet Meali: | “Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.”* |
20:50 | قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi.* |
20:56 | وَلَقَدْ أَرَيْنَاهُ آيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz ona (Firavun’a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti.* |
20:98 | إِنَّمَا إِلَٰهُكُمُ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.* |
20:135 | قُلْ كُلٌّ مُتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin.” |
21:30 | وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ |
Diyanet Meali: | Diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi (görmediler mi)? |
21:33 | كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ |
Diyanet Meali: | Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. |
21:35 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ |
Diyanet Meali: | Her nefis ölümü tadacaktır. |
21:72 | وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık.* |
21:79 | فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا |
Diyanet Meali: | Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. |
21:81 | وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, her şeyi hakkıyla bileniz. |
21:85 | وَإِسْمَاعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا الْكِفْلِ كُلٌّ مِنَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi.* |
21:93 | وَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ كُلٌّ إِلَيْنَا رَاجِعُونَ |
Diyanet Meali: | (İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler.* |
21:96 | حَتَّىٰ إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ |
Diyanet Meali: | Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler.* |
21:99 | لَوْ كَانَ هَٰؤُلَاءِ آلِهَةً مَا وَرَدُوهَا وَكُلٌّ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar ilâh olsalardı oraya varmazlardı. Hâlbuki hepsi orada ebedî kalacaklardır.* |
22:2 | يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ |
Diyanet Meali: | Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer (ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür). |
22:2 | وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا |
Diyanet Meali: | Ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. |
22:3 | وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ |
Diyanet Meali: | Her azgın şeytanın ardına düşer. |
22:5 | اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ |
Diyanet Meali: | (Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman) kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir. |
22:6 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir.* |
22:17 | إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir. |
22:27 | وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek (uzak yollardan gelen) yorgun develer üzerinde sana gelsinler. |
22:27 | يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ |
Diyanet Meali: | (İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek) uzak yollardan gelen (yorgun develer üzerinde sana gelsinler). |
22:34 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Her ümmet için, (Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine) ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. |
22:38 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ |
Diyanet Meali: | Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. |
22:67 | لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ |
Diyanet Meali: | Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. |
23:27 | فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ |
Diyanet Meali: | Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift … gemiye al.” |
23:44 | كُلَّ مَا جَاءَ أُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ |
Diyanet Meali: | Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. |
23:53 | فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ |
Diyanet Meali: | (İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir* |
23:88 | قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Eğer biliyorsanız söyleyin): Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?” |
23:91 | إِذًا لَذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur.) Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. |
24:2 | الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ |
Diyanet Meali: | Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. |
24:11 | لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْإِثْمِ |
Diyanet Meali: | Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. |
24:35 | وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
24:41 | كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ |
Diyanet Meali: | Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. |
24:45 | وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, bütün canlıları sudan yarattı. |
24:45 | يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
24:64 | وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a döndürülecekleri ve yaptıklarını Allah’ın onlara haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
25:2 | وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا |
Diyanet Meali: | O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. |
25:31 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. |
25:39 | وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ |
Diyanet Meali: | Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için hepsini kırıp geçirdik). |
25:39 | وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا |
Diyanet Meali: | (Öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik. |
25:51 | وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik.* |
26:7 | أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ |
Diyanet Meali: | Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik.* |
26:37 | يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”* |
26:63 | فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. |
26:128 | أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ |
Diyanet Meali: | “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?”* |
26:222 | تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.* |
26:225 | أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ |
Diyanet Meali: | Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.* |
27:16 | وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Süleyman, Dâvûd’a varis oldu) ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi…” dedi. |
27:23 | إِنِّي وَجَدْتُ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş (ve büyük bir tahtı olan) bir kadın gördüm.” |
27:83 | وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ فَوْجًا مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِآيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız … günü hatırla. |
27:87 | وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَاخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler. |
27:88 | صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. |
27:91 | إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi.” |
28:48 | قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا وَقَالُوا إِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor” dediler. “Biz hepsini inkâr ediyoruz” dediler. |
28:57 | أَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَىٰ إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Biz onları (tarafımızdan bir rızık olarak), her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? |
28:75 | وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ |
Diyanet Meali: | Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. |
28:88 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. |
29:20 | ثُمَّ اللَّهُ يُنْشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” |
29:40 | فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنْبِهِ فَمِنْهُمْ مَنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا |
Diyanet Meali: | Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. |
29:57 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.* |
29:62 | إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
30:26 | وَلَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde kim varsa yalnızca O’na âittir. Hepsi O’na boyun eğmektedirler.* |
30:32 | كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ |
Diyanet Meali: | Her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir. |
30:50 | إِنَّ ذَٰلِكَ لَمُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
30:58 | وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali verdik. |
31:10 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. |
31:10 | وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ |
Diyanet Meali: | Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik. |
31:18 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ |
Diyanet Meali: | “Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.” |
31:29 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. |
31:31 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki bunda hakkıyla sabreden, hakkıyla şükreden herkes için ibretler vardır. |
31:32 | وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ |
Diyanet Meali: | Bizim âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkâr eder. |
32:7 | الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنْسَانِ مِنْ طِينٍ |
Diyanet Meali: | O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.* |
32:13 | وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا |
Diyanet Meali: | Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. |
33:27 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
33:40 | وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
33:51 | وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ |
Diyanet Meali: | (Bu onların gözlerinin aydın olması), üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. |
33:52 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ رَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir. |
33:54 | إِنْ تُبْدُوا شَيْئًا أَوْ تُخْفُوهُ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.* |
33:55 | وَاتَّقِينَ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir. |
34:7 | هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ اِنَّكُمْ لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | “Çürüyüp ufalandıktan sonra sizin yeniden diriltileceğinizi söyleyen bir adamı size gösterelim mi? |
34:9 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ |
Diyanet Meali: | Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır. |
34:19 | فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ |
Diyanet Meali: | Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. |
34:19 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. |
34:21 | وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ |
Diyanet Meali: | Senin Rabbin her şey üzerinde hakiki bir koruyucudur. |
34:47 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Benim ücretim ancak Allah’a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir.” |
35:1 | يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
35:12 | وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا |
Diyanet Meali: | Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. |
35:13 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. |
35:36 | وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَا كَذَٰلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız. |
36:12 | وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir. |
36:32 | وَإِنْ كُلٌّ لَمَّا جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.* |
36:36 | سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا |
Diyanet Meali: | (Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemedikleri nice şeylerden), bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. |
36:40 | وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ |
Diyanet Meali: | (Ne güneş aya yetişebilir), ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. |
36:79 | قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنْشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”* |
36:83 | فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.* |
37:7 | وَحِفْظًا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍ |
Diyanet Meali: | Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.* |
37:8 | لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Her taraftan taşa tutulurlar.* |
38:14 | إِنْ كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ |
Diyanet Meali: | (O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu.* |
38:19 | وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَهُ أَوَّابٌ |
Diyanet Meali: | (Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve) toplanıp gelen kuşları (Dâvûd’un emrine verdik). Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.* |
38:37 | وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ |
Diyanet Meali: | Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı…* |
38:48 | وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ وَكُلٌّ مِنَ الْأَخْيَارِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl’i de an. Onların her biri iyi kimselerdi.* |
38:73 | فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler.* |
39:5 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
39:27 | وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, (öğüt alsınlar diye) biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik. |
39:62 | اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyin yaratıcısıdır. |
39:62 | وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | O, her şeye vekildir. |
39:70 | وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.* |
40:5 | وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ |
Diyanet Meali: | Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. |
40:7 | رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır.” |
40:17 | الْيَوْمَ تُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ |
Diyanet Meali: | Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. |
40:27 | إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ da, “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım” dedi.* |
40:35 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ |
Diyanet Meali: | Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler. |
40:48 | قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.”* |
40:62 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
41:12 | فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَىٰ فِي كُلِّ سَمَاءٍ أَمْرَهَا |
Diyanet Meali: | Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. |
41:21 | قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Derileri de) der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.” |
41:39 | إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَىٰ إِنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki, onu dirilten, elbette ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü hakkıyla yetendir. |
41:53 | أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi? |
41:54 | أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَاءِ رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطٌ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, onlar Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır.* |
42:9 | فَاللَّهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki gerçek dost Allah’tır. O, ölüleri diriltir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
42:12 | يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir. |
42:33 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ |
Diyanet Meali: | Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. |
43:12 | وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا |
Diyanet Meali: | O, bütün çiftleri yaratan… |
43:35 | وَإِنْ كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. |
44:4 | فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ |
Diyanet Meali: | (Katımızdan bir emirle) her hikmetli iş o gecede ayırt edilir.* |
44:55 | يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler.* |
45:7 | وَيْلٌ لِكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ |
Diyanet Meali: | Her günahkâr yalancının vay hâline!* |
45:22 | وَلِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez. |
45:28 | وَتَرَىٰ كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً |
Diyanet Meali: | O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) “Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.” |
45:28 | كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَىٰ إِلَىٰ كِتَابِهَا الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) “Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.” |
46:19 | وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُوا وَلِيُوَفِّيَهُمْ أَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. (Bu da) Allah’ın onlara yaptıklarının karşılığını tastamam vermesi içindir. Asla kendilerine haksızlık yapılmaz.* |
46:25 | تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا لَا يُرَىٰ إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ |
Diyanet Meali: | “O, Rabbimin emriyle her şeyi yerle bir eder.” Derken evlerinden başka hiçbir şeyleri görünmez hâle geldiler. |
46:33 | بَلَىٰ إِنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
47:15 | وَلَهُمْ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. |
48:21 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
48:26 | وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir. |
48:28 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). |
49:16 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” |
50:7 | وَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ |
Diyanet Meali: | Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik. |
50:8 | تَبْصِرَةً وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir.* |
50:14 | وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ |
Diyanet Meali: | Eykeliler, Tübba’ın kavmi (de yalanlamıştı). Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.* |
50:21 | وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir.* |
50:24 | أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı … her kâfiri!”* |
50:32 | هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten içindir.”* |
51:49 | وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.* |
52:21 | وَمَا أَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ |
Diyanet Meali: | Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir. |
54:3 | وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ |
Diyanet Meali: | Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.* |
54:28 | وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ |
Diyanet Meali: | “Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.”* |
54:42 | كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُقْتَدِرٍ |
Diyanet Meali: | Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.* |
54:49 | إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ |
Diyanet Meali: | Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.* |
54:52 | وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ |
Diyanet Meali: | İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır.* |
54:53 | وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ |
Diyanet Meali: | Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır.* |
55:26 | كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ |
Diyanet Meali: | Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.* |
55:29 | يَسْأَلُهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.* |
55:52 | فِيهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ |
Diyanet Meali: | İkisinde de her meyveden çift çift vardır.* |
57:2 | يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Diriltir, öldürür. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
57:3 | هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.* |
57:10 | وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. |
57:23 | وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. |
58:6 | أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah, her şeye şahittir. |
58:7 | ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir. |
59:6 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter. |
61:9 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, (kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da), dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. |
63:4 | يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ |
Diyanet Meali: | Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! |
64:1 | لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
64:11 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
65:3 | إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur. |
65:12 | لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın her şeye kadir olduğunu (ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını) bilesiniz. |
65:12 | وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını (bilesiniz). |
66:8 | رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter.” |
67:1 | تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.* |
67:19 | مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. |
68:10 | وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ |
Diyanet Meali: | Yemin edip duran, aşağılık kimseye sakın boyun eğme.* |
70:38 | أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ |
Diyanet Meali: | Onlardan her biri Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor* |
72:28 | وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَىٰ كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا |
Diyanet Meali: | Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür. |
74:38 | كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ |
Diyanet Meali: | Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.* |
74:52 | بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً |
Diyanet Meali: | Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.* |
78:29 | وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا |
Diyanet Meali: | Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.* |
80:37 | لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ |
Diyanet Meali: | İşte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.* |
83:12 | وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ |
Diyanet Meali: | Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.* |
85:9 | الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | (Onlar mü’minlere ancak); göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan (mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı). Allah, her şeye şahittir.* |
86:4 | إِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ |
Diyanet Meali: | Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.* |
97:4 | تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ أَمْرٍ |
Diyanet Meali: | Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.* |
104:1 | وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍ |
Diyanet Meali: | İnsanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!* |
4:91 | كُلَّ مَا رُدُّوا إِلَى الْفِتْنَةِ أُرْكِسُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. |
كُلَّمَا : Zarf.
2:20 | يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا أَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِيهِ |
Diyanet Meali: | Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. |
2:25 | كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هَٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. |
2:87 | أَفَكُلَّمَا جَاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْ |
Diyanet Meali: | Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi)? |
2:100 | أَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْدًا نَبَذَهُ فَرِيقٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, içlerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? |
3:37 | كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا |
Diyanet Meali: | Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. |
4:56 | كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا |
Diyanet Meali: | Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. |
5:64 | كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. |
5:70 | كُلَّمَا جَاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُهُمْ فَرِيقًا كَذَّبُوا |
Diyanet Meali: | Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, (bir kısmını da öldürdüler). |
7:38 | كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَعَنَتْ أُخْتَهَا |
Diyanet Meali: | (Allah, “Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin” der.) Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. |
11:38 | وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَأٌ مِنْ قَوْمِهِ سَخِرُوا مِنْهُ |
Diyanet Meali: | (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. |
17:97 | مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız. |
22:22 | كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler. |
32:20 | كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | (Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir.) Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya döndürülürler. |
67:8 | كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ |
Diyanet Meali: | Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar. |
71:7 | وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | “Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar…” |