ق و ل

KÖK HARFLER: ق و ل

ANLAM: 

قَالَ : Demek, söylemek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
قَالَfiil-I1618Dedi, söyledi18/86Meçhulü: قِيلَ Meçhul Muzari: يُقَالُ
تَقَوَّلَfiil-V2Uydurdu, iftira etti52/33
قَوْلٌisim92Söz, görüş, iftira2/263
اَقَاويلُisim1Uydurulmuş, düzme söz (çoğul)69/44Tekili: قَوْلٌ
قِيلٌisim4Söz56/26
قائِلٌisim5Sözcü, söyleyen12/10

Toplam1722


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • قَالَ
    • أَنْبَأَ > bak: ن ب أ
    • أَخْبَرَ > bak: خ ب ر
    • حَكَى
    • رَوَى
  • قَوْلٌ
  • مَقُولَةٌ
    • قَوْلٌ > bu kök

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kavl قَوْل Anlaşma. Sözleşme. Kavilleşmek
Kâl قَال Söz. Dedi. Kaale almamak
Kıyl (Kîl) قِيل Denilen. Kîl ü kâl
Kavlî قَوْلِى Söze dayanan.
Kavlen قَوْلًا Söyleyerek. Söz ile. Anlaşarak.
Akvâl أَقْوَال Sözler, kaviller. Kavl’in çoğulu
Kâil قَائِل Söyleyen. Anlatan. Nakleden. 
Makâle مَقَالَة Söylenen söz. Söyleme. Söyleyiş. Kelam. Nutuk.
Makûle مَقُولَة 1: Takım, çeşit. 2: Kategori.
Takvîl تَقْوِيل İftira. Yalan söyleşmek.
Mukâvele مُقَاوَلَة Sözleşme.
İkvâl إِقْوَال Bir kimsenin, söylemediği halde bir sözü söyledi diye iddia etme.
Takavvül تَقَوُّل Haber vermek. Yalan söylemek.
Mütekavvil مُتَقَوِّل Yalan uydurup söyleyen.
Tekâvül تَقَاوُل Sözleşme.
Kaval ——— Genellikle kamıştan yapılan, daha çok çobanların çaldığı, yumuşak sesli, üflemeli bir çalgı

Makule kelimesi, “1. (bir nesne hakkında) söylenen şey, 2. felsefede kategori, cins” anlamındaki makûle (مقولة) sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük)

Kaval kelimesi, “1. çok konuşan, geveze, 2. gezgin şarkıcı” anlamındaki kavvâl (قوّال) sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

قَالَ : Fiil-I. Meçhulü: قِيلَ Meçhul Muzari: يُقَالُ

2:8وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır.*
2:11وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
Diyanet Meali:Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.*
2:11وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
Diyanet Meali:Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.*
2:13وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ
Diyanet Meali:Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler.
2:13وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ
Diyanet Meali:Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler.
2:14وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا
Diyanet Meali:İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler.
2:14وَإِذَا خَلَوْا إِلَىٰ شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ
Diyanet Meali:Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz…” derler.
2:25كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هَٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler.
2:26وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا
Diyanet Meali:Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler.
2:30وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً
Diyanet Meali:Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.
2:30قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ
Diyanet Meali:Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” demişler.
2:30قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.
2:31ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ فَقَالَ أَنْبِئُونِي بِأَسْمَاءِ هَٰؤُلَاءِ
Diyanet Meali:Sonra onları meleklere göstererek, “(Eğer doğru söyleyenler iseniz), haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi.
2:32قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا
Diyanet Meali:Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur…” dediler.
2:33قَالَ يَا آدَمُ أَنْبِئْهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.”
2:33قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim… demedim mi?” dedi.
2:33أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:“Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim… demedim mi?” 
2:34وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا
Diyanet Meali:Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de (İblis hariç) bütün melekler hemen saygı ile eğilmişlerdi.
2:35وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ
Diyanet Meali:Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin.”
2:36وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ
Diyanet Meali:Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin.” dedik.
2:38قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمِيعًا
Diyanet Meali:“İnin oradan (cennetten) hepiniz…” dedik.
2:54وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ
Diyanet Meali:Mûsâ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz.”
2:55وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً
Diyanet Meali:Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz.
2:58وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ
Diyanet Meali:Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin.” demiştik.
2:58وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ
Diyanet Meali:“Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım.”
2:59فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ
Diyanet Meali:Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular.
2:60وَإِذِ اسْتَسْقَىٰ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ
Diyanet Meali:Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik.
2:61وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نَصْبِرَ عَلَىٰ طَعَامٍ وَاحِدٍ
Diyanet Meali:Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız.” demiştiniz.
2:61قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَىٰ بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ
Diyanet Meali:O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz?” demişti.
2:65فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ
Diyanet Meali:Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik.
2:67وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً
Diyanet Meali:Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti.
2:67قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.
2:67قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.
2:68قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ
Diyanet Meali:“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler.
2:68قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ
Diyanet Meali:Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır.”
2:68قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ
Diyanet Meali:Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır.”
2:69قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا لَوْنُهَا
Diyanet Meali:Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi.
2:69قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ لَوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi.
2:69قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ لَوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi.
2:70قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا
Diyanet Meali:“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir.” dediler.
2:71قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ وَلَا تَسْقِي الْحَرْثَ
Diyanet Meali:Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki; o, çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, (kusursuz, hiç alacası olmayan) bir sığırdır.”
2:71قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ
Diyanet Meali:Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki; o, çift sürmek, (ekin sulamak) için boyunduruğa vurulmamış … bir sığırdır.”
2:71قَالُوا الْآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ
Diyanet Meali:Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.
2:73فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَا كَذَٰلِكَ يُحْيِي اللَّهُ الْمَوْتَىٰ
Diyanet Meali:“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir.
2:76وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا
Diyanet Meali:Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler.
2:76قَالُوا أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:(Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da) şöyle derler: “(Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi), Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz?”
2:79فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَٰذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da (onu az bir karşılığa değişmek için), “Bu, Allah’ın katındandır” derler.
2:80وَقَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَةً
Diyanet Meali:Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.”
2:80قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدًا فَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ عَهْدَهُ
Diyanet Meali:Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez.”
2:80قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدًا فَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ عَهْدَهُ أَمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
2:83وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ
Diyanet Meali:“Herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” (diye söz almıştık).
2:88وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌ بَلْ لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ
Diyanet Meali:“Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir.
2:91وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا نُؤْمِنُ بِمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا
Diyanet Meali:Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız” dediler.
2:91وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا نُؤْمِنُ بِمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا
Diyanet Meali:Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız” dediler.
2:91قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنْبِيَاءَ اللَّهِ مِنْ قَبْلُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”
2:93قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ
Diyanet Meali:Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti.
2:93قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Onlara de ki: (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz!
2:94قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse (ve doğru söyleyenler iseniz) haydi ölümü temenni edin!”
2:97قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَىٰ قَلْبِكَ
Diyanet Meali:De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, (Allah’ın izni ile) Kur’an’ı senin kalbine indirmiştir.”
2:102وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ
Diyanet Meali:Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı.
2:104يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا
Diyanet Meali:Ey iman edenler! “Râ’inâ (bizi gözet)” demeyin, “unzurnâ (bize bak)” deyin.
2:104يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا
Diyanet Meali:Ey iman edenler! “Râ’inâ (bizi gözet)” demeyin, “unzurnâ (bize bak)” deyin ve dinleyin.
2:111وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ
Diyanet Meali:Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler.
2:111تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”
2:113وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَىٰ عَلَىٰ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler.
2:113وَقَالَتِ النَّصَارَىٰ لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَىٰ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler.
2:113كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ
Diyanet Meali:(Kitab’ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti.
2:116وَقَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:“Allah, çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır.
2:117وَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.
2:118وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللَّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ
Diyanet Meali:Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler.
2:118كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْ
Diyanet Meali:Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti.
2:120قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.”
2:124قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا
Diyanet Meali:Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.”
2:124قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي
Diyanet Meali:İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti.
2:124قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti.
2:126وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا آمِنًا
Diyanet Meali:Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl.” demişti.
2:126قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلًا ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَىٰ عَذَابِ النَّارِ
Diyanet Meali:Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım.” demişti.
2:131إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ
Diyanet Meali:Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde…
2:131قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.
2:133إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي
Diyanet Meali:(Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken) çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği … zaman (orada hazır mı bulunuyordunuz)?
2:133قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ
Diyanet Meali:Onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan (tek bir ilâha) ibadet edeceğiz…” dedikleri zaman (orada hazır mı bulunuyordunuz)?
2:135وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تَهْتَدُوا
Diyanet Meali:(Yahudiler) “Yahudi olun” ve (Hıristiyanlar da) “Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler.
2:135قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”
2:136قُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا
Diyanet Meali:Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a) … iman ettik.”
2:139قُلْ أَتُحَاجُّونَنَا فِي اللَّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ
Diyanet Meali:Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir.”
2:140أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ
Diyanet Meali:Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz?
2:140قُلْ أَأَنْتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?”
2:142سَيَقُولُ السُّفَهَاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلَّاهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا
Diyanet Meali:Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler.
2:142قُلْ لِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.”
2:154وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ
Diyanet Meali:Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin.
2:156الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
Diyanet Meali:Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.*
2:167وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ
Diyanet Meali:Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da (onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi), biz de onlardan uzaklaşsaydık.”
2:169وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:(O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı) ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi (emreder).
2:170وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler.
2:170قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:“Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler.
2:189يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ
Diyanet Meali:Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.
2:200فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ
Diyanet Meali:İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.
2:201وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً
Diyanet Meali:Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver…” diyenler de vardır.
2:206وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ
Diyanet Meali:Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler.
2:214حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ
Diyanet Meali:Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar (darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı).
2:215قُلْ مَا أَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba … içindir.”
2:217يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ
Diyanet Meali:Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır.”
2:219يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ
Diyanet Meali:Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah … vardır.”
2:219وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ
Diyanet Meali:Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.”
2:220وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَىٰ قُلْ إِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌ
Diyanet Meali:Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır.”
2:222وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى
Diyanet Meali:Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır).”
2:235وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin.
2:243فَقَالَ لَهُمُ اللَّهُ مُوتُوا ثُمَّ أَحْيَاهُمْ
Diyanet Meali:Allah, onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti.
2:246إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi.
2:246قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا
Diyanet Meali:O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti.
2:246قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا
Diyanet Meali:Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, (çocuklarımızdan uzaklaştırılmış) olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi.
2:247وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللَّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا
Diyanet Meali:Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi.
2:247قَالُوا أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ
Diyanet Meali:Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız…” dediler.
2:247قَالَ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ
Diyanet Meali:Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı.”
2:248وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ
Diyanet Meali:Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu … vardır.”
2:249فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ
Diyanet Meali:Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir…” dedi.
2:249قَالُوا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ
Diyanet Meali:“Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler.
2:249قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو اللَّهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır…”
2:250قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا
Diyanet Meali:(Tâlût’un askerleri Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince) şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır…”
2:258إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ
Diyanet Meali:Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demişti.
2:258قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ
Diyanet Meali:O da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti.
2:258قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللَّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ
Diyanet Meali:(Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, (sen de onu batıdan getir)” deyince, (kâfir şaşırıp kaldı).
2:259قَالَ أَنَّىٰ يُحْيِي هَٰذِهِ اللَّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا
Diyanet Meali:O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti.
2:259قَالَ كَمْ لَبِثْتَ
Diyanet Meali:Ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?”
2:259قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ
Diyanet Meali:O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi.
2:259قَالَ بَلْ لَبِثْتَ مِائَةَ عَامٍ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın.”
2:259فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Diyanet Meali:Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”
2:260وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَىٰ
Diyanet Meali:Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti.
2:260قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِنْ
Diyanet Meali:(Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince…
2:260قَالَ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْبِي
Diyanet Meali:“Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti.
2:260قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ
Diyanet Meali:“Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır.” dedi.
2:275ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا
Diyanet Meali:Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır.
2:285وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali:Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
3:7وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا
Diyanet Meali:İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler.
3:12قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ
Diyanet Meali:İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız.”
3:15قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَٰلِكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?”
3:16الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا
Diyanet Meali:(Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla…” diyenler…
3:20فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ
Diyanet Meali:Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.”
3:20وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ
Diyanet Meali:Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?”
3:24ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ
Diyanet Meali:Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir.
3:26قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ
Diyanet Meali:De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin.”
3:29قُلْ إِنْ تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir.”
3:31قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin…”
3:32قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.”
3:35إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي
Diyanet Meali:Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım…” demişti.
3:36فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَىٰ
Diyanet Meali:Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.”
3:37قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
Diyanet Meali:“Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi.
3:37قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
Diyanet Meali:“Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi.
3:38قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً
Diyanet Meali:“Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet…” dedi.
3:40قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ
Diyanet Meali:Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.
3:40قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ
Diyanet Meali:Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi.
3:41قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً
Diyanet Meali:Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi.
3:41قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا
Diyanet Meali:Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir.”
3:42وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ
Diyanet Meali:Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı…” dediler.
3:45إِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ
Diyanet Meali:Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor…”
3:47قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ
Diyanet Meali:(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi.
3:47قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ
Diyanet Meali:Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır…” dedi.
3:47إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:“O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol’ der, o da hemen oluverir.” 
3:52فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali:İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi.
3:52قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ
Diyanet Meali:Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik…” dediler.
3:55إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَىٰ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ
Diyanet Meali:Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim…”
3:59خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.
3:61فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا
Diyanet Meali:Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin…”
3:64قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin…”
3:64فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Diyanet Meali:Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.”
3:72وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمِنُوا بِالَّذِي أُنْزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ
Diyanet Meali:Kitap ehlinden bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın…” dedi.
3:73قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden … ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?”
3:73قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ
Diyanet Meali:De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.”
3:75ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ
Diyanet Meali:Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır.
3:75وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
3:78وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir.
3:78وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
3:79ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın), “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi (düşünülemez).
3:81قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي
Diyanet Meali:“Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti.
3:81قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي قَالُوا أَقْرَرْنَا
Diyanet Meali:“Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi.
3:81قَالُوا أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.
3:84قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا
Diyanet Meali:De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a) … inandık.”
3:93قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرَاةِ فَاتْلُوهَا إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”
3:95قُلْ صَدَقَ اللَّهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا
Diyanet Meali:De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun.”
3:98قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kitab ehli! (Allah, yaptıklarınızı görüp dururken) Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?”
3:99قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kitab ehli! (Gerçeği görüp bildiğiniz hâlde), niçin (Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları) Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?”
3:119وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ
Diyanet Meali:Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar.
3:119قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Diyanet Meali:De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.
3:124إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَنْ يَكْفِيَكُمْ أَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَلِينَ
Diyanet Meali:Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.
3:147وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا
Diyanet Meali:Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla…” demekten ibaretti.
3:154يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:“Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı.
3:154قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.”
3:154يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هَاهُنَا
Diyanet Meali:Ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.”
3:154قُلْ لَوْ كُنْتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ
Diyanet Meali:De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi.”
3:156وَقَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ إِذَا ضَرَبُوا فِي الْأَرْضِ أَوْ كَانُوا غُزًّى لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا
Diyanet Meali:Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi (ve öldürülmezlerdi)” diyen (inkârcılar gibi olmayın).
3:165أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُمْ مُصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا
Diyanet Meali:Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde, “Bu, nereden başımıza geldi?” dediniz, öyle mi?
3:165قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Diyanet Meali:De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.
3:167وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا
Diyanet Meali:Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi.
3:167قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَاتَّبَعْنَاكُمْ
Diyanet Meali:“Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler.
3:167يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ
Diyanet Meali:Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı.
3:168الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا
Diyanet Meali:(Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir.
3:168قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.”
3:173الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ
Diyanet Meali:Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, (bu söz onların imanını artırdı…)
3:173فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
Diyanet Meali:Bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.
3:181لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ
Diyanet Meali:Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu.
3:181سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ
Diyanet Meali:Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız…
3:181وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ
Diyanet Meali:Ve, “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz.
3:183الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ
Diyanet Meali:Onlar, “Allah, bize, (ateşin yiyeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler.
3:183قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi.”
3:183قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi.”
4:5وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
4:8فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:(Miras taksiminde kendilerine pay düşmeyen akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa), onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.
4:9فَلْيَتَّقُوا اللَّهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
4:18حَتَّىٰ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الْآنَ
Diyanet Meali:(Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da) kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler (ile kâfir olarak ölenlerinki değildir).
4:43لَا تَقْرَبُوا الصَّلَاةَ وَأَنْتُمْ سُكَارَىٰ حَتَّىٰ تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ
Diyanet Meali:Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar … namaza yaklaşmayın.
4:46وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ
Diyanet Meali:“İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” … derler.
4:46وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ
Diyanet Meali:Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu.
4:51وَيَقُولُونَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا هَٰؤُلَاءِ أَهْدَىٰ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا سَبِيلًا
Diyanet Meali:İnkâr edenler için de, “Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır” diyorlar.
4:61وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا
Diyanet Meali:Münafıklara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygambere gelin” dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.*
4:63فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ فِي أَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَلِيغًا
Diyanet Meali:Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.
4:72فَإِنْ أَصَابَتْكُمْ مُصِيبَةٌ قَالَ قَدْ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيَّ
Diyanet Meali:Eğer başınıza bir musibet gelirse, “Allah, bana lütfetti (de onlarla beraber bulunmadım)” der.
4:73لَيَقُولَنَّ كَأَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ مَعَهُمْ
Diyanet Meali:(Eğer Allah’tan size bir lütuf, zafer erişse, bu sefer de); sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım (da büyük bir başarıya, ganimete ulaşsaydım).”
4:75الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا
Diyanet Meali:(Size ne oluyor da, Allah yolunda ve), “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar…” (diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz)?
4:77أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّوا أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ
Diyanet Meali:Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, (zekâtı verin)” denilenleri görmedin mi?
4:77وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ
Diyanet Meali:Ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın?” derler.
4:77قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَلِيلٌ وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقَىٰ
Diyanet Meali:De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır.”
4:78وَإِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هَٰذِهِ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler.
4:78وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هَٰذِهِ مِنْ عِنْدِكَ
Diyanet Meali:Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler.
4:78وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هَٰذِهِ مِنْ عِنْدِكَ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.”
4:81وَيَقُولُونَ طَاعَةٌ
Diyanet Meali:Sana “baş üstüne” derler.
4:81فَإِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذِي تَقُولُ
Diyanet Meali:Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar.
4:94وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَىٰ إِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا
Diyanet Meali:Size selâm veren kimseye, (dünya hayatının geçici menfaatine, ganimete göz dikerek), “Sen mü’min değilsin” demeyin.
4:97إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنْتُمْ
Diyanet Meali:Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız?”
4:97قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Onlar da, “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler.
4:97قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا
Diyanet Meali:Melekler, “Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!” derler.
4:118وَقَالَ لَأَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصِيبًا مَفْرُوضًا
Diyanet Meali:(Allah, o şeytana lânet etti) ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi.
4:127وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاءِ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ
Diyanet Meali:Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.”
4:141فَإِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللَّهِ قَالُوا أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ
Diyanet Meali:Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler.
4:141وَإِنْ كَانَ لِلْكَافِرِينَ نَصِيبٌ قَالُوا أَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp (sizi mü’minlerden korumadık) mı?” derler.
4:150وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ
Diyanet Meali:“(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkâr ederiz” diyenler…
4:153فَقَدْ سَأَلُوا مُوسَىٰ أَكْبَرَ مِنْ ذَٰلِكَ فَقَالُوا أَرِنَا اللَّهَ جَهْرَةً
Diyanet Meali:(Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Buna şaşma!) Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi.
4:154وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِمِيثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا
Diyanet Meali:Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle “Tûr”u üzerlerine kaldırdık ve onlara, “Tevazu ile kapıdan girin” dedik.
4:154وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ
Diyanet Meali:Yine onlara, “Cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın” dedik.
4:171يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ
Diyanet Meali:Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin.
4:171فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَا تَقُولُوا ثَلَاثَةٌ
Diyanet Meali:Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin.
4:176يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلَالَةِ
Diyanet Meali:Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor.
5:4يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler … helâl kılındı.”
5:7وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُمْ بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا
Diyanet Meali:Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, (itaat ettik)” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın.
5:12وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللَّهُ إِنِّي مَعَكُمْ
Diyanet Meali:Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim…”
5:14وَمِنَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ
Diyanet Meali:“Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık.
5:17لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ
Diyanet Meali:Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir”, diyenler kesinlikle kâfir oldular.
5:17قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, onun anasını (ve yeryüzünde olanların hepsini) yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir?”
5:18وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَىٰ نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ
Diyanet Meali:(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler.
5:18قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَ
Diyanet Meali:De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.”
5:19أَنْ تَقُولُوا مَا جَاءَنَا مِنْ بَشِيرٍ وَلَا نَذِيرٍ
Diyanet Meali:“Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye…
5:20وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.”
5:22قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var.”
5:23قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ
Diyanet Meali:Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin.”
5:24قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا أَبَدًا مَا دَامُوا فِيهَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz.”
5:25قَالَ رَبِّ إِنِّي لَا أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِي وَأَخِي
Diyanet Meali:Mûsa, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim.” dedi.
5:26قَالَ فَإِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ أَرْبَعِينَ سَنَةً يَتِيهُونَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “O hâlde, orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar.”
5:27فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ
Diyanet Meali:(Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da), birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti.
5:27قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
Diyanet Meali:Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.
5:31قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَٰذَا الْغُرَابِ
Diyanet Meali:“Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da (kardeşimin cesedini örtmekten) âciz miyim ben?” dedi.
5:41مِنَ الَّذِينَ قَالُوا آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْ
Diyanet Meali:(Ey Peygamber!) Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla “İnandık” diyenler, (münafıklar ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin).
5:41يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَٰذَا فَخُذُوهُ وَإِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُوا
Diyanet Meali:Ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.”
5:52يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَىٰ أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ
Diyanet Meali:(İşte kalplerinde bir hastalık, nifak bulunanların), “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını (görürsün).
5:53وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمُوا بِاللَّهِ
Diyanet Meali:(O zaman) iman edenler derler ki: “(Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle) Allah’a yemin edenler şunlar mı?”
5:59قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِاللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kitap ehli! Sadece Allah’a, … inandığımızdan (ve çoğunuzun da fasıklar olmasından) ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.”
5:60قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi?
5:61وَإِذَا جَاءُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَقَدْ دَخَلُوا بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِهِ
Diyanet Meali:(Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde “İnandık” dediler.
5:64وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا
Diyanet Meali:Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar!
5:64وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا
Diyanet Meali:Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar!
5:68قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَىٰ شَيْءٍ حَتَّىٰ تُقِيمُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i (ve Rabbinizden size indirileni, Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.”
5:72لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ
Diyanet Meali:Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu.
5:72وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ
Diyanet Meali:Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.”
5:73لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلَاثَةٍ
Diyanet Meali:Andolsun, “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler kâfir oldu.
5:73وَإِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Diyanet Meali:Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkâr edenlere elbette, elem dolu bir azap dokunacaktır.
5:76قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz?”
5:77قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin.”
5:82وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ
Diyanet Meali:Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün.
5:83يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler (Muhammed’in ümmeti) ile beraber yaz” derler.
5:85فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ
Diyanet Meali:Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, (devamlı kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi.
5:100قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.”
5:104وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter” derler.
5:104قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:“Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter” derler.
5:109يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ
Diyanet Meali:Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği … günü hatırlayın.
5:109يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَا
Diyanet Meali:Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği, onların da, “Bizim hiçbir bilgimiz yok…” diyecekleri günü hatırlayın.
5:110إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ
Diyanet Meali:O gün Allah, şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki (ve annen üzerindeki) nimetimi düşün.”
5:110فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Onlardan inkâr edenler, “Bu, ancak açık bir büyüdür” demişlerdi.
5:111وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا آمَنَّا
Diyanet Meali:Hani bir de, “Bana ve Peygamberime iman edin” diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da “İman ettik…” demişlerdi.
5:112إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ
Diyanet Meali:Hani havariler de, “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi.
5:112قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:İsa da, “Eğer mü’minler iseniz, Allah’a karşı gelmekten sakının” demişti.
5:113قَالُوا نُرِيدُ أَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا
Diyanet Meali:Onlar, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın.” demişlerdi.
5:114قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ
Diyanet Meali:Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir…” dedi.
5:115قَالَ اللَّهُ إِنِّي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Allah da, “Ben onu size indireceğim.” demişti.
5:116وَإِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?”
5:116أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:“Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?”
5:116قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ
Diyanet Meali:İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz.”
5:116قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ
Diyanet Meali:İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz.”
5:116إِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلَا أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ
Diyanet Meali:“Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem.”
5:117مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:“Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: (Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan) Allah’a kulluk edin (dedim.)”
5:119قَالَ اللَّهُ هَٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ
Diyanet Meali:Allah, şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.”
6:7فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed! Eğer sana kâğıda yazılı bir kitap indirseydik), onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkâr edenler, “Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir” diyeceklerdi.
6:8وَقَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌ
Diyanet Meali:Bir de dediler ki: “Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!”
6:11قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.”*
6:12قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?”
6:12قُلْ لِلَّهِ كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” de. O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı.
6:14قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, (beslediği hâlde beslenmeye ihtiyacı olmayan) Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.”
6:14قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ
Diyanet Meali:De ki: “Bana, (Allah’a) teslim olanların ilki olmam emredildi.”
6:15قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.”*
6:19قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً
Diyanet Meali:De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?”
6:19قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir.”
6:19أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ قُلْ لَا أَشْهَدُ
Diyanet Meali:“Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.”
6:19قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
6:22ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا أَيْنَ شُرَكَاؤُكُمُ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ
Diyanet Meali:(Onları tümüyle mahşere toplayıp da) Allah’a ortak koşanlara, “Nerede, ilâh olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?” diyeceğimiz (günü hatırla).
6:23ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ
Diyanet Meali:Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır.*
6:25يَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.
6:27وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ وُقِفُوا عَلَى النَّارِ فَقَالُوا يَا لَيْتَنَا نُرَدُّ
Diyanet Meali:Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de…” dedikleri vakit (hâllerini) bir görsen!
6:29وَقَالُوا إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
Diyanet Meali:Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.”*
6:30قَالَ أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلَىٰ وَرَبِّنَا
Diyanet Meali:(Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler.
6:30قَالَ أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلَىٰ وَرَبِّنَا
Diyanet Meali:(Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler.
6:30قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Diyanet Meali:(Allah), “Öyleyse inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!” diyecek.
6:31حَتَّىٰ إِذَا جَاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا يَا حَسْرَتَنَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْنَا فِيهَا
Diyanet Meali:Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, (bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek), “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!” diyecekler.
6:33قَدْ نَعْلَمُ إِنَّهُ لَيَحْزُنُكَ الَّذِي يَقُولُونَ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor.
6:37وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!”
6:37قُلْ إِنَّ اللَّهَ قَادِرٌ عَلَىٰ أَنْ يُنَزِّلَ آيَةً وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.”
6:40قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللَّهِ أَوْ أَتَتْكُمُ السَّاعَةُ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa …”
6:46قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ اللَّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَارَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alırsa…”
6:47قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللَّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse…”
6:50قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ
Diyanet Meali:De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem.”
6:50قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ
Diyanet Meali:De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem.”
6:50وَلَا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ
Diyanet Meali:“Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum.”
6:50قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ أَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”
6:53وَكَذَٰلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لِيَقُولُوا أَهَٰؤُلَاءِ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنْ بَيْنِنَا
Diyanet Meali:Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, “Allah, aramızdan şu adamları mı iman nimetine lâyık gördü?” desinler.
6:54وَإِذَا جَاءَكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: “Selâm olsun size!”
6:56قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı.”
6:56قُلْ لَا أَتَّبِعُ أَهْوَاءَكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.”
6:57قُلْ إِنِّي عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَكَذَّبْتُمْ بِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız.”
6:58قُلْ لَوْ أَنَّ عِنْدِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ لَقُضِيَ الْأَمْرُ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.”
6:63قُلْ مَنْ يُنَجِّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ
Diyanet Meali:De ki: “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?”
6:64قُلْ اللَّهُ يُنَجِّيكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنْتُمْ تُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.”
6:65قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَىٰ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “O, size üstünüzden (gökten veya ayaklarınızın altından yerden) bir azap göndermeğe … gücü yetendir.”
6:66وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ قُلْ لَسْتُ عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ
Diyanet Meali:O (Kur’an) hak olduğu hâlde, kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.”*
6:71قُلْ أَنَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُنَا وَلَا يَضُرُّنَا
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım?”
6:71قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ
Diyanet Meali:De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur.”
6:73وَيَوْمَ يَقُولُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla.
6:74وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ آزَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا آلِهَةً
Diyanet Meali:Hani İbrahim, babası Âzer’e, “Sen putları ilâh mı ediniyorsun?” demişti.
6:76فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَىٰ كَوْكَبًا قَالَ هَٰذَا رَبِّي
Diyanet Meali:Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. “İşte Rabbim!” dedi.
6:76فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ
Diyanet Meali:Yıldız batınca da, “Ben öyle batanları sevmem” dedi.
6:77فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَٰذَا رَبِّي
Diyanet Meali:Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi.
6:77فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ
Diyanet Meali:Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi.
6:78فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَٰذَا رَبِّي هَٰذَا أَكْبَرُ
Diyanet Meali:Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi.
6:78فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi.
6:80وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ
Diyanet Meali:Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?”
6:90قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.”
6:91وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, “Allah, hiç kimseye hiçbir şey indirmedi” dediler.
6:91قُلْ مَنْ أَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَىٰ نُورًا وَهُدًى لِلنَّاسِ
Diyanet Meali:De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği … Kitab’ı kim indirdi?” 
6:91قُلِ اللَّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) “Allah (indirdi)” de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar.
6:93وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ قَالَ أُوحِيَ إِلَيَّ وَلَمْ يُوحَ إِلَيْهِ شَيْءٌ
Diyanet Meali:Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen … kimseden daha zalim kimdir?
6:93وَمَنْ قَالَ سَأُنْزِلُ مِثْلَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ
Diyanet Meali:Ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden (kimseden daha zalim kimdir)?
6:93الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:(Meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın!) Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz … için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” (diyecekleri zaman hâllerini bir görsen)!
6:105وَكَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ وَلِيَقُولُوا دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.*
6:109قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَمَا يُشْعِرُكُمْ أَنَّهَا إِذَا جَاءَتْ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?”
6:124قَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ حَتَّىٰ نُؤْتَىٰ مِثْلَ مَا أُوتِيَ رُسُلُ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Onlara bir âyet geldiği zaman), “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız” derler.
6:128وَقَالَ أَوْلِيَاؤُهُمْ مِنَ الْإِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ
Diyanet Meali:Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık (ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık)” diyecekler.
6:128قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ
Diyanet Meali:Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.”
6:130قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı…
6:135قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım.”
6:136فَقَالُوا هَٰذَا لِلَّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَٰذَا لِشُرَكَائِنَا
Diyanet Meali:Ve akıllarınca, “Şu, Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için” dediler.
6:138وَقَالُوا هَٰذِهِ أَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌ لَا يَطْعَمُهَا إِلَّا مَنْ نَشَاءُ
Diyanet Meali:Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: “Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez.”
6:139وَقَالُوا مَا فِي بُطُونِ هَٰذِهِ الْأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا
Diyanet Meali:Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir.”
6:143قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الْأُنْثَيَيْنِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi?”
6:144قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الْأُنْثَيَيْنِ
Diyanet Meali:De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi?”
6:145قُلْ لَا أَجِدُ فِي مَا أُوحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَىٰ طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ
Diyanet Meali:De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında (leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir murdar hayvandan başka), haram kılınmış bir şey bulamıyorum.”
6:147فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ
Diyanet Meali:Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir.”
6:148سَيَقُولُ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا أَشْرَكْنَا
Diyanet Meali:Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, (babalarımız da).”
6:148قُلْ هَلْ عِنْدَكُمْ مِنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَا
Diyanet Meali:De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz?”
6:149قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.”*
6:150قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا
Diyanet Meali:De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin.”
6:151قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım…”
6:152وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ
Diyanet Meali:(Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun.
6:156أَنْ تَقُولُوا إِنَّمَا أُنْزِلَ الْكِتَابُ عَلَىٰ طَائِفَتَيْنِ مِنْ قَبْلِنَا
Diyanet Meali:“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. (Biz onların okumalarından habersiz idik)” demeyesiniz diye…
6:157أَوْ تَقُولُوا لَوْ أَنَّا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّا أَهْدَىٰ مِنْهُمْ
Diyanet Meali:Yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye…
6:158قُلِ انْتَظِرُوا إِنَّا مُنْتَظِرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.”
6:161قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola iletti.”
6:162قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”*
6:164قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ
Diyanet Meali:De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım?”
7:5فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُمْ بَأْسُنَا إِلَّا أَنْ قَالُوا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Diyanet Meali:Azabımız kendilerine geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk” demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı.*
7:11وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ
Diyanet Meali:Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik.
7:12قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلَّا تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ
Diyanet Meali:Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi.
7:12قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ
Diyanet Meali:(O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi.
7:13قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَنْ تَتَكَبَّرَ فِيهَا
Diyanet Meali:Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil!” dedi.
7:14قَالَ أَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Diyanet Meali:Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”*
7:15قَالَ إِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ
Diyanet Meali:Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi.*
7:16قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ
Diyanet Meali:Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.”*
7:18قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْءُومًا مَدْحُورًا
Diyanet Meali:Allah, dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan.”
7:20وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَٰذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ
Diyanet Meali:Ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız … diye yasakladı.”
7:22وَأَقُلْ لَكُمَا إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُبِينٌ
Diyanet Meali:“Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” 
7:23قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik.”
7:24قَالَ اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ
Diyanet Meali:Allah, dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan).”
7:25قَالَ فِيهَا تَحْيَوْنَ وَفِيهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَ
Diyanet Meali:Allah, dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.”*
7:28وَإِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءَنَا
Diyanet Meali:Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, (Allah da bize bunu emretti)” derler.
7:28قُلْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez.”
7:28قُلْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?”
7:29قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbim adaleti emretti.”
7:32قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?”
7:32قُلْ هِيَ لِلَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür.”
7:33قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri … haram kılmıştır.”
7:33وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:“Ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”
7:37قَالُوا أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:“Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler.
7:37قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.
7:38قَالَ ادْخُلُوا فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ فِي النَّارِ
Diyanet Meali:Allah, şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.”
7:38قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لِأُولَاهُمْ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ أَضَلُّونَا
Diyanet Meali:(Nihayet hepsi orada toplandığı zaman) peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar.” derler.
7:38قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Allah, der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.”
7:39وَقَالَتْ أُولَاهُمْ لِأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِنْ فَضْلٍ
Diyanet Meali:Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur.” derler.
7:43وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا
Diyanet Meali:“Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur.” derler.
7:44فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُوا نَعَمْ
Diyanet Meali:(Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk.) Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?” (diye seslenirler). Onlar, “Evet” derler.
7:47قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.
7:48قَالُوا مَا أَغْنَىٰ عَنْكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ
Diyanet Meali:Ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!”
7:50قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler.
7:53يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ
Diyanet Meali:(Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün), önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler.”
7:59لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” dedi.
7:60قَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:Kavminin ileri gelenleri, “Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.*
7:61قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلَالَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:(Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”*
7:65وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” dedi.
7:66قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ
Diyanet Meali:Kavminin ileri gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: “Şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı içinde görüyoruz.”
7:67قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”*
7:70قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا
Diyanet Meali:Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin?” dediler.
7:71قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ
Diyanet Meali:Hûd, “Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir.” dedi.
7:73وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.”
7:75قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا مِنْ قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا
Diyanet Meali:Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen (inanmışlara) … dediler.
7:75قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız” dediler.
7:76قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا بِالَّذِي آمَنْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:Büyüklük taslayanlar, “Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkâr edenleriz” dediler.*
7:77وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Ve “Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir” dediler.
7:79فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي
Diyanet Meali:Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim…” dedi.
7:80وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ
Diyanet Meali:Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “(Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı) çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
7:82وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْ
Diyanet Meali:Kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden!” demek oldu.
7:85وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.”
7:88قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا مِنْ قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ
Diyanet Meali:Şu’ayb’ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şu’ayb! (Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da) mutlaka seni (ve seninle birlikte inananları memleketimizden) çıkarırız.”
7:88قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ
Diyanet Meali:Şu’ayb, “İstemesek de mi?” dedi.
7:90وَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا
Diyanet Meali:Şu’ayb’ın kavminden inkâr eden ileri gelenler dediler ki: “(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şu’ayb’a uyarsanız, (o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz).”
7:93فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي
Diyanet Meali:(Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım.”
7:95ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّىٰ عَفَوْا وَقَالُوا قَدْ مَسَّ آبَاءَنَا الضَّرَّاءُ وَالسَّرَّاءُ
Diyanet Meali:Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): “Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı” dediler.
7:104وَقَالَ مُوسَىٰ يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ dedi ki: “Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”*
7:105حَقِيقٌ عَلَىٰ أَنْ لَا أَقُولَ عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ
Diyanet Meali:Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır.
7:106قَالَ إِنْ كُنْتَ جِئْتَ بِآيَةٍ فَأْتِ بِهَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Diyanet Meali:Firavun, “Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen” dedi.*
7:109قَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Firavun’un kavminden ileri gelenler, dediler ki: “Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır.”*
7:111قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Diyanet Meali:Onlar şöyle dediler: “Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.”*
7:113وَجَاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوا إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar Firavun’a geldiler. “Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükâfat vardır, değil mi?” dediler.*
7:114قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Diyanet Meali:Firavun, “Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız” dedi.*
7:115قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ
Diyanet Meali:(Sihirbazlar), “Ey Mûsâ! Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım” dediler.*
7:116قَالَ أَلْقُوا فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ
Diyanet Meali:(Mûsâ), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler.
7:121قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler.*
7:123قَالَ فِرْعَوْنُ آمَنْتُمْ بِهِ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ
Diyanet Meali:Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi.
7:125قَالُوا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”*
7:127وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِ فِرْعَوْنَ أَتَذَرُ مُوسَىٰ وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?”
7:127قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءَهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَاهِرُونَ
Diyanet Meali:Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi.
7:128قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُوا
Diyanet Meali:Mûsâ, kavmine, “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin.” dedi.
7:129قَالُوا أُوذِينَا مِنْ قَبْلِ أَنْ تَأْتِيَنَا وَمِنْ بَعْدِ مَا جِئْتَنَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da.”
7:129قَالَ عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk edecek ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, (nasıl davranacağınıza bakacaktır)” dedi.
7:131فَإِذَا جَاءَتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُوا لَنَا هَٰذِهِ
Diyanet Meali:Fakat onlara iyilik geldiği zaman, “Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)” derler.
7:132وَقَالُوا مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِ مِنْ آيَةٍ لِتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.”*
7:134وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ
Diyanet Meali:Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et.
7:138قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَنَا إِلَٰهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ
Diyanet Meali:İsrailoğulları, “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler.
7:138قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
Diyanet Meali:Mûsa şöyle dedi: “Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz.”
7:140قَالَ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilâh mı araştırayım size?”*
7:142وَقَالَ مُوسَىٰ لِأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ
Diyanet Meali:Mûsâ, kardeşi Hârûn’a, “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol.” dedi.
7:143وَلَمَّا جَاءَ مُوسَىٰ لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنْظُرْ إِلَيْكَ
Diyanet Meali:Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi.
7:143قَالَ لَنْ تَرَانِي وَلَٰكِنِ انْظُرْ إِلَى الْجَبَلِ
Diyanet Meali:Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, (eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin).” dedi.
7:143فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.
7:144قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِي
Diyanet Meali:(Allah) “Ey Mûsâ! Vahiylerim (ve konuşmamla) seni insanlar üzerine seçkin kıldım…” dedi.
7:149قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Diyanet Meali:“Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler.
7:150قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِنْ بَعْدِي
Diyanet Meali:“Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız!” dedi.
7:150قَالَ ابْنَ أُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُوا يَقْتُلُونَنِي
Diyanet Meali:(Kardeşi) “Ey anam oğlu” dedi, “Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı.”
7:151قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ
Diyanet Meali:(Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok.” dedi.
7:155قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَإِيَّايَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helâk ederdin.” dedi.
7:156قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاءُ وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır.”
7:158قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, (yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan) Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim.”
7:161وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ
Diyanet Meali:O zaman onlara denilmişti ki: “Şu memlekete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi yiyin.”
7:161وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُوا حِطَّةٌ
Diyanet Meali:“Orada dilediğiniz gibi yiyin ve ‘Hıtta (Ya Rabbi, bizi affet)’ deyin.”
7:162فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ
Diyanet Meali:Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular.
7:164وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ
Diyanet Meali:Hani onlardan bir topluluk demişti ki: “Siz, Allah’ın helâk edeceği (veya şiddetli bir azaba uğratacağı) bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?”
7:164قَالُوا مَعْذِرَةً إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)” demişlerdi.
7:166فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ
Diyanet Meali:Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara “aşağılık maymunlar olun” dedik.*
7:169يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَٰذَا الْأَدْنَىٰ وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا
Diyanet Meali:Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi.
7:169أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِمْ مِيثَاقُ الْكِتَابِ أَنْ لَا يَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ
Diyanet Meali:Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı?
7:172وَأَشْهَدَهُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلَىٰ
Diyanet Meali:(Hani Rabbin ezelde Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış), onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, (şahit olduk ki Rabbimizsin)” demişlerdi.
7:172أَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَٰذَا غَافِلِينَ
Diyanet Meali:Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
7:173أَوْ تَقُولُوا إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Yahut, “Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar…” dememeniz içindir.
7:187يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي
Diyanet Meali:Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır.”
7:187قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”
7:188قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلَا ضَرًّا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim.”
7:195قُلْ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلَا تُنْظِرُونِ
Diyanet Meali:De ki: “Haydi, çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun da bana göz açtırmayın bakalım!”
7:203وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِمْ بِآيَةٍ قَالُوا لَوْلَا اجْتَبَيْتَهَا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: “Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.”
7:203قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ مِنْ رَبِّي
Diyanet Meali:De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım.”
8:1يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنْفَالِ قُلِ الْأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir.”
8:21وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:İşitmedikleri hâlde, “işittik” diyenler gibi de olmayın.*
8:31وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا
Diyanet Meali:Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk…” dediler.
8:31لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَا إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:“İstesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” 
8:32وَإِذْ قَالُوا اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ هَٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَاءِ
Diyanet Meali:Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır (veya bize elem dolu bir azap getir)” demişlerdi.
8:38قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır.
8:48وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَكُمْ
Diyanet Meali:(Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş) ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti.
8:48فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكُمْ
Diyanet Meali:Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım…” demişti.
8:49إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هَٰؤُلَاءِ دِينُهُمْ
Diyanet Meali:Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı.
8:70يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ فِي أَيْدِيكُمْ مِنَ الْأَسْرَىٰ
Diyanet Meali:Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle…
9:24قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz…”
9:30وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ
Diyanet Meali:Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler.
9:30وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ
Diyanet Meali:Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler.
9:38مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız.
9:40إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا
Diyanet Meali:Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu.
9:46وَلَٰكِنْ كَرِهَ اللَّهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ
Diyanet Meali:Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi.
9:49وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ لِي وَلَا تَفْتِنِّي
Diyanet Meali:Onlardan “Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevk etme” diyen de vardır.
9:50وَإِنْ تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُوا قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Eğer başına bir musîbet gelirse, “Biz tedbirimizi önceden almıştık” derler.
9:51قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا
Diyanet Meali:De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır.”
9:52قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ
Diyanet Meali:De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz.”
9:53قُلْ أَنْفِقُوا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْ
Diyanet Meali:Yine de ki: “İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla kabul olunmayacaktır.”
9:59وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ سَيُؤْتِينَا اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ
Diyanet Meali:“Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir…” deselerdi, (kendileri için daha hayırlı olurdu).
9:61وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ
Diyanet Meali:Yine onlardan peygamberi inciten ve “O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır” diyen kimseler de vardır.
9:61قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir).”
9:64قُلِ اسْتَهْزِئُوا إِنَّ اللَّهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.”
9:65وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ
Diyanet Meali:Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler.
9:65قُلْ أَبِاللَّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?”
9:74يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ مَا قَالُوا
Diyanet Meali:Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar.
9:74وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ
Diyanet Meali:Hâlbuki o küfür sözünü söylediler.
9:81وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا
Diyanet Meali:Ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.”
9:81قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı.
9:83فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ أَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّا
Diyanet Meali:De ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız.”
9:86اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِدِينَ
Diyanet Meali:(“Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde), onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve “Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım” dediler.
9:92وَلَا عَلَى الَّذِينَ إِذَا مَا أَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَا أَجِدُ مَا أَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِ تَوَلَّوْا وَأَعْيُنُهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ
Diyanet Meali:Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, “Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum” dediğin; (bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden) gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.
9:94قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا اللَّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi.”
9:105وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir.”
9:124وَإِذَا مَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَٰذِهِ إِيمَانًا
Diyanet Meali:Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) “Bu hanginizin imanını artırdı?” diyenler olur.
9:129فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ
Diyanet Meali:Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim.”
10:2قَالَ الْكَافِرُونَ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:O kâfirler, “Bu elbette apaçık bir sihirbazdır” dediler?
10:15قَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَٰذَا أَوْ بَدِّلْهُ
Diyanet Meali:(Öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler.
10:15قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي
Diyanet Meali:De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir.”
10:16قُلْ لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَا أَدْرَاكُمْ بِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi.”
10:18وَيَقُولُونَ هَٰؤُلَاءِ شُفَعَاؤُنَا عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar.
10:18قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!?”
10:20وَيَقُولُونَ لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ
Diyanet Meali:“Ona (peygambere) Rabbinden bir mucize indirilse ya!” diyorlar.
10:20فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ لِلَّهِ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Gayb ancak Allah’ındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!”
10:21قُلِ اللَّهُ أَسْرَعُ مَكْرًا إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Allah, daha çabuk tuzak kurar.” Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.
10:28ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ أَنْتُمْ وَشُرَكَاؤُكُمْ
Diyanet Meali:(Onların hepsini bir araya toplayacağımız), sonra da Allah’a ortak koşanlara, “Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz (günü düşün).
10:28فَزَيَّلْنَا بَيْنَهُمْ وَقَالَ شُرَكَاؤُهُمْ مَا كُنْتُمْ إِيَّانَا تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:Artık onların (ortak koştuklarıyla) aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları derler ki: “Siz bize ibadet etmiyordunuz.”
10:31قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor?”
10:31وَمَنْ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ فَسَيَقُولُونَ اللَّهُ فَقُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:“İşleri kim yürütüyor?” “Allah” diyecekler. De ki: “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?”
10:31وَمَنْ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ فَسَيَقُولُونَ اللَّهُ فَقُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:“İşleri kim yürütüyor?” “Allah” diyecekler. De ki: “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?”
10:34قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan, başlangıçta yaratmayı yapacak, sonra onu tekrarlayacak kimse var mı?”
10:34قُلِ اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O hâlde, nasıl oluyor da (haktan) çevriliyorsunuz?”
10:35قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?”
10:35قُلِ اللَّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ
Diyanet Meali:De ki: “Hakka Allah iletir.”
10:38أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِهِ
Diyanet Meali:Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz), haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin.”
10:38أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِهِ
Diyanet Meali:Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz), haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin.”
10:41وَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ لِي عَمَلِي وَلَكُمْ عَمَلُكُمْ
Diyanet Meali:Eğer onlar seni yalanlarlarsa, de ki: “Benim işim bana aittir; sizin işiniz de size.”
10:48وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, (söyleyin) bu tehdit ne zaman (gerçekleşecek)?” diyorlar.*
10:49قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim.”
10:50قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتًا أَوْ نَهَارًا
Diyanet Meali:De ki: “Söyleyin bakalım, O’nun azabı size geceleyin veya gündüzün (ansızın) gelecek olsa…”
10:52ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ
Diyanet Meali:Sonra da zulmedenlere, “Ebedî azabı tadın!” denilecektir.
10:53وَيَسْتَنْبِئُونَكَ أَحَقٌّ هُوَ قُلْ إِي وَرَبِّي إِنَّهُ لَحَقٌّ
Diyanet Meali:“O (azap) gerçek midir?” diye senden haber soruyorlar. De ki: “Evet, Rabbime andolsun ki o elbette gerçektir.”
10:58قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا
Diyanet Meali:De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler.”
10:59قُلْ أَرَأَيْتُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ لَكُمْ مِنْ رِزْقٍ فَجَعَلْتُمْ مِنْهُ حَرَامًا وَحَلَالًا
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?”
10:59قُلْ آللَّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللَّهِ تَفْتَرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
10:68قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ هُوَ الْغَنِيُّ
Diyanet Meali:“Allah, bir çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. O, her bakımdan sınırsız zengindir.
10:68إِنْ عِنْدَكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ بِهَٰذَا أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
10:69قُلْ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.”*
10:71وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ نُوحٍ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ
Diyanet Meali:Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim!…”
10:76فَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا إِنَّ هَٰذَا لَسِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Katımızdan kendilerine hak (mucize) gelince, “Şüphesiz bu, apaçık bir sihirdir” dediler.*
10:77قَالَ مُوسَىٰ أَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَكُمْ أَسِحْرٌ هَٰذَا
Diyanet Meali:Mûsâ: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir?” dedi.
10:77قَالَ مُوسَىٰ أَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَكُمْ أَسِحْرٌ هَٰذَا
Diyanet Meali:Mûsâ: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir?” dedi.
10:78قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin diye mi bize geldin?”
10:79وَقَالَ فِرْعَوْنُ ائْتُونِي بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ
Diyanet Meali:Firavun, “Bütün usta sihirbazları bana getirin” dedi.*
10:80فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya koyun)” dedi.*
10:81فَلَمَّا أَلْقَوْا قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ
Diyanet Meali:Sihirbazlar atacaklarını atınca, Mûsâ dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır.”
10:84وَقَالَ مُوسَىٰ يَا قَوْمِ إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا
Diyanet Meali:Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi.
10:85فَقَالُوا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”*
10:88وَقَالَ مُوسَىٰ رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine, (dünya hayatında) nice zinet ve mallar verdin.”
10:89قَالَ قَدْ أُجِيبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا
Diyanet Meali:Allah da, “Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin” dedi.
10:90قَالَ آمَنْتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ
Diyanet Meali:“İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım.” dedi.
10:101قُلِ انْظُرُوا مَاذَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Göklerde ve yerde neler var, bir baksanıza.”
10:102قُلْ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”
10:104قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي شَكٍّ مِنْ دِينِي فَلَا أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam…”
10:108قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir.”
11:7وَلَئِنْ قُلْتَ إِنَّكُمْ مَبْعُوثُونَ مِنْ بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler.
11:7لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:İnkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler.
11:8وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَىٰ أُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ
Diyanet Meali:Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka “Onu ne alıkoyuyor?” derler.
11:10وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ نَعْمَاءَ بَعْدَ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّئَاتُ عَنِّي
Diyanet Meali:Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir.
11:12أَنْ يَقُولُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ جَاءَ مَعَهُ مَلَكٌ
Diyanet Meali:(Müşriklerin) “Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!” demelerinden dolayı…
11:13أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِهِ
Diyanet Meali:Yoksa “onu (Kur’an’ı) uydurdu” mu diyorlar? De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de yardıma çağırıp, siz de onun gibi uydurma) on sûre getirin.”
11:13قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ
Diyanet Meali:De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de yardıma çağırıp, siz de onun gibi uydurma) on sûre getirin.”
11:18وَيَقُولُ الْأَشْهَادُ هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَىٰ رَبِّهِمْ
Diyanet Meali:Ve şâhitler de, “Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır” diyeceklerdir.
11:27فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ مَا نَرَاكَ إِلَّا بَشَرًا مِثْلَنَا
Diyanet Meali:Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, “Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz.” dediler.
11:28قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي
Diyanet Meali:Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem…”
11:31وَلَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ
Diyanet Meali:Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem.
11:31وَلَا أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ
Diyanet Meali:“Ben bir meleğim” de demiyorum.
11:31وَلَا أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِي أَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللَّهُ خَيْرًا
Diyanet Meali:Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem.
11:32قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın.”
11:33قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُمْ بِهِ اللَّهُ إِنْ شَاءَ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:Nûh dedi ki: “Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.”*
11:35أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ إِجْرَامِي
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Yoksa “Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir.”
11:35قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ إِجْرَامِي وَأَنَا بَرِيءٌ مِمَّا تُجْرِمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım.”
11:38قَالَ إِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.”
11:40قُلْنَا احْمِلْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ
Diyanet Meali:Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de (kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki) âilen (ile iman edenleri) ona yükle.”
11:41وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا
Diyanet Meali:(Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır.” dedi.
11:43قَالَ سَآوِي إِلَىٰ جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاءِ
Diyanet Meali:O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi.
11:43قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَنْ رَحِمَ
Diyanet Meali:Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi.
11:44وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ أَقْلِعِي
Diyanet Meali:“Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi.
11:44وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ وَقِيلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.
11:45وَنَادَىٰ نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابْنِي مِنْ أَهْلِي
Diyanet Meali:Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir.”
11:46قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ
Diyanet Meali:Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir.” dedi.
11:47قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ
Diyanet Meali:Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım.” dedi.
11:48قِيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ
Diyanet Meali:Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana (ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete) bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in.”
11:50وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.”
11:53قَالُوا يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَنْ قَوْلِكَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilâhlarımızı bırakacak değiliz.”
11:54إِنْ نَقُولُ إِلَّا اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوءٍ
Diyanet Meali:Biz sadece şunu söyleriz: “Seni, ilâhlarımızdan biri fena çarpmış.”
11:54قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللَّهَ وَاشْهَدُوا أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:Hûd, dedi ki: “İşte ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin (Allah’ı bırakıp da) O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
11:61قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok.”
11:62قَالُوا يَا صَالِحُ قَدْ كُنْتَ فِينَا مَرْجُوًّا قَبْلَ هَٰذَا
Diyanet Meali:Onlar şöyle dediler: “Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin.”
11:63قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي
Diyanet Meali:Salih, dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem…”
11:65فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا فِي دَارِكُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ
Diyanet Meali:Derken onu kestiler. Salih, dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.)”
11:69وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا
Diyanet Meali:Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler.
11:69وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ
Diyanet Meali:Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi.
11:70قَالُوا لَا تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمِ لُوطٍ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.”
11:72قَالَتْ يَا وَيْلَتَىٰ أَأَلِدُ وَأَنَا عَجُوزٌ وَهَٰذَا بَعْلِي شَيْخًا
Diyanet Meali:Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım?” dedi.
11:73قَالُوا أَتَعْجَبِينَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun?” dediler.
11:77سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هَٰذَا يَوْمٌ عَصِيبٌ
Diyanet Meali:(Elçilerimiz Lût’a gelince) onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve “Bu çok zor bir gün” dedi.
11:78قَالَ يَا قَوْمِ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ
Diyanet Meali:Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir.”
11:79قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّ
Diyanet Meali:Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. (Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun)” dediler.
11:80قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ
Diyanet Meali:(Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi.*
11:81قَالُوا يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُوا إِلَيْكَ
Diyanet Meali:Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar.”
11:84قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ
Diyanet Meali:O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur.”
11:87قَالُوا يَا شُعَيْبُ أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Babalarımızın taptığını … terk etmemizi sana namazın mı emrediyor.”
11:88قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي
Diyanet Meali:Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem…”
11:91قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz.”
11:91قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz.”
11:92قَالَ يَا قَوْمِ أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah’tan daha itibarlı mı ki, (O’na sırt çevirdiniz).”
11:121وَقُلْ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنَّا عَامِلُونَ
Diyanet Meali:İman etmeyenlere de ki: “Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız.”*
12:4إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا
Diyanet Meali:Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, (güneşi ve ayı) gördüm…” demişti.
12:5قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَىٰ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُوا لَكَ كَيْدًا
Diyanet Meali:Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar.”
12:8إِذْ قَالُوا لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَىٰ أَبِينَا مِنَّا
Diyanet Meali:Kardeşleri dediler ki: “(Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde), Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir.”
12:10قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ
Diyanet Meali:Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın…” dedi.
12:11قَالُوا يَا أَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّا عَلَىٰ يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ
Diyanet Meali:Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.”*
12:13قَالَ إِنِّي لَيَحْزُنُنِي أَنْ تَذْهَبُوا بِهِ وَأَخَافُ أَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ
Diyanet Meali:Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, (siz ondan habersiz iken) onu kurt yer, diye korkuyorum.”
12:14قَالُوا لَئِنْ أَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّا إِذًا لَخَاسِرُونَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.*
12:17قَالُوا يَا أَبَانَا إِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا
Diyanet Meali:“Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık.” dediler.
12:18قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ
Diyanet Meali:Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır.”
12:19قَالَ يَا بُشْرَىٰ هَٰذَا غُلَامٌ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً
Diyanet Meali:“Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar.
12:21وَقَالَ الَّذِي اشْتَرَاهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَأَتِهِ أَكْرِمِي مَثْوَاهُ
Diyanet Meali:Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak.”
12:23وَغَلَّقَتِ الْأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ
Diyanet Meali:Ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi.
12:23قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ
Diyanet Meali:O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı.” dedi.
12:25قَالَتْ مَا جَزَاءُ مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوءًا إِلَّا أَنْ يُسْجَنَ
Diyanet Meali:Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak (veya can yakıcı bir azaptır).”
12:26قَالَ هِيَ رَاوَدَتْنِي عَنْ نَفْسِي
Diyanet Meali:Yûsuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi.
12:28فَلَمَّا رَأَىٰ قَمِيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ
Diyanet Meali:Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır.”
12:30وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَنْ نَفْسِهِ
Diyanet Meali:Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş.” dediler.
12:31وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ
Diyanet Meali:Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi.
12:31وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا
Diyanet Meali:“Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, (ancak şerefli bir melektir)” dediler.
12:32قَالَتْ فَذَٰلِكُنَّ الَّذِي لُمْتُنَّنِي فِيهِ
Diyanet Meali:Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir.”
12:33قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ
Diyanet Meali:Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir.” dedi.
12:36وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانِ قَالَ أَحَدُهُمَا إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا
Diyanet Meali:Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi.
12:36وَقَالَ الْآخَرُ إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ
Diyanet Meali:Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.” dedi.
12:37قَالَ لَا يَأْتِيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِهِ إِلَّا نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْوِيلِهِ
Diyanet Meali:Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm.”
12:42وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ
Diyanet Meali:Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an” dedi.
12:43وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرَىٰ سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ
Diyanet Meali:Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği … görüyorum.” dedi.
12:44قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الْأَحْلَامِ بِعَالِمِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.”*
12:45وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَا أُنَبِّئُكُمْ بِتَأْوِيلِهِ
Diyanet Meali:Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, (hemen beni zindana gönderin)” dedi.
12:47قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِنِينَ دَأَبًا
Diyanet Meali:Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz.”
12:50وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ
Diyanet Meali:Kral, “Onu bana getirin” dedi.
12:50فَلَمَّا جَاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَىٰ رَبِّكَ
Diyanet Meali:Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, (ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor).”
12:51قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِهِ
Diyanet Meali:Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi.
12:51قُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُوءٍ
Diyanet Meali:Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler.
12:51قَالَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ
Diyanet Meali:Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı.” dedi.
12:54وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ أَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْسِي
Diyanet Meali:Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi.
12:54فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ إِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَكِينٌ أَمِينٌ
Diyanet Meali:Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.”
12:55قَالَ اجْعَلْنِي عَلَىٰ خَزَائِنِ الْأَرْضِ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.*
12:59وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُونِي بِأَخٍ لَكُمْ مِنْ أَبِيكُمْ
Diyanet Meali:Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin.”
12:61قَالُوا سَنُرَاوِدُ عَنْهُ أَبَاهُ وَإِنَّا لَفَاعِلُونَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.”*
12:62وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ فِي رِحَالِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَعْرِفُونَهَا
Diyanet Meali:Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki (ailelerine varınca) onu anlarlar da (belki yine dönüp gelirler).”
12:63فَلَمَّا رَجَعُوا إِلَىٰ أَبِيهِمْ قَالُوا يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ
Diyanet Meali:Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek.” dediler.
12:64قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلَّا كَمَا أَمِنْتُكُمْ عَلَىٰ أَخِيهِ مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim!” dedi.
12:65قَالُوا يَا أَبَانَا مَا نَبْغِي هَٰذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا
Diyanet Meali:“Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş.” dediler.
12:66قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتَّىٰ تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Babaları, “(Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair) Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi.
12:66فَلَمَّا آتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
Diyanet Meali:Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.
12:66فَلَمَّا آتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
Diyanet Meali:Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.
12:67وَقَالَ يَا بَنِيَّ لَا تَدْخُلُوا مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ
Diyanet Meali:Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin…” dedi.
12:69قَالَ إِنِّي أَنَا أَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:“Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi.
12:71قَالُوا وَأَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ
Diyanet Meali:Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.*
12:72قَالُوا نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ وَلِمَنْ جَاءَ بِهِ حِمْلُ بَعِيرٍ
Diyanet Meali:Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var…” dediler.
12:73قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik…”
12:74قَالُوا فَمَا جَزَاؤُهُ إِنْ كُنْتُمْ كَاذِبِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.*
12:75قَالُوا جَزَاؤُهُ مَنْ وُجِدَ فِي رَحْلِهِ فَهُوَ جَزَاؤُهُ
Diyanet Meali:Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır.” dediler.
12:77قَالُوا إِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ أَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.”
12:77قَالَ أَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًا وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ
Diyanet Meali:İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi.
12:78قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا
Diyanet Meali:Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var…” dediler.
12:79قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ أَنْ نَأْخُذَ إِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُ
Diyanet Meali:Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız.” dedi.
12:80قَالَ كَبِيرُهُمْ أَلَمْ تَعْلَمُوا أَنَّ أَبَاكُمْ قَدْ أَخَذَ عَلَيْكُمْ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını … bilmiyor musunuz?”
12:81ارْجِعُوا إِلَىٰ أَبِيكُمْ فَقُولُوا يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ
Diyanet Meali:“Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti…”
12:83قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ
Diyanet Meali:Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır.” dedi.
12:84وَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا أَسَفَىٰ عَلَىٰ يُوسُفَ
Diyanet Meali:Onlardan yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi.
12:85قَالُوا تَاللَّهِ تَفْتَأُ تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا
Diyanet Meali:Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin (veya helâk olacaksın)” dediler.
12:86قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali:Yakub, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim…” dedi.
12:88فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ
Diyanet Meali:Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu.” dediler.
12:89قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذْ أَنْتُمْ جَاهِلُونَ
Diyanet Meali:Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”*
12:90قَالُوا أَإِنَّكَ لَأَنْتَ يُوسُفُ قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي
Diyanet Meali:Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler.
12:90قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي قَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا
Diyanet Meali:O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu…” dedi.
12:91قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ آثَرَكَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَإِنْ كُنَّا لَخَاطِئِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.”*
12:92قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Diyanet Meali:Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir*
12:94وَلَمَّا فَصَلَتِ الْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّي لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَ
Diyanet Meali:Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “(Bana bunak demezseniz), şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.
12:95قَالُوا تَاللَّهِ إِنَّكَ لَفِي ضَلَالِكَ الْقَدِيمِ
Diyanet Meali:Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.*
12:96قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
12:96قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
12:97قَالُوا يَا أَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا إِنَّا كُنَّا خَاطِئِينَ
Diyanet Meali:Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler.*
12:98قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Diyanet Meali:Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.*
12:99آوَىٰ إِلَيْهِ أَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ
Diyanet Meali:Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi.
12:100وَقَالَ يَا أَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُؤْيَايَ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّي حَقًّا
Diyanet Meali:Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi.”
12:108قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “İşte bu benim yolumdur. (Ben ve bana uyanlar bilerek) Allah’a çağırırız.”
13:7وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar.
13:16قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?”
13:16قُلِ اللَّهُ
Diyanet Meali:“Allah’tır” de.
13:16قُلْ أَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ
Diyanet Meali:De ki: “O’nu bırakıp da (kendilerine bile bir faydası ve zararı olmayan) dostlar (mabutlar) mı edindiniz?”
13:16قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ
Diyanet Meali:De ki: “Kör ile gören bir olur mu?”
13:16قُلِ اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Diyanet Meali:De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.”
13:27وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler diyorlar ki: “Ona (Muhammed’e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!”
13:27قُلْ إِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.”
13:30قُلْ هُوَ رَبِّي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ
Diyanet Meali:De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.”
13:33وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ قُلْ سَمُّوهُمْ
Diyanet Meali:Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın.”
13:36قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا أُشْرِكَ بِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum.”
13:43وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلًا
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar.
13:43قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ
Diyanet Meali:De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.”
14:6وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Hani Mûsâ kavmine, “Allah’ın size olan nimetini anın…” demişti.
14:8وَقَالَ مُوسَىٰ إِنْ تَكْفُرُوا أَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.”*
14:9فَرَدُّوا أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُوا إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ
Diyanet Meali:Onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz.” dediler.
14:10قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللَّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?”
14:10قَالُوا إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا
Diyanet Meali:Onlar, “Siz de bizim gibi sadece birer insansınız.” dediler.
14:11قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِنْ نَحْنُ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ
Diyanet Meali:Peygamberleri, onlara dedi ki: “Biz ancak sizin gibi birer insanız.”
14:13وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّكُمْ مِنْ أَرْضِنَا
Diyanet Meali:İnkâr edenler, peygamberlerine; “Andolsun, ya sizi yurdumuzdan çıkaracağız, (ya da bizim dinimize dönersiniz)” dediler.
14:21فَقَالَ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا
Diyanet Meali:Ve güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki: “Şüphesiz bizler size uymuştuk…”
14:21قَالُوا لَوْ هَدَانَا اللَّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ
Diyanet Meali:Onlar da, “Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik…” derler.
14:22وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi.”
14:30قُلْ تَمَتَّعُوا فَإِنَّ مَصِيرَكُمْ إِلَى النَّارِ
Diyanet Meali:De ki: “Bir süre daha faydalanın. Çünkü varışınız ateşedir.”
14:31قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا الصَّلَاةَ
Diyanet Meali:İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar…
14:35وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا
Diyanet Meali:Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl…”
14:44فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُوا رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ
Diyanet Meali:(Zira o gün) zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de…” diyecekler.
15:6وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!”*
15:15لَقَالُوا إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ
Diyanet Meali:(Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar), yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.*
15:28وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ صَلْصَالٍ
Diyanet Meali:Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, (şekillendirilmiş balçıktan) bir insan yaratacağım.” demişti.
15:32قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
Diyanet Meali:Allah, “Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?” dedi.*
15:33قَالَ لَمْ أَكُنْ لِأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ
Diyanet Meali:İblis dedi ki: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile eğilemem.”*
15:34قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
Diyanet Meali:Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun.” dedi.*
15:36قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Diyanet Meali:İblis: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi.*
15:37قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ
Diyanet Meali:Allah da, “O hâlde, sen mühlet verilenlerdensin” dedi.*
15:39قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim…” dedi.
15:41قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ
Diyanet Meali:Allah, “İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur.” dedi.*
15:52إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ
Diyanet Meali:Hani misafirler İbrahim’in yanına girmiş ve “Selâm” demişlerdi. O da, “Gerçekten biz sizden korkuyoruz” demişti.*
15:52إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ
Diyanet Meali:Hani misafirler İbrahim’in yanına girmiş ve “Selâm” demişlerdi. O da, “Gerçekten biz sizden korkuyoruz” demişti.*
15:53قَالُوا لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
Diyanet Meali:Onlar, “Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler.*
15:54قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَىٰ أَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, “Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeliyorsunuz?” dedi.*
15:55قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِطِينَ
Diyanet Meali:“Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma” dediler.*
15:56قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّهِ إِلَّا الضَّالُّونَ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”*
15:57قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, “Ey Elçiler! Göreviniz nedir?” dedi.*
15:58قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُجْرِمِينَ
Diyanet Meali:Şöyle dediler: “Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik.*
15:62قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Diyanet Meali:Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi.*
15:63قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Evet, fakat biz sana (kavminin) şüphe etmekte olduğu azabı getirdik.”*
15:68قَالَ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ ضَيْفِي فَلَا تَفْضَحُونِ
Diyanet Meali:Lût, dedi ki: “Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin.”*
15:70قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Biz seni insanlarla ilgilenmekten men etmemiş miydik” dediler.*
15:71قَالَ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ
Diyanet Meali:Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)” dedi.*
15:89وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:De ki: “Gerçekten ben, apaçık bir uyarıcıyım.”*
15:97وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
Diyanet Meali:Andolsun, onların söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını biliyoruz.*
16:24وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.*
16:24وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.*
16:27وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ
Diyanet Meali:Ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!”
16:27قَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirlerin üzerinedir.”
16:30وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا خَيْرًا
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Hayr indirdi” derler.
16:30وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا خَيْرًا
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Hayr indirdi” derler.
16:32الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ
Diyanet Meali:Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size!” derler.
16:35وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi (ne biz, ne de atalarımız) O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık.”
16:40إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.*
16:51وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin.”
16:86قَالُوا رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ شُرَكَاؤُنَا الَّذِينَ كُنَّا نَدْعُو مِنْ دُونِكَ
Diyanet Meali:(Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde) diyecekler ki: “Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.”
16:101قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ
Diyanet Meali:Onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler.
16:102قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! De ki: “Ruhu’l-Kudüs, (Cebrail, inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere) Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi.”
16:103وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ
Diyanet Meali:Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz.
16:116وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ
Diyanet Meali:Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. 
17:23فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Diyanet Meali:Sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
17:23فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Diyanet Meali:Sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
17:24وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Diyanet Meali:Ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”
17:28فَقُلْ لَهُمْ قَوْلًا مَيْسُورًا
Diyanet Meali:O zaman onlara yumuşak bir söz söyle.
17:40إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz.
17:42قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لَابْتَغَوْا إِلَىٰ ذِي الْعَرْشِ سَبِيلًا
Diyanet Meali:De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber (başka) ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı.*
17:42قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لَابْتَغَوْا إِلَىٰ ذِي الْعَرْشِ سَبِيلًا
Diyanet Meali:De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber (başka) ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı.*
17:43سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا
Diyanet Meali:Allah, her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir.*
17:47إِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا
Diyanet Meali:O zalimlerin, “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediklerini (çok iyi biliyoruz).
17:49وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?”*
17:50قُلْ كُونُوا حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا
Diyanet Meali:De ki: “(Şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!”*
17:51أَوْ خَلْقًا مِمَّا يَكْبُرُ فِي صُدُورِكُمْ فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُعِيدُنَا
Diyanet Meali:“Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkânsız olan başka bir varlık olun, (yine de diriltileceksiniz.)” Diyecekler ki: “Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?”
17:51فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُعِيدُنَا قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ
Diyanet Meali:Diyecekler ki: “Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan.”
17:51فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُءُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine başlarını sana (alaylı bir tarzda) sallayacaklar ve “Ne zamanmış o?” diyecekler.
17:51وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ قَرِيبًا
Diyanet Meali:Ve “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!”
17:53وَقُلْ لِعِبَادِي يَقُولُوا الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ
Diyanet Meali:Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler.
17:53وَقُلْ لِعِبَادِي يَقُولُوا الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ
Diyanet Meali:Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler.
17:56قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِهِ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْوِيلًا
Diyanet Meali:De ki: “Onu bırakıp da ilâh diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.”*
17:60وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ
Diyanet Meali:Hani sana, “Muhakkak Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik.
17:61وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا
Diyanet Meali:Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi.
17:61فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا
Diyanet Meali:Onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, “Hiç ben, çamur hâlinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?” demişti.
17:62قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَٰذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ
Diyanet Meali:Yine demişti ki: “Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin?”
17:63قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَاؤُكُمْ جَزَاءً مَوْفُورًا
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Çekil, git.” Onlardan kim sana uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır.”*
17:80وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar.”
17:81وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا
Diyanet Meali:De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”*
17:84قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür.”
17:85قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا
Diyanet Meali:Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.”*
17:88قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هَٰذَا الْقُرْآنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar (ve birbirlerine de destek olsalar), yine onun benzerini getiremezler.”
17:90وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْأَرْضِ يَنْبُوعًا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.”*
17:93قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنْتُ إِلَّا بَشَرًا رَسُولًا
Diyanet Meali:De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.”
17:94وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا
Diyanet Meali:İnsanlara hidayet (Kur’an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” demeleri engel olmuştur.*
17:95قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْأَرْضِ مَلَائِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنِّينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ مَلَكًا رَسُولًا
Diyanet Meali:De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”*
17:96قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter.”
17:98وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
Diyanet Meali:Ve “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduktan sonra mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” dediler.
17:100قُلْ لَوْ أَنْتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَائِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْإِنْفَاقِ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz.”
17:101فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ إِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا مُوسَىٰ مَسْحُورًا
Diyanet Meali:(Hani Mûsâ onlara gelmiş) ve Firavun da ona, “Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey Mûsâ!” demişti.
17:102قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا أَنْزَلَ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ بَصَائِرَ
Diyanet Meali:Mûsâ ise, “İyi biliyorsun ki, bunları ancak, göklerin ve yerin Rabbi apaçık deliller olarak indirmiştir.” demişti.
17:104وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِهِ لِبَنِي إِسْرَائِيلَ اسْكُنُوا الْأَرْضَ
Diyanet Meali:Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: “Bu topraklarda oturun…”
17:107قُلْ آمِنُوا بِهِ أَوْ لَا تُؤْمِنُوا
Diyanet Meali:De ki: “Ona ister inanın, ister inanmayın…”
17:108وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا
Diyanet Meali:“Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va’di mutlaka gerçekleşecektir” derler.*
17:110قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَٰنَ
Diyanet Meali:De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın.”
17:111وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ
Diyanet Meali:“Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan … Allah’a mahsustur” de…
18:4وَيُنْذِرَ الَّذِينَ قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا
Diyanet Meali:Ve “Allah, bir çocuk edindi” diyenleri de uyarmak için…*
18:5كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِنْ يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا
Diyanet Meali:Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar.
18:10فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
18:14فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:“Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir.” dediklerinde…
18:14لَنْ نَدْعُوَ مِنْ دُونِهِ إِلَٰهًا لَقَدْ قُلْنَا إِذًا شَطَطًا
Diyanet Meali:“O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz.”
18:19قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ
Diyanet Meali:İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler.
18:19قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ
Diyanet Meali:İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler.
18:19قَالُوا رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ
Diyanet Meali:(Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.”
18:21فَقَالُوا ابْنُوا عَلَيْهِمْ بُنْيَانًا رَبُّهُمْ أَعْلَمُ بِهِمْ
Diyanet Meali:(Bazıları), “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların hâlini daha iyi bilir” dediler.
18:21قَالَ الَّذِينَ غَلَبُوا عَلَىٰ أَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِمْ مَسْجِدًا
Diyanet Meali:Duruma hâkim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler.
18:22سَيَقُولُونَ ثَلَاثَةٌ رَابِعُهُمْ كَلْبُهُمْ
Diyanet Meali:“Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler.
18:22وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْمًا بِالْغَيْبِ
Diyanet Meali:Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak, … “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler.
18:22وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ
Diyanet Meali:Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.”
18:22قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ بِعِدَّتِهِمْ مَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ
Diyanet Meali:De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir.
18:23وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَٰلِكَ غَدًا
Diyanet Meali:Hiçbir şey hakkında sakın “yarın şunu yapacağım” deme!*
18:24وَقُلْ عَسَىٰ أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَٰذَا رَشَدًا
Diyanet Meali:Ve “Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de.
18:26قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا
Diyanet Meali:De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir.
18:29وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَاءَ فَلْيَكْفُرْ
Diyanet Meali:De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”
18:34فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَأَعَزُّ نَفَرًا
Diyanet Meali:Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm.”
18:35وَدَخَلَ جَنَّتَهُ وَهُوَ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ قَالَ مَا أَظُنُّ أَنْ تَبِيدَ هَٰذِهِ أَبَدًا
Diyanet Meali:Derken kendine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: “Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.”*
18:37قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ
Diyanet Meali:Arkadaşı, ona cevap vererek dedi ki: “Seni topraktan … yaratan … Allah’ı inkâr mı ediyorsun?”
18:39وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ
Diyanet Meali:“Bağına girdiğinde ‘Mâşaallah! (Kuvvet yalnız Allah’ındır)’ deseydin ya!.”
18:42وَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُشْرِكْ بِرَبِّي أَحَدًا
Diyanet Meali:Ve şöyle diyordu: “Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmasaydım..”
18:49وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا
Diyanet Meali:“Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler.
18:50وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ
Diyanet Meali:Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi.
18:52وَيَوْمَ يَقُولُ نَادُوا شُرَكَائِيَ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Allah’ın, “Ortağım olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın” diyeceği … günü hatırla!
18:60وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّىٰ أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ
Diyanet Meali:Hani Mûsâ, beraberindeki gence şöyle demişti: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım.”
18:62فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا لَقَدْ لَقِينَا مِنْ سَفَرِنَا هَٰذَا نَصَبًا
Diyanet Meali:Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence, “Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük” dedi.*
18:63قَالَ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ
Diyanet Meali:Genç, “Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum.” dedi.
18:64قَالَ ذَٰلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِ فَارْتَدَّا عَلَىٰ آثَارِهِمَا قَصَصًا
Diyanet Meali:Mûsâ: “İşte aradığımız bu idi” dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisingeri döndüler.*
18:66قَالَ لَهُ مُوسَىٰ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰ أَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا
Diyanet Meali:Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.*
18:67قَالَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا
Diyanet Meali:Adam, şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.”*
18:69قَالَ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ صَابِرًا وَلَا أَعْصِي لَكَ أَمْرًا
Diyanet Meali:Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.*
18:70قَالَ فَإِنِ اتَّبَعْتَنِي فَلَا تَسْأَلْنِي عَنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:O da şöyle dedi: “O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, (ben sana söylemedikçe) hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.”
18:71قَالَ أَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا
Diyanet Meali:Mûsâ, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin?” dedi.
18:72قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا
Diyanet Meali:Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.*
18:72قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا
Diyanet Meali:Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.*
18:73قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِي مِنْ أَمْرِي عُسْرًا
Diyanet Meali:Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.*
18:74قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا
Diyanet Meali:Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi.
18:75قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا
Diyanet Meali:Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi.*
18:75قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا
Diyanet Meali:Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi.*
18:76قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَيْءٍ بَعْدَهَا فَلَا تُصَاحِبْنِي
Diyanet Meali:Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme.” dedi.
18:77قَالَ لَوْ شِئْتَ لَاتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا
Diyanet Meali:Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.
18:78قَالَ هَٰذَا فِرَاقُ بَيْنِي وَبَيْنِكَ
Diyanet Meali:Adam, “İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir” dedi.
18:83وَيَسْأَلُونَكَ عَنْ ذِي الْقَرْنَيْنِ قُلْ سَأَتْلُو عَلَيْكُمْ مِنْهُ ذِكْرًا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.”*
18:86قُلْنَا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ إِمَّا أَنْ تُعَذِّبَ وَإِمَّا أَنْ تَتَّخِذَ فِيهِمْ حُسْنًا
Diyanet Meali:“Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
18:87قَالَ أَمَّا مَنْ ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ ثُمَّ يُرَدُّ إِلَىٰ رَبِّهِ
Diyanet Meali:Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür…” dedi.
18:88وَسَنَقُولُ لَهُ مِنْ أَمْرِنَا يُسْرًا
Diyanet Meali:“(Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.”
18:94قَالُوا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ إِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar.”
18:95قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ
Diyanet Meali:Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, (sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım)” dedi.
18:96حَتَّىٰ إِذَا سَاوَىٰ بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ قَالَ انْفُخُوا
Diyanet Meali:İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi.
18:96حَتَّىٰ إِذَا جَعَلَهُ نَارًا قَالَ آتُونِي أُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْرًا
Diyanet Meali:Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.
18:98قَالَ هَٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبِّي فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ رَبِّي جَعَلَهُ دَكَّاءَ
Diyanet Meali:Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder.” dedi.
18:103قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالًا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan kimseleri size haber verelim mi?”*
18:109قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبِّي لَنَفِدَ الْبَحْرُ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa (ve bir o kadar da ilave etsek, denizlere deniz katsak; Rabbimin sözleri tükenmeden önce) denizler tükenirdi.”
18:110قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ
Diyanet Meali:De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor.”
19:4قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا
Diyanet Meali:O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı.”
19:8قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا
Diyanet Meali:Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır (ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış) iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi.
19:9قَالَ كَذَٰلِكَ
Diyanet Meali:(Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle.”
19:9قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:(Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, (hiçbir şey değil iken) seni de yarattım.”
19:10قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً
Diyanet Meali:Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işaret ver”, dedi.
19:10قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا
Diyanet Meali:Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi.
19:18قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنْكَ إِنْ كُنْتَ تَقِيًّا
Diyanet Meali:Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.*
19:19قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا
Diyanet Meali:Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.*
19:20قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ
Diyanet Meali:Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı (ve iffetsiz bir kadın olmadığım) hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.
19:21قَالَ كَذَٰلِكِ
Diyanet Meali:Cebrail, “Evet, öyle…” dedi.
19:21قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ
Diyanet Meali:“Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, (katımızdan bir rahmet) kılmak için böyle takdir ettik.”
19:23قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَٰذَا وَكُنْتُ نَسْيًا مَنْسِيًّا
Diyanet Meali:“Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.
19:26فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًا
Diyanet Meali:“İnsanlardan birini görecek olursan, ‘Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. (Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım)’ de.”
19:27فَأَتَتْ بِهِ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا فَرِيًّا
Diyanet Meali:Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!”*
19:29فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا
Diyanet Meali:Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.*
19:30قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا
Diyanet Meali:Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”*
19:35إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir.
19:42إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ
Diyanet Meali:Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen (ve sana bir faydası olmayan) şeylere niçin tapıyorsun?”
19:46قَالَ أَرَاغِبٌ أَنْتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْرَاهِيمُ
Diyanet Meali:Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun?” dedi.
19:47قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي
Diyanet Meali:İbrahim, şöyle dedi: “Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim.”
19:66وَيَقُولُ الْإِنْسَانُ أَإِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
Diyanet Meali:İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der.*
19:73قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَقَامًا
Diyanet Meali:(Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman), inkâr edenler, inananlara, “İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis (ve mahfili daha güzeldir)?” dediler.
19:75قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin!”
19:77أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا
Diyanet Meali:Âyetlerimizi inkâr edip “Bana elbette mal ve evlat verilecek!” diyen kimseyi gördün mü?*
19:79كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا
Diyanet Meali:Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz, onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız!*
19:80وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا
Diyanet Meali:Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek.*
19:88وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا
Diyanet Meali:Onlar, “Rahmân, bir çocuk edindi” dediler.*
20:10إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا
Diyanet Meali:Hani bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum)…” demişti.
20:18قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي
Diyanet Meali:Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim.”
20:19قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi.*
20:21قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.”*
20:25قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
Diyanet Meali:Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.*
20:36قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!”*
20:40إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَنْ يَكْفُلُهُ
Diyanet Meali:“Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu.
20:44فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
Diyanet Meali:“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.”*
20:45قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَىٰ
Diyanet Meali:Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.”*
20:46قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.”*
20:47فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Diyanet Meali:“Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder.’ ”
20:49قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Firavun, “Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?” dedi.*
20:50قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi.
20:51قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ
Diyanet Meali:Firavun, “Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” dedi.
20:52قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِي كِتَابٍ لَا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنْسَى
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.”
20:57قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?”*
20:59قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
Diyanet Meali:Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi.*
20:61قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
Diyanet Meali:Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın…”
20:63قَالُوا إِنْ هَٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ
Diyanet Meali:Şöyle dediler: “Şüphesiz bu ikisi, (sihirleri ile) sizi yurdunuzdan çıkarmak … isteyen birer sihirbazdırlar.”
20:65قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
Diyanet Meali:Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler.*
20:66قَالَ بَلْ أَلْقُوا
Diyanet Meali:Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi.
20:68قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعْلَىٰ
Diyanet Meali:Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.”*
20:70فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَىٰ
Diyanet Meali:(Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler.*
20:71قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ
Diyanet Meali:Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha!”
20:72قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا
Diyanet Meali:Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz.”
20:84قَالَ هُمْ أُولَاءِ عَلَىٰ أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim.”*
20:85قَالَ فَإِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنْ بَعْدِكَ وَأَضَلَّهُمُ السَّامِرِيُّ
Diyanet Meali:Allah, “Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı” dedi.*
20:86قَالَ يَا قَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا
Diyanet Meali:“Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı?” dedi.
20:87قَالُوا مَا أَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا
Diyanet Meali:Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz.”
20:88فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ
Diyanet Meali:Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, (Mûsâ’nın da ilâhıdır)…” dediler.
20:90وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَارُونُ مِنْ قَبْلُ يَا قَوْمِ إِنَّمَا فُتِنْتُمْ بِهِ
Diyanet Meali:Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: “Ey kavmim! Siz bununla yalnızca imtihan edildiniz.”
20:91قَالُوا لَنْ نَبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Onlar da, “Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz” dediler.*
20:92قَالَ يَا هَارُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوا
Diyanet Meali:Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu?”*
20:94قَالَ يَا ابْنَ أُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِي
Diyanet Meali:Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme.” dedi.
20:94إِنِّي خَشِيتُ أَنْ تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
Diyanet Meali:“Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, (sözüme uymadın) demenden korktum.”
20:95قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Ya senin derdin neydi ey Sâmirî?” dedi.*
20:96قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ أَثَرِ الرَّسُولِ
Diyanet Meali:Sâmirî, şöyle dedi: “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım…”
20:97قَالَ فَاذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِي الْحَيَاةِ أَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin.
20:97قَالَ فَاذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِي الْحَيَاةِ أَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin..
20:104نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا
Diyanet Meali:Aralarında konuştukları konuyu biz daha iyi biliriz. Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: “Bir günden fazla kalmadınız” der.*  
20:104إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا
Diyanet Meali:Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: “Bir günden fazla kalmadınız” der.  
20:105وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.”*
20:114وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا
Diyanet Meali:“Rabbim! İlmimi arttır” de.
20:116وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ
Diyanet Meali:Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı.*
20:117فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ
Diyanet Meali:Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır.”
20:120فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ
Diyanet Meali:Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını (ve yok olmayan bir saltanatı) göstereyim mi?”
20:123قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin.”
20:125قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنْتُ بَصِيرًا
Diyanet Meali:O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?”*
20:126قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا
Diyanet Meali:Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun.” der.
20:130فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ
Diyanet Meali:O hâlde, onların söylediklerine sabret ve (güneşin doğuşundan ve batışından önce) Rabbini hamd ile tespih et.
20:133وَقَالُوا لَوْلَا يَأْتِينَا بِآيَةٍ مِنْ رَبِّهِ
Diyanet Meali:İnanmayanlar, “Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!” dediler.
20:134وَلَوْ أَنَّا أَهْلَكْنَاهُمْ بِعَذَابٍ مِنْ قَبْلِهِ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا
Diyanet Meali:Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de (alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık)” derlerdi.
20:135قُلْ كُلٌّ مُتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا
Diyanet Meali:Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin.”
21:4قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Peygamber, onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”*
21:5بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ
Diyanet Meali:Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu; hayır, o bir şairdir…” dediler.
21:14قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Diyanet Meali:“Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik” dediler.*
21:24أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ
Diyanet Meali:Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: “Haydi getirin delilinizi!”
21:26وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ
Diyanet Meali:(Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir.
21:29وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَٰهٌ مِنْ دُونِهِ فَذَٰلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ
Diyanet Meali:İçlerinden her kim, “Allah’tan başka ben de şüphesiz bir ilâhım” derse, böylesini cehennemle cezalandırırız.
21:38وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:Bir de “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.*
21:42قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?”
21:45قُلْ إِنَّمَا أُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِ
Diyanet Meali:De ki: “Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.”
21:46لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Diyanet Meali:(Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa), muhakkak “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik” diyeceklerdir.
21:52إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَٰذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ
Diyanet Meali:Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.*
21:53قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا عَابِدِينَ
Diyanet Meali:“Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk” dediler.*
21:54قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:İbrahim, “Andolsun, siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi.*
21:55قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنْتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ
Diyanet Meali:“Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?” dediler.*
21:56قَالَ بَلْ رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ
Diyanet Meali:İbrahim, dedi ki: “Hayır! Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir. O, bunları yaratandır.”
21:59قَالُوا مَنْ فَعَلَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler.*
21:60قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ
Diyanet Meali:(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.*
21:60قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ
Diyanet Meali:(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.*
21:61قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
Diyanet Meali:(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.*
21:62قَالُوا أَأَنْتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ
Diyanet Meali:(İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler.*
21:63قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!”*
21:64فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنْفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنْتُمُ الظَّالِمُونَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler.*
21:66قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ
Diyanet Meali:İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?”*
21:68قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ
Diyanet Meali:(İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler.*
21:69قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ
Diyanet Meali:“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.*
21:108قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ
Diyanet Meali:De ki: “Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor.”
21:109فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنْتُكُمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ
Diyanet Meali:Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim.”
21:112قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
Diyanet Meali:(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi.*
22:40الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ
Diyanet Meali:Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.
22:49قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”*
22:68وَإِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Allah, yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir.”*
22:72قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكُمُ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا
Diyanet Meali:De ki: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti.”
23:23وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi.
23:24فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ مَا هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ
Diyanet Meali:Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir.”
23:26قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
Diyanet Meali:(Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.*
23:28فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:“Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.
23:29وَقُلْ رَبِّ أَنْزِلْنِي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلِينَ
Diyanet Meali:Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın.”*
23:33وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ
Diyanet Meali:O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan … ileri gelenler şöyle dediler…
23:39قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
Diyanet Meali:O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.*
23:40قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ
Diyanet Meali:Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi.*
23:47فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ
Diyanet Meali:Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler.*
23:70أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ
Diyanet Meali:Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi.
23:81بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
Diyanet Meali:Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler.*
23:81بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
Diyanet Meali:Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler.*
23:82قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?”*
23:84قُلْ لِمَنِ الْأَرْضُ وَمَنْ فِيهَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?”*
23:85سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de.*
23:85سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de.*
23:86قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”*
23:87سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de.*
23:87سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de.*
23:88قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ
Diyanet Meali:De ki: “(Eğer biliyorsanız söyleyin): Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?”
23:89سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.*
23:89سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ
Diyanet Meali:“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.*
23:93قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, (beni o zalim milletin içinde bulundurma).”*
23:97وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”*
23:99حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
Diyanet Meali:Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, (terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım)” der.*
23:106قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
Diyanet Meali:Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.”*
23:108قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Diyanet Meali:Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der.*
23:109يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا
Diyanet Meali:(Kullarımdan), “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, (sen merhamet edenlerin en hayırlısısın)” diyen (bir grup var idi).
23:112قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
Diyanet Meali:Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar.*
23:113قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler.*
23:114قَالَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَوْ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.”*
23:118وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”*
24:12وَقَالُوا هَٰذَا إِفْكٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:“Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya!
24:15إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ
Diyanet Meali:Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyordunuz.
24:16وَلَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَٰذَا
Diyanet Meali:Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz…” deseydiniz ya!
24:26أُولَٰئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ
Diyanet Meali:O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar.
24:28وَإِنْ قِيلَ لَكُمُ ارْجِعُوا فَارْجِعُوا هُوَ أَزْكَىٰ لَكُمْ
Diyanet Meali:Eğer size, “Geri dönün” denirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır.
24:30قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ
Diyanet Meali:Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.
24:31وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ
Diyanet Meali:Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.
24:47وَيَقُولُونَ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالرَّسُولِ وَأَطَعْنَا
Diyanet Meali:(Münâfıklar), “Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” derler.
24:51إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا
Diyanet Meali:Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik (ve itaat ettik)” demeleridir.
24:53قُلْ لَا تُقْسِمُوا طَاعَةٌ مَعْرُوفَةٌ
Diyanet Meali:De ki: “Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir.”
24:54قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ
Diyanet Meali:“Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin” de.
25:4وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Bu Kur’an, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir…” dediler.
25:5وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَىٰ عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Diyanet Meali:“(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır” dediler.*
25:6قُلْ أَنْزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir.”
25:7وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır.”
25:8وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا
Diyanet Meali:Zalimler, (inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler.
25:15قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?”
25:17فَيَقُولُ أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَٰؤُلَاءِ
Diyanet Meali:“Der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, (yoksa kendileri mi yoldan çıktılar)?”
25:18قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ
Diyanet Meali:Onlar, “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz.” derler.
25:19فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا
Diyanet Meali:(İlâh edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz.
25:21وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ
Diyanet Meali:Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi, (yahut Rabbimizi görseydik ya)!” dediler.
25:22لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا
Diyanet Meali:(Fakat melekleri görecekleri gün), işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. “Eyvah! Biz Allah’ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız” diyecekler.
25:27يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا
Diyanet Meali:(O gün zalim kimse, çaresizlik içinde ellerini ısırıp) şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!”
25:30وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَٰذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا
Diyanet Meali:Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.*
25:32وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler.
25:36فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا
Diyanet Meali:Onlara, “Âyetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin” dedik.
25:57قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَنْ شَاءَ أَنْ يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا
Diyanet Meali:De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.”*
25:60وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَٰنُ
Diyanet Meali:Onlara, “Rahmân’a secdeye kapanın denildiğinde “Rahmân da nedir? (Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?)” derler.
25:60وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَٰنُ
Diyanet Meali:Onlara, “Rahmân’a secdeye kapanın denildiğinde “Rahmân da nedir? (Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?)” derler.
25:63وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا
Diyanet Meali:Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler.
25:65وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ
Diyanet Meali:Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır…”
25:74وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ
Diyanet Meali:Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl…” diyenlerdir.
25:77قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!”
26:12قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.”*
26:15قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ
Diyanet Meali:Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.”*
26:16فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.”*
26:18قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
Diyanet Meali:Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”*
26:20قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım.”*
26:23قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi.*
26:24قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.”*
26:25قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
Diyanet Meali:Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi.*
26:26قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi.*
26:27قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
Diyanet Meali:Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi.*
26:28قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi.*
26:29قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
Diyanet Meali:Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”*
26:30قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.*
26:31قَالَ فَأْتِ بِهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Diyanet Meali:Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.*
26:34قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır” dedi.*
26:36قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.”*
26:39وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ
Diyanet Meali:İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.*
26:41فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler.*
26:42قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Diyanet Meali:Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi.*
26:43قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Diyanet Meali:Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi.*
26:44وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Diyanet Meali:Ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler.
26:47قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Âlemlerin Rabbine inandık” dediler.*
26:49قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ
Diyanet Meali:Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha?” dedi.
26:50قَالُوا لَا ضَيْرَ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.”*
26:61فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
Diyanet Meali:İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.*
26:62قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.*
26:70إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti.*
26:71قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
Diyanet Meali:“Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi.*
26:72قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?”*
26:74قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Diyanet Meali:“Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler.*
26:75قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, şöyle dedi: “Sizin (ve geçmiş atalarınızın) taptığı şeyleri gördünüz mü?”*
26:92وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:Ve onlara, “(Allah’ı bırakıp da) tapmakta olduklarınız nerede?” denilecek.*
26:96قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Diyanet Meali:Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler…*
26:106إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”*
26:111قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?”*
26:112قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”*
26:116قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!”*
26:117قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
Diyanet Meali:Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”*
26:124إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”*
26:136قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.”*
26:142إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”*
26:153قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”*
26:155قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Diyanet Meali:Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”*
26:161إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”*
26:167قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!”*
26:168قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ
Diyanet Meali:Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.”*
26:177إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”*
26:185قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Diyanet Meali:Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”*
26:188قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi.*
26:203فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَ
Diyanet Meali:O zaman, “Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?” diyeceklerdir.*
26:216فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de.*
26:226وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
Diyanet Meali:Ve yapmadıkları şeyleri söylerler.*
27:7إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا
Diyanet Meali:Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm…” demişti.
27:13فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.*
27:15وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler.
27:16وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Ve “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi.” dedi.
27:18قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ
Diyanet Meali:Bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin…” dedi.
27:19وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana (ve ana-babama) verdiğin nimetlere şükretmeye .. sevk et…”
27:20وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ
Diyanet Meali:Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum?”
27:22فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍ فَقَالَ أَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِ
Diyanet Meali:Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey öğrendim.”
27:27قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
Diyanet Meali:Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.”*
27:29قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali:Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.”*
27:32قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي
Diyanet Meali:(Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. 
27:33قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız.”
27:34قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا
Diyanet Meali:(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler…”
27:36فَلَمَّا جَاءَ سُلَيْمَانَ قَالَ أَتُمِدُّونَنِ بِمَالٍ
Diyanet Meali:(Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz?”
27:38قَالَ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَيُّكُمْ يَأْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَنْ يَأْتُونِي مُسْلِمِينَ
Diyanet Meali:Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?”*
27:39قَالَ عِفْرِيتٌ مِنَ الْجِنِّ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ
Diyanet Meali:Cinlerden bir ifrit, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm…” dedi.
27:40قَالَ الَّذِي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ
Diyanet Meali:Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi.
27:40قَالَ هَٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ
Diyanet Meali:(Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce) şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur.”
27:41قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنْظُرْ أَتَهْتَدِي
Diyanet Meali:Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, (yoksa tanımayacaklardan mı olacak)?” dedi.
27:42فَلَمَّا جَاءَتْ قِيلَ أَهَٰكَذَا عَرْشُكِ قَالَتْ كَأَنَّهُ هُوَ
Diyanet Meali:Belkıs gelince, “Senin tahtın böyle mi?” denildi. O da, “Sanki o!” dedi.
27:42فَلَمَّا جَاءَتْ قِيلَ أَهَٰكَذَا عَرْشُكِ قَالَتْ كَأَنَّهُ هُوَ
Diyanet Meali:Belkıs gelince, “Senin tahtın böyle mi?” denildi. O da, “Sanki o!” dedi.
27:44قِيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً
Diyanet Meali:Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı .
27:44قَالَ إِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارِيرَ
Diyanet Meali:Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi.
27:44قَالَتْ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَانَ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.
27:46قَالَ يَا قَوْمِ لِمَ تَسْتَعْجِلُونَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ
Diyanet Meali:Salih, onlara dedi ki: “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz?”
27:47قَالُوا اطَّيَّرْنَا بِكَ وَبِمَنْ مَعَكَ قَالَ طَائِرُكُمْ عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Onlar, “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır.” dedi.
27:47قَالَ طَائِرُكُمْ عِنْدَ اللَّهِ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ تُفْتَنُونَ
Diyanet Meali:Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi.
27:49قَالُوا تَقَاسَمُوا بِاللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُ وَأَهْلَهُ
Diyanet Meali:Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz…”
27:49ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ
Diyanet Meali:“Sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık…’ diyeceğiz.”
27:54وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَأَنْتُمْ تُبْصِرُونَ
Diyanet Meali:Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?”*
27:56فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَخْرِجُوا آلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْ
Diyanet Meali:Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın.”
27:59قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلَامٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ الَّذِينَ اصْطَفَىٰ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.”
27:64أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
27:65قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir.”
27:67وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَإِذَا كُنَّا تُرَابًا وَآبَاؤُنَا أَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ
Diyanet Meali:İnkâr edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?”*
27:69قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”*
27:71وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.*
27:72قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.”*
27:84حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوا قَالَ أَكَذَّبْتُمْ بِآيَاتِي وَلَمْ تُحِيطُوا بِهَا عِلْمًا
Diyanet Meali:Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: “Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi?”
27:92وَمَنْ ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنْذِرِينَ
Diyanet Meali:Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”
27:93وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَتَعْرِفُونَهَا
Diyanet Meali:De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız.”
28:9وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِي وَلَكَ
Diyanet Meali:Firavun’un karısı şöyle dedi: “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)!”
28:11وَقَالَتْ لِأُخْتِهِ قُصِّيهِ فَبَصُرَتْ بِهِ عَنْ جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali:Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi.*
28:12فَقَالَتْ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ أَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ
Diyanet Meali:Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek (ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak) bir aile göstereyim mi?” dedi.
28:15قَالَ هَٰذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُضِلٌّ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır” dedi.
28:16قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti.
28:17قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِلْمُجْرِمِينَ
Diyanet Meali:“Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım” dedi.*
28:18قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi.
28:19قَالَ يَا مُوسَىٰ أَتُرِيدُ أَنْ تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ
Diyanet Meali:(Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince) adam, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun…” dedi.
28:20قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ
Diyanet Meali:“Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar…” dedi.
28:21قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:“Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi.
28:22وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسَىٰ رَبِّي أَنْ يَهْدِيَنِي سَوَاءَ السَّبِيلِ
Diyanet Meali:(Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi.*
28:23قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّىٰ يُصْدِرَ الرِّعَاءُ
Diyanet Meali:Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız.” dediler.
28:23قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّىٰ يُصْدِرَ الرِّعَاءُ وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ
Diyanet Meali:Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler.
28:24فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنْزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
Diyanet Meali:Sonra gölgeye çekilip, “Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi.
28:25قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا
Diyanet Meali:“Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor” dedi.
28:25فَلَمَّا جَاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ
Diyanet Meali:Mûsâ, onun (Şu’ayb’ın) yanına gelip başından geçenleri ona anlatınca Şu’ayb, “Korkma, (o zalim kavimden kurtuldun)” dedi.
28:26قَالَتْ إِحْدَاهُمَا يَا أَبَتِ اسْتَأْجِرْهُ
Diyanet Meali:Kızlardan biri, “Babacığım, onu ücretle tut…” dedi.
28:27قَالَ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُنْكِحَكَ إِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ
Diyanet Meali:Şu’ayb, “Ben, (sekiz yıl bana çalışmana karşılık), şu iki kızımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum.” dedi.
28:28قَالَ ذَٰلِكَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Bu, seninle benim aramda bir iş. İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir husûmet yok.”
28:28أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ وَاللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
Diyanet Meali:“İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir husûmet yok. Allah, söylediklerimize vekildir.”
28:29قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا
Diyanet Meali:Ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm…” dedi.
28:33قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum.”*
28:35قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا
Diyanet Meali:Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz…” dedi.
28:36فَلَمَّا جَاءَهُمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُفْتَرًى
Diyanet Meali:Mûsâ, onlara delillerimizi apaçık olarak getirince onlar, “Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir…” dediler.
28:37وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ مِنْ عِنْدِهِ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Katından kimin hidayet getirdiğini … Rabbim daha iyi bilir.” dedi.
28:38وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرِي
Diyanet Meali:Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum.” dedi.
28:47فَيَقُولُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık…” diyecek (olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik).
28:48فَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا لَوْلَا أُوتِيَ مِثْلَ مَا أُوتِيَ مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Onlara katımızdan gerçek gelince, “Mûsâ’ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi” dediler.
28:48أَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ مِنْ قَبْلُ قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا
Diyanet Meali:Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen (mucize)leri inkâr etmemişler miydi? Onlar, “İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor” dediler.
28:48وَقَالُوا إِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:“Biz hepsini inkâr ediyoruz” dediler.
28:49قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ هُوَ أَهْدَىٰ مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ
Diyanet Meali:De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz), Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.”
28:53وَإِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ قَالُوا آمَنَّا بِهِ إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّنَا
Diyanet Meali:Kur’an kendilerine okunduğu zaman, “Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir…” derler.
28:55وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا
Diyanet Meali:Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, “Bizim işlerimiz bize, (sizin işleriniz de size…)” derler.
28:57وَقَالُوا إِنْ نَتَّبِعِ الْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا
Diyanet Meali:Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler.
28:62وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ
Diyanet Meali:Allah’ın onlara seslenerek, “Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım?” diyeceği günü hatırla!*
28:63قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا
Diyanet Meali:Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır…” diyeceklerdir.
28:64وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ
Diyanet Meali:Onlara, “Haydi ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara cevap veremez.
28:65وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Allah’ın onlara seslenerek, “Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla.”*
28:71قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı…”
28:72قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı…”
28:74وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ
Diyanet Meali:Allah’ın, onlara seslenerek, “Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım”? diyeceği günü hatırla.*
28:75وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ
Diyanet Meali:Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz.
28:76إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ
Diyanet Meali:Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.”
28:78قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ عِنْدِي
Diyanet Meali:Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi.
28:79قَالَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ
Diyanet Meali:Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı…” dediler.
28:80وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِمَنْ آمَنَ
Diyanet Meali:Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, “Yazıklar olsun size! İman edip de (iyi işler yapanlara) Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır…” dediler.
28:82يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ
Diyanet Meali:(Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler), “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir (ve dilediğine kısarmış).” demeye başladılar.
28:85قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ مَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.”
29:2أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
Diyanet Meali:İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.*
29:10وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ
Diyanet Meali:İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler.
29:10وَلَئِنْ جَاءَ نَصْرٌ مِنْ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمْ
Diyanet Meali:Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler.
29:12وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا اتَّبِعُوا سَبِيلَنَا
Diyanet Meali:İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun da (sizin günahlarınızı yüklenelim)” derler.
29:16وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ
Diyanet Meali:İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının.”
29:20قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَأَ الْخَلْقَ
Diyanet Meali:De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın.”
29:24فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ
Diyanet Meali:(İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu.
29:25وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz.”
29:26وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Diyanet Meali:İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
29:28وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ
Diyanet Meali:Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, (sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı) bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”
29:29فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Kavminin cevabı, “(Eğer doğru söyleyenlerden isen), haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu.
29:30قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.*
29:31قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ
Diyanet Meali:(Elçilerimiz İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde), “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz…” dediler.
29:32قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَنْ فِيهَا
Diyanet Meali:İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz…” dediler.
29:32قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَنْ فِيهَا
Diyanet Meali:İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz…” dediler.
29:33وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ
Diyanet Meali:Ona “Korkma, tasalanma!” dediler.
29:36فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ
Diyanet Meali:Şu’ayb, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin…” dedi.
29:46وَقُولُوا آمَنَّا بِالَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَأُنْزِلَ إِلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık.”
29:50وَقَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!”
29:50قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
29:52قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا
Diyanet Meali:De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.”
29:55وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir.
29:61وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ
Diyanet Meali:Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir.
29:63وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللَّهُ
Diyanet Meali:Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir.
29:63قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
30:42قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:De ki: “Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.”
30:56وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَالْإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَىٰ يَوْمِ الْبَعْثِ
Diyanet Meali:Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise onlara şöyle diyeceklerdir: “Andolsun, siz, Allah’ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız.”
30:58وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِآيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ
Diyanet Meali:Andolsun, eğer sen onlara bir âyet getirsen, inkâr edenler mutlaka, “Siz ancak asılsız şeyler uyduranlarsınız” derler.
31:13وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ
Diyanet Meali:Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma!”
31:21وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler.
31:21قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا
Diyanet Meali:“Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler.
31:25وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ
Diyanet Meali:Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler.
31:25قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler.
32:3أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ
Diyanet Meali:Yoksa “Onu Muhammed uydurdu” mu diyorlar? Hayır o, … Rabbin tarafından indirilmiş gerçektir.
32:10وَقَالُوا أَإِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَإِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ
Diyanet Meali:(Kâfirler dediler ki:) “Biz toprakta yok olduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacakmışız?”
32:11قُلْ يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”*
32:20وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
Diyanet Meali:Ve onlara, “Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın” denir.
32:28وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْفَتْحُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, şu fetih ne zamanmış?” diyorlar.*
32:29قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Fetih (Kıyamet) günü, inkâr edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir.”
33:4وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ
Diyanet Meali:Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir.
33:12وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا
Diyanet Meali:Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı.*
33:13وَإِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَا أَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ
Diyanet Meali:Hani onlardan bir grup, “Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak imkânınız yok.” demişti.
33:13وَيَسْتَأْذِنُ فَرِيقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ
Diyanet Meali:Onlardan bir başka grup da, “Evlerimiz açık (korumasız)” diyerek Peygamberden izin istiyorlardı.
33:16قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ إِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ أَوِ الْقَتْلِ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir.”
33:17قُلْ مَنْ ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا
Diyanet Meali:De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir?”
33:22قَالُوا هَٰذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ
Diyanet Meali:“İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir.” dediler.
33:28قُلْ لِأَزْوَاجِكَ إِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ
Diyanet Meali:Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut’a vereyim (ve sizi güzelce bırakayım).”
33:32وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:Güzel (ve doğru) söz söyleyin.
33:37وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ
Diyanet Meali:Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama ve Allah’tan sakın)” diyordun.
33:59قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ
Diyanet Meali:Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler.
33:63يَسْأَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali:İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.”
33:66يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَ
Diyanet Meali:Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler.*
33:67وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا
Diyanet Meali:Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”*
33:69لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ آذَوْا مُوسَىٰ فَبَرَّأَهُ اللَّهُ مِمَّا قَالُوا
Diyanet Meali:Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı.
33:70يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.*
34:3وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَأْتِينَا السَّاعَةُ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler.
34:3قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ
Diyanet Meali:De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir.”
34:7وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمْ لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ
Diyanet Meali:Yine inkâr edenler şöyle dediler: “Çürüyüp ufalandıktan sonra sizin yeniden diriltileceğinizi söyleyen bir adamı size gösterelim mi*
34:19فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ
Diyanet Meali:Onlar ise, “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine zulmettiler.
34:22قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da ilâh olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın.
34:23حَتَّىٰ إِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ
Diyanet Meali:Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne söyledi?” diye sorarlar.
34:23حَتَّىٰ إِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ
Diyanet Meali:Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne söyledi?” diye sorarlar.
34:23قَالُوا الْحَقَّ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
Diyanet Meali:Onlar da “Gerçeği” diye cevap verirler. O, yücedir, büyüktür.
34:24قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Size göklerden ve yerden kim rızık verir?”
34:24قُلِ اللَّهُ
Diyanet Meali:De ki: “Allah.”
34:25قُلْ لَا تُسْأَلُونَ عَمَّا أَجْرَمْنَا وَلَا نُسْأَلُ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız.”*
34:26قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir.”
34:27قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُمْ بِهِ شُرَكَاءَ كَلَّا
Diyanet Meali:De ki: “Allah’a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah’a ortak olamaz.)”
34:29وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek” diyorlar.*
34:30قُلْ لَكُمْ مِيعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.”*
34:31وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ نُؤْمِنَ بِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَلَا بِالَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, “Biz bu Kur’an’a da ondan önceki kitaplara da asla inanmayız” dediler.
34:31يَقُولُ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنْتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Siz olmasaydınız, biz mutlaka iman eden kimseler olurduk” derler.
34:32قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ
Diyanet Meali:Büyüklük taslayanlar, zayıf ve güçsüz görülenlere, “(Size hidayet geldikten sonra), biz mi sizi ondan alıkoyduk?” derler.
34:33وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ
Diyanet Meali:Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır.”
34:34وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.*
34:35وَقَالُوا نَحْنُ أَكْثَرُ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Diyanet Meali:Yine, “Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir” demişlerdi.*
34:36قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ
Diyanet Meali:Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar.”
34:39قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar.”
34:40ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:(Allah’ın, onları hep birden toplayacağı), sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği (günü bir hatırla)!
34:41قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْ
Diyanet Meali:(Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun.”
34:42وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ
Diyanet Meali:Zulmedenlere, “Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın” deriz.
34:43قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ أَنْ يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ
Diyanet Meali:“Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır” dediler.
34:43وَقَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ مُفْتَرًى
Diyanet Meali:Bir de, “Bu (Kur’an), uydurulmuş bir yalandır” dediler.
34:43وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, “Bu, ancak apaçık bir büyüdür” dediler.
34:46قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Ben size ancak bir tek şeyi … öğütlüyorum.”
34:47قُلْ مَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun.”
34:48قُلْ إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O, gaybleri hakkıyla bilendir.”*
34:49قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ
Diyanet Meali:De ki: “Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez.”*
34:50قُلْ إِنْ ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي
Diyanet Meali:De ki: “Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum.”
34:52وَقَالُوا آمَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ
Diyanet Meali:(Azabı görünce), “ona inandık derler” ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan) iman elde etmek nasıl mümkün olur?*
35:34وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ
Diyanet Meali:Şöyle derler: “Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur.”
35:40قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءَكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü?”
36:14فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ
Diyanet Meali:Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
36:15قَالُوا مَا أَنْتُمْ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَمَا أَنْزَلَ الرَّحْمَٰنُ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir.”
36:16قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
Diyanet Meali:(Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”*
36:18قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız…”
36:19قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِنْ ذُكِّرْتُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
Diyanet Meali:Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.*
36:20وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَىٰ قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”*
36:26قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:(Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, (Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını) bilseydi!” dedi.
36:26قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:“Keşke kavmim, (Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını) bilseydi!” dedi.
36:45وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Diyanet Meali:Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler.*
36:47وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ
Diyanet Meali:Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz?” derler.
36:47قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ
Diyanet Meali:İnkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz?” derler.
36:48وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar.*
36:52قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَا
Diyanet Meali:Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı?”
36:78قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?”
36:79قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنْشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ
Diyanet Meali:De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir.”
36:82إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.*
37:15وَقَالُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:(Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”*
37:18قُلْ نَعَمْ وَأَنْتُمْ دَاخِرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”*
37:20وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ الدِّينِ
Diyanet Meali:Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”*
37:28قَالُوا إِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”*
37:29قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”*
37:35إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Diyanet Meali:Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.*
37:36وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ
Diyanet Meali:“Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı.*
37:51قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ
Diyanet Meali:İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”*
37:52يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ
Diyanet Meali:“Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi.*
37:54قَالَ هَلْ أَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
Diyanet Meali:Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.*
37:56قَالَ تَاللَّهِ إِنْ كِدْتَ لَتُرْدِينِ
Diyanet Meali:Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.”*
37:85إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz neye tapıyorsunuz?”*
37:89فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ
Diyanet Meali:İbrahim, (yıldızlara baktı ve) “Ben hastayım” dedi.*
37:91فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?”*
37:95قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?”*
37:97قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi.*
37:99وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ
Diyanet Meali:İbrahim, şöyle dedi: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere) gideceğim. O, bana yol gösterecektir.”*
37:102فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ
Diyanet Meali:Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. (Düşün bakalım, ne dersin?)” dedi.
37:102قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ
Diyanet Meali:O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap…” dedi.
37:124إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Hani kavmine şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”*
37:151أَلَا إِنَّهُمْ مِنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Diyanet Meali:İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, (“Allah çocuk sahibi oldu”) diyorlar.*
37:167وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ
Diyanet Meali:Müşrikler şunu da söylüyorlardı…*
38:4وَقَالَ الْكَافِرُونَ هَٰذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌ
Diyanet Meali:Kâfirler, (kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar) ve şöyle dediler: “Bu, yalancı bir sihirbazdır.”
38:16وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّلْ لَنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ
Diyanet Meali:Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!”*
38:17اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla.
38:22قَالُوا لَا تَخَفْ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ
Diyanet Meali:“Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir…” dediler.
38:23فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ
Diyanet Meali:“Böyle iken ‘Onu da bana ver’ dedi ve tartışmada beni bastırdı.”
38:24قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِ
Diyanet Meali:Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir.”
38:32فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبِّي
Diyanet Meali:Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi.
38:35قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي
Diyanet Meali:Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet!” dedi.
38:60قَالُوا بَلْ أَنْتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ أَنْتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا
Diyanet Meali:O grup da, “Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz…” der.
38:61قَالُوا رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ
Diyanet Meali:Şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse, cehennemde onun azabını bir kat daha artır.”*
38:62وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُمْ مِنَ الْأَشْرَارِ
Diyanet Meali:Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?”*
38:65قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنْذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.”*
38:67قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:De ki: “Bu Kur’an, büyük bir haberdir.”*
38:71إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ طِينٍ
Diyanet Meali:Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: “Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım.”*
38:75قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ
Diyanet Meali:Allah, “Ey İblis! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu?” dedi.
38:76قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ
Diyanet Meali:İblis, “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın” dedi.*
38:77قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Öyle ise çık oradan (cennetten), çünkü sen kovuldun.”*
38:79قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Diyanet Meali:İblis, “Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.*
38:80قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Sen (o bilinen vakte kadar mühlet) verilenlerdensin.”*
38:82قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:İblis, “Senin şerefine andolsun ki, (içlerinden ihlâslı kulların hariç), elbette onların hepsini azdıracağım” dedi.
38:84قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum.”*
38:84قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum.”*
38:86قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim.”*
39:8قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
Diyanet Meali:De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”
39:9قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
39:10قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının.”
39:11قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.”*
39:13قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.*
39:14قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دِينِي
Diyanet Meali:De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.”*
39:15قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, (kıyamet gününde) kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır.”
39:24وَقِيلَ لِلظَّالِمِينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ
Diyanet Meali:Zalimlere, “Kazandıklarınızı tadın” denir.
39:38وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ
Diyanet Meali:Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler.
39:38قُلْ أَفَرَأَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya…”
39:38قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”
39:39قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de yapacağım.”
39:43قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?”
39:44قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur.”
39:46قُلْ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım!”
39:49ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ
Diyanet Meali:Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der.
39:50قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Diyanet Meali:Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı.*
39:53قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.”
39:56أَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْتُ فِي جَنْبِ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki), kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime!” demesin.
39:57أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
Diyanet Meali:Yahut, “Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum” demesin.*
39:58أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِي كَرَّةً
Diyanet Meali:Yahut azabı gördüğünde, “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da (iyilik yapanlardan olsam)” demesin.
39:64قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”*
39:71وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ
Diyanet Meali:Ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, … peygamberler gelmedi mi?”
39:71قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.
39:72قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا
Diyanet Meali:Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin.”
39:73وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
Diyanet Meali:Ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.”
39:74وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ
Diyanet Meali:Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren … Allah’a mahsustur.”
39:75وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir.
40:11قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ
Diyanet Meali:Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin.”
40:24إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ
Diyanet Meali:(Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille) Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a (gönderdik). Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler.*
40:25فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاءَ الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ
Diyanet Meali:Mûsâ onlara tarafımızdan gerçeği getirince, “Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, (kadınlarını sağ bırakın)” dediler.
40:26وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُ
Diyanet Meali:Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın!”
40:27وَقَالَ مُوسَىٰ إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ
Diyanet Meali:Mûsâ da, “Ben, (hesap gününe inanmayan) her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım” dedi.
40:28وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا
Diyanet Meali:Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “(Rabbim Allah’tır, dediği için) bir adamı öldürecek misiniz?”
40:28أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْ
Diyanet Meali:“Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi.”
40:29قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَىٰ وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ
Diyanet Meali:Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi.
40:30وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ
Diyanet Meali:İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, (Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen) toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum.”*
40:34حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ مِنْ بَعْدِهِ رَسُولًا
Diyanet Meali:Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz.
40:36وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ
Diyanet Meali:Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, (göklerin yollarına) erişirim de (Mûsâ’nın ilâhını görürüm!)”
40:38وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ
Diyanet Meali:O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.”*
40:44فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali:“Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum.”
40:47فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا
Diyanet Meali:(Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken), zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik.” derler.
40:48قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ
Diyanet Meali:Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.”*
40:49وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ
Diyanet Meali:Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse bir gün bizden azabı hafifletsin)” derler.
40:50قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ
Diyanet Meali:(Cehennem bekçileri) derler ki: “Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?”
40:50قَالُوا بَلَىٰ
Diyanet Meali:Onlar, “Evet, getirmişti” derler.
40:50قَالُوا فَادْعُوا وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
Diyanet Meali:(Bekçiler), “Öyleyse kendiniz yalvarın” derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.
40:60وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ
Diyanet Meali:Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim.”
40:66قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali:De ki: “(Rabbimden bana apaçık deliller gelince), Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı”
40:68فَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece “ol” der, o da oluverir.
40:73ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:Sonra onlara, “Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir.*
40:74قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُو مِنْ قَبْلُ شَيْئًا
Diyanet Meali:Onlar da, “(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler.
40:84فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ
Diyanet Meali:Azabımızı gördükleri zaman, “Yalnız Allah’a inandık.” dediler.
41:5وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “(Ey Muhammed!) Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz örtüler içerisindedir.”
41:6قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ
Diyanet Meali:De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor.”
41:9قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ
Diyanet Meali:De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyorsunuz.”
41:11فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا
Diyanet Meali:(Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi); ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi.
41:11فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Diyanet Meali:(Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi); ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.
41:13فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ
Diyanet Meali:Eğer yüz çevirirlerse, onlara de ki: “Ben sizi Âd ve Semûd kavimlerini çarpan yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyardım.”*
41:14قَالُوا لَوْ شَاءَ رَبُّنَا لَأَنْزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Eğer Rabbimiz dileseydi (Peygamber olarak) melekler indirirdi. Bu sebeple, biz sizinle gönderilenleri inkâr ediyoruz” demişlerdi.
41:15وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً
Diyanet Meali:“Bizden daha güçlü kim var?” demişlerdi.
41:21وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا
Diyanet Meali:Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler.
41:21قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Derileri de der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.”
41:26وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin. (Baskın çıkmak için) o okunurken yaygara koparın.”
41:29وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا اللَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ
Diyanet Meali:(Ateşe giren) inkârcılar şöyle derler: “Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster…”
41:30إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ
Diyanet Meali:Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner…
41:33وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Diyanet Meali:(Allah’a çağıran), salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyenden (daha güzel sözlü kimdir)?
41:43مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِنْ قَبْلِكَ
Diyanet Meali:Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir.
41:43مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِنْ قَبْلِكَ
Diyanet Meali:Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir.
41:44وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ
Diyanet Meali:Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi?” derlerdi.
41:44قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ
Diyanet Meali:De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır.”
41:47وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِنْ شَهِيدٍ
Diyanet Meali:Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.”
41:50وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِنَّا مِنْ بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِي
Diyanet Meali:Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır.” der.
41:52قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُمْ بِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz? Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, (o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir)?”
42:15وَقُلْ آمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ
Diyanet Meali:Ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım.”
42:23قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَىٰ
Diyanet Meali:De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.”
42:24أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
Diyanet Meali:Yoksa “Yalan uydurup Allah’a iftira etti” mi diyorlar.
42:44وَتَرَى الظَّالِمِينَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّ مِنْ سَبِيلٍ
Diyanet Meali:Azabı gördüklerinde zâlimlerin, “Dünyaya dönmek için bir yol var mı?” dediklerini görürsün.
42:45وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ
Diyanet Meali:İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, (kıyamet günü) kendilerini (ve ailelerini) ziyana sokanlardır” diyecekler.
43:9وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir.*
43:13وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ
Diyanet Meali:Ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. (Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz)” diyesiniz (diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır).
43:20وَقَالُوا لَوْ شَاءَ الرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْ
Diyanet Meali:“Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler.
43:22بَلْ قَالُوا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ
Diyanet Meali:Hayır! Onlar sadece, “Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, (ve biz onların izlerinden gitmekteyiz)” dediler.
43:23إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ
Diyanet Meali:(İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki), oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. (Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz)” demiş olmasınlar.
43:24قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ آبَاءَكُمْ
Diyanet Meali:(Gönderilen uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi.
43:24قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” dediler.
43:26وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”*
43:30وَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler.*
43:31وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا الْقُرْآنُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler.*
43:38حَتَّىٰ إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ
Diyanet Meali:Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı!” der.
43:46فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:O, “Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.
43:49وَقَالُوا يَا أَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ
Diyanet Meali:(Onlar azabı görünce) “Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. (Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz)” dediler.
43:51قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي
Diyanet Meali:(Firavun, kavmine seslenerek) dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?)”
43:58وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا
Diyanet Meali:“Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar.
43:63وَلَمَّا جَاءَ عِيسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ
Diyanet Meali:İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size hikmeti getirdim.”
43:77وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ
Diyanet Meali:(Görevli meleğe şöyle seslenirler:) “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der.*
43:81قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.”*
43:87وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ
Diyanet Meali:Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler.
43:89فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Şimdilik sen onları hoş gör ve “size selâm olsun” de. Yakında bilecekler.*
44:14ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌ
Diyanet Meali:Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!” dediler.*
44:34إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَيَقُولُونَ
Diyanet Meali:Bunlar (müşrikler) diyorlar ki…*
45:14قُلْ لِلَّذِينَ آمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ أَيَّامَ اللَّهِ
Diyanet Meali:İnananlara söyle, Allah’ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar…
45:24وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız.”
45:25مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا
Diyanet Meali:(Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman) onların delilleri ancak, “(Doğru söyleyenler iseniz) babalarımızı getirin” demek oldu.
45:26قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da (kendisinde şüphe olmayan) Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek.”
45:32وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِنْ نَظُنُّ إِلَّا ظَنًّا
Diyanet Meali:“Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. (Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz)” demiştiniz.
45:32قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِنْ نَظُنُّ إِلَّا ظَنًّا
Diyanet Meali:“Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. (Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz)” demiştiniz.
45:34وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا
Diyanet Meali:Onlara şöyle denir: “Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz.”
46:4قُلْ أَرَأَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi yaratmışlardır?”
46:7قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ هَٰذَا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:(Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman), o küfredenler kendilerine geldiğinde Hak (kitap Kur’an) için, düşünmeden “Bu, apaçık bir büyüdür” dediler.
46:8أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا
Diyanet Meali:Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah’tan gelecek olana (cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız.”
46:8قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا
Diyanet Meali:De ki: “Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah’tan gelecek olana (cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız.”
46:9قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem.”
46:10قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَكَفَرْتُمْ بِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz…”
46:11وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَا سَبَقُونَا إِلَيْهِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, inananlar için, “Eğer o Kur’an iyi bir şey olsaydı, onlar onu kabulde, bizi geçemezlerdi” dediler.
46:11وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ
Diyanet Meali:Onunla doğru yolu bulamadıkları için; “Bu eski bir uydurmadır” diyecekler.
46:13إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ
Diyanet Meali:“Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, (onlar üzülmeyecekler de).
46:15قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ
Diyanet Meali:Şöyle der: “Bana (ve anne babama) verdiğin nimetlere şükretmemi … bana ilham et.”
46:17وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ
Diyanet Meali:Anne ve babasına, “Öf size! (Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken), beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye…
46:17فَيَقُولُ مَا هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:O da, “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyordu.
46:22قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ آلِهَتِنَا
Diyanet Meali:Onlar ise, “Sen bizi ilâhlarımızdan alıkoymak için mi geldin?” dediler.
46:23قَالَ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ
Diyanet Meali:Hûd, “(Bu konudaki) bilgi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderileni tebliğ ediyorum.” dedi.
46:24فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا هَٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَا
Diyanet Meali:O azabı vadilerine doğru yayılan bir bulut olarak gördüklerinde, “Bu, bize yağmur getiren bir buluttur” dediler.
46:29فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنْصِتُوا
Diyanet Meali:Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine, “Susun!” dediler.
46:30قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen … bir kitap dinledik.”
46:34أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلَىٰ وَرَبِّنَا
Diyanet Meali:(İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün), “Bu gerçek değil miymiş?” (denir). Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş” derler.
46:34قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Diyanet Meali:Allah, “Öyle ise inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı azabı tadın!” der.
47:16قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفًا
Diyanet Meali:(Fakat senin yanından çıktıkları zaman alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler.
47:16قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفًا
Diyanet Meali:(Fakat senin yanından çıktıkları zaman alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler.
47:20وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ
Diyanet Meali:İnananlar, “Keşke bir sûre indirilse!” derler.
47:26ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ
Diyanet Meali:Bu, münafıkların, Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” demelerindendir.
48:11سَيَقُولُ لَكَ الْمُخَلَّفُونَ مِنَ الْأَعْرَابِ شَغَلَتْنَا أَمْوَالُنَا
Diyanet Meali:Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız (ve ailelerimiz) alıkoydu…” diyecekler.
48:11يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ
Diyanet Meali:Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler.
48:11قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا
Diyanet Meali:De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, (yahut bir yarar elde etmenizi dilerse), O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter?”
48:15سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ إِذَا انْطَلَقْتُمْ إِلَىٰ مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْ
Diyanet Meali:Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, “Bırakın biz de sizinle gelelim” diyeceklerdir.
48:15قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذَٰلِكُمْ قَالَ اللَّهُ مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur.”
48:15قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذَٰلِكُمْ قَالَ اللَّهُ مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur.”
48:15فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَا بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ إِلَّا قَلِيلًا
Diyanet Meali:Onlar, “Bizi kıskanıyorsunuz” diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar.
48:16قُلْ لِلْمُخَلَّفِينَ مِنَ الْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ
Diyanet Meali:Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: “Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı (teslim oluncaya kadar savaşmaya) çağrılacaksınız.”
49:14قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلَٰكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا
Diyanet Meali:Bedevîler “İman ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz. (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.) Fakat ‘Boyun eğdik’ deyin.”
49:14قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا
Diyanet Meali:Bedevîler “İman ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz.”
49:14وَلَٰكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ
Diyanet Meali:“Fakat ‘Boyun eğdik’ deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi.”
49:16قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz?”
49:17يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ إِسْلَامَكُمْ
Diyanet Meali:Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: “Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın.”
50:2فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَٰذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ
Diyanet Meali:Ve kafirler şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”
50:23وَقَالَ قَرِينُهُ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
Diyanet Meali:Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.”*
50:27قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَٰكِنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Diyanet Meali:Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.”*
50:28قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُمْ بِالْوَعِيدِ
Diyanet Meali:Allah, şöyle der: “Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden yaptım.”*
50:30يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزِيدٍ
Diyanet Meali:O gün Cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da, “daha var mı?” der.*
50:30يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزِيدٍ
Diyanet Meali:O gün Cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da, “daha var mı?” der.*
50:39فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ
Diyanet Meali:O hâlde onların söylediklerine sabret ve … Rabbini hamd ederek tespih et.
50:45نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَا أَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ
Diyanet Meali:Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin.
51:25إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Diyanet Meali:Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).*
51:25إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Diyanet Meali:Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).*
51:27فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.*
51:28فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ
Diyanet Meali:(Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler.
51:29فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
Diyanet Meali:Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.*
51:30قَالُوا كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”*
51:30قَالُوا كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”*
51:31قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.*
51:32قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُجْرِمِينَ
Diyanet Meali:Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme gönderildik.”*
51:39فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Diyanet Meali:O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi.*
51:43وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّىٰ حِينٍ
Diyanet Meali:Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti.*
51:52كَذَٰلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Diyanet Meali:İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.*
52:26قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Diyanet Meali:Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.”*
52:30أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ
Diyanet Meali:Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar?*
52:31قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّصِينَ
Diyanet Meali:Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”*
52:33أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.*
52:44وَإِنْ يَرَوْا كِسْفًا مِنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ
Diyanet Meali:Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler.*
54:2وَإِنْ يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ
Diyanet Meali:Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler.*
54:8مُهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
Diyanet Meali:Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler.*
54:9كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
Diyanet Meali:Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu.*
54:24فَقَالُوا أَبَشَرًا مِنَّا وَاحِدًا نَتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
Diyanet Meali:Ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.”*
54:44أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُنْتَصِرٌ
Diyanet Meali:Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar?*
56:47وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Diyanet Meali:Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?”*
56:49قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler…”*
57:13يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذِينَ آمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ
Diyanet Meali:Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün…
57:13قِيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا
Diyanet Meali:Kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın” denilecektir.
57:14يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ قَالُوا بَلَىٰ
Diyanet Meali:(Münafıklar) mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?” (Mü’minler de) derler ki: “Evet…”
58:2وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا
Diyanet Meali:Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar.
58:3وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا
Diyanet Meali:Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar…
58:8وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ
Diyanet Meali:İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar.
58:8وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ
Diyanet Meali:İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar.
58:11إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللَّهُ لَكُمْ
Diyanet Meali:Size, “Meclislerde yer açın” denildiği zaman açın ki, Allah da size genişlik versin.
58:11وَإِذَا قِيلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا
Diyanet Meali:Size, “Kalkın”, denildiği zaman da kalkın ki…
59:10يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ
Diyanet Meali:(Onlardan sonra gelenler ise) şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.”
59:11أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا
Diyanet Meali:(Kitap ehlinden) o inkâr eden kardeşlerine … diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın?
59:16كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنْسَانِ اكْفُرْ
Diyanet Meali:Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der.
59:16فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:İnsan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.
60:4إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ
Diyanet Meali:Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız.” demişlerdi.
61:2يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?*
61:3كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
Diyanet Meali:Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.*
61:5وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي
Diyanet Meali:Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! (Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde), niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti.
61:6وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size gönderdiği peygamberiyim” demişti.
61:6فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.
61:14كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali:Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti.
61:14قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ
Diyanet Meali:Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi.
62:6قُلْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da samimi iseniz) haydi ölümü isteyin!”*
62:8قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır.”
62:11قُلْ مَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ
Diyanet Meali:De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır.”
63:1إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler.
63:4وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ
Diyanet Meali:(Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider.) Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler.
63:5وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ
Diyanet Meali:O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler.
63:7هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنْفِقُوا عَلَىٰ مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّىٰ يَنْفَضُّوا
Diyanet Meali:Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir.
63:8يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ
Diyanet Meali:Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı.
63:10فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ
Diyanet Meali:(Herhangi birinize ölüm gelip de), “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de (sadaka verip iyilerden olsam)!” demeden (önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın).
64:6ذَٰلِكَ بِأَنَّهُ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا
Diyanet Meali:Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de (inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri sebebiyledir).
64:7قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir.”
66:3فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنْبَأَكَ هَٰذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ
Diyanet Meali:Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” dedi.
66:3فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنْبَأَكَ هَٰذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ
Diyanet Meali:Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” dedi.
66:8يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla…” derler.
66:10فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ
Diyanet Meali:(Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları), Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.
66:11إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِنْدَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap…” demişti.
67:9قَالُوا بَلَىٰ قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا
Diyanet Meali:Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamıştık…”
67:9قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:“Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir…’ demiştik.”
67:10وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Diyanet Meali:Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”*
67:23قُلْ هُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ
Diyanet Meali:De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir.”
67:24قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “O, sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak O’nun huzurunda toplanacaksınız.”*
67:25وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.*
67:26قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:De ki: “O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”*
67:27سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تَدَّعُونَ
Diyanet Meali:(Azabı) yakından gördükleri zaman) inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir.
67:28قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helâk etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkârcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?”*
67:29قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا
Diyanet Meali:De ki: “O, Rahmân’dır. O’na iman ettik, yalnızca O’na tevekkül ettik.”
67:30قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْتِيكُمْ بِمَاءٍ مَعِينٍ
Diyanet Meali:De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”*
68:15إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der.*
68:26فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ
Diyanet Meali:Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler.*
68:28قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
Diyanet Meali:Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.*
68:28قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
Diyanet Meali:Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.*
68:29قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.*
68:31قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
Diyanet Meali:Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”*
68:51وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ
Diyanet Meali:(Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.
69:19فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ
Diyanet Meali:İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”*
69:25وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ
Diyanet Meali:Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”*
71:2قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Nûh, şöyle dedi: “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”*
71:5قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا
Diyanet Meali:Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.”*
71:10فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
Diyanet Meali:“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.’ ”*
71:21قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي
Diyanet Meali:Nûh, dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler.”
71:23وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ
Diyanet Meali:“Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın.’ ”
71:26وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
Diyanet Meali:Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”*
72:1قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip (şöyle dedikleri) vahyedildi…”
72:1قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz (doğruya ileten) hayranlık verici bir Kur’an dinledik.”*
72:4وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
Diyanet Meali:“Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.”*
72:5وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ تَقُولَ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
Diyanet Meali:“Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”*
72:20قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.”*
72:21قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.”*
72:22قُلْ إِنِّي لَنْ يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا
Diyanet Meali:De ki: “Gerçekten beni Allah’a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam.”*
72:25قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Diyanet Meali:De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.”*
73:10وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا
Diyanet Meali:Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl.*
74:24فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ
Diyanet Meali:Şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”*
74:31وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا
Diyanet Meali:Kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler.
74:43قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Diyanet Meali:Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”*
75:10يَقُولُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
Diyanet Meali:O gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.*
75:27وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ
Diyanet Meali:“Kimdir (bunu) iyi edecek?” denir.
77:48وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
Diyanet Meali:Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.*
78:38لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
Diyanet Meali:Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.
78:40وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا
Diyanet Meali:Ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği…
79:10يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ
Diyanet Meali:Şöyle derler: “Biz gerçekten gerisingeriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?”*
79:12قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ
Diyanet Meali:“Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür” dediler.*
79:18فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَىٰ أَنْ تَزَكَّىٰ
Diyanet Meali:“Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?*
79:24فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَىٰ
Diyanet Meali:“Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi.*
83:13إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.*
83:17ثُمَّ يُقَالُ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
Diyanet Meali:Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” denecektir.*
83:32وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ
Diyanet Meali:Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.*
89:15فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Diyanet Meali:(İnsan ise; Rabbi onu deneyip de) kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.
89:16وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
Diyanet Meali:Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.*
89:24يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي
Diyanet Meali:“Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der.*
90:6يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُبَدًا
Diyanet Meali:“Yığınla mal harcadım” diyor.*
91:13فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا
Diyanet Meali:Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”*
99:3وَقَالَ الْإِنْسَانُ مَا لَهَا
Diyanet Meali:Ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman…*
109:1قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Kâfirler!”*
112:1قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Diyanet Meali:De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.”*
113:1قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Diyanet Meali:De ki: “(Yarattığı şeylerin kötülüğünden …) sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”*
114:1قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
Diyanet Meali:De ki: “(Cinlerden ve insanlardan …) insanların Rabbine … sığınırım.”*

تَقَوَّلَ : Fiil-V.

52:33أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.*
69:44وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ
Diyanet Meali:Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, (mutlaka onu kudretimizle yakalardık).

قَوْلٌ : İsim.

2:59فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ
Diyanet Meali:Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular.
2:113كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ
Diyanet Meali:(Kitab’ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti.
2:118كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْ
Diyanet Meali:Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti.
2:204وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider.
2:235وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin.
2:263قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى
Diyanet Meali:Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır.
3:147وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا
Diyanet Meali:Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı (ve işimizdeki taşkınlıklarımızı) bağışla…” demekten ibaretti.
3:181لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ
Diyanet Meali:Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu.
4:5وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
4:8فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:Onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.
4:9فَلْيَتَّقُوا اللَّهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
4:63فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ فِي أَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَلِيغًا
Diyanet Meali:Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.
4:108وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللَّهِ وَهُوَ مَعَهُمْ إِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضَىٰ مِنَ الْقَوْلِ
Diyanet Meali:(Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da) Allah’tan gizlenmezler. Hâlbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir.
4:148لَا يُحِبُّ اللَّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلَّا مَنْ ظُلِمَ
Diyanet Meali:Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez.
4:155وَقَتْلِهِمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌ
Diyanet Meali:(Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkâr etmelerinden), peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demelerinden dolayı (başlarına türlü belâlar verdik).
4:156وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلَىٰ مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından … (dolayı kalplerini mühürledik).
4:157وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden (dolayı kalplerini mühürledik).
5:63لَوْلَا يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْإِثْمَ
Diyanet Meali:Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten (ve haram yemekten) sakındırsalardı ya!
6:73قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ
Diyanet Meali:O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği gün de mülk (hükümranlık) O’nundur.
6:112يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا
Diyanet Meali:Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar.
7:162فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ
Diyanet Meali:Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular.
7:205وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ
Diyanet Meali:Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle (sabah-akşam) zikret.*
9:30ذَٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِئُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor.
9:30يُضَاهِئُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor.
10:65وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا
Diyanet Meali:Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah’ındır.
11:40احْمِلْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ
Diyanet Meali:“Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.”
11:53وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَنْ قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:“Biz de senin sözünle ilâhlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz.”
13:5وَإِنْ تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَإِذَا كُنَّا تُرَابًا أَإِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ
Diyanet Meali:Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, “Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir.
13:10سَوَاءٌ مِنْكُمْ مَنْ أَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِهِ
Diyanet Meali:(O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran … eşittir.
13:33أَمْ تُنَبِّئُونَهُ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي الْأَرْضِ أَمْ بِظَاهِرٍ مِنَ الْقَوْلِ
Diyanet Meali:“Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?”
14:27يُثَبِّتُ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Allah, iman edenleri hem dünya hayatında (hem de ahirette) sabit bir sözle sağlamlaştırır.
16:40إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Diyanet Meali:Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.*
16:86فَأَلْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ
Diyanet Meali:(Koştukları ortaklar da) onlara: “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar.
17:16فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا
Diyanet Meali:Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.
17:23فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Diyanet Meali:Sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
17:28فَقُلْ لَهُمْ قَوْلًا مَيْسُورًا
Diyanet Meali:Onlara yumuşak bir söz söyle.
17:40إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz.
18:93وَجَدَ مِنْ دُونِهِمَا قَوْمًا لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا
Diyanet Meali:(İki dağ arasına ulaşınca), bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
19:34ذَٰلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ
Diyanet Meali:Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.*
20:7وَإِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
Diyanet Meali:Sen sözü açığa vursan da, (gizlesen de Allah için birdir). Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da.
20:28يَفْقَهُوا قَوْلِي
Diyanet Meali:“(Dilimdeki tutukluğu çöz ki) sözümü anlasınlar.”*
20:44فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
Diyanet Meali:“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.”*
20:89أَفَلَا يَرَوْنَ أَلَّا يَرْجِعُ إِلَيْهِمْ قَوْلًا
Diyanet Meali:Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini … görmezler mi?
20:94إِنِّي خَشِيتُ أَنْ تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِي
Diyanet Meali:“Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum.” 
20:109يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا
Diyanet Meali:O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.*
21:4قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali:Peygamber, onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir.”
21:27لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Onlar Allah’tan önce söz söylemezler ve hep O’nun emriyle iş görürler.*
21:110إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
Diyanet Meali:“Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.”*
22:24وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَىٰ صِرَاطِ الْحَمِيدِ
Diyanet Meali:Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir*
22:30فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
Diyanet Meali:Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.
23:27فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ
Diyanet Meali:“Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al…”
23:68أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءَهُمْ مَا لَمْ يَأْتِ آبَاءَهُمُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?*
24:51إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا
Diyanet Meali:Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir.
27:19فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا
Diyanet Meali:Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek (dedi ki…)
27:82وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ
Diyanet Meali:(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara (insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını) söyler.
27:85وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ
Diyanet Meali:Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar.*
28:51وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Diyanet Meali:Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur’an âyetlerini) onlara peş peşe ulaştırdık.*
28:63قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا
Diyanet Meali:Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır…” diyeceklerdir.
32:13وَلَٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Fakat benim, “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım” sözüm gerçekleşecektir.
33:4ذَٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِأَفْوَاهِكُمْ وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ
Diyanet Meali:Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler…
33:32إِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ
Diyanet Meali:Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın.
33:32وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:Güzel (ve doğru) söz söyleyin.
33:70يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.*
34:31وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ الْقَوْلَ
Diyanet Meali:Zalimler, Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman hâllerini bir görsen! Birbirlerine laf çevirip dururlar.
36:7لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَىٰ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.*
36:58سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ
Diyanet Meali:Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır).*
36:70لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.*
36:76فَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.*
37:31فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا إِنَّا لَذَائِقُونَ
Diyanet Meali:“Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.”*
39:18الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ
Diyanet Meali:Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya…
41:25وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ
Diyanet Meali:Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti.
41:33وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا
Diyanet Meali:Allah’a çağıran, salih amel işleyen (ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyen)den daha güzel sözlü kimdir?
46:18اُولٰٓئِكَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ
Diyanet Meali:İşte onlar, kendilerinden önce (cinlerden ve insanlardan) gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında o sözün (azabın) gerçekleştiği kimselerdir.
47:21طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ
Diyanet Meali:İtaat ve güzel bir söz onlar için daha hayırlıdır.
47:30وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ فِي لَحْنِ الْقَوْلِ
Diyanet Meali:Andolsun, sen onları, konuşma tarzlarından da tanırsın.
49:2وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ
Diyanet Meali:Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın.
50:18مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Diyanet Meali:İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.*
50:29مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ
Diyanet Meali:“Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.”*
51:8إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍ
Diyanet Meali:Muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.*
58:1قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا
Diyanet Meali:Allah, kocası hakkında seninle tartışan (ve Allah’a şikâyette bulunan) kadının sözünü işitmiştir.
58:2وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا
Diyanet Meali:Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar.
60:4إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ
Diyanet Meali:Yalnız İbrahim’in, babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim…” sözü başka.
63:4وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ
Diyanet Meali:Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin.
67:13وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Diyanet Meali:Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.*
69:40إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali:O (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.*
69:41وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!*
69:42وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ
Diyanet Meali:Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!*
73:5إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا
Diyanet Meali:Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.*
74:25إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ
Diyanet Meali:“Bu, ancak insan sözüdür.”*
81:19إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali:O (Kur’an), şüphesiz değerli bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.*
81:25وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ
Diyanet Meali:Kur’an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.*
86:13إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ
Diyanet Meali:Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.*

اَقَاويلُ : İsim. Çoğul. Tekili: قَوْلٌ

69:44وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ
Diyanet Meali:Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı…*

قِيلٌ : İsim.

4:122وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ قِيلًا
Diyanet Meali:Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?
43:88وَقِيلِهِ يَا رَبِّ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Onun (Muhammed’in), “Ya Rabbi!” demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir.*
56:26إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
Diyanet Meali:Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler.*
73:6إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا
Diyanet Meali:Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır.*

قائِلٌ : İsim. İsm-i Fâil.

12:10قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ
Diyanet Meali:Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin…” dedi.
18:19قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ
Diyanet Meali:İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi.
23:100كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا
Diyanet Meali:Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir.
33:18قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الْمُعَوِّقِينَ مِنْكُمْ وَالْقَائِلِينَ لِإِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا
Diyanet Meali:Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor.
37:51قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ
Diyanet Meali:İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”*