ح ص ن

KÖK HARFLER:  ح ص ن

ANLAM: 

حَصُنَ : Ulaşılmaz olmak. Saldırıya karşı kuvvetlendirilmiş ya da koruma altına alınmış olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَصُنَ (geniş zamanlı يَحْصُنُ mastar ismi حَصَانَةً ve حِصْنًا ve حُصْنًا): Ulaşılmazdı ya da o hale geldi; Saldırıya karşı kuvvetlendirilmiş ya da koruma altına alınmıştı.

اُحْصِنَتْ اَوْ اَحْصَنَتْ اَوْ حَصُنَتِ الْمَرْاَةُ : Kadın iffetliydi ya da o hale geldi; ya da günah olan veya münasip görülmeyen şeyden kaçındı; kadın evliydi ya da evlendi; bir kocası vardı.

حَصَانٌ : Evli, iffetli, soylu ve özgür bir kadın; bir inci, büyük bir inci.

اَحْصَنَتْ şu anlama da gelmektedir: Sanki hamileliği bir adamın onunla cima etmesini engelleyecekmiş gibi hamile kaldı.

حَصَنَهُ اَوْ اَحْصَنَهُ : O kişi veya şeyi himaye etti, kolladı, savundu ya da korudu.

اَحْصَنَ الْمَرْاَةَ : Kadınla evlendi, yani kadınla baş göz edildi.

اُحْصِنَ الرَّجُلُ : Adam evliydi.

اَحْصَنَ : Adam evlendi.

اَلْعِفَّةُ تُحْصِنُ مِنَ الرِّيبَةِ : İffet şüpheden sakınır.

اَحْصَنَهُ التَّزَوُّجُ : Evlilik onu günah olana karşı korudu.

اِحْصَانٌ (bir kadın olması durumunda): Özgür, soylu ve sağlam bir zekaya sahip olma; yasal olarak evli olma; iffetli ve rüşte ermiş yaşta olmak.

تَحَصَّنَ : Kaleye (حِصْنٌ) girdi ya da onunla kendini korudu ya da orayı kendine mesken tuttu; kendini bir şekilde korudu ya da savundu; o (bir at) bir حَصَانٌ oldu, yani damızlık bir at.

حَصَّنَهُ : O şeyi sağlamlaştırdı ya da korudu; o şeyi erişilmez kıldı.

حَصَّنْتُ الْقَرْيَةَ : Köyün etrafına bir duvar inşa ettim ve böylece onu korudum.

حِصْنٌ : Bir kale; bir hisar; müstahkem veya erişilmez bir yer; müstahkem bir şehir (حُصُونٌ çoğul hali).

مُحْصَنَاتٌ (tekil hali مُحْصَنَةٌ) : Evli kadınlar; iffetli kadınlar; özgür ve soylu kadınlar.

مُحْصِنِينَ (tekil hali مُحْصِنٌ) İffetli; özgür ve soylu; evli erkekler.

حِصَانٌ : Verimli ve asil bir at; korumaya uygun bir erkek at, yani damızlık bir at. Böyle adlandırılmaktadırlar, çünkü binicisini korur ve kollar.

اِمْرَاَةٌ حِصَانٌ : İffetli bir kadın; özgür ve soylu; aynı zamanda evli bir kadın: مُحْصَنَة

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
أَحْصَنَ fiil-IV 5 Sakladı, evlendi, evlendirdi, namusunu korudu 21/80 Meçhulü: أُحْصِنَ
تَحَصُّنٌ isim 1 Kendisini korumak, korunmak, namuslu kalmak 24/33
حُصُونٌ isim 1 Kale (çoğul) 59/2 Tekil: حِصْن
مُحَصَّنَةٌ isim 1 Sağlamlaştırılmış, muhafaza altına alınmış 59/14
مُحْصِنٌ isim 2 Namusunu koruyan 4/24
مُحْصَنَةٌ isim 8 Hür, iffetli, evli kadın 4/24

Toplam 18


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hısn حِصْن Kale. Hisar. Sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer.
Çoğul: Husûn
Hâsın حَاصِن İffetli, namuslu ve şerefli kadın.
Hasîn حَصِين Sağlam. Metin. Mustahkem. 
Tahsîn تَحْصِين Kale gibi sağlamlaştırma. Muhafaza altına alma.
Muhassın مُحَصِّن Kale gibi mahfuz ve sağlam kalan ve kendini haramdan koruyan.
Muhassan مُحَصَّن Kuvvetlendirilmiş, istihkamlandırılmış.
İhsân إِحْصَان Sağlamlaştırmak. Tahkim etmek. Zevcesini namahremden korumak.
Muhsın مُحْصِن 1: Namuslu, iffetli. 2: Kale gibi mahfuz ve sağlam olan. Kendini haramdan saklayan.
Muhsan مُحْصَن İffetli.
Muhsene مُحْصَنَة Muhsan olan kadın Çoğul: Muhsenât
Tahassun تَحَصُّن Korunmak için bir yere çekilme, sığınma.
Mütehassın مُتَحَصِّن Kaleye veya istihkamlı bir yere kapanmış.
İstihsân اِسْتِحْصَان Korunmak. Korumak, müdafaa etmek, karşı koymak. Sağlam bir yere kapanmak.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَحْصَنَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُحْصِنَ

4:25 فَإِذَا أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ
Diyanet Meali: Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. 
12:48 يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّا تُحْصِنُونَ
Diyanet Meali: “(Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek,) saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”
21:80 وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْ
Diyanet Meali: Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun.
21:91 وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِنْ رُوحِنَا
Diyanet Meali: Irzını korumuş olan kadını da (Meryem’i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. 
66:12 وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا
Diyanet Meali: Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. 

تَحَصُّنٌ : İsim. Masdar. Tefa’ul Bâbı (V. Bâb). 

24:33 وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا
Diyanet Meali: İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.

حُصُونٌ : İsim. 

59:2 وَظَنُّوا أَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللَّهِ
Diyanet Meali: Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı.

مُحَصَّنَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). 

59:14 لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُحَصَّنَةٍ أَوْ مِنْ وَرَاءِ جُدُرٍ
Diyanet Meali: Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. 

مُحْصِنِينَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مُحْصِنٌ

4:24 وَأُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَاءَ ذَٰلِكُمْ أَنْ تَبْتَغُوا بِأَمْوَالِكُمْ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ
Diyanet Meali: Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. 
5:5 إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ
Diyanet Meali: Mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek üzere (size helâldir). 

مُحْصَنَات : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: مُحْصَنَةٌ

4:24 وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاءِ إِلَّا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ
Diyanet Meali:  (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. 
4:25 وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا أَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ
Diyanet Meali: Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. 
4:25 وَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ
Diyanet Meali: Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri hâlinde, (sahiplerinin izniyle onlarla evlenin,) mehirlerini de güzelce verin. 
4:25 فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ
Diyanet Meali: Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır.
5:5 وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ
Diyanet Meali: Sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir.  Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, (daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da size helâldir). 
5:5 وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ
Diyanet Meali: Daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla (size helâldir).
24:4 وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ
Diyanet Meali: Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere (seksen değnek) vurun. 
24:23 إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا
Diyanet Meali: İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, (gerçekten dünya ve ahirette) lânetlenmişlerdir.