KÖK HARFLER: ف ت ي
ANLAM:
فَتِىَ : Genç olmak. Olgunluk çağında olmak. Bir mevzu hususundaki fetvasını birisine açıklamak; bir işe dair fikrini söylemek, fikir vermek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
فَتِىَ (geniş zaman يَفْتَى mastar isim فَتَاءٌ ya da فَتًى): Gençti veya olgunluk çağındaydı ya da o hale geldi.
اَفْتَاهُ فِى الْاَمْرِ : Mevzu hususundaki fetvasını ona açıkladı; işe dair ona fikrini söyledi veya fikir verdi.
اِسْتَفْتَيْتُ الْفَقِيهَ فِى مَسْئَلَةٍ : Hukukçudan mevzua ilişkin fetvayı istedim.
فَتْوَى : Bazı belirsiz veya zor mevzularda fetvanın açıklanması, bildirilmesi veya tebliği.
فَتًى (eş anlamlısı شَابٌّ): Bir delikanlı; bir genç; olgunluk çağında bir kişi; bir hizmetçi veya köle.
اَلْفَتَيَانِ : Gece ve gündüz.
اِسْتِفْتَاءٌ : Bir hukuk adamı veya hukukçunun hükmünü isteme (çoğulu: فِتْيَانٌ ve فِتْيَةٌ ve فِتْوَةٌ vb.).
فَتَاةٌ : Bir cariye veya kadın hizmetçi (çoğulu: فَتَيَاتٌ ve فَتَوَاتٌ).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أفْتَى | fiil-IV | 5 | Açıkladı, hükmünü söyledi, fetva verdi | 27/32 |
|
اِسْتَفْتَى | fiil-X | 6 | Fetva istedi, fikir aldı, tabirini istedi, sordu | 4/127 |
|
فَتَى | isim | 5 | Genç (erkek) | 21/60 | İkili: فَتَيَانِ |
فَتَيَاتٌ | isim | 2 | Genç (bayan) (çoğul) | 4/25 |
|
فِتْيَةٌ | isim | 3 | Genç (erkek) (çoğul) | 18/10 |
|
| Toplam | 21 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- فَتِيَ
- فَتِيٌّ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Fetâ | فَتَى | Yiğit, delikanlı, mert. Ahi teşkilatına dahil bulunan. |
|
Fetvâ | فَتْوَى | İslam hukuku ile ilgili bir sorunun dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından verilebilen belge. | Çoğulu: Fetâvâ |
Fitye | فِتْيَة | Gençler. Genç yiğitler. |
|
Fityân | فِتْيَان | Delikanlılar, yiğitler, bahadırlar, gençler, mertler. |
|
Fütüvvet | فُتُوَّة | Mertlik, yiğitlik, delikanlılık. |
|
Müftî (Müftü) | مُفْتِى | Dinî konularda fetva veren kimse. |
|
İftâ’ | إِفْتَاء | Fetva vermek. |
|
İstiftâ’ | اِسْتِفْتَاء | Fetva istemek. Şeriata ait bir mes’ele hakkında salahiyetli zatlardan hakikati öğrenmek. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أفْتَى : Fiil-IV.
4:127 | وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاءِ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ |
Diyanet Meali: | Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” |
4:176 | يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلَالَةِ |
Diyanet Meali: | Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor… |
12:43 | يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِنْ كُنْتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ |
Diyanet Meali: | (Kral), “Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” (dedi). |
12:46 | يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ |
Diyanet Meali: | “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz inek … hakkında bize yorum yap.” |
27:32 | قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي |
Diyanet Meali: | “Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin.” dedi. |
اِسْتَفْتَى : Fiil-X.
4:127 | وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاءِ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ |
Diyanet Meali: | Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” |
4:176 | يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلَالَةِ |
Diyanet Meali: | Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor..” |
12:41 | قُضِيَ الْأَمْرُ الَّذِي فِيهِ تَسْتَفْتِيَانِ |
Diyanet Meali: | “Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.” |
18:22 | وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِمْ مِنْهُمْ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “Bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.” |
37:11 | فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor…” |
37:149 | فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Onlara sor: Kız çocukları Rabbinin de, erkek çocukları onların mı? * |
فَتَى : İsim.
12:30 | وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş…” dediler. |
18:60 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّىٰ أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ, beraberindeki gence şöyle demişti: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım…” |
18:62 | فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence, “Öğle yemeğimizi getir..” dedi. |
21:60 | قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler. * |
فَتَيَانِ : İsim. Tesniye. Tekili: فَتَى
12:36 | وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانِ |
Diyanet Meali: | Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. |
فَتَيَات : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: فَتَاةٌ
4:25 | فَمِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ |
Diyanet Meali: | (Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse) sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. |
24:33 | وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا |
Diyanet Meali: | (Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için) iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. |
فِتْيَةٌ ve فِتْيَانٌ : İsim. Çoğul. Tekili: فَتَى
12:62 | وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ فِي رِحَالِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَعْرِفُونَهَا |
Diyanet Meali: | Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki (ailelerine varınca) onu anlarlar da (belki yine dönüp gelirler).” |
18:10 | إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver …” demişlerdi. |
18:13 | إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık. |