KÖK HARFLER: أ ل ه
ANLAM:
أَلَهَ – أَلِهَ: Kulluk etmek, ibadet etmek, tapmak. Şaşırmak, aklı karışmak, doğru yolu görmekten aciz olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اَلَهَ veya اَلِهَ (geniş zamanlı يَاْلَهُ mastar isim اُلُوهَةً ve اِلَاهَةٌ ve اُلُوهِيَّةٌ): anlamları: (1) O, kulluk etmiş, ibadet etmiş veya tapmıştı; (2) Şaşırmış veya aklı karışmıştı ve doğru yolu görmekten acizdi ya da o hale geldi.
اَلِهَ عَلَى فُلَانٍ : Bundan ötürü kederden şiddetle etkilenmişti veya etkilenmiş hale geldi.
اَلِهَ اِلَيْهِ : Kendisi ona sığınma veya koruma için gitti; onun yardımını veya imdadını istedi, rica etti.
اَلَّهَهُ : Ona tanrı gözüyle baktı.
اِلٰهٌ ve اِلَاهٌ : İbadet edilen veya tapılan şey. Mabud (örn.: bir tanrı veya ilah).
اٰلِهَةٌ (çoğul) İlahlar (Tanrılar).
اِلٰهَيْنِ : İki ilah (Tanrı).
اَللّٰهُ : Allah. Her zaman tekil halde kullanılır. Yalın halde, varlık belirten ve türememiş bir kelimedir. Bu isim, Cenabı Hakkın bütün esmâi hüsnasını (güzel isimlerini) içine almaktadır, Öyle ki, Allah denilince, O’nun zatı ve bütün esması akla gelir. Bazıları bu kelimenin, tüm mükemmellikleri bünyesinde barındırarak muhakkak kendi başına var olan Hak için kullanılması uygun bir isim olduğunu öne sürer ve
ال bu kelimeye bitişik yazılır. Bazıları kelimenin bu اَلِهَ kelimeden geldiğini belirtir, bunun sebebi ya Allah’ın c.c. görkem ve yüceliğinden akılların karışıp allak bullak olması ya da koruma veya yardım için başvurulan olmasıdır. Bazıları da şu لَاهَ يَلِيهُ kelimeden geldiğini düşünür ki bu kelime yükseklik anlamına gelir, diğerleri ise şu kelimeden لَاهَ يَلُوهُ geldiğini düşünür ki bu kelime aydınlık anlamına gelir, geri kalanlar da Süryanice olan لَاهَا kelimesinden geldiği görüşündedir. Ama tüm bunlar sadece spekülasyondur ve hiçbiri gerçek bir olguya dayanmaz. Zira اَللّٰهُ hiçbir kelimeden türetilmediği gibi, hiçbir kelime de ondan türetilmemiştir.
اَللّٰهُمَّ : dua ederken kullanılan bir ifadedir, anlamı: يَا اَللّٰهُ , burada م Ey Allah’ım anlamına gelen يَا yerine kullanılır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
إِلٰهٌ | isim | 147 | Mabud edinilen herşey, İlah | 114/3 | Çoğul: آلِهَةٌ |
اَللهُ | isim | 2699 | Allah (Bazı çalışmalarda Lafz-ı celal bu kökten ayrı bir özel isim olarak değerlendirilmiştir.) | 112/2 |
|
اَللَّهُمَّ | isim | 5 | Allahım | 3/26 |
|
| Toplam | 2851 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
İlâh | إِلٰه | Kendine ibadet edilen, Allah (c.c.). Her şeyden çok sevilen, ta’zim ve tesbih edilen Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri. | Çoğul: Âlihe |
Allah | اَلله | Allah. | Allahümme |
İlahî | إِلٰهِى | Cenâb-ı Hak ile alakalı, Allah’a dair. |
|
İlâhiyyât | إِلٰهِيَّة | *Hikmet ilminin dinden ve sadece Cenab-ı Hak’tan bahseden kısmı. |
|
İlâhiyyûn | إِلٰهِيُّون | İlahiyatçılar. |
|
Ulûhiyyet | أُلُوهِيَّة | *İlahlık. |
|
Müteellih | مُتَأَلِّه | Allah’ın birliğine inanan. Allah’a ibadet eden. | Çoğul: Müteellihîn |
Oley | ——— | Yüreklendirmeye yarayan bir seslenme sözü: Yaşa! |
|
Oley kelimesi, İspanyolca“olé”den gelir, heyecan ve teşvik ünlemidir. İspanyolca ünlem, Allah sözcüğünden alıntı olabilir; ancak bu kesin değildir. İspanyolca ünlemin Arapça “Allah” nidasından türediği rivayet edilir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
إِلٰهٌ: İsim. Çoğul: آلِهَةٌ
2:133 | قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ |
Diyanet Meali: | Onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail (ve İshak’ın) ilâhı olan (tek bir ilâha) ibadet edeceğiz…” dedikleri (zaman orada hazır mı bulunuyordunuz)? |
2:133 | قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ |
Diyanet Meali: | Onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan (tek bir ilâha) ibadet edeceğiz…” dedikleri (zaman orada hazır mı bulunuyordunuz)? |
2:133 | وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَٰهًا وَاحِدًا |
Diyanet Meali: | “(Senin ilâhına) ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz…” |
2:163 | وَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.* |
2:163 | وَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. |
2:163 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. |
2:255 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. |
3:2 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.* |
3:6 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
3:18 | شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ |
Diyanet Meali: | Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına (adaletle) şâhitlik ettiler. |
3:18 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
3:62 | وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:87 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. |
4:171 | إِنَّمَا اللَّهُ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ سُبْحَانَهُ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. |
5:73 | لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلَاثَةٍ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Andolsun, “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler kâfir oldu.Hâlbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur. |
5:73 | وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur. |
5:116 | أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Ey Meryem oğlu İsa!) Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” |
6:19 | أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” |
6:19 | قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” |
6:46 | وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | “(Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır), kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimmiş?” |
6:74 | وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ آزَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا آلِهَةً |
Diyanet Meali: | Hani İbrahim, babası Âzer’e, “Sen putları ilâh mı ediniyorsun?” demişti. |
6:102 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَاعْبُدُوهُ |
Diyanet Meali: | İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. |
6:106 | اتَّبِعْ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
7:59 | فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza (büyük bir günün azabından) korkuyorum” dedi. |
7:65 | قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi. |
7:73 | قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Gerçekten size (Rabbinizden benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi.” |
7:85 | قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. (Rabbinizden) size açık bir delil gelmiştir.” |
7:127 | أَتَذَرُ مُوسَىٰ وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَيَذَرَكَ وَآلِهَتَكَ |
Diyanet Meali: | “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” |
7:138 | قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَنَا إِلَٰهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. |
7:138 | قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَنَا إِلَٰهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. |
7:140 | قَالَ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilâh mı araştırayım size?”* |
7:158 | الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben), yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan (Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim). O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür.” |
9:31 | وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا إِلَٰهًا وَاحِدًا لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
9:31 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır. |
9:129 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | (Eğer yüz çevirirlerse) de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur…” |
10:90 | آمَنْتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım.” |
11:14 | أَنَّمَا أُنْزِلَ بِعِلْمِ اللَّهِ وَأَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Bilin ki o (Kur’an) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
11:50 | قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.” |
11:53 | قَالُوا يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de (senin sözünle) ilâhlarımızı bırakacak değiliz.” |
11:54 | إِنْ نَقُولُ إِلَّا اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوءٍ |
Diyanet Meali: | Biz sadece şunu söyleriz: “Seni, ilâhlarımızdan biri fena çarpmış.” |
11:61 | قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنْشَأَكُمْ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi (yeryüzünden, topraktan) yarattı… |
11:84 | قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ وَلَا تَنْقُصُوا |
Diyanet Meali: | O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. (Ölçüyü ve tartıyı) eksik yapmayın.” |
11:101 | فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Rabbinin azap emri gelince), Allah’ı bırakıp da taptıkları ilâhları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. |
13:30 | قُلْ هُوَ رَبِّي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.” |
14:52 | وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | (Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar), Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye (insanlara bir bildiridir). |
15:96 | الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler! |
16:2 | أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ |
Diyanet Meali: | (Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile), “Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun” (diye gönderir). |
16:22 | إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmektedir… |
16:22 | إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmektedir… |
16:51 | وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır.” |
16:51 | وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır.” |
17:22 | لَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَخْذُولًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın.* |
17:39 | وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتُلْقَىٰ فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. |
17:42 | قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لَابْتَغَوْا إِلَىٰ ذِي الْعَرْشِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber (başka) ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı.* |
18:14 | رَبُّنَا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ مِنْ دُونِهِ إِلَٰهًا |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz.” |
18:15 | هَٰؤُلَاءِ قَوْمُنَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً |
Diyanet Meali: | Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. |
18:110 | قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor.” |
18:110 | قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor.” |
19:46 | قَالَ أَرَاغِبٌ أَنْتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْرَاهِيمُ |
Diyanet Meali: | Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun?” dedi. |
19:81 | وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا |
Diyanet Meali: | Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler.* |
20:8 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.* |
20:14 | إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.”* |
20:88 | فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır…” dediler. |
20:88 | فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ |
Diyanet Meali: | (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır…” dediler. |
20:97 | وَانْظُرْ إِلَىٰ إِلَٰهِكَ الَّذِي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا |
Diyanet Meali: | “Hele şu ibadet edip durduğun ilâhına bak!” |
20:98 | إِنَّمَا إِلَٰهُكُمُ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.* |
20:98 | إِنَّمَا إِلَٰهُكُمُ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.* |
21:21 | أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek birtakım ilâhlar mı edindiler?* |
21:22 | لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا |
Diyanet Meali: | Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. |
21:24 | أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: “Haydi getirin delilinizi!” |
21:25 | إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | (Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere), “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir. |
21:29 | وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَٰهٌ مِنْ دُونِهِ فَذَٰلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | İçlerinden her kim, “Allah’tan başka ben de şüphesiz bir ilâhım” derse, böylesini cehennemle cezalandırırız. |
21:36 | أَهَٰذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” derler. Hâlbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkâr ediyorlar. |
21:43 | أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا |
Diyanet Meali: | Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilâhları mı var? |
21:59 | قَالُوا مَنْ فَعَلَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler.* |
21:62 | قَالُوا أَأَنْتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ |
Diyanet Meali: | (İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler.* |
21:68 | قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler.* |
21:87 | فَنَادَىٰ فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ |
Diyanet Meali: | Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım…” diye dua etti. |
21:99 | لَوْ كَانَ هَٰؤُلَاءِ آلِهَةً مَا وَرَدُوهَا |
Diyanet Meali: | Eğer onlar ilâh olsalardı oraya varmazlardı. |
21:108 | قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor.” |
21:108 | قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor.” |
22:34 | فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا |
Diyanet Meali: | İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. |
22:34 | فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ |
Diyanet Meali: | İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! |
23:23 | فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?” dedi. |
23:32 | فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ |
Diyanet Meali: | Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur…” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. |
23:91 | مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَٰهٍ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. |
23:91 | إِذًا لَذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. |
23:116 | فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. |
23:117 | وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. |
25:3 | وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler), Allah’ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan … ilâhlar edindiler. |
25:42 | إِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | “Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) |
25:43 | أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?* |
25:68 | وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen… |
26:29 | قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”* |
26:213 | فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!* |
27:26 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.* |
27:60 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir. |
27:61 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor! |
27:62 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! |
27:63 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir. |
27:64 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.” |
28:38 | وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرِي |
Diyanet Meali: | Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum.” dedi. |
28:38 | فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | “Bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!)” |
28:70 | وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَىٰ وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | O, Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O’na mahsustur. |
28:71 | مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ أَفَلَا تَسْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | “(Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı), Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?” |
28:72 | مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ أَفَلَا تُبْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | “(Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı), Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?” |
28:88 | وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
28:88 | وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
29:46 | وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.” |
29:46 | وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.” |
35:3 | هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
36:23 | أَأَتَّخِذُ مِنْ دُونِهِ آلِهَةً إِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ |
Diyanet Meali: | “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, (onların şefaati bana hiçbir fayda) sağlamaz…” |
36:74 | وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler.* |
37:4 | إِنَّ إِلَٰهَكُمْ لَوَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.* |
37:35 | إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.* |
37:36 | وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ |
Diyanet Meali: | “Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı.* |
37:86 | أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?”* |
37:91 | فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?”* |
38:5 | أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَٰهًا وَاحِدًا إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ |
Diyanet Meali: | “İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!”* |
38:5 | أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَٰهًا وَاحِدًا إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ |
Diyanet Meali: | “İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!”* |
38:6 | وَانْطَلَقَ الْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلَىٰ آلِهَتِكُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin…” diyerek kalkıp gittiler. |
38:65 | قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنْذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.”* |
39:6 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ |
Diyanet Meali: | İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? |
40:3 | شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | (Bu kitabın indirilmesi), … azabı ağır olan, lütuf sahibi (Allah tarafındandır). O’ndan başka ilâh yoktur. |
40:37 | أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا |
Diyanet Meali: | (Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara), göklerin yollarına (erişirim de) Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” |
40:62 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz?* |
40:65 | هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | O, diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. |
41:6 | قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor.” |
41:6 | قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor.” |
43:45 | أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ |
Diyanet Meali: | Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz? |
43:58 | وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا |
Diyanet Meali: | “Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. |
43:84 | وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَٰهٌ |
Diyanet Meali: | O, gökte de ilâh olandır, (yerde de ilâh olandır). |
43:84 | وَفِي الْأَرْضِ إِلَٰهٌ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | (O, gökte de ilâh olandır), yerde de ilâh olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. |
44:8 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.* |
45:23 | أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı … kimseyi gördün mü? |
46:22 | قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ آلِهَتِنَا |
Diyanet Meali: | Onlar ise, “Sen bizi ilâhlarımızdan alıkoymak için mi geldin?” dediler. |
46:28 | فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ قُرْبَانًا آلِهَةً |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp O’na yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? |
47:19 | فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ |
Diyanet Meali: | Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, (hem de inanmış erkek ve kadınların) günahlarının bağışlanmasını dile! |
50:26 | الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ |
Diyanet Meali: | “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!”* |
51:51 | وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.* |
52:43 | أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.* |
59:22 | هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. |
59:23 | هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ |
Diyanet Meali: | O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı… |
64:13 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.* |
71:23 | وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا |
Diyanet Meali: | “Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, … hiç bırakmayın.” |
73:9 | رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | O, doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise O’nu vekil edin.* |
114:3 | إِلَٰهِ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “İnsanların Rabbine…” |
اَللهُ : Özel İsim. Lafz-ı Celâl.
1:1 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla. |
1:2 | الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hamd, Âlemlerin Rabbi, Allah’a mahsustur.* |
2:7 | خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. |
2:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan, (inanmadıkları hâlde), “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. |
2:9 | يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar (da farkında değillerdir). |
2:10 | فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا |
Diyanet Meali: | Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. |
2:15 | اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir* |
2:17 | فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Onların durumu, geceleyin ateş yakan kimsenin durumuna benzer:) Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir… |
2:19 | وَاللَّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. |
2:20 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. |
2:20 | لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
2:22 | فَلَا تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. |
2:23 | وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | (Haydin onun benzeri bir sûre getirin) ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). |
2:26 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَسْتَحْيِي أَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. |
2:26 | وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا |
Diyanet Meali: | Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. |
2:27 | الَّذِينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan… |
2:27 | وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. |
2:28 | كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? |
2:55 | وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً |
Diyanet Meali: | Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. |
2:60 | كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak (fesat çıkarmayın).” |
2:61 | وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. |
2:61 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor … olmaları idi. |
2:62 | مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır…” |
2:64 | فَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı, herhâlde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. |
2:67 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. |
2:67 | قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. |
2:70 | إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz.” |
2:72 | وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا وَاللَّهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı.* |
2:73 | كَذَٰلِكَ يُحْيِي اللَّهُ الْمَوْتَىٰ وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, (düşünesiniz diye) mucizelerini de size böyle gösterir. |
2:74 | وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. |
2:74 | وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. |
2:75 | وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ |
Diyanet Meali: | Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, (iyice anladıktan sonra), onu (bile bile) tahrif ederlerdi. |
2:76 | قَالُوا أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | “(Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi), Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz?” |
2:77 | أَوَلَا يَعْلَمُونَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da.* |
2:79 | يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَٰذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Vay o kimselere ki), elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da (onu az bir karşılığa değişmek için), “Bu, Allah’ın katındandır” derler. |
2:80 | قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدًا فَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ عَهْدَهُ |
Diyanet Meali: | Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-.” |
2:80 | قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدًا فَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ عَهْدَهُ |
Diyanet Meali: | Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-.” |
2:80 | أَمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” |
2:83 | وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لَا تَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz…” diye söz almıştık. |
2:85 | وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. |
2:88 | بَلْ لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَلِيلًا مَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. |
2:89 | وَلَمَّا جَاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine Allah katından ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince (onu inkâr ettiler). |
2:89 | فَلَمَّا جَاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِهِ فَلَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun. |
2:90 | بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ أَنْ يَكْفُرُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi (kıskançlıkları sebebiyle) Allah’ın, (kullarından dilediğine lütfuyla) indirdiği vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür! |
2:90 | بَغْيًا أَنْ يُنَزِّلَ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | (Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi) kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği (vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür)! |
2:91 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) iman edin” denilince … derler. |
2:91 | قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنْبِيَاءَ اللَّهِ مِنْ قَبْلُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” |
2:94 | قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet diğer insanlar için değil de), yalnız sizinse (ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin)!” |
2:95 | وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir.* |
2:96 | وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ أَنْ يُعَمَّرَ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir. Allah, onların bütün işlediklerini görür. |
2:97 | فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَىٰ قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ |
Diyanet Meali: | “(Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki) o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı … olarak senin kalbine indirmiştir.” |
2:98 | مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ |
Diyanet Meali: | Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e (ve Mîkâil’e) düşman olursa (bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır). |
2:98 | مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللَّهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır. |
2:101 | وَلَمَّا جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince… |
2:101 | نَبَذَ فَرِيقٌ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ كِتَابَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, (sanki bilmiyorlarmış gibi) Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı arkalarına) attılar. |
2:102 | وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. |
2:103 | وَلَوْ أَنَّهُمْ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. |
2:105 | وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. |
2:105 | وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Allah, büyük lütuf sahibidir. |
2:106 | أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? |
2:107 | أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. |
2:107 | وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ |
Diyanet Meali: | Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. |
2:109 | فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. |
2:109 | حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar (affedin, hoşgörün). Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. |
2:110 | وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. |
2:110 | تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız), Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. |
2:112 | بَلَىٰ مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ |
Diyanet Meali: | Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı (Rabbinin katındadır). |
2:113 | فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir. |
2:114 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللَّهِ أَنْ يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden (ve onların yıkılması için çalışan)dan kim daha zalimdir. |
2:115 | وَلِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ |
Diyanet Meali: | Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. |
2:115 | فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. |
2:115 | فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
2:116 | وَقَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ |
Diyanet Meali: | “Allah, çocuk edindi” dediler.O, bundan uzaktır. |
2:118 | وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللَّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ |
Diyanet Meali: | Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. |
2:120 | قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” (Sana gelen ilimden sonra), eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, (bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır). |
2:120 | بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ |
Diyanet Meali: | Sana gelen ilimden sonra, (eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan), bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. |
2:126 | وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُمْ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | “Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır.” |
2:132 | إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | “(Oğullarım!) Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün!” |
2:136 | قُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ |
Diyanet Meali: | Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e … verilene iman ettik.” |
2:137 | فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللَّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
2:138 | صِبْغَةَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır.” |
2:138 | وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ |
Diyanet Meali: | “Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz” (deyin). |
2:139 | قُلْ أَتُحَاجُّونَنَا فِي اللَّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir.” |
2:140 | قُلْ أَأَنْتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” |
2:140 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? |
2:140 | وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. |
2:142 | قُلْ لِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” |
2:143 | وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلَّا عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de (biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık). |
2:143 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. |
2:143 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. |
2:144 | وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. |
2:148 | أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
2:148 | أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
2:149 | وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. |
2:153 | اسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. |
2:154 | وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. |
2:156 | الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.* |
2:158 | إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. |
2:158 | وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللَّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir. |
2:159 | أُولَٰئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللَّهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder. |
2:161 | أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İşte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. |
2:164 | وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda… |
2:165 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْدَادًا |
Diyanet Meali: | İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. |
2:165 | يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onları, Allah’ı severcesine severler. |
2:165 | وَالَّذِينَ آمَنُوا أَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. |
2:165 | وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوا إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu (ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu) bir bilselerdi! |
2:165 | أَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا وَأَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu (bir bilselerdi)! |
2:167 | كَذَٰلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. |
2:169 | وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı) ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi (emreder). |
2:170 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ اٰبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. |
2:172 | كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin. |
2:173 | إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. |
2:173 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:174 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip (onu az bir bedel ile değişenler var ya…) |
2:174 | وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. |
2:176 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkâr etmesi) sebebiyledir. |
2:177 | وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap (ve peygamberlere) iman edenlerin … (tutum ve davranışlarıdır). |
2:181 | فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse), günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
2:182 | فَأَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, tarafların) aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:185 | يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ |
Diyanet Meali: | Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. |
2:185 | وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | (Bu da sayıyı tamamlamanız) ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. |
2:187 | عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip (sizi affetti). |
2:187 | فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. |
2:187 | تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا |
Diyanet Meali: | Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. |
2:187 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. |
2:189 | وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | “Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
2:190 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا |
Diyanet Meali: | Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. |
2:190 | وَلَا تَعْتَدُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. |
2:192 | فَإِنِ انْتَهَوْا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
2:193 | وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. |
2:194 | فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının… |
2:194 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. |
2:195 | وَأَنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ |
Diyanet Meali: | (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. |
2:195 | وَأَحْسِنُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. |
2:196 | وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. |
2:196 | ذَٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının… |
2:196 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. |
2:197 | وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. |
2:198 | فَإِذَا أَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. |
2:199 | ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. |
2:199 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:200 | فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءَكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | (Hac ibadetinizi bitirdiğinizde), artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. |
2:202 | أُولَٰئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُوا وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.* |
2:203 | وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ |
Diyanet Meali: | Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). |
2:203 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin. |
2:204 | وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ |
Diyanet Meali: | Bir de kalbindekine (sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. |
2:205 | وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ |
Diyanet Meali: | (O, senin yanından ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa), ekin ve nesli yok etmeğe (çalışır). Allah ise bozgunculuğu sevmez. |
2:206 | وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ |
Diyanet Meali: | Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. |
2:207 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. |
2:207 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.* |
2:209 | مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Size apaçık deliller geldikten sonra, (eğer yine de yan çizerseniz), bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:210 | هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ يَأْتِيَهُمُ اللَّهُ فِي ظُلَلٍ مِنَ الْغَمَامِ وَالْمَلَائِكَةُ |
Diyanet Meali: | Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini (ve işin bitirilmesini )mi bekliyorlar? |
2:210 | وَقُضِيَ الْأَمْرُ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | Ve işin bitirilmesini (mi bekliyorlar)? Hâlbuki bütün işler Allah’a döndürülür. |
2:211 | وَمَنْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. |
2:211 | وَمَنْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. |
2:212 | وَاللَّهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. |
2:213 | كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللَّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi. |
2:213 | فَهَدَى اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. |
2:213 | وَاللَّهُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini doğru yola iletir. |
2:214 | حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar (darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı). |
2:214 | أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır. |
2:215 | وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” |
2:216 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
2:217 | قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | (Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar.) De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak … (Allah katında daha büyük günahtır). |
2:217 | وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. |
2:218 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler… |
2:218 | أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:218 | أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:219 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz. |
2:220 | وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ |
Diyanet Meali: | Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. |
2:220 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَعْنَتَكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:220 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَعْنَتَكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:221 | وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. |
2:222 | فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.” |
2:222 | إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” |
2:223 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ مُلَاقُوهُ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele. |
2:224 | وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا |
Diyanet Meali: | İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, (insanlar arasını ıslah etmemek) yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. |
2:224 | أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek (yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın). Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
2:225 | لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz. |
2:225 | وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) |
2:226 | فَإِنْ فَاءُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer (bu süre içinde) dönerlerse, şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:227 | وَإِنْ عَزَمُوا الطَّلَاقَ فَإِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.* |
2:228 | وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ أَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللَّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa), Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. |
2:228 | إِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, (Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz). |
2:228 | وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:229 | إِلَّا أَنْ يَخَافَا أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında (kadınlara verdiklerinizden boşanma esnasında bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz). |
2:229 | فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فِيمَا افْتَدَتْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. |
2:229 | تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. |
2:229 | وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. |
2:230 | فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يَتَرَاجَعَا إِنْ ظَنَّا أَنْ يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. |
2:230 | وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir. |
2:231 | وَلَا تَتَّخِذُوا آيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا |
Diyanet Meali: | Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. |
2:231 | وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın üzerinizdeki nimetini, (size öğüt vermek için) indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. |
2:231 | وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti (hatırlayın). Allah’a karşı gelmekten sakının. |
2:231 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. |
2:232 | ذَٰلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. |
2:232 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
2:233 | إِذَا سَلَّمْتُمْ مَا آتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Eğer çocuklarınızı bir süt anneye emzirtmek isterseniz) örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde (size bir günah yoktur). |
2:233 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. |
2:234 | وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
2:235 | عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا |
Diyanet Meali: | Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. (Meşru sözler söylemeniz dışında) sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. |
2:235 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ |
Diyanet Meali: | Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının. |
2:235 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) |
2:237 | وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
2:238 | حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلَاةِ الْوُسْطَىٰ وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ |
Diyanet Meali: | Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.* |
2:239 | فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın). |
2:240 | فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Ama onlar kendiliklerinden çıkarlarsa), artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:242 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.* |
2:243 | فَقَالَ لَهُمُ اللَّهُ مُوتُوا ثُمَّ أَحْيَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti. |
2:243 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler. |
2:244 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.* |
2:244 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.* |
2:245 | مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ اَضْعَافًا كَثِيرَةً |
Diyanet Meali: | Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. |
2:245 | وَاللَّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz. |
2:246 | إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. |
2:246 | وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا |
Diyanet Meali: | “Yurdumuzdan çıkarılmış, (çocuklarımızdan uzaklaştırılmış) olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım.” |
2:246 | تَوَلَّوْا إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Ama onlara savaş farz kılınınca) içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir. |
2:247 | وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللَّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا |
Diyanet Meali: | Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. |
2:247 | قَالَ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ |
Diyanet Meali: | Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı.” |
2:247 | وَاللَّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, mülkünü dilediğine verir. |
2:247 | وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
2:249 | فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ |
Diyanet Meali: | Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir…” dedi. |
2:249 | قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler… |
2:249 | كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır…” |
2:249 | كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” |
2:251 | فَهَزَمُوهُمْ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ |
Diyanet Meali: | Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. |
2:251 | وَآتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. |
2:251 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. |
2:251 | لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. |
2:252 | تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. |
2:253 | مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللَّهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ |
Diyanet Meali: | (İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık.) İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. |
2:253 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلَ الَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, (kendilerine apaçık deliller geldikten sonra), birbirlerini öldürmezlerdi. |
2:253 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. |
2:253 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. |
2:255 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. |
2:256 | فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى |
Diyanet Meali: | O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, (kopmak bilmeyen) sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. |
2:256 | فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ لَا انْفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa), kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
2:257 | اللَّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. |
2:258 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَاجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رَبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? |
2:258 | قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللَّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ |
Diyanet Meali: | (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, (sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı). |
2:258 | فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2:259 | قَالَ أَنَّىٰ يُحْيِي هَٰذِهِ اللَّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. |
2:259 | فَأَمَاتَهُ اللَّهُ مِائَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti… |
2:259 | فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” |
2:260 | ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | “(Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak.) Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” |
2:261 | مَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu… |
2:261 | وَاللَّهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğine kat kat verir. |
2:261 | وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
2:262 | الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا اَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا اَذًى |
Diyanet Meali: | Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, (Rab’leri katında mükâfatları vardır). |
2:263 | قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).* |
2:264 | كَالَّذِي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, (sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın). |
2:264 | لَا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَيْءٍ مِمَّا كَسَبُوا وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2:265 | وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla (ve kalben mutmain olarak) mallarını Allah yolunda harcayanların durumu… |
2:265 | فَإِنْ لَمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
2:266 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor. |
2:267 | وَلَسْتُمْ بِآخِذِيهِ إِلَّا أَنْ تُغْمِضُوا فِيهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız (bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın) ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. |
2:268 | وَاللَّهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلًا |
Diyanet Meali: | Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. |
2:268 | وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
2:270 | وَمَا أَنْفَقْتُمْ مِنْ نَفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُمْ مِنْ نَذْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُهُ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. |
2:271 | وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّئَاتِكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır) ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
2:272 | لَيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. |
2:272 | وَمَا تُنْفِقُونَ إِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. |
2:273 | لِلْفُقَرَاءِ الَّذِينَ أُحْصِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, (yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen) fakirler içindir. |
2:273 | وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. |
2:275 | وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. |
2:275 | فَانْتَهَىٰ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) |
2:276 | يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). |
2:276 | وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez. |
2:278 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının (ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz), faizden geriye kalanı bırakın. |
2:279 | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. |
2:281 | وَاتَّقُوا يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. |
2:282 | وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru yazsın). |
2:282 | فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | (Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın. |
2:282 | ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlamdır… |
2:282 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
2:282 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. |
2:282 | وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
2:283 | فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | (Eğer birbirinize güvenirseniz) kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. |
2:283 | وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. |
2:284 | لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
2:284 | وَإِنْ تُبْدُوا مَا فِي أَنْفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker. |
2:284 | فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
2:285 | كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. |
2:286 | لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, (kötülük de kendi zararınadır). |
3:2 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.* |
3:4 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. |
3:4 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
3:5 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَخْفَىٰ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.* |
3:7 | وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ |
Diyanet Meali: | Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar derler ki… |
3:9 | رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.”* |
3:10 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, inkâr edenlere), ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. |
3:11 | كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. |
3:11 | وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, azabı çok şiddetli olandır. |
3:13 | فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. |
3:13 | وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. |
3:14 | ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ |
Diyanet Meali: | Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır. |
3:15 | وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, …) tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir. |
3:15 | وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, …) tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir. |
3:18 | شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ |
Diyanet Meali: | Allah, melekler (ve ilim sahipleri), ondan başka ilâh olmadığına (adaletle) şâhitlik ettiler. |
3:19 | إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. |
3:19 | وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. |
3:19 | وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. |
3:20 | فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ |
Diyanet Meali: | Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” |
3:20 | وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir. |
3:21 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri (haksız yere) öldürenler… |
3:23 | يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki), aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı (yüz çevirerek) dönüp gidiyor. |
3:28 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. |
3:28 | وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır. |
3:28 | وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır. |
3:29 | قُلْ إِنْ تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir.” |
3:29 | وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” |
3:30 | وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ |
Diyanet Meali: | Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. |
3:30 | وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarını çok esirgeyicidir. |
3:31 | قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin…” |
3:31 | قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin…” |
3:31 | وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
3:32 | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” |
3:32 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. |
3:33 | إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) … seçip (âlemlere üstün kıldı). |
3:34 | ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Birbirinden gelmiş birer nesil olarak (seçip âlemlere üstün kıldı). Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.* |
3:36 | قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ |
Diyanet Meali: | (Onu doğurunca), “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir. |
3:37 | قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. |
3:37 | إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
Diyanet Meali: | Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. |
3:39 | أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı … olarak Yahya’yı müjdeler.” |
3:39 | أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا |
Diyanet Meali: | “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi … olarak Yahya’yı müjdeler.” |
3:40 | قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi. |
3:42 | إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Meryem!) Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” |
3:45 | إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Meryem!) Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir.” |
3:47 | قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır.” dedi. |
3:49 | فَأَنْفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar), ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir.” |
3:49 | وَأُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim.” |
3:50 | وَجِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
3:51 | إِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”* |
3:52 | فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. |
3:52 | قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları…” dediler. |
3:52 | آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız.” |
3:54 | وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. |
3:54 | وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. |
3:55 | إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَىٰ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ |
Diyanet Meali: | Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim…” |
3:57 | وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah, zalimleri sevmez.” |
3:59 | إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِنْدَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. |
3:61 | ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” |
3:62 | إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. |
3:62 | وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
3:63 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.* |
3:64 | أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | “Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.” |
3:64 | وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” |
3:66 | فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
3:68 | وَهَٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar), bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur. |
3:70 | يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?* |
3:73 | قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden (veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz)?” |
3:73 | قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” |
3:73 | قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” |
3:74 | يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir.* |
3:75 | وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. |
3:76 | بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz Allah da sakınanları sever.* |
3:77 | إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya… |
3:77 | أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İşte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacaktır. |
3:78 | وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ve “Bu, Allah katındandır” derler. |
3:78 | وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki o, Allah katından değildir. |
3:78 | وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. |
3:79 | مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُؤْتِيَهُ اللَّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, (“Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez). |
3:79 | ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın), “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. |
3:81 | وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا آتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ |
Diyanet Meali: | Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, (elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz…” diye söz almıştı. |
3:83 | أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki herkes (ister istemez) O’na boyun eğmişken … onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? |
3:84 | قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e … indirilene inandık.” |
3:86 | كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | İman ettikten … sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? |
3:86 | وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ve kendilerine açık deliller geldikten sonra (inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir)? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. |
3:87 | أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ |
Diyanet Meali: | İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin (ve bütün insanların) lânetinin üzerlerine olmasıdır. |
3:89 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
3:92 | وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Her ne harcarsanız Allah onu bilir. |
3:94 | فَمَنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | Artık bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, (işte onlar zalimlerin ta kendileridir). |
3:95 | قُلْ صَدَقَ اللَّهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun…” |
3:97 | وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. |
3:97 | وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.) |
3:98 | قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kitab ehli! (Allah, yaptıklarınızı görüp dururken) Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” |
3:98 | لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah, yaptıklarınızı görüp dururken Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” |
3:99 | قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kitab ehli! (Gerçeği görüp bildiğiniz hâlde), niçin (Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları) Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?” |
3:99 | وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” |
3:101 | وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنْتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Size Allah’ın âyetleri okunup dururken (ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken) dönüp nasıl inkâr edersiniz? |
3:101 | وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. |
3:102 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının. |
3:103 | وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا |
Diyanet Meali: | Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. |
3:103 | وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنْتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. |
3:103 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. |
3:107 | وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. |
3:108 | تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar Allah’ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. |
3:108 | وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez. |
3:109 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
3:109 | وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | Bütün işler ancak Allah’a döndürülür. |
3:110 | تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. |
3:112 | ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın (ve mü’min insanların) güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. |
3:112 | وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın) ve (mü’min) insanların (güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır). Onlar Allah’ın gazabına uğradılar… |
3:112 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor (ve peygamberleri haksız yere öldürüyor) olmaları idi. |
3:113 | أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ |
Diyanet Meali: | (Kitap ehlinin hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde), gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. |
3:114 | يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler… |
3:115 | وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.* |
3:116 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenlerin) ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. |
3:117 | وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. |
3:119 | قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir. |
3:120 | لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız), onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. |
3:121 | تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, (sabah erken ailenden ayrılmıştın). Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
3:122 | إِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ أَنْ تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا |
Diyanet Meali: | Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. |
3:122 | وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler. |
3:123 | وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنْتُمْ أَذِلَّةٌ |
Diyanet Meali: | Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. |
3:123 | وَأَنْتُمْ أَذِلَّةٌ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, siz son derece güçsüz iken (Allah size Bedir’de yardım etmişti). O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. |
3:126 | وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. |
3:126 | وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. |
3:129 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah’ındır. |
3:129 | يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
3:130 | لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
3:132 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.* |
3:134 | وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar), öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. |
3:135 | أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları), yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler. |
3:135 | فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- |
3:140 | وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ |
Diyanet Meali: | Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. |
3:140 | وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek), sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez. |
3:141 | وَلِيُمَحِّصَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar.* |
3:142 | أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden (ve yine sabredenleri sınayıp ayırt etmeden) cennete gireceğinizi mi sandınız? |
3:144 | وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. |
3:144 | وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. |
3:145 | وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا |
Diyanet Meali: | Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. |
3:146 | فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا |
Diyanet Meali: | (Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da) bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler… |
3:146 | وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever. |
3:148 | فَآتَاهُمُ اللَّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. |
3:148 | وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, güzel davrananları sever. |
3:150 | بَلِ اللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ |
Diyanet Meali: | Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.* |
3:151 | سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُوا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri) Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. |
3:152 | وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. |
3:152 | وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü’minlere karşı çok lütufkârdır. |
3:153 | وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
3:154 | يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlardı. |
3:154 | قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” |
3:154 | وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı.” |
3:154 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | “Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.” |
3:155 | وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). |
3:155 | وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). |
3:156 | لِيَجْعَلَ اللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah, bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. |
3:156 | وَاللَّهُ يُحْيِي وَيُمِيتُ |
Diyanet Meali: | Allah, yaşatır ve öldürür. |
3:156 | وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızı görmektedir. |
3:157 | وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz… |
3:157 | لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. |
3:158 | وَلَئِنْ مُتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.* |
3:159 | فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. |
3:159 | فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ |
Diyanet Meali: | Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. |
3:159 | فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ |
Diyanet Meali: | Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. |
3:160 | إِنْ يَنْصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. |
3:160 | وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler. |
3:162 | أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasına uyan kimse, (Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir)? |
3:162 | كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın rızasına uyan kimse), Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? |
3:163 | هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar (insanlar) Allah’ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir.* |
3:163 | هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar (insanlar) Allah’ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir.* |
3:164 | لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden … bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. |
3:165 | قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
3:166 | وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. |
3:167 | وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا |
Diyanet Meali: | Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi… |
3:167 | يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ وَاللَّهُ أَعْلَمُ |
Diyanet Meali: | Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, (içlerinde gizledikleri şeyi) çok iyi bilmektedir. |
3:169 | وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. |
3:170 | فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak (rızıklandırılmaktadırlar). |
3:171 | يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ |
Diyanet Meali: | (Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine … sevinirler. |
3:171 | وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine (sevinirler). |
3:172 | الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ |
Diyanet Meali: | Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. |
3:173 | فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ |
Diyanet Meali: | (Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde), bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. |
3:174 | فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ |
Diyanet Meali: | Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler… |
3:174 | وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
3:174 | وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
3:176 | إِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. |
3:176 | يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. |
3:177 | لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (İman karşılığında küfrü satın alanlar) Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır. |
3:179 | مَا كَانَ اللَّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Allah, (pisi temizden ayırıncaya kadar) mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. |
3:179 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Allah, size gaybı bildirecek de değildir. |
3:179 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِنْ رُسُلِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). |
3:179 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır. |
3:180 | وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, (bunun, kendileri için hayırlı olduğunu) sanmasınlar. |
3:180 | وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. |
3:180 | وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
3:181 | لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. |
3:181 | لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. |
3:182 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | “Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir.* |
3:183 | الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Allah, bize, (ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe) hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. |
3:187 | وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, (onu gizlemeyeceksiniz)” diye sağlam söz almıştı. |
3:189 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. |
3:189 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.* |
3:191 | الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. |
3:195 | وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.” |
3:195 | ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ |
Diyanet Meali: | “Allah katından bir mükâfat olmak üzere, (onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım). Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” |
3:198 | جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler… |
3:198 | وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ |
Diyanet Meali: | Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır. |
3:199 | وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene (ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak) inanırlar. |
3:199 | وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | (Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene) ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak (inanırlar). |
3:199 | لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. |
3:199 | أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. |
3:200 | اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
4:1 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ |
Diyanet Meali: | Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. |
4:1 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. |
4:5 | وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَاءَ أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ قِيَامًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. |
4:6 | فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُوا عَلَيْهِمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. |
4:9 | خَافُوا عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُوا اللَّهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا |
Diyanet Meali: | (Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler. |
4:11 | يُوصِيكُمُ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ |
Diyanet Meali: | Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. |
4:11 | لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Babalarınız ve oğullarınızdan), hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. |
4:11 | فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:12 | مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَىٰ بِهَا أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَارٍّ وَصِيَّةً مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. |
4:12 | وَصِيَّةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) |
4:13 | تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, (içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları) cennetlere sokar. |
4:13 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, (içinde ebedî kalacakları) cennetlere sokar. |
4:14 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا |
Diyanet Meali: | Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu (ebedî kalacağı) cehennem ateşine sokar. |
4:15 | حَتَّىٰ يَتَوَفَّاهُنَّ الْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ اللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlar şahitlik ederlerse), o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar (kendilerini evlerde tutun, dışarı çıkarmayın). |
4:16 | فَأَعْرِضُوا عَنْهُمَا إِنَّ اللَّهَ كَانَ تَوَّابًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa), onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir. |
4:17 | إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللَّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوءَ بِجَهَالَةٍ |
Diyanet Meali: | Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip (sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir). |
4:17 | ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَرِيبٍ فَأُولَٰئِكَ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Allah katında makbul tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip) sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. |
4:17 | وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:19 | فَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki), siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. |
4:23 | إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
4:24 | إِلَّا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, (evli kadınlar da size haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. |
4:24 | فِيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهِ مِنْ بَعْدِ الْفَرِيضَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda (size günah yoktur). Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:25 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِكُمْ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. |
4:25 | وَأَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
4:26 | يُرِيدُ اللَّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek (ve tövbelerinizi kabul etmek) istiyor. |
4:26 | وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:27 | وَاللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. |
4:28 | يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْ وَخُلِقَ الْإِنْسَانُ ضَعِيفًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.* |
4:29 | وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. |
4:30 | وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’a pek kolaydır. |
4:32 | وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللَّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. |
4:32 | وَاسْأَلُوا اللَّهَ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. |
4:32 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
4:33 | فَآتُوهُمْ نَصِيبَهُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Yeminlerinizin bağladığı, ahitleştiğiniz kimselere de) kendi hisselerini verin. Şüphesiz Allah her şeye şahittir. |
4:34 | الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. |
4:34 | فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. |
4:34 | فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer itaat ederlerse), artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür. |
4:35 | إِنْ يُرِيدَا إِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللَّهُ بَيْنَهُمَا |
Diyanet Meali: | İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. |
4:35 | إِنْ يُرِيدَا إِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللَّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır. |
4:36 | وَاعْبُدُوا اللَّهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. |
4:36 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. |
4:37 | وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Bunlar cimrilik eden), insanlara da cimriliği emreden ve Allah’ın, (lütfundan) kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. |
4:38 | وَالَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ رِئَاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a (ve ahiret gününe) de inanmayan kimselerdir. |
4:39 | وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ آمَنُوا بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi (ve Allah’ın verdiği rızıktan gösterişsiz olarak harcasalardı), kendilerine ne zarar gelirdi? |
4:39 | وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi) ve Allah’ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı, (kendilerine ne zarar gelirdi)? |
4:39 | وَكَانَ اللَّهُ بِهِمْ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, onları en iyi bilendir. |
4:40 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. |
4:42 | لَوْ تُسَوَّىٰ بِهِمُ الْأَرْضُ وَلَا يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا |
Diyanet Meali: | (O kıyamet günü, Allah’ı inkâr edip Peygamber’e isyan edenler), yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve Allah’tan hiçbir söz gizleyemezler. |
4:43 | فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا |
Diyanet Meali: | Yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
4:45 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِأَعْدَائِكُمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَلِيًّا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.* |
4:45 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِأَعْدَائِكُمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَلِيًّا |
Diyanet Meali: | Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. |
4:45 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, yardımcı olarak da yeter. |
4:46 | وَلَٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. |
4:47 | كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | (Birtakım yüzleri silip de tersine çevirmeden), yahut cumartesi halkını lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden, (yanınızda bulunanı, Tevrat’ı doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba, Kur’an’a iman edin). Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir. |
4:48 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَٰلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. |
4:48 | وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدِ افْتَرَىٰ إِثْمًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. |
4:49 | بَلِ اللَّهُ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتِيلًا |
Diyanet Meali: | Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez. |
4:50 | انْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ |
Diyanet Meali: | Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. |
4:52 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın lânet ettiği kimselerdir. |
4:52 | وَمَنْ يَلْعَنِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, kime lânet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın. |
4:54 | أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَىٰ مَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? |
4:56 | لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | (Derileri yanıp döküldükçe), azabı tatmaları için (onların derilerini yenileyeceğiz). Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:58 | إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَىٰ أَهْلِهَا |
Diyanet Meali: | Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi … emrediyor. |
4:58 | إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! |
4:58 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
4:59 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin… |
4:59 | فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, (Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız), onu Allah ve Resûlüne arz edin. |
4:59 | إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | (Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde), Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, (onu Allah ve Resûlüne arz edin). |
4:61 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Münafıklara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygambere gelin” dendiği zaman, (onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün). |
4:62 | ثُمَّ جَاءُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا |
Diyanet Meali: | (Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği), sonra da “Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik” diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri (zaman hâlleri nasıl olur)? |
4:63 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللَّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. |
4:64 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. |
4:64 | وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler… |
4:64 | وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. |
4:69 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَأُولَٰئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği (peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimseler) ile birliktedirler. |
4:69 | فَأُولَٰئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse), işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, (şehidlerle ve iyi kimselerle) birliktedirler. |
4:70 | ذَٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bu lütuf Allah’tandır. |
4:70 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. |
4:72 | قَالَ قَدْ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيَّ إِذْ لَمْ أَكُنْ مَعَهُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Eğer başınıza bir musibet gelirse), “Allah, bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der. |
4:73 | وَلَئِنْ أَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللَّهِ لَيَقُولَنَّ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’tan size bir lütuf (zafer) erişse, … şöyle der… |
4:74 | فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | O hâlde, dünya hayatını (ahiret hayatı karşılığında) satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. |
4:74 | وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, (biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz). |
4:75 | وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, (… diye yalvarıp duran) zayıf ve zavallı erkekler, (kadınlar ve çocukların) uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? |
4:76 | الَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. |
4:77 | إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللَّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً |
Diyanet Meali: | (Üzerlerine savaş yazılınca), hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar… |
4:78 | وَإِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هَٰذِهِ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. |
4:78 | قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” |
4:79 | مَا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. |
4:79 | وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
4:80 | مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. |
4:81 | وَاللَّهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah, onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. |
4:81 | فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. |
4:81 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Vekil olarak Allah yeter. |
4:82 | وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللَّهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلَافًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. |
4:83 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, (pek azınız hariç), muhakkak şeytana uyardınız. |
4:84 | فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا تُكَلَّفُ إِلَّا نَفْسَكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! |
4:84 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. |
4:84 | وَاللَّهُ أَشَدُّ بَأْسًا وَأَشَدُّ تَنْكِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir. |
4:85 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ مُقِيتًا |
Diyanet Meali: | Allah her şeyin karşılığını vericidir. |
4:86 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır. |
4:87 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. |
4:87 | وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ حَدِيثًا |
Diyanet Meali: | Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? |
4:88 | فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللَّهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. |
4:88 | أَتُرِيدُونَ أَنْ تَهْدُوا مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? |
4:88 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın. |
4:89 | فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِيَاءَ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. |
4:90 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. |
4:90 | فَمَا جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse); Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir. |
4:92 | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. |
4:92 | تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah tarafından tövbesinin kabulü için (iki ay ard arda oruç tutması gerekir). Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:93 | وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. |
4:94 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَتَبَيَّنُوا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. |
4:94 | تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ |
Diyanet Meali: | (Size selâm veren kimseye), dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, (“Sen mü’min değilsin” demeyin). Allah katında pek çok ganimetler vardır. |
4:94 | كَذَٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُوا |
Diyanet Meali: | Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. |
4:94 | فَتَبَيَّنُوا إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
4:95 | وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın cihattan geri kalıp oturanlarla), Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler (eşit olamazlar). |
4:95 | فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً |
Diyanet Meali: | Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. |
4:95 | وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. |
4:95 | وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile (kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile) cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. |
4:96 | دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile) kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile (cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır). Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
4:97 | قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Melekler, “Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!” derler. |
4:99 | فَأُولَٰئِكَ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. |
4:99 | وَكَانَ اللَّهُ عَفُوًّا غَفُورًا |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
4:100 | وَمَنْ يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يَجِدْ فِي الْأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, (genişlik de). |
4:100 | وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da… |
4:100 | ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. |
4:100 | فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
4:102 | وَخُذُوا حِذْرَكُمْ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. |
4:103 | فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Namazı kıldınız mı), gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. |
4:104 | فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللَّهِ مَا لَا يَرْجُونَ |
Diyanet Meali: | (Eğer siz acı duyuyorsanız), kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah’tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. |
4:104 | وَتَرْجُونَ مِنَ اللَّهِ مَا لَا يَرْجُونَ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Üstelik siz Allah’tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:105 | لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Biz sana Kitab’ı, Kur’an’ı hak olarak indirdik ki), insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. |
4:106 | وَاسْتَغْفِرِ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan bağışlama dile. |
4:106 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
4:107 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا |
Diyanet Meali: | Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez. |
4:108 | يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. |
4:108 | وَكَانَ اللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطًا |
Diyanet Meali: | Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. |
4:109 | فَمَنْ يُجَادِلُ اللَّهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? |
4:110 | وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, (Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur). |
4:110 | يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. |
4:111 | وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَىٰ نَفْسِهِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
4:113 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. |
4:113 | وَأَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ |
Diyanet Meali: | Allah, sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. |
4:113 | وَكَانَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın sana lütfu çok büyüktür. |
4:114 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا |
Diyanet Meali: | Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:116 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَٰلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. |
4:116 | وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür. |
4:118 | لَعَنَهُ اللَّهُ وَقَالَ لَأَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصِيبًا مَفْرُوضًا |
Diyanet Meali: | Allah, o şeytana lânet etti ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi.* |
4:119 | وَلَآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Onları mutlaka saptıracağım…) Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” |
4:119 | وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِنْ دُونِ اللَّهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür. |
4:122 | وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا |
Diyanet Meali: | Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. |
4:122 | وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ قِيلًا |
Diyanet Meali: | Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? |
4:123 | مَنْ يَعْمَلْ سُوءًا يُجْزَ بِهِ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا |
Diyanet Meali: | Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır. O, kendisine Allah’tan başka ne bir dost, (ne de bir yardımcı) bulabilir. |
4:125 | وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ |
Diyanet Meali: | Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden … kimsenin dininden daha güzeldir? |
4:125 | وَاتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللَّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلًا |
Diyanet Meali: | (Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden) ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan (kimsenin dininden daha güzeldir)? Allah, İbrahim’i dost edindi. |
4:126 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.* |
4:126 | وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyi kuşatıcıdır. |
4:127 | وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاءِ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ |
Diyanet Meali: | Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” |
4:127 | وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. |
4:128 | وَإِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. |
4:129 | وَإِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. |
4:130 | وَإِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللَّهُ كُلًّا مِنْ سَعَتِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). |
4:130 | وَكَانَ اللَّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, lütfu geniş olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:131 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
4:131 | الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ اتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de “Allah’a karşı gelmekten sakının” diye (tavsiye ettik). |
4:131 | وَإِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Eğer inkâr ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
4:131 | وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا |
Diyanet Meali: | Allah, zengindir, övülmeye lâyıktır. |
4:132 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
4:132 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Vekil olarak Allah yeter. |
4:133 | إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ قَدِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah, buna hakkıyla gücü yetendir.* |
4:134 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. |
4:134 | فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
4:135 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! (Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa), Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. |
4:135 | إِنْ يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقِيرًا فَاللَّهُ أَوْلَىٰ بِهِمَا |
Diyanet Meali: | (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. |
4:135 | وَإِنْ تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
4:136 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, (Peygamberine indirdiği) kitaba (ve daha önce indirdiği kitaba) iman edin. |
4:136 | وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini (ve ahiret gününü) inkâr ederse, (derin bir sapıklığa düşmüş olur). |
4:137 | لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. |
4:139 | أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir. |
4:140 | إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, (başka bir söze geçmedikleri müddetçe), onlarla oturmayın…” |
4:140 | إِنَّ اللَّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. |
4:141 | فَإِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللَّهِ قَالُوا أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. |
4:141 | فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. |
4:141 | وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. |
4:142 | إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ |
Diyanet Meali: | Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. |
4:142 | يُرَاءُونَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللَّهَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar. |
4:143 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. |
4:144 | أَتُرِيدُونَ أَنْ تَجْعَلُوا لِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? |
4:146 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’ın kitabına sarılanlar (ve dinlerini Allah’a has kılanlar) müstesnadır. |
4:146 | وَأَخْلَصُوا دِينَهُمْ لِلَّهِ فَأُولَٰئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’ın kitabına sarılanlar) ve dinlerini Allah’a has kılanlar (müstesnadır). Bunlar mü’minlerle beraberdirler. |
4:146 | وَسَوْفَ يُؤْتِ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, mü’minlere büyük bir mükâfat verecektir. |
4:147 | مَا يَفْعَلُ اللَّهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? |
4:147 | وَكَانَ اللَّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir. |
4:148 | لَا يُحِبُّ اللَّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلَّا مَنْ ظُلِمَ |
Diyanet Meali: | Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. |
4:148 | وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
4:149 | أَوْ تَعْفُوا عَنْ سُوءٍ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ عَفُوًّا قَدِيرًا |
Diyanet Meali: | (Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz), yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
4:150 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler… |
4:150 | وَيُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler… |
4:152 | وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince… |
4:152 | أُولَٰئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | İşte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
4:153 | فَقَالُوا أَرِنَا اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْ |
Diyanet Meali: | Ve “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. |
4:155 | فَبِمَا نَقْضِهِمْ مِيثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkâr etmelerinden … dolayı (başlarına türlü belâlar verdik). |
4:155 | بَلْ طَبَعَ اللَّهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | (Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar. |
4:157 | وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından) ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı (kalplerini mühürledik). |
4:158 | بَلْ رَفَعَهُ اللَّهُ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. |
4:158 | وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:160 | أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Yahudilerin yaptıkları zulüm) ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları … sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış (temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık). |
4:162 | وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أُولَٰئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | (O namazı kılanlar, zekâtı verenler), Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:164 | وَرُسُلًا لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَ وَكَلَّمَ اللَّهُ مُوسَىٰ تَكْلِيمًا |
Diyanet Meali: | (Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik.) Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah, Mûsa ile de doğrudan konuştu. |
4:165 | لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | (Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki), peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. |
4:165 | لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | (Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki), peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:166 | لَٰكِنِ اللَّهُ يَشْهَدُ بِمَا أَنْزَلَ إِلَيْكَ أَنْزَلَهُ بِعِلْمِهِ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. |
4:166 | أَنْزَلَهُ بِعِلْمِهِ وَالْمَلَائِكَةُ يَشْهَدُونَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah, sana indirdiğini) kendi ilmiyle indirmiş olduğuna (şahitlik eder). Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter. |
4:167 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالًا بَعِيدًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz inkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.* |
4:168 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler (var ya), Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.* |
4:169 | إِلَّا طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا |
Diyanet Meali: | (Allah onları) ancak içinde ebedî kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır.* |
4:170 | وَإِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Eğer inkâr ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
4:170 | فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | (Eğer inkâr ederseniz bilin ki), göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:171 | لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ |
Diyanet Meali: | (Ey Kitab ehli!) Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. |
4:171 | إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, (Meryem’e ulaştırdığı, emriyle onda var ettiği) kelimesi (ve kendisinden bir ruhtur). |
4:171 | أَلْقَاهَا إِلَىٰ مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği kelimesi) ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin. |
4:171 | إِنَّمَا اللَّهُ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ سُبْحَانَهُ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. |
4:171 | لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. |
4:172 | لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَسِيحُ أَنْ يَكُونَ عَبْدًا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Mesih de, (Allah’a yakın melekler de), Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. |
4:173 | وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Ve onlar kendilerine Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır. |
4:175 | فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَاعْتَصَمُوا بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍ |
Diyanet Meali: | Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak (ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir). |
4:176 | يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلَالَةِ |
Diyanet Meali: | Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor… |
4:176 | يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ أَنْ تَضِلُّوا |
Diyanet Meali: | Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. |
4:176 | وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
5:1 | غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَأَنْتُمْ حُرُمٌ إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, (okunacak olanlardan başka hayvanlar, size helâl kılındı). Şüphesiz Allah istediği hükmü verir. |
5:2 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine … sakın saygısızlık etmeyin. |
5:2 | وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:2 | إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. |
5:3 | وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ |
Diyanet Meali: | (Ölmüş hayvan, kan, domuz eti), Allah’tan başkası adına boğazlanan … (size haram kılındı). |
5:3 | فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِإِثْمٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
5:4 | وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler), bir de Allah’ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar helâl kılındı).” |
5:4 | فَكُلُوا مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). |
5:4 | وَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:4 | إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. |
5:6 | مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ |
Diyanet Meali: | Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. |
5:7 | وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve (“işittik, itaat ettik” dediğinizde) ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. |
5:7 | إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve) “işittik, itaat ettik” dediğinizde (ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın). Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:7 | إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
5:8 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. |
5:8 | اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:8 | إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
5:9 | وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, “Onlar için bir bağışlama (ve büyük bir mükâfat) vardır” diye vaatte bulunmuştur. |
5:11 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ هَمَّ قَوْمٌ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk (size el uzatmaya, tecavüze) kalkışmıştı da… |
5:11 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler. |
5:11 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler. |
5:12 | وَلَقَدْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. |
5:12 | وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللَّهُ إِنِّي مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim.” |
5:12 | وَأَقْرَضْتُمُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | “(Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim…” |
5:13 | فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever. |
5:14 | وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللَّهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek! |
5:15 | قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | şte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. |
5:16 | يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir… |
5:17 | لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir”, diyenler kesinlikle kâfir oldular. |
5:17 | قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, (onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini) yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir?” |
5:17 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | “Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır.” |
5:17 | يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” |
5:18 | وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَىٰ نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ |
Diyanet Meali: | (Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. |
5:18 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır. |
5:19 | فَقَدْ جَاءَكُمْ بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
5:20 | يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنْبِيَاءَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı.” |
5:21 | ادْخُلُوا الْأَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّتِي كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلٰى اَدْبَارِكُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin.” |
5:23 | قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمَا |
Diyanet Meali: | Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti… |
5:23 | وَعَلَى اللَّهِ فَتَوَكَّلُوا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.” |
5:27 | قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | (Kurbanı kabul edilmeyen), “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti. |
5:28 | مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “(Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da) ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” |
5:31 | فَبَعَثَ اللَّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْاَةَ اَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. |
5:33 | إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne savaş açanların (ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların) cezası… |
5:34 | مِنْ قَبْلِ أَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ancak onları ele geçirmenizden önce (tövbe edenler bunun dışındadırlar). Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin. |
5:35 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın. |
5:38 | فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere (hırsız erkek ile hırsız kadının) ellerini kesin. |
5:38 | فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere (hırsız erkek ile hırsız kadının) ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
5:39 | فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِهِ وَأَصْلَحَ فَإِنَّ اللَّهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. |
5:39 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
5:40 | أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. |
5:40 | يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
5:41 | وَمَنْ يُرِدِ اللَّهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. |
5:41 | وَمَنْ يُرِدِ اللَّهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. |
5:41 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللَّهُ أَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. |
5:42 | وَإِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever. |
5:43 | وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar… |
5:44 | بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللَّهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَاءَ |
Diyanet Meali: | Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. |
5:44 | وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir. |
5:45 | وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir. |
5:47 | وَلْيَحْكُمْ أَهْلُ الْإِنْجِيلِ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فِيهِ |
Diyanet Meali: | İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. |
5:47 | وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir. |
5:48 | فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve (sana gelen haktan ayrılıp da) onların arzularına uyma. |
5:48 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. |
5:48 | إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. |
5:49 | وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma. |
5:49 | وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. |
5:49 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. |
5:50 | وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir? |
5:51 | وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. |
5:52 | فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir. |
5:53 | أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ إِنَّهُمْ لَمَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?” |
5:54 | فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Sizden kim dininden dönerse, bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, (kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar). |
5:54 | يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. |
5:54 | ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
5:54 | ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
5:55 | إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve … mü’minlerdir. |
5:56 | وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.* |
5:56 | وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.* |
5:57 | وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:59 | هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا |
Diyanet Meali: | “(Ey kitap ehli!) Sadece Allah’a, bize indirilene … inandığımızdan … ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.” |
5:60 | قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi?” |
5:60 | مَنْ لَعَنَهُ اللَّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ |
Diyanet Meali: | “Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimselerdir.” |
5:61 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir. |
5:64 | وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ |
Diyanet Meali: | Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın! |
5:64 | كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. |
5:64 | وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez. |
5:67 | وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. |
5:67 | وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. |
5:69 | مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. (Onlar mahzun da olmayacaklardır).” |
5:71 | وَحَسِبُوا أَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Bu yaptıklarında) bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. |
5:71 | ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثِيرٌ مِنْهُمْ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını hakkıyla görendir. |
5:72 | لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu. |
5:72 | وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.” |
5:72 | إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ |
Diyanet Meali: | “Kim Allah’a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır.” |
5:72 | إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ |
Diyanet Meali: | “Kim Allah’a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir.” |
5:73 | لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلَاثَةٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler kâfir oldu. |
5:74 | أَفَلَا يَتُوبُونَ إِلَى اللَّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlâ mı Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
5:74 | أَفَلَا يَتُوبُونَ إِلَى اللَّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlâ mı Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
5:76 | قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz?” |
5:76 | مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَاللَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | “(Allah’ı bırakıp da), sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten (şeylere mi tapıyorsunuz)? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” |
5:80 | لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنْفُسُهُمْ أَنْ سَخِطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah’ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! |
5:81 | وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالنَّبِيِّ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene (Kur’an’a) inanıyor olsalardı, onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. |
5:84 | وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا جَاءَنَا مِنَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “(Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber cennete koymasını umarken), Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?” |
5:85 | فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, (devamlı kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. |
5:87 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin. |
5:87 | وَلَا تَعْتَدُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez. |
5:88 | وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin. |
5:88 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:89 | لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَ |
Diyanet Meali: | Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. |
5:89 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. |
5:91 | وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَعَنِ الصَّلَاةِ فَهَلْ أَنْتُمْ مُنْتَهُونَ |
Diyanet Meali: | (Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak); sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak (ister). Artık vazgeçiyor musunuz? |
5:92 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا |
Diyanet Meali: | Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:93 | ثُمَّ اتَّقَوْا وَأَحْسَنُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, (daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur). Allah, iyilik edenleri sever. |
5:94 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللَّهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, (ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği) av(lar) ile elbette deneyecek ki… |
5:94 | تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, Allah sizleri), ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği (avlar ile elbette deneyecek ki), görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. |
5:95 | عَفَا اللَّهُ عَمَّا سَلَفَ |
Diyanet Meali: | Allah, geçmiştekileri affetmiştir. |
5:95 | وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. |
5:95 | وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
5:96 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. |
5:97 | جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi … insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. |
5:97 | ذَٰلِكَ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah’ın bildiğini (ve Allah’ın zaten her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu) bilmeniz içindir. |
5:97 | وَأَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu (bilmeniz içindir). |
5:98 | اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, Allah’ın cezası çetindir. |
5:98 | وَأَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
5:99 | مَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah, sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.* |
5:100 | فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ey akıl sahipleri! Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
5:101 | وَإِنْ تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا |
Diyanet Meali: | (Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.) Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. |
5:101 | وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) |
5:103 | مَا جَعَلَ اللَّهُ مِنْ بَحِيرَةٍ وَلَا سَائِبَةٍ وَلَا وَصِيلَةٍ وَلَا حَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah, ne “Bahîre”, ne “Sâibe”, ne “Vasîle”, ne de “Hâm” diye bir şey meşru kılmamıştır. |
5:103 | وَلَٰكِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ |
Diyanet Meali: | Fakat, inkâr edenler Allah’a karşı yalan uyduruyorlar. |
5:104 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin” denildiğinde… |
5:105 | إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir. |
5:106 | فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ إِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَرِي بِهِ ثَمَنًا |
Diyanet Meali: | Eğer şüphe ederseniz, (onları namazdan sonra alıkorsunuz da) Allah adına, “(Akraba da olsa), şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz…” diye yemin ederler. |
5:106 | وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللَّهِ إِنَّا إِذًا لَمِنَ الْآثِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz.” |
5:107 | فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ لَشَهَادَتُنَا أَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا |
Diyanet Meali: | Ve “Allah’a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir…” diye yemin ederler. |
5:108 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah, fasık toplumu doğruya iletmez. |
5:108 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah, fasık toplumu doğruya iletmez. |
5:109 | يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği … günü hatırlayın. |
5:110 | إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | O gün Allah, şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki (ve annen üzerindeki) nimetimi düşün.” |
5:112 | قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | İsa da, “Eğer mü’minler iseniz, Allah’a karşı gelmekten sakının” demişti. |
5:115 | قَالَ اللَّهُ إِنِّي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَإِنِّي أُعَذِّبُهُ |
Diyanet Meali: | Allah da, “Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona (kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim) azabı ederim” demişti. |
5:116 | وَإِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, (Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin), dedin?” |
5:116 | أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” |
5:117 | مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.)” |
5:119 | قَالَ اللَّهُ هَٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” |
5:119 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. |
5:120 | لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا فِيهِنَّ |
Diyanet Meali: | Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. |
6:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ |
Diyanet Meali: | Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları (ve aydınlığı) var eden Allah’a mahsustur. |
6:3 | وَهُوَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الْأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki O, göklerde de Allah’tır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. |
6:12 | قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قُلْ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?” “Allah’ındır” de. |
6:14 | قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, (beslediği hâlde beslenmeye ihtiyacı olmayan) Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.” |
6:17 | وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Şayet Allah sana bir zarar dokundursa, bunu O’ndan başka giderecek yoktur. |
6:19 | قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir.” |
6:19 | أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ قُلْ لَا أَشْهَدُ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” |
6:21 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? |
6:23 | ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır.* |
6:31 | قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. |
6:33 | فَإِنَّهُمْ لَا يُكَذِّبُونَكَ وَلَٰكِنَّ الظَّالِمِينَ بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar. |
6:34 | حَتَّىٰ أَتَاهُمْ نَصْرُنَا وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. |
6:35 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدَىٰ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِلِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. O hâlde, sakın cahillerden olma. |
6:36 | وَالْمَوْتَىٰ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ ثُمَّ إِلَيْهِ يُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi O’na döndürülürler. |
6:37 | قُلْ إِنَّ اللَّهَ قَادِرٌ عَلَىٰ أَنْ يُنَزِّلَ آيَةً |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter.” |
6:39 | مَنْ يَشَإِ اللَّهُ يُضْلِلْهُ وَمَنْ يَشَأْ يَجْعَلْهُ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi dilerse onu şaşırtır. Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar. |
6:40 | قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللَّهِ أَوْ أَتَتْكُمُ السَّاعَةُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız)?” |
6:40 | أَغَيْرَ اللَّهِ تَدْعُونَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “(Böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın). |
6:45 | فَقُطِعَ دَابِرُ الْقَوْمِ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.* |
6:46 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ اللَّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, (Allah’tan başka onu size geri getirecek ilâh kimmiş)?” |
6:46 | وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | “Kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimmiş?” |
6:47 | قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللَّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, (zalimler toplumundan başkası mı helâk edilecek)?” |
6:50 | قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem.” |
6:53 | أَهَٰؤُلَاءِ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنْ بَيْنِنَا |
Diyanet Meali: | “Allah, aramızdan şu adamları mı iman nimetine lâyık gördü?” |
6:53 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi? |
6:56 | قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı.” |
6:57 | إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ يَقُصُّ الْحَقَّ وَهُوَ خَيْرُ الْفَاصِلِينَ |
Diyanet Meali: | “Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.” |
6:58 | لَقُضِيَ الْأَمْرُ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı), benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.” Allah, zalimleri daha iyi bilir. |
6:62 | ثُمَّ رُدُّوا إِلَى اللَّهِ مَوْلَاهُمُ الْحَقِّ أَلَا لَهُ الْحُكْمُ |
Diyanet Meali: | Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah’a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm yalnız O’nundur. |
6:64 | قُلِ اللَّهُ يُنَجِّيكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنْتُمْ تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.”* |
6:70 | لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ |
Diyanet Meali: | Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. |
6:71 | قُلْ أَنَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُنَا وَلَا يَضُرُّنَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım?” |
6:71 | وَنُرَدُّ عَلَىٰ أَعْقَابِنَا بَعْدَ إِذْ هَدَانَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Allah, bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisingeri (şirke) mi döndürülelim?” |
6:71 | قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ وَأُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.” |
6:80 | وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ |
Diyanet Meali: | Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?” |
6:81 | وَلَا تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُمْ بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, (ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım)?” |
6:88 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. |
6:90 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ |
Diyanet Meali: | İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. |
6:91 | وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, “Allah, hiç kimseye hiçbir şey indirmedi” dediler. |
6:91 | وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, “Allah, hiç kimseye hiçbir şey indirmedi” dediler. |
6:91 | قُلِ اللَّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) “Allah” (indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar. |
6:93 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı yalan uyduran … kimseden daha zalim kimdir? |
6:93 | وَمَنْ قَالَ سَأُنْزِلُ مِثْلَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden (kimseden daha zalim kimdir)? |
6:93 | الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz … için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız.” |
6:95 | إِنَّ اللَّهَ فَالِقُ الْحَبِّ وَالنَّوَىٰ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. |
6:95 | وَمُخْرِجُ الْمَيِّتِ مِنَ الْحَيِّ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki (O’ndan) nasıl çevriliyorsunuz? |
6:100 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ وَخَرَقُوا لَهُ بَنِينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Bir de cinleri Allah’a birtakım ortaklar yaptılar. Oysa onları O yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar da uydurdular. |
6:102 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَاعْبُدُوهُ |
Diyanet Meali: | İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. |
6:107 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا أَشْرَكُوا وَمَا جَعَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. |
6:108 | وَلَا تَسُبُّوا الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَسُبُّوا اللَّهَ عَدْوًا |
Diyanet Meali: | Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, (bilgisizce) Allah’a söverler. |
6:108 | وَلَا تَسُبُّوا الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَسُبُّوا اللَّهَ عَدْوًا |
Diyanet Meali: | Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, (bilgisizce) Allah’a söverler. |
6:109 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَاءَتْهُمْ آيَةٌ لَيُؤْمِنُنَّ بِهَا |
Diyanet Meali: | Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse, mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. |
6:109 | قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır.” |
6:111 | مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı …), Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. |
6:114 | أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا |
Diyanet Meali: | (De ki): “Allah’dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab’ı açık olarak indiren O’dur.” |
6:116 | وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. |
6:118 | فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin.* |
6:119 | وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken), üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. |
6:121 | وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ |
Diyanet Meali: | Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. |
6:124 | قَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ حَتَّىٰ نُؤْتَىٰ مِثْلَ مَا أُوتِيَ رُسُلُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Onlara bir âyet geldiği zaman), “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız” derler. |
6:124 | اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللّٰهِ |
Diyanet Meali: | Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık (ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap) erişecektir. |
6:124 | سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir. |
6:125 | فَمَنْ يُرِدِ اللَّهُ أَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. |
6:125 | كَذَٰلِكَ يَجْعَلُ اللَّهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir. |
6:128 | قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” |
6:136 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْأَنْعَامِ نَصِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O’na bir pay ayırdılar. |
6:136 | فَقَالُوا هَٰذَا لِلَّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَٰذَا لِشُرَكَائِنَا |
Diyanet Meali: | Ve akıllarınca, “Şu, Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için” dediler. |
6:136 | فَمَا كَانَ لِشُرَكَائِهِمْ فَلَا يَصِلُ إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ortakları için olan Allah’ınkine eklenmiyor. |
6:136 | وَمَا كَانَ لِلَّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَىٰ شُرَكَائِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor.. |
6:137 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak. |
6:138 | وَأَنْعَامٌ لَا يَذْكُرُونَ اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا افْتِرَاءً عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. |
6:140 | سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللَّهُ افْتِرَاءً عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce (çocuklarını öldürenler), Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar… |
6:140 | وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللَّهُ افْتِرَاءً عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar… |
6:142 | كُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. |
6:144 | أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ وَصَّاكُمُ اللَّهُ بِهَٰذَا |
Diyanet Meali: | “Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” |
6:144 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? |
6:144 | لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanları bilgisizce saptırmak için (Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir)? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. |
6:145 | أَوْ لَحْمَ خِنْزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ |
Diyanet Meali: | “(Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan), domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvan(dan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum).” |
6:148 | سَيَقُولُ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا أَشْرَكْنَا وَلَا آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da.” |
6:149 | قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.”* |
6:150 | قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. |
6:151 | وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.” |
6:152 | وَبِعَهْدِ اللَّهِ أَوْفُوا ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti. |
6:157 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَصَدَفَ عَنْهَا |
Diyanet Meali: | Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? |
6:159 | إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. |
6:162 | قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”* |
6:164 | قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım?” |
7:26 | وَلِبَاسُ التَّقْوَىٰ ذَٰلِكَ خَيْرٌ ذَٰلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. |
7:28 | وَإِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءَنَا وَاللَّهُ أَمَرَنَا بِهَا |
Diyanet Meali: | Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. |
7:28 | قُلْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?” |
7:28 | قُلْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?” |
7:30 | إِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. |
7:32 | قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” |
7:33 | وَأَنْ تُشْرِكُوا بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | “(Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı), hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı (ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır).” |
7:33 | وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi (haram kılmıştır).” |
7:37 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? |
7:37 | قَالُوا أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. |
7:43 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık.” |
7:43 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık.” |
7:44 | فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَنْ لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın lâneti zalimlere!” diye seslenir. |
7:45 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. |
7:49 | أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ |
Diyanet Meali: | “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” |
7:50 | أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın.” |
7:50 | قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler. |
7:54 | إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri (altı gün içinde, altı evrede) yaratan… |
7:54 | أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir. |
7:56 | إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. |
7:59 | فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur.” dedi. |
7:62 | أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنْصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.”* |
7:65 | يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
7:69 | فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” |
7:70 | قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin?” dediler. |
7:71 | سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا نَزَّلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu (birtakım isimler, düzmece tanrılar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz)?” |
7:73 | اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi.” |
7:73 | هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً |
Diyanet Meali: | “İşte size bir mucize olarak Allah’ın şu devesi..” |
7:73 | فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ |
Diyanet Meali: | “Bırakın onu da Allah’ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin.” |
7:74 | فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
7:85 | اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir.” |
7:86 | وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | “(Bir de, tehdit ederek) Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek, Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere (her yol üstüne oturmayın).” |
7:87 | فَاصْبِرُوا حَتَّىٰ يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَنَا وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ |
Diyanet Meali: | “(Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa), artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” |
7:89 | قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُمْ |
Diyanet Meali: | “(Allah, bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra) eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz.” |
7:89 | قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُمْ بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللَّهُ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | “Allah, bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz.” |
7:89 | وَمَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَعُودَ فِيهَا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّنَا |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz Allah’ın dilemesi olmadıkça, sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir.” |
7:89 | وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik.” |
7:99 | أَفَأَمِنُوا مَكْرَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? |
7:99 | فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz. |
7:101 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler. |
7:105 | حَقِيقٌ عَلَىٰ أَنْ لَا أَقُولَ عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ |
Diyanet Meali: | Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. |
7:128 | قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُوا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kavmine, “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin…” dedi. |
7:128 | إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar.” |
7:131 | أَلَا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | bilin ki, onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler. |
7:140 | قَالَ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilâh mı araştırayım size?”* |
7:158 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, (yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan) Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim.” |
7:158 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise Allah’a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne (-ki o, Allah’a ve onun sözlerine inanır-) iman edin…” |
7:158 | الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “(Öyle ise Allah’a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne) -ki o, Allah’a ve onun sözlerine inanır- (iman edin) ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız.* |
7:164 | وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Hani onlardan bir topluluk demişti ki: “Siz, Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” |
7:169 | أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِمْ مِيثَاقُ الْكِتَابِ أَنْ لَا يَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ |
Diyanet Meali: | Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? |
7:178 | مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَنْ يُضْلِلْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.* |
7:180 | وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ فَادْعُوهُ بِهَا |
Diyanet Meali: | En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin… |
7:185 | أَوَلَمْ يَنْظُرُوا فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah’ın yarattığı her şeye, (ecellerinin yaklaşmış olabileceğine) hiç bakmadılar mı? |
7:186 | مَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَا هَادِيَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. Allah, onları azgınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar.* |
7:187 | قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” |
7:188 | لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلَا ضَرًّا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim.” |
7:189 | دَعَوَا اللَّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Gebeliği ağırlaşınca) her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler. |
7:190 | جَعَلَا لَهُ شُرَكَاءَ فِيمَا آتَاهُمَا فَتَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de), Allah’ın kendilerine verdiği çocuk konusunda O’na ortaklar koşarlar. Allah, onların ortak koştukları şeylerden yücedir. |
7:194 | إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi (yaratılmış) kullardır. |
7:196 | إِنَّ وَلِيِّيَ اللَّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O, bütün salihlere velilik eder.* |
7:200 | وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. |
8:1 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنْفَالِ قُلِ الْأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir.” |
8:1 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنْفَالِ قُلِ الْأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, (eğer mü’minler iseniz) Allah’a karşı gelmekten sakının…” |
8:1 | وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, eğer mü’minler iseniz (Allah’a karşı gelmekten sakının), aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.” |
8:2 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. |
8:7 | وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu. |
8:7 | وَيُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. |
8:10 | وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. |
8:10 | وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:10 | وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:13 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. |
8:13 | وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse (bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir). |
8:13 | فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | (Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki) Allah’ın cezası şiddetlidir. |
8:16 | أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ فَقَدْ بَاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme), ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- (böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse) mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur. |
8:17 | فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. |
8:17 | وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَىٰ |
Diyanet Meali: | Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. |
8:17 | وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
8:18 | ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | İşte durum bu: (Allah, mü’minleri güzel bir şekilde dener). Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını zayıf düşürendir.* |
8:19 | وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir. |
8:20 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı dinlediğiniz hâlde) ondan yüz çevirmeyin. |
8:22 | إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.* |
8:23 | وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَأَسْمَعَهُمْ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlarda bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi.* |
8:24 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun. |
8:24 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. |
8:25 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır. |
8:27 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.* |
8:28 | وَاعْلَمُوا أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.* |
8:29 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَتَّقُوا اللَّهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir. |
8:29 | وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
8:30 | لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Hani kâfirler) seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için (tuzak kuruyorlardı). Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. |
8:30 | وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. |
8:33 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ |
Diyanet Meali: | Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. |
8:33 | وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ |
Diyanet Meali: | Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir. |
8:34 | وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken (ve oranın bakımına ehil de değillerken), Allah onlara ne diye azap etmesin? |
8:36 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar… |
8:37 | لِيَمِيزَ اللَّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ |
Diyanet Meali: | Allah, pis olanı temizden ayırmak … için böyle yapar. |
8:39 | وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. |
8:39 | فَإِنِ انْتَهَوْا فَإِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. |
8:40 | وَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَوْلَاكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin dostunuzdur. O, ne güzel dosttur; O, ne güzel yardımcıdır!* |
8:41 | وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e … aittir. |
8:41 | إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani iki ordunun Bedir’de karşılaştığı gün) kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). |
8:41 | يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün (kulumuza indirdiklerimize inandıysanız bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
8:42 | لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün… |
8:42 | وَيَحْيَىٰ مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللَّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
8:43 | إِذْ يُرِيكَهُمُ اللَّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. |
8:43 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
8:44 | وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. |
8:44 | لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | (Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki) Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah’a döndürülür. |
8:45 | فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | (Savaş için bir toplulukla karşılaştığınız zaman) sebat edin ve Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz. |
8:46 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz… |
8:46 | وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُوا إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz) ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. |
8:47 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. |
8:47 | وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَاللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ |
Diyanet Meali: | (Halkı) Allah yolundan alıkoymak için (yurtlarından çıkanlar, Mekke müşrikleri gibi olmayın). Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır. |
8:48 | إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | “Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır.” |
8:48 | إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | “Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır.” |
8:49 | وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:49 | وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:51 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | (Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir.* |
8:52 | كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. |
8:52 | كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. |
8:52 | فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır. |
8:53 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَىٰ قَوْمٍ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi şudur: (Bir toplum kendilerinde bulunan iyi davranışları değiştirmedikçe), Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez… |
8:53 | حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, (Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez) ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
8:55 | إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الَّذِينَ كَفَرُوا فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler.* |
8:58 | فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Antlaşma yaptığın bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan), sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez. |
8:60 | تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِنْ دُونِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın.) Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka (sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği) diğer düşmanları korkutursunuz. |
8:60 | وَآخَرِينَ مِنْ دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللَّهُ يَعْلَمُهُمْ |
Diyanet Meali: | (Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı) ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. |
8:60 | وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. |
8:61 | وَإِنْ جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. |
8:62 | وَإِنْ يُرِيدُوا أَنْ يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. |
8:63 | مَا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın), sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. |
8:64 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللَّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter.* |
8:66 | الْآنَ خَفَّفَ اللَّهُ عَنْكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا |
Diyanet Meali: | Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. |
8:66 | وَإِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُوا أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. |
8:66 | وَإِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُوا أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللَّهِ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir. |
8:67 | تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللَّهُ يُرِيدُ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. |
8:67 | وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:68 | لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللَّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.* |
8:69 | فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالًا طَيِّبًا وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
8:69 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
8:70 | إِنْ يَعْلَمِ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِمَّا أُخِذَ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle:) Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihlâs, iyi niyet gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir. |
8:70 | وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
8:71 | وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi. |
8:71 | فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı (sana) imkân vermişti. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:72 | وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İman edip hicret eden)ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler… |
8:72 | بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse), sizinle aralarında sözleşme bulunan (bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur). Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
8:74 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler… |
8:75 | وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha lâyıktırlar. |
8:75 | بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kitabınca, (kan akrabaları) birbirlerine (varis olmaya) daha lâyıktırlar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir. |
9:1 | بَرَاءَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır!* |
9:2 | وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ وَأَنَّ اللَّهَ مُخْزِي الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir. |
9:2 | وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ وَأَنَّ اللَّهَ مُخْزِي الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir. |
9:3 | وَأَذَانٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ |
Diyanet Meali: | Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir… |
9:3 | إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ أَنَّ اللَّهَ بَرِيءٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | Hacc-ı ekber gününde, (Allah ve Resûlünden) bütün insanlara (bir bildiridir:) Allah (ve Resûlü), Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. |
9:3 | وَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz. |
9:4 | فَأَتِمُّوا إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ إِلَىٰ مُدَّتِهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever. |
9:5 | وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer tövbe ederler, namazı kılıp) zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
9:6 | وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. |
9:7 | كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ رَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? |
9:7 | فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَقِيمُوا لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever. |
9:9 | اِشْتَرَوْا بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları O’nun yolundan alıkoydular. |
9:13 | أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَوْهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek mü’minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. |
9:14 | قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin. |
9:15 | وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:15 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:16 | أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa; Allah içinizden, (Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin) cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? |
9:16 | وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَا رَسُولِهِ وَلَا الْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً |
Diyanet Meali: | (Yoksa; Allah içinizden), Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin (cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız)? |
9:16 | وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
9:17 | مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanların, (inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken), Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. |
9:18 | إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın mescitlerini, ancak (Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan) kimseler imar eder. |
9:18 | مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın mescitlerini, ancak) Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, (zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder). |
9:18 | وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan), namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan (kimseler imar eder). |
9:19 | أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a (ve âhiret gününe) iman edip (Allah yolunda cihad eden kimselerin amelleri) gibi mi tuttunuz? |
9:19 | وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a) ve âhiret gününe (iman edip) Allah yolunda cihad eden (kimselerin amelleri gibi mi tuttunuz)? |
9:19 | لَا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. |
9:19 | لَا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. |
9:20 | الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda (mallarıyla, canlarıyla) cihad eden kimselerin (mertebeleri, Allah katında daha üstündür). |
9:20 | بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İman edip hicret eden ve Allah yolunda) mallarıyla, canlarıyla (cihad eden kimselerin) mertebeleri, Allah katında daha üstündür. |
9:22 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır.* |
9:24 | وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız …) ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden (ve O’nun yolunda cihattan) daha sevgili ise, (artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin)!” |
9:24 | فَتَرَبَّصُوا حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin!” |
9:24 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” |
9:25 | لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ فِي مَوَاطِنَ كَثِيرَةٍ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. |
9:26 | ثُمَّ أَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, Resûlü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. |
9:27 | ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. |
9:27 | وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:28 | وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ إِنْ شَاءَ |
Diyanet Meali: | Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. |
9:28 | يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ إِنْ شَاءَ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer yoksulluktan korkarsanız), Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:29 | قَاتِلُوا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine kitap verilenlerden) Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen … kimselerle … savaşın. |
9:29 | وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle (küçülerek kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar) savaşın. |
9:30 | وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. |
9:30 | وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. |
9:30 | قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! |
9:31 | اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve (Meryem oğlu Mesih’i) rab edindiler. |
9:32 | يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. |
9:32 | وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. |
9:34 | لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu), insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. |
9:34 | وَلَا يُنْفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | (Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek) onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. |
9:36 | إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz (Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında), Allah katında ayların sayısı on ikidir. |
9:36 | فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz) Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, (Allah katında ayların sayısı on ikidir). |
9:36 | كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, (siz de onlarla topyekûn savaşın). Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. |
9:37 | يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِئُوا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece (Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için) haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. |
9:37 | فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللَّهُ زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ أَعْمَالِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece) Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için (haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar). Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. |
9:37 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, inkârcı toplumu doğru yola iletmez. |
9:38 | إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | (Ne oldunuz ki), size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. |
9:39 | وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئًا وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
9:40 | إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu (iki kişiden biri olarak Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. |
9:40 | إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا |
Diyanet Meali: | Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. |
9:40 | فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا |
Diyanet Meali: | Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemişti. |
9:40 | وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا |
Diyanet Meali: | Böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. |
9:40 | وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:41 | وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. |
9:42 | وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. |
9:42 | يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah, biliyor ki onlar kesinlikle yalancıdırlar. |
9:43 | عَفَا اللَّهُ عَنْكَ لِمَ أَذِنْتَ لَهُمْ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذِينَ صَدَقُوا |
Diyanet Meali: | Allah, seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, (yalancıları bilinceye) kadar beklemeden niçin onlara izin verdin? |
9:44 | لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, (mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak) için senden izin istemezler. |
9:44 | أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve âhiret gününe iman edenler), mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için (senden izin istemezler). Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir. |
9:45 | إِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, (kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan) kimseler senden izin isterler. |
9:46 | وَلَٰكِنْ كَرِهَ اللَّهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ |
Diyanet Meali: | (Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı.) Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi. |
9:47 | يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفِيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Eğer onlar da sizin içinizde sefere çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak) ve sizi fitneye düşürmek için (aranızda koşuşturacaklardı). Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir. |
9:48 | حَتَّىٰ جَاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَارِهُونَ |
Diyanet Meali: | Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri hâlde, Allah’ın dini galip geldi. |
9:51 | قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır.” |
9:51 | هُوَ مَوْلَانَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | “O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” |
9:52 | وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | “Biz de, Allah’ın kendi katından (veya bizim ellerimizle) size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz.” |
9:54 | وَمَا مَنَعَهُمْ أَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ إِلَّا أَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı (ve Resûlünü) inkâr etmeleri … engel olmuştur. |
9:55 | إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi (ve canlarının kâfir olarak çıkmasını) istiyor. |
9:56 | وَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنَّهُمْ لَمِنْكُمْ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Kesinlikle sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir. |
9:59 | وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوا مَا آتَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olsalardı… |
9:59 | وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Bize Allah yeter.” deselerdi… |
9:59 | سَيُؤْتِينَا اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ إِنَّا إِلَى اللَّهِ رَاغِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz” (deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu). |
9:59 | سَيُؤْتِينَا اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ إِنَّا إِلَى اللَّهِ رَاغِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz” (deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu). |
9:60 | وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | (Sadakalar, zekâtlar, Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular (içindir). |
9:60 | فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’tan bir farz olarak… Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:60 | فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’tan bir farz olarak… Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:61 | قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir).” |
9:61 | وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.” |
9:62 | يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. |
9:62 | وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ إِنْ كَانُوا مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer gerçekten mü’min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir. |
9:63 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, (içinde ebedî kalacağı) cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? |
9:64 | قُلِ اسْتَهْزِئُوا إِنَّ اللَّهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.” |
9:65 | قُلْ أَبِاللَّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” |
9:67 | نَسُوا اللَّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. |
9:68 | وَعَدَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, (içinde ebedî kalmak üzere) cehennem ateşini va’detti. |
9:68 | هِيَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُقِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, onlara yeter. Allah, onlara lânet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır. |
9:70 | فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
9:71 | وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. |
9:71 | أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:71 | أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:72 | وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, (ebedî olarak kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetler … va’detti. |
9:72 | وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır. |
9:74 | يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ |
Diyanet Meali: | Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler. |
9:74 | وَمَا نَقَمُوا إِلَّا أَنْ أَغْنَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. |
9:74 | وَإِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. |
9:75 | وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللَّهَ لَئِنْ آتَانَا مِنْ فَضْلِهِ لَنَصَّدَّقَنَّ |
Diyanet Meali: | İçlerinden, “Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, mutlaka bol bol sadaka veririz (ve mutlaka salihlerden oluruz)” diye Allah’a söz verenler de vardır. |
9:77 | بِمَا أَخْلَفُوا اللَّهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için (O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar sürecek bir nifak soktu). |
9:78 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini (ve Allah’ın gaybleri çok iyi bilen olduğunu) bilmediler mi? |
9:78 | وَأَنَّ اللَّهَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın gaybleri çok iyi bilen olduğunu (bilmediler mi)? |
9:79 | سَخِرَ اللَّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
9:80 | إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. |
9:80 | فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. |
9:80 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez. |
9:81 | فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. |
9:81 | وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi. |
9:83 | فَإِنْ رَجَعَكَ اللَّهُ إِلَىٰ طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ |
Diyanet Meali: | Eğer (bundan böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar (sefere) çıkmak için senden izin isterlerse… |
9:84 | إِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler. |
9:85 | إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. |
9:86 | وَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ آمِنُوا بِاللَّهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde… |
9:89 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah onlara, (içinde ebedî kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
9:90 | وَقَعَدَ الَّذِينَ كَذَبُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. |
9:91 | وَلَا عَلَى الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ إِذَا نَصَحُوا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a (ve Resûlüne) karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, (güçsüzlere, hastalara ve seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. |
9:91 | مَا عَلَى الْمُحْسِنِينَ مِنْ سَبِيلٍ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:93 | رَضُوا بِأَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. |
9:94 | قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا اللَّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir.) De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi.” |
9:94 | وَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | “Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz…” |
9:95 | سَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَكُمْ إِذَا انْقَلَبْتُمْ إِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin edeceklerdir. |
9:96 | فَإِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَرْضَىٰ عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz. |
9:97 | وَأَجْدَرُ أَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | (Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri) ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. |
9:97 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:98 | عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
9:99 | وَمِنَ الْأَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. |
9:99 | وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللَّهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. |
9:99 | أَلَا إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْ سَيُدْخِلُهُمُ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah, onları rahmetine sokacaktır. |
9:99 | سَيُدْخِلُهُمُ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:100 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara (içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları) cennetler hazırlamıştır. |
9:102 | خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا عَسَى اللَّهُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. |
9:102 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:103 | إِنَّ صَلَاتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
9:104 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin (ve sadakaları alanın) Allah olduğunu … bilmediler mi? |
9:104 | وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | (Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin) ve sadakaları alanın (Allah olduğunu); tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu (bilmediler mi)? |
9:105 | وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir.” |
9:106 | وَآخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِأَمْرِ اللَّهِ إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah’ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. |
9:106 | إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:107 | وَتَفْرِيقًا بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَإِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | (Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek), mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye (bir mescit yapanlar vardır). |
9:107 | وَلَيَحْلِفُنَّ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا الْحُسْنَىٰ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. |
9:108 | فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَنْ يَتَطَهَّرُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ |
Diyanet Meali: | Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever. |
9:109 | أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ تَقْوَىٰ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır… |
9:109 | فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup), onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan (kimse mi)? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez. |
9:110 | إِلَّا أَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Kurmuş oldukları binaları, ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça (yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir). Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:111 | إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَىٰ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, (kendilerine vereceği cennet karşılığında) satın almıştır. |
9:111 | يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ |
Diyanet Meali: | Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. |
9:111 | وَمَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ |
Diyanet Meali: | Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. |
9:112 | وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip) kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. |
9:114 | فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | (İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi.) Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. |
9:115 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ إِذْ هَدَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Doğru yola ilettikten sonra, (sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe), Allah bir toplumu saptıracak değildir. |
9:115 | حَتَّىٰ يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Doğru yola ilettikten sonra), sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, (Allah bir toplumu saptıracak değildir). Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
9:116 | إِنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O, diriltir ve öldürür. |
9:116 | وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ |
Diyanet Meali: | Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. |
9:117 | لَقَدْ تَابَ اللَّهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ |
Diyanet Meali: | Andolsun Allah; Peygamber ile (içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan) muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. |
9:118 | وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ أَنْفُسُهُمْ وَظَنُّوا أَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللَّهِ إِلَّا إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş), vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmıştı; böylece Allah’(ın azabın)dan yine O’na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. |
9:118 | ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir. |
9:119 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.* |
9:120 | أَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِأَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | (Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere), Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. |
9:120 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ لَا يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, (kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amelin sevabı yazılmış olmasın). |
9:120 | إِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ إِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki) karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez. |
9:121 | لِيَجْزِيَهُمُ اللَّهُ أَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki bunlar), Allah’ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini mükâfatlandırması için (hesaplarına yazılmış olmasın). |
9:123 | وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler! Kâfirlerden öncelikle yakınınızda olanlarla savaşın) ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. |
9:127 | صَرَفَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ |
Diyanet Meali: | Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini çevirmiştir. |
9:129 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur.” |
10:3 | إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan… |
10:3 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte O, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O’na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz? |
10:4 | إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا |
Diyanet Meali: | Hepinizin dönüşü ancak O’nadır. Allah, bunu bir gerçek olarak va’detmiştir. |
10:5 | مَا خَلَقَ اللَّهُ ذَٰلِكَ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. |
10:6 | وَمَا خَلَقَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz gece ve gündüzün ard arda değişmesinde), Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır. |
10:10 | وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir. |
10:11 | وَلَوْ يُعَجِّلُ اللَّهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ اَجَلُهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. |
10:16 | قُلْ لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَا أَدْرَاكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi.” |
10:17 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Artık, Allah’a karşı yalan uydurandan veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? |
10:18 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar. |
10:18 | وَيَقُولُونَ هَٰؤُلَاءِ شُفَعَاؤُنَا عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. |
10:18 | قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!?” |
10:20 | فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ لِلَّهِ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Gayb ancak Allah’ındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!” |
10:21 | قُلِ اللَّهُ أَسْرَعُ مَكْرًا إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, daha çabuk tuzak kurar.” Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar. |
10:22 | وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | (Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de) çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak … diye Allah’a yalvarırlar. |
10:25 | وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَىٰ دَارِ السَّلَامِ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, esenlik yurduna çağırır ve dilediğini (doğru yola) iletir. |
10:27 | مَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ |
Diyanet Meali: | Onları Allah’(ın azabın)dan koruyacak hiçbir kimse de yoktur. |
10:29 | فَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ إِنْ كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِلِينَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter.”* |
10:30 | وَرُدُّوا إِلَى اللَّهِ مَوْلَاهُمُ الْحَقِّ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Hepsi de gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülecekler ve (ilâh diye) uydurdukları şeyler (onları yüzüstü bırakıp) kendilerinden kaybolup gidecektir. |
10:31 | فَسَيَقُولُونَ اللَّهُ فَقُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah” diyecekler. De ki: “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?” |
10:32 | فَذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلَّا الضَّلَالُ |
Diyanet Meali: | İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hak’tan sonra sadece sapıklık vardır. |
10:34 | قُلِ اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O hâlde, nasıl oluyor da (haktan) çevriliyorsunuz?” |
10:35 | قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ قُلِ اللَّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?” De ki: “Hakka Allah iletir.” |
10:36 | إِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. |
10:37 | وَمَا كَانَ هَٰذَا الْقُرْآنُ أَنْ يُفْتَرَىٰ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır. |
10:38 | وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer doğru söyleyenler iseniz, (haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin) ve Allah’tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın. |
10:44 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئًا وَلَٰكِنَّ النَّاسَ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.* |
10:45 | قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır. |
10:46 | فَإِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ اللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir. |
10:49 | قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim.” |
10:55 | أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bilesiniz ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
10:55 | أَلَا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Yine bilesiniz ki, Allah’ın va’di haktır. Fakat onların çoğu bunu bilmez. |
10:58 | قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا |
Diyanet Meali: | De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler.” |
10:59 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ لَكُمْ مِنْ رِزْقٍ فَجَعَلْتُمْ مِنْهُ حَرَامًا وَحَلَالًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” |
10:59 | قُلْ آللَّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللَّهِ تَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” |
10:59 | قُلْ آللَّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللَّهِ تَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” |
10:60 | وَمَا ظَنُّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? |
10:60 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler. |
10:62 | أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.* |
10:64 | لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır. |
10:65 | إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Çünkü bütün güç Allah’ındır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
10:66 | أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bilesiniz ki göklerde kim var, yerde kim varsa, hep Allah’ındır. |
10:66 | وَمَا يَتَّبِعُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ شُرَكَاءَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başkasına tapanlar (gerçekte) Allah’a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar. (Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar). |
10:68 | قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ هُوَ الْغَنِيُّ |
Diyanet Meali: | “Allah, bir çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. O, her bakımdan sınırsız zengindir. |
10:68 | إِنْ عِنْدَكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ بِهَٰذَا أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? |
10:69 | قُلْ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.”* |
10:71 | إِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَامِي وَتَذْكِيرِي بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa…” |
10:71 | فَعَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْتُ فَأَجْمِعُوا أَمْرَكُمْ وَشُرَكَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | “(Biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, (işiniz size dert olmasın)!” |
10:72 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Benim ücretim, ancak Allah’a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.” |
10:81 | قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ |
Diyanet Meali: | Mûsâ dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır.” |
10:81 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü Allah, bozguncuların işini düzeltmez.” |
10:82 | وَيُحِقُّ اللَّهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Suçluların hoşuna gitmese de, Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.”* |
10:84 | يَا قَوْمِ إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, (eğer O’na teslim olmuş kimseler iseniz), artık sadece O’na tevekkül edin.” |
10:85 | فَقَالُوا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”* |
10:95 | وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! |
10:100 | وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تُؤْمِنَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. |
10:104 | إِنْ كُنْتُمْ فِي شَكٍّ مِنْ دِينِي فَلَا أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam…” |
10:104 | وَلَٰكِنْ أَعْبُدُ اللَّهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ |
Diyanet Meali: | “Fakat sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim.” |
10:106 | وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma.” |
10:107 | وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. |
10:109 | وَاتَّبِعْ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّىٰ يَحْكُمَ اللَّهُ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.* |
11:2 | أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ |
Diyanet Meali: | (De ki: Bu Kitap) “Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” |
11:4 | إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Dönüşünüz ancak Allah’adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.* |
11:6 | وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِي الْأَرْضِ إِلَّا عَلَى اللَّهِ رِزْقُهَا |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. |
11:12 | إِنَّمَا أَنْتَ نَذِيرٌ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. |
11:13 | وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, (siz de onun gibi uydurma on sûre getirin).” |
11:14 | أَنَّمَا أُنْزِلَ بِعِلْمِ اللَّهِ وَأَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Bilin ki o (Kur’an) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
11:18 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? |
11:18 | أَلَا لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir. |
11:19 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. |
11:20 | وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Onların Allah’tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur. |
11:26 | أَنْ لَا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.”* |
11:29 | وَيَا قَوْمِ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مَالًا إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a âittir.” |
11:30 | وَيَا قَوْمِ مَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ طَرَدْتُهُمْ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah’tan kim koruyabilir?” |
11:31 | وَلَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ |
Diyanet Meali: | Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. |
11:31 | وَلَا أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِي أَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللَّهُ خَيْرًا |
Diyanet Meali: | Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. |
11:31 | اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنْفُسِهِمْ إِنِّي إِذًا لَمِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum. |
11:33 | قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُمْ بِهِ اللَّهُ إِنْ شَاءَ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ |
Diyanet Meali: | Nûh dedi ki: “Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.”* |
11:34 | وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدْتُ أَنْ أَنْصَحَ لَكُمْ إِنْ كَانَ اللَّهُ يُرِيدُ اَنْ يُغْوِيَكُمْ |
Diyanet Meali: | Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. |
11:41 | وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا |
Diyanet Meali: | (Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır…” dedi. |
11:43 | قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَنْ رَحِمَ |
Diyanet Meali: | Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. |
11:50 | اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.” |
11:54 | قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللَّهَ وَاشْهَدُوا أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Hûd, dedi ki: “İşte ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin (Allah’ı bırakıp da) O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” |
11:56 | إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | “İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım.” |
11:61 | اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı…” |
11:63 | فَمَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ |
Diyanet Meali: | “O’na karşı geldiğim takdirde beni Allah’tan kim koruyabilir?” |
11:64 | وَيَا قَوْمِ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın dişi bir devesi.” |
11:64 | فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ |
Diyanet Meali: | “Bırakın onu, Allah’ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın…” |
11:73 | قَالُوا أَتَعْجَبِينَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun?” dediler. |
11:73 | رَحْمَتُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الْبَيْتِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı!” |
11:78 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” |
11:84 | اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü (ve tartıyı) eksik yapmayın.” |
11:86 | بَقِيَّتُ اللَّهِ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır.” |
11:88 | وَمَا تَوْفِيقِي إِلَّا بِاللَّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ |
Diyanet Meali: | “Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.” |
11:92 | أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَاءَكُمْ ظِهْرِيًّا |
Diyanet Meali: | “Benim kabilem sizce Allah’tan daha itibarlı mı ki, O’na sırt çevirdiniz.” |
11:101 | فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Rabbinin azap emri gelince), Allah’ı bırakıp da taptıkları ilâhları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. |
11:113 | وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. |
11:115 | وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.* |
11:123 | وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na döndürülür. |
12:18 | فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | “Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” |
12:19 | قَالَ يَا بُشْرَىٰ هَٰذَا غُلَامٌ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu. |
12:21 | وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. |
12:23 | قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ |
Diyanet Meali: | O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı.” dedi. |
12:31 | وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. |
12:37 | إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.” |
12:38 | مَا كَانَ لَنَا أَنْ نُشْرِكَ بِاللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Bizim, Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz.” |
12:38 | ذَٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur…” |
12:39 | يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَأَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ اللَّهُ الْوَاحِدُ |
Diyanet Meali: | “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?”* |
12:40 | إِلَّا أَسْمَاءً سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ |
Diyanet Meali: | “(Siz Allah’ı bırakıp); sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara tapıyorsunuz). Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir.” |
12:40 | سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Siz Allah’ı bırakıp); sadece sizin ve atalarınızın taktığı (birtakım isimlere, düzmece ilâhlara tapıyorsunuz). Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. |
12:51 | قُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُوءٍ |
Diyanet Meali: | Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. |
12:52 | ذَٰلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi.* |
12:64 | فَاللَّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” |
12:66 | قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتَّىٰ تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Babaları, “(Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair) Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. |
12:66 | فَلَمَّا آتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi. |
12:67 | وَمَا أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam.” |
12:67 | إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ |
Diyanet Meali: | “Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim.” |
12:68 | وَلَمَّا دَخَلُوا مِنْ حَيْثُ أَمَرَهُمْ أَبُوهُمْ مَا كَانَ يُغْنِي عَنْهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. |
12:73 | قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, (hırsız da değiliz).” |
12:76 | مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. |
12:77 | قَالَ أَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًا وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi. |
12:79 | قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ أَنْ نَأْخُذَ إِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız.” dedi. |
12:80 | أَلَمْ تَعْلَمُوا أَنَّ أَبَاكُمْ قَدْ أَخَذَ عَلَيْكُمْ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, (daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru) bilmiyor musunuz?” |
12:80 | فَلَنْ أَبْرَحَ الْأَرْضَ حَتَّىٰ يَأْذَنَ لِي أَبِي أَوْ يَحْكُمَ اللَّهُ لِي |
Diyanet Meali: | “Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım.” |
12:83 | فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir.” |
12:85 | قَالُوا تَاللَّهِ تَفْتَأُ تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا |
Diyanet Meali: | Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin (veya helâk olacaksın)” dediler. |
12:86 | قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yakub, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim.” dedi. |
12:86 | وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.” |
12:87 | وَلَا تَيْأَسُوا مِنْ رَوْحِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.” |
12:87 | إِنَّهُ لَا يَيْأَسُ مِنْ رَوْحِ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” |
12:88 | فَأَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَا إِنَّ اللَّهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّقِينَ |
Diyanet Meali: | “Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır.” |
12:90 | قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي قَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا |
Diyanet Meali: | O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu.” dedi. |
12:90 | إِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.” |
12:91 | قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ آثَرَكَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَإِنْ كُنَّا لَخَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.”* |
12:91 | قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ آثَرَكَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَإِنْ كُنَّا لَخَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.”* |
12:92 | قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın.” |
12:95 | قَالُوا تَاللَّهِ إِنَّكَ لَفِي ضَلَالِكَ الْقَدِيمِ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.* |
12:96 | قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. |
12:99 | وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi. |
12:106 | وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللَّهِ إِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.* |
12:107 | أَفَأَمِنُوا أَنْ تَأْتِيَهُمْ غَاشِيَةٌ مِنْ عَذَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden … emin mi oldular? |
12:108 | قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي |
Diyanet Meali: | De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız.” |
12:108 | وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” |
13:2 | اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten… |
13:8 | اللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنْثَىٰ وَمَا تَغِيضُ الْأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ |
Diyanet Meali: | Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. |
13:11 | لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. |
13:11 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. |
13:11 | وَإِذَا أَرَادَ اللَّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. |
13:13 | وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ |
Diyanet Meali: | Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır. |
13:15 | وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez (kendileri de gölgeleri de sabah akşam) Allah’a boyun eğer. |
13:16 | قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قُلِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. |
13:16 | أَمْ جَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” |
13:16 | قُلِ اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.” |
13:17 | كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَ فَأَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَاءً |
Diyanet Meali: | İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. |
13:17 | وَأَمَّا مَا يَنْفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الْأَرْضِ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ الْاَمْثَالَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir. |
13:20 | الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْمِيثَاقَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır.* |
13:21 | وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen (ve kötü hesaptan korkan)lardır. |
13:25 | وَالَّذِينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar… |
13:25 | وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya… |
13:26 | اللَّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ |
Diyanet Meali: | Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. |
13:27 | قُلْ إِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.” |
13:28 | الَّذِينَ آمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. |
13:28 | أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ |
Diyanet Meali: | Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. |
13:31 | أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَىٰ بَلْ لِلَّهِ الْأَمْرُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | (Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı), ya da ölülerin konuşturulacağı (bir Kur’an olacak olsaydı o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. |
13:31 | أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. |
13:31 | أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتَّىٰ يَأْتِيَ وَعْدُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, (inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek) veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. |
13:31 | حَتَّىٰ يَأْتِيَ وَعْدُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, (inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir). Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. |
13:33 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ قُلْ سَمُّوهُمْ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın.” |
13:33 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur. |
13:34 | وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَقُّ وَمَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ |
Diyanet Meali: | Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah’ın azabından koruyacak kimse de yoktur. |
13:36 | قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا أُشْرِكَ بِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum.” |
13:37 | مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا وَاقٍ |
Diyanet Meali: | (Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan), Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. |
13:38 | وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. |
13:39 | يَمْحُو اللَّهُ مَا يَشَاءُ وَيُثْبِتُ وَعِنْدَهُ أُمُّ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.* |
13:41 | وَاللَّهُ يَحْكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, hükmeder. O’nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir. |
13:42 | وَقَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلَّهِ الْمَكْرُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. |
13:43 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.” |
14:2 | اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. |
14:3 | وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | (Dünya hayatını ahirete tercih edenler, insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya… |
14:4 | فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
14:5 | أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat.” |
14:6 | اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنْجَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın size olan nimetini anın. Hani O sizi, Firavun ailesinden kurtarmıştı.” |
14:8 | إِنْ تَكْفُرُوا أَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.” |
14:9 | وَالَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ لَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin) ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah’tan başkası bilmez- (haberi size gelmedi mi)? |
14:10 | قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللَّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” |
14:11 | إِنْ نَحْنُ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَمُنُّ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | (Peygamberleri, onlara dedi ki:) “Biz ancak sizin gibi birer insanız. Fakat Allah, kullarından dilediğine (peygamberlik) nimetini bahşeder.” |
14:11 | وَمَا كَانَ لَنَا أَنْ نَأْتِيَكُمْ بِسُلْطَانٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın izni olmadıkça, bizim size bir delil getirmemiz haddimize değil.” |
14:11 | وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | “Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.” |
14:12 | وَمَا لَنَا أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللَّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا |
Diyanet Meali: | “Allah, bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz ne diye O’na tevekkül etmeyelim?” |
14:12 | وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَىٰ مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ |
Diyanet Meali: | “Bize yaptığınız eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.” |
14:19 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattığını görmedin mi? |
14:20 | وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’a hiç de güç gelmez.* |
14:21 | وَبَرَزُوا لِلَّهِ جَمِيعًا فَقَالَ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا |
Diyanet Meali: | İnsanların hepsi Allah’ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki… |
14:21 | إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz bizler size uymuştuk; şimdi siz az bir şey olsun, Allah’ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?” |
14:21 | قَالُوا لَوْ هَدَانَا اللَّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik.” derler. |
14:22 | إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ |
Diyanet Meali: | (İş bitirilince şeytan da diyecek ki:) “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım.” |
14:24 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen) güzel bir ağaç gibidir. |
14:25 | وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. |
14:27 | يُثَبِّتُ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Allah, iman edenleri hem dünya hayatında (hem de ahirette) sabit bir sözle sağlamlaştırır… |
14:27 | وَفِي الْآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللَّهُ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah, iman edenleri hem dünya hayatında) hem de ahirette (sabit bir sözle sağlamlaştırır), zalimleri ise saptırır. |
14:27 | وَيَفْعَلُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Ve Allah dilediğini yapar. |
14:28 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَتَ اللَّهِ كُفْرًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın nimetini küfre değişenleri … görmedin mi? |
14:30 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yolundan saptırmak için O’na ortaklar koştular. |
14:32 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren… |
14:34 | وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. |
14:38 | وَمَا يَخْفَىٰ عَلَى اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | “Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” |
14:39 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ |
Diyanet Meali: | “Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur.” |
14:42 | وَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! |
14:46 | وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı. (Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile), tuzakları Allah katındadır (Allah, onu bilir). |
14:47 | فَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ |
Diyanet Meali: | Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! |
14:47 | إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
14:48 | وَبَرَزُوا لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ |
Diyanet Meali: | (O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve insanlar) bir ve kahhar (her şeyin üzerinde yegâne hâkim) olan Allah’ın huzuruna çıkarlar. |
14:51 | لِيَجْزِيَ اللَّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.* |
14:51 | لِيَجْزِيَ اللَّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.* |
15:69 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın.” |
15:96 | الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler! |
16:1 | أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. |
16:9 | وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ |
Diyanet Meali: | Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. |
16:18 | وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
16:18 | وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
16:19 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.* |
16:20 | وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar.* |
16:23 | لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. |
16:26 | قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ |
Diyanet Meali: | Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı… |
16:28 | مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ بَلَىٰ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” (derler. Melekler de şöyle diyecekler:) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.” |
16:31 | لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Kendileri için orada diledikleri her şey vardır. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları böyle mükâfatlandırır. |
16:33 | وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
16:35 | لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَا آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık…” |
16:36 | وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, (tâğûttan kaçının)” diye peygamber gönderdik. |
16:36 | فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. |
16:37 | إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ |
Diyanet Meali: | Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. |
16:38 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. |
16:38 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. |
16:41 | وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً |
Diyanet Meali: | Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. |
16:45 | أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ يَخْسِفَ اللَّهُ بِهِمُ الْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden … emin mi oldular? |
16:48 | أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri (Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola) dönmektedir. |
16:48 | يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir. |
16:49 | وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde bulunan (canlılar ve melekler büyüklük taslamadan) Allah’a secde ederler (boyun eğerler). |
16:51 | وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır.” |
16:52 | وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | (Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur.) İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle iken siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz? |
16:53 | وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Size ulaşan her nimet Allah’tandır. |
16:56 | تَاللَّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. |
16:57 | وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini.* |
16:60 | لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ |
Diyanet Meali: | Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. |
16:61 | وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. |
16:62 | وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ |
Diyanet Meali: | Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. (En güzel sonuç kendilerininmiş diye) dilleri de yalan uyduruyor. |
16:63 | تَاللَّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. |
16:65 | وَاللَّهُ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Allah, gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. |
16:70 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, (bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye) ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. |
16:70 | لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | (İçinizden kimileri de), bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye (ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır). Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir. |
16:71 | وَاللَّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ فِي الرِّزْقِ |
Diyanet Meali: | Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. |
16:71 | فَهُمْ فِيهِ سَوَاءٌ أَفَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki) rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? |
16:72 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. |
16:72 | أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللَّهِ هُمْ يَكْفُرُونَ |
Diyanet Meali: | Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? |
16:73 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp da, kendilerine (göklerden ve yerden) hiçbir rızık sağlayamayan (ve buna gücü de yetmeyen) şeylere tapıyorlar. |
16:74 | فَلَا تَضْرِبُوا لِلَّهِ الْأَمْثَالَ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Artık Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz.* |
16:74 | فَلَا تَضْرِبُوا لِلَّهِ الْأَمْثَالَ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Artık Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz.* |
16:75 | ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, (kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi) misal verir. |
16:75 | هَلْ يَسْتَوُونَ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler. |
16:76 | وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez… |
16:77 | وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. |
16:77 | وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
16:78 | وَاللَّهُ أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. |
16:79 | أَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ فِي جَوِّ السَّمَاءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. |
16:80 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا |
Diyanet Meali: | Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. |
16:81 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا |
Diyanet Meali: | Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. |
16:83 | يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir.* |
16:87 | وَأَلْقَوْا إِلَى اللَّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur.* |
16:88 | الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا |
Diyanet Meali: | İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, (yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne) azap ekleriz. |
16:90 | إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder… |
16:91 | وَأَوْفُوا بِعَهْدِ اللَّهِ إِذَا عَاهَدْتُمْ |
Diyanet Meali: | Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. |
16:91 | وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı kendinize kefil kılarak (pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın). |
16:91 | إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir. |
16:92 | إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. (Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri) kıyamet günü size elbette açıklayacaktır. |
16:93 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır… |
16:94 | فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın.) Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. |
16:95 | وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. |
16:95 | إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır. |
16:96 | مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ |
Diyanet Meali: | Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. |
16:98 | فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ |
Diyanet Meali: | Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.* |
16:101 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ |
Diyanet Meali: | (Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman) -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. |
16:104 | إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. |
16:104 | إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için elem dolu bir azap vardır.* |
16:105 | إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. |
16:106 | مَنْ كَفَرَ بِاللَّهِ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِهِ إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْاِيمَانِ |
Diyanet Meali: | Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden (ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır). |
16:106 | فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara) Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır. |
16:107 | وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden) ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir. |
16:108 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. |
16:112 | وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle bir kenti misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi… |
16:112 | فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden (yaptıklarına karşılık), Allah onlara şiddetli açlık (ve korku) ızdırabını tattırdı. |
16:112 | فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden (yaptıklarına karşılık), Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı. |
16:114 | فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا |
Diyanet Meali: | Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. |
16:114 | وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin. |
16:115 | وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, size ancak leş, kan), domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni (haram kıldı). |
16:115 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
16:116 | هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ |
Diyanet Meali: | (Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı), Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” (demeyin). |
16:116 | إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. |
16:120 | إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ حَنِيفًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. |
16:127 | وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. |
16:128 | إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.* |
17:22 | لَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَخْذُولًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın.* |
17:33 | وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. |
17:39 | وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتُلْقَىٰ فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. |
17:92 | أَوْ تَأْتِيَ بِاللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ قَبِيلًا |
Diyanet Meali: | “Yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe … (sana asla inanmayacağız).” |
17:94 | إِلَّا أَنْ قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | (İnsanlara hidayet, Kur’an geldikten sonra onların iman etmelerine) ancak, “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” demeleri (engel olmuştur). |
17:96 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter.” |
17:97 | وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, böyleleri için O’nun dışında dostlar bulamazsın. |
17:99 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ قَادِرٌ اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? |
17:110 | قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَٰنَ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın.” |
17:111 | وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ |
Diyanet Meali: | “Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan … Allah’a mahsustur” de. |
18:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَىٰ عَبْدِهِ الْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren (ve onda hiçbir eğrilik yapmayan) Allah’a mahsustur. |
18:4 | وَيُنْذِرَ الَّذِينَ قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | Ve “Allah, bir çocuk edindi” diyenleri de uyarmak için…* |
18:15 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | “Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” |
18:16 | وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden biri şöyle dedi:) “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin…” |
18:17 | ذَٰلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. ın. |
18:17 | مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُرْشِدًا |
Diyanet Meali: | Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın. |
18:21 | وَكَذَٰلِكَ أَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُوا أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ |
Diyanet Meali: | Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu … bilsinler. |
18:24 | إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Ancak, “Allah dilerse yapacağım” de. |
18:26 | قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا لَهُ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir.” |
18:38 | لَٰكِنَّا هُوَ اللَّهُ رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِرَبِّي أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.”* |
18:39 | وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Bağına girdiğinde ‘Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah’ındır’ deseydin ya!” |
18:39 | وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Bağına girdiğinde ‘Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah’ındır’ deseydin ya!” |
18:43 | وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِرًا |
Diyanet Meali: | Onun, Allah’tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.* |
18:44 | هُنَالِكَ الْوَلَايَةُ لِلَّهِ الْحَقِّ هُوَ خَيْرٌ ثَوَابًا وَخَيْرٌ عُقْبًا |
Diyanet Meali: | İşte bu durumda velayet (himaye ve koruyuculuk) yalnızca hak olan Allah’a mahsustur. O’nun mükâfatı da daha hayırlıdır, vereceği sonuç da daha hayırlıdır.* |
18:45 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِرًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir. |
18:69 | قَالَ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ صَابِرًا وَلَا أَعْصِي لَكَ أَمْرًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.* |
19:30 | قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”* |
19:35 | مَا كَانَ لِلَّهِ أَنْ يَتَّخِذَ مِنْ وَلَدٍ سُبْحَانَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. |
19:36 | وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur.* |
19:48 | وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي |
Diyanet Meali: | “Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum.” |
19:49 | فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince, ona İshak (ile Yakub’u) bağışladık… |
19:58 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ مِنْ ذُرِّيَّةِ آدَمَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem’in soyundan … (doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir). |
19:76 | وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى |
Diyanet Meali: | Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. |
19:81 | وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا |
Diyanet Meali: | Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler.* |
20:8 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.* |
20:14 | إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.”* |
20:61 | قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın.” |
20:73 | وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ |
Diyanet Meali: | “(Şüphesiz ki biz; günahlarımızı) ve bize zorla yaptırdığın sihri (affetmesi için, Rabbimize inandık). Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” |
20:98 | إِنَّمَا إِلَٰهُكُمُ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.* |
20:114 | فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ |
Diyanet Meali: | Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. |
21:22 | لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا |
Diyanet Meali: | Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. |
21:22 | فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. |
21:57 | وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُمْ بَعْدَ أَنْ تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.* |
21:66 | قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ |
Diyanet Meali: | İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?”* |
21:67 | أُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da!” |
21:98 | إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. |
22:2 | وَمَا هُمْ بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | (İnsanları sarhoş görürsün); hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir. |
22:3 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer. |
22:6 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir… |
22:7 | وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ |
Diyanet Meali: | Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir.* |
22:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde Allah hakkında tartışmaya kalkar.* |
22:9 | ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için… |
22:10 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | (Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.)* |
22:11 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. |
22:12 | يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ |
Diyanet Meali: | O, Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. |
22:14 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri (içinden ırmaklar akan) cennetlere koyacaktır. |
22:14 | تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | (Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri) içinden ırmaklar akan (cennetlere koyacaktır). Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. |
22:15 | مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa… |
22:16 | وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir.* |
22:17 | إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. |
22:17 | إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, her şeye şahittir. |
22:18 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar … Allah’a secde etmektedir. |
22:18 | وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ |
Diyanet Meali: | Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. |
22:18 | وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. |
22:23 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri (içlerinden ırmaklar akan) cennetlere koyacaktır. |
22:25 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan ve Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) |
22:28 | لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ |
Diyanet Meali: | Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve (Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine) belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. |
22:30 | ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. |
22:31 | حُنَفَاءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a yönelen, O’na ortak koşmayan kimseler (olun). |
22:31 | وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor (veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor) gibidir. |
22:32 | ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır* |
22:34 | وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ |
Diyanet Meali: | Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. |
22:35 | الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَىٰ مَا أَصَابَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden … kimselerdir. |
22:36 | وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. |
22:36 | فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ |
Diyanet Meali: | Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. |
22:37 | لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَىٰ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. |
22:37 | كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. |
22:38 | إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah inananları savunur. |
22:38 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ |
Diyanet Meali: | Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. |
22:39 | أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter.* |
22:40 | الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. |
22:40 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, (içlerinde Allah’ın adı çok anılan) manastırlar, (kiliseler, havralar ve mescitler) muhakkak yerle bir edilirdi. |
22:40 | وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı), içlerinde Allah’ın adı çok anılan (manastırlar), kiliseler, havralar ve mescitler (muhakkak yerle bir edilirdi). |
22:40 | وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
22:40 | وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
22:41 | وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ |
Diyanet Meali: | İyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir. |
22:47 | وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ |
Diyanet Meali: | Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden caymaz. |
22:52 | فَيَنْسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ |
Diyanet Meali: | Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. |
22:52 | ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. |
22:52 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
22:54 | وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir. |
22:56 | الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah’ındır. O, insanların arasında hükmünü verir. |
22:58 | وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. |
22:58 | وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. |
22:58 | لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. |
22:59 | لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).* |
22:60 | ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. |
22:60 | ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ |
Diyanet Meali: | Sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır. |
22:61 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar… |
22:61 | وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. |
22:62 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. |
22:62 | وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ |
Diyanet Meali: | O’nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür. |
22:63 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً |
Diyanet Meali: | Allah’ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmedin mi? |
22:63 | إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır. |
22:64 | لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye lâyıktır.* |
22:65 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. |
22:65 | إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. |
22:68 | وَإِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Allah, yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir.”* |
22:69 | اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.* |
22:70 | أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bilmez misin ki, kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. |
22:70 | إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dır. Şüphesiz bu, Allah’a göre çok kolaydır. |
22:71 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, (kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı) şeylere kulluk ederler. |
22:72 | قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكُمُ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | De ki: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti…” |
22:73 | إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا |
Diyanet Meali: | Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. |
22:74 | مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. |
22:74 | إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
22:75 | اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. |
22:75 | اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.* |
22:76 | يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah’a döndürülür.* |
22:78 | وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ |
Diyanet Meali: | Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. |
22:78 | فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. |
23:14 | ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ |
Diyanet Meali: | Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir! |
23:23 | يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?” |
23:24 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَنْزَلَ مَلَائِكَةً مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.” |
23:28 | فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Sen ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman: “(Bizi zalim kavmin elinden kurtaran) Allah’a hamd olsun” de. |
23:32 | فَاَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ اَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur, hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik.* |
23:38 | إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”* |
23:85 | سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de.* |
23:87 | سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de.* |
23:89 | سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.* |
23:91 | مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَٰهٍ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. |
23:91 | وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | (Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür) ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. |
23:116 | فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ |
Diyanet Meali: | Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir* |
23:117 | وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. |
24:2 | وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız), Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. |
24:2 | إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, (Allah’ın dininin koymuş olduğu hükmü uygulama konusunda onlara acıyacağınız tutmasın). |
24:5 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
24:6 | فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | (Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince), onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi… |
24:7 | وَالْخَامِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ |
Diyanet Meali: | Beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle (yerine gelir).* |
24:8 | وَيَدْرَأُ عَنْهَا الْعَذَابَ أَنْ تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Kocasının yalancılardan olduğuna dair) Allah’ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi, beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi), kadından cezayı kaldırır. |
24:9 | وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, (kadından cezayı kaldırır).* |
24:10 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:10 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:13 | فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَاءِ فَأُولَٰئِكَ عِنْدَ اللَّهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar, iftiracılar bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya!) Mademki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir. |
24:14 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!* |
24:15 | وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor) ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır. |
24:17 | يَعِظُكُمُ اللَّهُ أَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِهِ أَبَدًا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor.* |
24:18 | وَيُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah, size âyetleri açıklıyor. |
24:18 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
24:19 | لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya); onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
24:20 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:20 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:21 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَىٰ مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. |
24:21 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
24:21 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
24:22 | أَنْ يُؤْتُوا أُولِي الْقُرْبَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler) yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine (yemin etmesinler). |
24:22 | وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا أَلَا تُحِبُّونَ أَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? |
24:22 | وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
24:25 | يَوْمَئِذٍ يُوَفِّيهِمُ اللَّهُ دِينَهُمُ الْحَقَّ وَيَعْلَمُونَ أَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | O gün Allah, onlara kesinleşmiş cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah’ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir.* |
24:25 | وَيَعْلَمُونَ أَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Ve onlar Allah’ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir. |
24:28 | هُوَ أَزْكَىٰ لَكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. |
24:29 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir. |
24:30 | ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ |
Diyanet Meali: | Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. |
24:31 | وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! |
24:32 | إِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. |
24:32 | وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. |
24:33 | وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّىٰ يُغْنِيَهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. |
24:33 | وَآتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللَّهِ الَّذِي آتَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. |
24:33 | وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَإِنَّ اللَّهَ مِنْ بَعْدِ إِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.) Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. |
24:35 | اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ |
Diyanet Meali: | Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil… |
24:35 | نُورٌ عَلَىٰ نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. |
24:35 | وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için misaller verir. |
24:35 | وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
24:36 | فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde… |
24:37 | رِجَالٌ لَا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, (zekâtı vermekten) alıkoymadığı birtakım adamlar… |
24:38 | لِيَجْزِيَهُمُ اللَّهُ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَزِيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | (Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lütfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). |
24:38 | وَاللَّهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır. |
24:39 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır.) Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah’ı yanında bulur (da Allah onun hesabını tastamam görür). |
24:39 | وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah, hesabı çabuk görendir. |
24:40 | وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ |
Diyanet Meali: | Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur. |
24:41 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, (sıra sıra kanat çırparak uçan kuşların) Allah’ı tespih ettiğini görmez misin? |
24:41 | كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. |
24:42 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. |
24:42 | وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Dönüş de ancak Allah’adır. |
24:43 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُزْجِي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا |
Diyanet Meali: | Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. |
24:44 | يُقَلِّبُ اللَّهُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ |
Diyanet Meali: | Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi olanlar için bir ibret vardır.* |
24:45 | وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, bütün canlıları sudan yarattı. |
24:45 | يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
24:45 | يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
24:46 | وَاللَّهُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir. |
24:47 | وَيَقُولُونَ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالرَّسُولِ وَأَطَعْنَا |
Diyanet Meali: | (Münâfıklar), “Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” derler… |
24:48 | وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Aralarında hüküm vermesi için Allah’a (Kur’an’a) ve peygambere çağırıldıkları zaman… |
24:50 | أَمْ يَخَافُونَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? |
24:51 | إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا |
Diyanet Meali: | Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, (mü’minlerin söyleyeceği söz ancak), “işittik ve iman ettik” demeleridir. |
24:52 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse… |
24:52 | وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir. |
24:53 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّ |
Diyanet Meali: | Münâfıklar, sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ağır bir şekilde Allah’a yemin ettiler. |
24:53 | قُلْ لَا تُقْسِمُوا طَاعَةٌ مَعْرُوفَةٌ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” |
24:54 | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin” de. |
24:55 | وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, (kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi) onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına … dair vaadde bulunmuştur. |
24:58 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. |
24:58 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
24:59 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar. |
24:59 | وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
24:60 | وَأَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
24:61 | فَسَلِّمُوا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً |
Diyanet Meali: | Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. |
24:61 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar. |
24:62 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Mü’minler ancak Allah’a ve peygamberine inanan… |
24:62 | إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir. |
24:62 | فَأْذَنْ لِمَنْ شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (O hâlde bazı işlerini görmek için senden izin isterlerse), içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. |
24:62 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
24:63 | قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الَّذِينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنْكُمْ لِوَاذًا |
Diyanet Meali: | İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. |
24:64 | أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Bilmiş olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
24:64 | وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a döndürülecekleri ve yaptıklarını Allah’ın onlara haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
25:17 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği … günü hatırla. |
25:41 | وَإِذَا رَأَوْكَ إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu?” (derler.)* |
25:55 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. |
25:68 | وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen … kimselerdir. |
25:68 | وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ |
Diyanet Meali: | Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. |
25:70 | فَأُولَٰئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ |
Diyanet Meali: | Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. |
25:70 | وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
25:71 | وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَإِنَّهُ يَتُوبُ إِلَى اللَّهِ مَتَابًا |
Diyanet Meali: | Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.* |
26:89 | إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”* |
26:93 | مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara), “Allah’ı bırakıp da (tapmakta olduklarınız nerede?) Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” (denilecek).* |
26:97 | تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | “Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”* |
26:108 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”* |
26:110 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”* |
26:126 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”* |
26:131 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”* |
26:144 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”* |
26:150 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”* |
26:163 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”* |
26:179 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | Artık, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.* |
26:213 | فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!* |
26:227 | إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan (ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar) başka. |
27:8 | أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.” |
27:9 | يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.”* |
27:15 | وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler. |
27:24 | وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm.” |
27:25 | أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | (Şeytan böyle yapmış ki) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, (gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen) Allah’a secde etmesinler. |
27:26 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.* |
27:30 | إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamaktadır.”* |
27:36 | فَمَا آتَانِيَ اللَّهُ خَيْرٌ مِمَّا آتَاكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ |
Diyanet Meali: | “Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.” |
27:43 | وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. |
27:44 | وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَانَ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.” |
27:45 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. |
27:46 | لَوْلَا تَسْتَغْفِرُونَ اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!” |
27:47 | قَالَ طَائِرُكُمْ عِنْدَ اللَّهِ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ تُفْتَنُونَ |
Diyanet Meali: | Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi. |
27:49 | قَالُوا تَقَاسَمُوا بِاللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُ وَأَهْلَهُ |
Diyanet Meali: | Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz…” |
27:59 | قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلَامٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ الَّذِينَ اصْطَفَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” |
27:59 | آللَّهُ خَيْرٌ أَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı? |
27:60 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir. |
27:61 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor! |
27:62 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! |
27:63 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir. |
27:63 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir. |
27:64 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.” |
27:65 | قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir.” |
27:79 | فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُبِينِ |
Diyanet Meali: | Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.* |
27:87 | فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Sûr’a üfürüleceği ve) Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı (günü hatırla). |
27:88 | صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ إِنَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler.) Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
27:93 | وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَتَعْرِفُونَهَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız.” |
28:13 | كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ |
Diyanet Meali: | Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilsin diye (onu anasına geri döndürdük). |
28:27 | سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | “İnşaallah beni salih kimselerden bulacaksın.” |
28:28 | أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ وَاللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ, şöyle dedi: “Bu, seninle benim aramda bir iş.) İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir husûmet yok. Allah, söylediklerimize vekildir.” |
28:30 | أَنْ يَا مُوسَىٰ إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.” |
28:49 | قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ هُوَ أَهْدَىٰ مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz), Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.” |
28:50 | وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. |
28:50 | بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Kim), Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın (kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır). Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez. |
28:56 | إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. |
28:60 | وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? |
28:68 | مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir. |
28:70 | وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَىٰ وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | O, Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O’na mahsustur. |
28:71 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, (Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir)?” |
28:71 | مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ أَفَلَا تَسْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı), Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?” |
28:72 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, (Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir)?” |
28:72 | مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı), Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir?” |
28:75 | فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar da gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler ve (Allah’a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir. |
28:76 | إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ |
Diyanet Meali: | Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.” |
28:77 | وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara.” |
28:77 | وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | “Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap.” |
28:77 | وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” |
28:78 | أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعًاۜ |
Diyanet Meali: | O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? |
28:80 | وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا |
Diyanet Meali: | “Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır.” |
28:81 | فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. |
28:82 | وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ |
Diyanet Meali: | “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış.” |
28:82 | لَوْلَا أَنْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا |
Diyanet Meali: | “Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi.” |
28:87 | وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنْزِلَتْ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler. |
28:88 | وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
29:3 | فَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. |
29:5 | مَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa… |
29:5 | فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
29:6 | وَمَنْ جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir.* |
29:10 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. |
29:10 | فَإِذَا أُوذِيَ فِي اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca… |
29:10 | جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca), insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. |
29:10 | أَوَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِمَا فِي صُدُورِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir? |
29:11 | وَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.* |
29:16 | وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ |
Diyanet Meali: | İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının.” |
29:17 | إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا |
Diyanet Meali: | “Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz.” |
29:17 | إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez.” |
29:17 | فَابْتَغُوا عِنْدَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin.” |
29:19 | أَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللَّهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? |
29:19 | إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. |
29:20 | ثُمَّ اللَّهُ يُنْشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” |
29:20 | ثُمَّ اللَّهُ يُنْشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | “Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” |
29:22 | وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ |
Diyanet Meali: | Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır. |
29:23 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَلِقَائِهِ أُولَٰئِكَ يَئِسُوا مِنْ رَحْمَتِي |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. |
29:24 | إِلَّا أَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنْجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | (İbrahim’in kavminin cevabı), “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. |
29:25 | وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz.” |
29:29 | فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kavminin cevabı, “(Eğer doğru söyleyenlerden isen), haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu. |
29:36 | اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
29:40 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
29:41 | مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, (kendine bir ev edinen) örümceğin durumu gibidir. |
29:42 | إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
29:44 | خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. |
29:45 | إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ |
Diyanet Meali: | Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. |
29:45 | وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor. |
29:50 | قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” |
29:52 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.” |
29:52 | وَالَّذِينَ آمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.” |
29:60 | وَكَأَيِّنْ مِنْ دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ |
Diyanet Meali: | Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. |
29:61 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı), güneşi ve ayı hizmetinize (kim) verdi?” (diye soracak olsan) mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. |
29:62 | اللَّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, rızkı kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. |
29:62 | لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Allah, rızkı) kullarından dilediğine (bol verir ve dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
29:63 | فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de) onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” (diye soracak olsan), mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. |
29:63 | قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar. |
29:65 | فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. |
29:67 | أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَكْفُرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? |
29:68 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? |
29:69 | وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.* |
30:4 | فِي بِضْعِ سِنِينَ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُ |
Diyanet Meali: | (Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra) birkaç yıl içinde (galip geleceklerdir). Önce de, sonra da emir Allah’ındır. |
30:5 | بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | (O gün) Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle (mü’minler sevinecektir). Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.* |
30:6 | وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.* |
30:6 | لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
30:8 | مَا خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Hem Allah, gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak (ve belirli bir süre için) yaratmıştır. |
30:9 | فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
30:10 | أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | (Sonra), Allah’ın âyetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, (kötülük işleyenin sonu daha da kötü oldu). |
30:11 | اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. Sonra da yalnız O’na döndürüleceksiniz.* |
30:17 | فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda, Allah’ı tespih edin.* |
30:29 | فَمَنْ يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın (bu şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur. |
30:30 | فِطْرَتَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. |
30:30 | لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. |
30:37 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, rızkı dilediğine bol verdiğini ve (dilediğine) kıstığını görmediler mi? |
30:38 | ذَٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. |
30:39 | وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. |
30:39 | وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ زَكَاةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ |
Diyanet Meali: | Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır. |
30:40 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. |
30:43 | مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah tarafından, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce (yüzünü dosdoğru dine çevir). O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır. |
30:48 | اللَّهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah, onları dilediği gibi, (bazen) yayar ve (bazen yoğunlaştırır). |
30:50 | فَانْظُرْ إِلَىٰ آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. |
30:54 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, (sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık veren)dir. |
30:56 | لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَىٰ يَوْمِ الْبَعْثِ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, siz, Allah’ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız.” |
30:59 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler.* |
30:60 | فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler.* |
31:6 | لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا |
Diyanet Meali: | (İnsanlardan öylesi vardır ki), bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, (eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır). |
31:9 | خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için) içlerinde ebedî kalacakları (Naîm cennetleri vardır). Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
31:11 | هَٰذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ |
Diyanet Meali: | İşte Allah’ın yarattıkları! Haydi, Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana gösterin! |
31:12 | وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. |
31:12 | وَمَنْ يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. |
31:13 | يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” |
31:16 | فَتَكُنْ فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti: “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa) ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir.” |
31:16 | أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” |
31:18 | وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ |
Diyanet Meali: | “(Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme) ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.” |
31:20 | أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini … görmediniz mi? |
31:20 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى |
Diyanet Meali: | Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi (ve aydınlatıcı bir kitabı) olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır. |
31:21 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. |
31:22 | وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ |
Diyanet Meali: | Kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse… |
31:22 | فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ |
Diyanet Meali: | (Kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse), şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah’a varır. |
31:23 | إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Allah, göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
31:25 | وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler. |
31:25 | قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler. |
31:26 | لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye lâyık olandır.* |
31:26 | لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye lâyık olandır.* |
31:27 | وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem), deniz de (mürekkep olsa), arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. |
31:27 | مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
31:28 | مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.* |
31:29 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. |
31:29 | كُلٌّ يَجْرِي إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى وَأَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden hakkıyla haberdardır. |
31:30 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ |
Diyanet Meali: | Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir… |
31:30 | وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ |
Diyanet Meali: | Onu bırakıp da taptıkları ise batıldır. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür. |
31:31 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi ki, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. |
31:32 | وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. |
31:33 | إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. |
31:33 | وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ |
Diyanet Meali: | O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın. |
31:34 | إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ |
Diyanet Meali: | Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. |
31:34 | وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. |
32:4 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan (sonra da Arş’a kurulan)dır. |
33:1 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Allah’a karşı gelmekten sakın. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. |
33:1 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
33:2 | وَاتَّبِعْ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.* |
33:3 | وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a tevekkül et… |
33:3 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Vekil olarak Allah yeter. |
33:4 | مَا جَعَلَ اللَّهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. |
33:4 | وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ |
Diyanet Meali: | Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir. |
33:5 | ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onları babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. |
33:5 | وَلَٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Fakat kasten yaptığınız şeylerde (size günah vardır). Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
33:6 | وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah’ın Kitab’ına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer mü’minlerden ve muhacirlerden) daha önceliklidirler. |
33:9 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. |
33:9 | وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Ve göremediğiniz ordular (göndermiştik). Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. |
33:10 | وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللَّهِ الظُّنُونَا |
Diyanet Meali: | (Hani gözler kaymış) ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. |
33:12 | وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا |
Diyanet Meali: | (Hani münafıklar) ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı. |
33:15 | وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْأَدْبَارَ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi. |
33:15 | لَا يُوَلُّونَ الْأَدْبَارَ وَكَانَ عَهْدُ اللَّهِ مَسْئُولًا |
Diyanet Meali: | Geri dönüp kaçmayacaklarına dair (Allah’a söz vermişlerdi). Allah’a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir. |
33:17 | قُلْ مَنْ ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir?” |
33:17 | وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerine Allah’tan başka hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamazlar. |
33:18 | قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الْمُعَوِّقِينَ مِنْكُمْ وَالْقَائِلِينَ لِإِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. |
33:19 | أُولَٰئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَأَحْبَطَ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. |
33:19 | فَأَحْبَطَ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu, Allah’a kolaydır. |
33:21 | لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için … güzel bir örnek vardır. |
33:21 | لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a (ve ahiret gününe) kavuşmayı uman, (Allah’ı çok zikreden) kimseler için güzel bir örnek vardır. |
33:21 | وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a) ve ahiret gününe (kavuşmayı uman), Allah’ı çok zikreden (kimseler için güzel bir örnek vardır). |
33:22 | وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَٰذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın (ve Resûlünün) bize vaad ettiği şeydir.” |
33:22 | وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا |
Diyanet Meali: | “Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” (dediler). Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır. |
33:23 | مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. |
33:24 | لِيَجْزِيَ اللَّهُ الصَّادِقِينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ |
Diyanet Meali: | (Bunun böyle olması) Allah’ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması, (dilerse) münafıklara azap etmesi (yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir). |
33:24 | أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
33:25 | وَرَدَّ اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًا |
Diyanet Meali: | Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. |
33:25 | وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ |
Diyanet Meali: | Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. |
33:25 | وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا |
Diyanet Meali: | Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
33:27 | وَأَرْضًا لَمْ تَطَئُوهَا وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا |
Diyanet Meali: | (Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına) ve henüz ayak basmadığınız topraklara (varis kıldı). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
33:29 | وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız…” |
33:29 | فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | “(Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız), bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” |
33:30 | يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber’in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa), onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah’a göre kolaydır. |
33:31 | وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ |
Diyanet Meali: | İçinizden kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. |
33:33 | وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. |
33:33 | إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek (ve sizi tertemiz yapmak) istiyor. |
33:34 | وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَىٰ فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ |
Diyanet Meali: | Siz evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. |
33:34 | مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | (Siz evlerinizde okunan) Allah’ın âyetlerini ve hikmeti (hatırlayın). Şüphesiz Allah en gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır. |
33:35 | وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً |
Diyanet Meali: | Şüphesiz … Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma (ve büyük bir mükâfat) hazırlamıştır. |
33:35 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | İşte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. |
33:36 | إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ |
Diyanet Meali: | Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, (hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda) tercih kullanma hakları yoktur. |
33:36 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır. |
33:37 | وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ |
Diyanet Meali: | Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama ve Allah’tan sakın)” diyordun. |
33:37 | أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ |
Diyanet Meali: | “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” (diyordun). İçinde, (Allah’ın ortaya çıkaracağı) bir şeyi gizliyor (ve insanlardan çekiniyordun). |
33:37 | وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ |
Diyanet Meali: | “Ve Allah’tan sakın” (diyordun). İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor (ve insanlardan çekiniyordun). |
33:37 | وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَاهُ |
Diyanet Meali: | Ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. |
33:37 | وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. |
33:38 | مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. |
33:38 | سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. |
33:38 | وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَقْدُورًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür. |
33:39 | الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُ |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, (başka hiç kimseden korkmayan) kimselerdir. |
33:39 | وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter. |
33:39 | وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter. |
33:40 | مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü (ve nebîlerin sonuncusu)dur. |
33:40 | وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
33:41 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.* |
33:46 | وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).* |
33:47 | وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ فَضْلًا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Mü’minlere kendileri için Allah’tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele.* |
33:48 | وَدَعْ أَذَاهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. |
33:48 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Vekil olarak Allah yeter. |
33:50 | وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini), Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; … sana helâl kıldık. |
33:50 | لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
33:51 | وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri) ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları (için daha uygundur). Allah, kalplerinizdekini bilir. |
33:51 | وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) |
33:52 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ رَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir. |
33:53 | إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنْكُمْ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. |
33:53 | وَمَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz (ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen) söz konusu olamaz. |
33:53 | إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır. |
33:54 | إِنْ تُبْدُوا شَيْئًا أَوْ تُخْفُوهُ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.* |
33:55 | وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ وَاتَّقِينَ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından), mü’min kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden (ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları!) Allah’a karşı gelmekten sakının. |
33:55 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir. |
33:56 | إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. |
33:57 | إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiştir. |
33:57 | إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiştir. |
33:59 | ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
33:62 | سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. |
33:62 | وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın. |
33:63 | يَسْأَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” |
33:64 | إِنَّ اللَّهَ لَعَنَ الْكَافِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمْ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır.* |
33:66 | يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا |
Diyanet Meali: | (Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün), “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler. |
33:69 | لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ آذَوْا مُوسَىٰ فَبَرَّأَهُ اللَّهُ مِمَّا قَالُوا |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler!) Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı. |
33:69 | وَكَانَ عِنْدَ اللَّهِ وَجِيهًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, Allah katında itibarlı bir kimse idi. |
33:70 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.* |
33:71 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. |
33:73 | لِيُعَذِّبَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmek … için (insana emaneti yüklemiştir). |
33:73 | وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ |
Diyanet Meali: | Mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların da tövbelerini kabul etmek için (insana emaneti yüklemiştir). |
33:73 | وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
34:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. |
34:8 | أَفْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَمْ بِهِ جِنَّةٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?” |
34:22 | قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da ilâh olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın. (Göklerde ve yerde) zerre kadar bir şeye sahip değillerdir. |
34:24 | قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قُلِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Size göklerden ve yerden kim rızık verir?” De ki: “Allah. |
34:27 | قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُمْ بِهِ شُرَكَاءَ كَلَّا بَلْ هُوَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah’a ortak olamaz.) Aksine O, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah’tır.”* |
34:33 | إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَنْ نَكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ أَنْدَادًا |
Diyanet Meali: | “Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na eşler koşmamızı emrediyordunuz.” |
34:46 | أَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! De ki: “Ben size ancak bir tek şeyi), Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkıp (düşünmenizi öğütlüyorum).” |
34:47 | قُلْ مَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah’a aittir.” |
35:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا |
Diyanet Meali: | Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri (ikişer, üçer, dörder kanatlı) elçiler yapan Allah’a mahsustur. |
35:1 | يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
35:2 | مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. |
35:3 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. |
35:3 | هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? |
35:4 | فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki), senden önce de nice peygamberler yalancı sayılmıştır. Bütün işler ancak Allah’a döndürülür. |
35:5 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. |
35:5 | فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ |
Diyanet Meali: | Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın. |
35:8 | فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. |
35:8 | فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helâk etme! Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını hakkıyla bilendir. |
35:9 | وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَىٰ بَلَدٍ مَيِّتٍ |
Diyanet Meali: | Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer (ve onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz). |
35:10 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. |
35:11 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. |
35:11 | وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez), yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a kolaydır. |
35:13 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O’nundur. |
35:15 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.* |
35:15 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.* |
35:17 | وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’a göre zor bir şey değildir.* |
35:18 | وَمَنْ تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır. |
35:22 | إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَاءُ وَمَا أَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. |
35:27 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهَا |
Diyanet Meali: | Görmüyor musun ki, Allah gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü renkte ürünler çıkardık. |
35:28 | إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. |
35:28 | إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. |
35:29 | إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar… |
35:31 | إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah (kullarından) hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla görür. |
35:32 | وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ |
Diyanet Meali: | Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur. |
35:34 | وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ |
Diyanet Meali: | Şöyle derler: “Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur.” |
35:38 | إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. |
35:40 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءَكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü?” |
35:41 | إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) tutuyor. |
35:42 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَاءَهُمْ نَذِيرٌ لَيَكُونُنَّ أَهْدَىٰ مِنْ اِحْدَى الْاُمَمِ |
Diyanet Meali: | Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allah’a yemin etmişlerdi. |
35:43 | فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Sen Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. |
35:43 | وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا |
Diyanet Meali: | Sen, Allah’ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın. |
35:44 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki hiçbir şey, Allah’ı âciz bırakacak değildir. |
35:45 | وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. |
35:45 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | (Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor.) Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir. |
36:47 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler (iman edenlere …) derler. |
36:47 | أَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz?” |
36:74 | وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler.* |
37:23 | مِنْ دُونِ اللَّهِ فَاهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | “(Zulmedenleri, eşlerini ve) Allah’ı bırakıp da (tapmakta olduklarını toplayın), onları cehennemin yoluna koyun..” |
37:35 | إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı. |
37:40 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın halis kulları başka.* |
37:56 | قَالَ تَاللَّهِ إِنْ كِدْتَ لَتُرْدِينِ |
Diyanet Meali: | Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.”* |
37:74 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka.* |
37:86 | أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?”* |
37:96 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”* |
37:102 | افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | “(Babacığım), emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.” |
37:126 | اللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | “(Yaratıcıların en güzelini), sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı (bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz)?”* |
37:128 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka.* |
37:152 | وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah çocuk sahibi oldu” (diyorlar). Onlar elbette yalan söylüyorlar. |
37:159 | سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.* |
37:160 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir.* |
37:169 | لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | “(Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı), elbette biz ihlâslı kullar olurduk.” |
37:182 | وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.* |
38:26 | وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır.” |
38:26 | إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.” |
38:65 | قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنْذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.”* |
39:1 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.* |
39:2 | إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.* |
39:3 | أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. |
39:3 | مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَىٰ |
Diyanet Meali: | “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” |
39:3 | إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. |
39:3 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. |
39:4 | لَوْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَاصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. |
39:4 | سُبْحَانَهُ هُوَ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ |
Diyanet Meali: | O, bundan uzaktır, yücedir. O, bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan Allah’tır. |
39:6 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ |
Diyanet Meali: | İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? |
39:7 | إِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. |
39:8 | وَجَعَلَ لِلَّهِ أَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. |
39:10 | لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ |
Diyanet Meali: | “Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir.” |
39:11 | قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.”* |
39:14 | قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دِينِي |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.”* |
39:16 | ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının. |
39:17 | وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Tâğût’tan, ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır. |
39:18 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُولَٰئِكَ هُمْ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | (Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya), işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. |
39:20 | وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ |
Diyanet Meali: | Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez. |
39:20 | وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ |
Diyanet Meali: | Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez. |
39:21 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de onu yeryüzündeki kaynaklara ulaştırdı. |
39:22 | أَفَمَنْ شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٍ مِنْ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, (kalbi imana kapalı kimse gibi midir)? |
39:22 | فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! |
39:23 | اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ |
Diyanet Meali: | Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. |
39:23 | ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. |
39:23 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. |
39:23 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. |
39:26 | فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. |
39:29 | ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلًا فِيهِ شُرَكَاءُ مُتَشَاكِسُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam (ile yalnızca bir kişiye ait olan bir köle adamı) örnek verdi. |
39:29 | هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bu iki adamın durumu hiç, bir olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. |
39:32 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءَهُ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur’an’ı) yalanlayandan daha zalimdir? |
39:35 | لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, işlediklerinin en kötüsünü örtmek ve onlara (yaptıklarının en güzeli ile) karşılık vermek için (onları böyle mükâfatlandırdı). |
39:36 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, kuluna yetmez mi? |
39:36 | وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur. |
39:37 | وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. |
39:37 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? |
39:38 | وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. |
39:38 | قُلْ أَفَرَأَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi?” |
39:38 | إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi?” |
39:38 | قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.” |
39:42 | اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنْفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا |
Diyanet Meali: | Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. |
39:43 | أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ شُفَعَاءَ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? |
39:44 | قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir.” |
39:45 | وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bir tek (ilâh) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. |
39:47 | وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. |
39:52 | أَوَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ |
Diyanet Meali: | Bilmediler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. |
39:53 | يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” |
39:53 | إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
39:56 | أَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْتُ فِي جَنْبِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki), kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime! (Gerçekten ben alay edenlerden idim)” demesin. |
39:57 | أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Yahut, “Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum” demesin.* |
39:60 | وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. |
39:61 | وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz. |
39:62 | اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.* |
39:63 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. |
39:64 | قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”* |
39:66 | بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.* |
39:67 | وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. |
39:68 | فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Sûr’a üflenir) ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. |
39:74 | وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi (cennetten dilediğimiz yere konmak üzere) bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur.” |
39:75 | وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir. |
40:2 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ |
Diyanet Meali: | Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafındandır. |
40:4 | مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. |
40:10 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler var ya, muhakkak onlara: “Allah’ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür…” diye seslenilir. |
40:12 | ذَٰلِكُمْ بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ |
Diyanet Meali: | “Bu, sizin tevhid çerçevesinde Allah’a çağrıldığında inkâr etmeniz, (O’na ortak koşulduğunda ise inanmanız) sebebiyledir.” |
40:12 | وَإِنْ يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ |
Diyanet Meali: | “O’na ortak koşulduğunda ise inanmanız (sebebiyledir). Artık hüküm yüce ve büyük Allah’a aittir.” |
40:14 | فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | O hâlde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.* |
40:16 | يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَ لَا يَخْفَىٰ عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ |
Diyanet Meali: | O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. |
40:16 | لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ |
Diyanet Meali: | Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır. |
40:17 | لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. |
40:20 | وَاللَّهُ يَقْضِي بِالْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, hak ve adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. |
40:20 | لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ |
Diyanet Meali: | (Allah’tan başka taptıkları ise) hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
40:21 | فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ |
Diyanet Meali: | Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı. |
40:21 | فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ |
Diyanet Meali: | Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı. |
40:22 | فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | (Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da) onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir. |
40:28 | أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi.” |
40:28 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.” |
40:29 | فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءَنَا |
Diyanet Meali: | “Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” |
40:31 | وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.” |
40:33 | يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ |
Diyanet Meali: | “(Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden), arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız (günden korkuyorum. O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur.” |
40:33 | مَا لَكُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | “(O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.” |
40:34 | حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ مِنْ بَعْدِهِ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. |
40:34 | كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır. |
40:35 | الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. |
40:35 | كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ الَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. |
40:35 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ |
Diyanet Meali: | Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler. |
40:42 | تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | “Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz.” |
40:43 | وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.” |
40:44 | وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını hakkıyla görendir.” |
40:44 | وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını hakkıyla görendir.” |
40:45 | فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı.* |
40:48 | إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.” |
40:55 | فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. |
40:56 | إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. |
40:56 | فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
40:61 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. |
40:61 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir… |
40:62 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
40:63 | كَذَٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذِينَ كَانُوا بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr etmekte olanlar, işte böyle döndürülürler.* |
40:64 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip (de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır). |
40:64 | فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de) şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! |
40:64 | فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir! |
40:65 | فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | O hâlde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. |
40:66 | قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Rabbimden bana apaçık deliller gelince), Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı.” |
40:69 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?* |
40:74 | مِنْ دُونِ اللَّهِ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُو مِنْ قَبْلُ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Sonra onlara), “Allah’ı bırakıp da (ortak koştuklarınız nerede?” denilir). Onlar da, “(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. |
40:74 | بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُو مِنْ قَبْلُ شَيْئًا كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. İşte Allah, inkârcıları böyle saptırır. |
40:77 | فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ |
Diyanet Meali: | Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. |
40:78 | وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. |
40:78 | فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar. |
40:79 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.* |
40:81 | وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنْكِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, size âyetlerini gösteriyor. Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz?* |
40:84 | فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ |
Diyanet Meali: | Azabımızı gördükleri zaman, “Yalnız Allah’a inandık…” dediler. |
40:85 | سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. |
41:14 | اِذْ جَاءَتْهُمُ الرُّسُلُ مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Hani onlara peygamberler önlerinden ve arkalarından gelmiş, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin” demişlerdi. |
41:15 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? |
41:19 | وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَاءُ اللَّهِ إِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın düşmanlarının, toplanıp yığın yığın cehenneme sevk edilecekleri günü hatırla!* |
41:21 | قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Derileri de) der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.” |
41:22 | وَلَٰكِنْ ظَنَنْتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.” |
41:28 | ذَٰلِكَ جَزَاءُ أَعْدَاءِ اللَّهِ النَّارُ |
Diyanet Meali: | İşte böyle, Allah düşmanlarının cezası ateştir. |
41:30 | إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner. |
41:33 | وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا |
Diyanet Meali: | Allah’a çağıran, salih amel işleyen (ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyen)den daha güzel sözlü kimdir? |
41:36 | وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. |
41:37 | لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Güneşe ve aya secde etmeyin. (Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız), onları yaratan Allah’a secde edin. |
41:52 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُمْ بِهِ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?”* |
42:3 | كَذَٰلِكَ يُوحِي إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.* |
42:5 | وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | (Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler) ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
42:6 | وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. |
42:8 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi, onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. |
42:9 | أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ فَاللَّهُ هُوَ الْوَلِيُّ |
Diyanet Meali: | Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki gerçek dost Allah’tır. |
42:10 | وَمَا اخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِنْ شَيْءٍ فَحُكْمُهُ إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. |
42:10 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبِّي عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum. |
42:13 | اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ يُنِيبُ |
Diyanet Meali: | Allah, ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır. |
42:15 | وَقُلْ آمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ |
Diyanet Meali: | Ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.” |
42:15 | اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir.” |
42:15 | لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | “Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.” |
42:16 | وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında batıldır. |
42:17 | اللَّهُ الَّذِي أَنْزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ |
Diyanet Meali: | Allah, hak olarak Kitab’ı ve mizanı indirendir. |
42:19 | اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.* |
42:21 | أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Yoksa, Allah’ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? |
42:23 | ذَٰلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın, inanıp (salih ameller işleyen) kullarına müjdelediği şeydir. |
42:23 | وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ |
Diyanet Meali: | Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir. |
42:24 | أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | Yoksa “Yalan uydurup Allah’a iftira etti” mi diyorlar. |
42:24 | فَإِنْ يَشَإِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَىٰ قَلْبِكَ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. |
42:24 | وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Allah batılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. |
42:27 | وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. |
42:31 | وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ |
Diyanet Meali: | Sizin için Allah’tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur. |
42:36 | وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler … içindir. |
42:40 | فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez. |
42:44 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ وَلِيٍّ مِنْ بَعْدِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. |
42:46 | وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنْ أَوْلِيَاءَ يَنْصُرُونَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. |
42:46 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ سَبِيلٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur. |
42:47 | اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’tan, geri çevrilmesi imkânsız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. |
42:49 | لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. |
42:51 | وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ |
Diyanet Meali: | Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. |
42:53 | صِرَاطِ اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun); göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah’ın yoluna. |
42:53 | أَلَا إِلَى اللَّهِ تَصِيرُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah’a döner. |
43:63 | وَلِأُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ فَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | “Ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için (geldim). Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının…” |
43:64 | إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.* |
43:87 | وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar?* |
44:18 | أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | O, şöyle demişti: “Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.”* |
44:19 | وَأَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ إِنِّي آتِيكُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.”* |
44:42 | إِلَّا مَنْ رَحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir.* |
45:2 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.* |
45:5 | وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ رِزْقٍ |
Diyanet Meali: | Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten rızık (sebebi olarak yağmur) indirip, (onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, … deliller vardır). |
45:6 | تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. |
45:6 | فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? |
45:8 | يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا |
Diyanet Meali: | Kendisine Allah’ın âyetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak (sanki onları hiç duymamış gibi) direnir. |
45:10 | وَلَا يُغْنِي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْئًا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Dünyada kazandıkları ve Allah’tan başka edindikleri dostlar onlara hiçbir fayda vermez. |
45:12 | اللَّهُ الَّذِي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi … için denizi sizin hizmetinize verendir. |
45:14 | قُلْ لِلَّذِينَ آمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ أَيَّامَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnananlara söyle, Allah’ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar… |
45:19 | إِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar, Allah’a karşı sana asla bir fayda sağlayamazlar. |
45:19 | وَإِنَّ الظَّالِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz zalimler birbirinin dostlarıdır. Allah ise kendisine karşı gelmekten sakınanların dostudur. |
45:22 | وَخَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak … yaratmıştır. |
45:23 | أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı … kimseyi gördün mü? |
45:23 | فَمَنْ يَهْدِيهِ مِنْ بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? |
45:26 | قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da (kendisinde şüphe olmayan) Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek…” |
45:27 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. |
45:32 | وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz…” demiştiniz. |
45:35 | ذَٰلِكُمْ بِأَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا |
Diyanet Meali: | “Bunun sebebi, Allah’ın âyetlerini alaya almanızdır.” |
45:36 | فَلِلَّهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَرَبِّ الْأَرْضِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.* |
46:2 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.* |
46:4 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi yaratmışlardır?” |
46:5 | وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَنْ لَا يَسْتَجِيبُ لَهُ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’ı bırakıp da, (kıyamet gününe kadar) kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? |
46:8 | قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah’tan gelecek olana (cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız.” |
46:10 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَكَفَرْتُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz…” |
46:10 | فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “(İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini Tevrat’ta görerek şahitlik edip) inandığı hâlde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?) Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.” |
46:13 | إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, (onlar üzülmeyecekler de). |
46:17 | وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ |
Diyanet Meali: | (Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye), onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di gerçektir” diyorlar… |
46:17 | وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ |
Diyanet Meali: | (Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye), onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di gerçektir” diyorlar… |
46:21 | أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Ancak Allah’a ibadet edin, çünkü ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” |
46:23 | قَالَ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ |
Diyanet Meali: | Hûd, “(Bu konudaki) bilgi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderileni tebliğ ediyorum…” dedi. |
46:26 | إِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. |
46:28 | فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ قُرْبَانًا آلِهَةً |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp O’na yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? |
46:31 | يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin…” |
46:32 | وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. |
46:33 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ |
Diyanet Meali: | Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, (ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini) görmediler mi? |
47:1 | الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır.* |
47:3 | كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır. |
47:4 | وَلَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَ بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. |
47:4 | وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَنْ يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. |
47:7 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder. |
47:9 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah’ın onların amellerini boşa çıkarmasındandır.* |
47:10 | دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا |
Diyanet Meali: | Allah, onları yerle bir etmiştir. İnkâr edenlere de bu akıbetin benzerleri vardır. |
47:11 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَىٰ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı bulunmamasından dolayıdır.* |
47:12 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, (içinden ırmaklar akan) cennetlere koyacaktır. |
47:16 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir. |
47:19 | فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ |
Diyanet Meali: | Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, (hem de inanmış erkek ve kadınların) günahlarının bağışlanmasını dile! |
47:19 | وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Hem de inanmış erkek ve kadınların (günahlarının bağışlanmasını dile)! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. |
47:21 | فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ |
Diyanet Meali: | İş ciddileşince Allah’a verdikleri söze bağlı kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu. |
47:23 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَىٰ أَبْصَارَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.* |
47:26 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ |
Diyanet Meali: | Bu, münafıkların, Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” demelerindendir. |
47:26 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onların gizlice konuşmalarını bilir. |
47:28 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. |
47:29 | أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ أَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللَّهُ اَضْغَانَهُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?* |
47:30 | وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ فِي لَحْنِ الْقَوْلِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ أَعْمَالَكُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, sen onları, konuşma tarzlarından da tanırsın. Allah, yaptıklarınızı bilir. |
47:32 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَشَاقُّوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve (kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra) Peygamber’e karşı gelenler (hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler). |
47:32 | وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىٰ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. |
47:33 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. |
47:34 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır.* |
47:34 | ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır. |
47:35 | وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Sakın za’f göstermeyin). Üstün olduğunuz hâlde (barışa çağırmayın). Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir. |
47:38 | هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تُدْعَوْنَ لِتُنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. |
47:38 | وَمَنْ يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ |
Diyanet Meali: | Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. |
48:2 | لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ |
Diyanet Meali: | Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın… |
48:3 | وَيَنْصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا |
Diyanet Meali: | Ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.* |
48:4 | وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
48:4 | وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
48:5 | وَكَانَ ذَٰلِكَ عِنْدَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır. |
48:6 | الظَّانِّينَ بِاللَّهِ ظَنَّ السَّوْءِ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ |
Diyanet Meali: | Bir de, Allah’ın, hakkında kötü zanda bulunan (münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir). Kötülük girdabı onların başına olsun! |
48:6 | وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. |
48:7 | وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
48:7 | وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
48:9 | لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz (ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye Peygamber’i gönderdik.) |
48:10 | إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. |
48:10 | يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. |
48:10 | وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. |
48:11 | قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, (yahut bir yarar elde etmenizi dilerse), O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter?” |
48:11 | بَلْ كَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | “Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” |
48:13 | وَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ فَإِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.* |
48:14 | وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar… |
48:14 | يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
48:15 | يُرِيدُونَ أَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللَّهِ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا |
Diyanet Meali: | Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz.” |
48:15 | قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذَٰلِكُمْ قَالَ اللَّهُ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur.” |
48:16 | فَإِنْ تُطِيعُوا يُؤْتِكُمُ اللَّهُ أَجْرًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | “Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir.” |
48:17 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. |
48:18 | لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. |
48:19 | وَمَغَانِمَ كَثِيرَةً يَأْخُذُونَهَا وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.* |
48:20 | وَعَدَكُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiş (ve insanların ellerini sizden çekmiştir). |
48:21 | وَأُخْرَىٰ لَمْ تَقْدِرُوا عَلَيْهَا قَدْ أَحَاطَ اللَّهُ بِهَا |
Diyanet Meali: | Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. |
48:21 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
48:23 | سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). |
48:23 | وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. |
48:24 | وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. |
48:25 | لِيُدْخِلَ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. |
48:26 | فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmişti. |
48:26 | وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir. |
48:27 | لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. |
48:27 | لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış ((veya saçlarınızı kısaltmış) olarak, (korkmadan) Mescid-i Haram’a gireceksiniz. |
48:28 | لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. |
48:29 | مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. |
48:29 | تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. |
48:29 | وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً |
Diyanet Meali: | Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama (ve büyük bir mükâfat) vaad etmiştir. |
49:1 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. |
49:1 | لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
49:1 | إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
49:3 | إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini (takvâ, Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. |
49:3 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar), Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. |
49:5 | وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
49:7 | وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. |
49:7 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiştir. |
49:8 | فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
49:8 | فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
49:9 | فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ إِلَىٰ أَمْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa), Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. |
49:9 | وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ |
Diyanet Meali: | Ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever. |
49:10 | فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. |
49:12 | اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. |
49:12 | إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. |
49:13 | إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. |
49:13 | إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. |
49:14 | وَإِنْ تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” |
49:14 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
49:15 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan… |
49:15 | وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. |
49:16 | قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, (göklerdeki ve yerdeki) her şeyi bilir.” |
49:16 | قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir.” |
49:16 | وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” |
49:17 | بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın.) Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.” |
49:18 | إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. |
49:18 | إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
50:26 | الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ |
Diyanet Meali: | “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!”* |
51:50 | فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.* |
51:51 | وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.* |
51:58 | إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.* |
52:27 | فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ |
Diyanet Meali: | “Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.”* |
52:43 | أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? |
52:43 | سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. |
53:23 | اِنْ هِيَ اِلَّا اَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ |
Diyanet Meali: | Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. |
53:25 | فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Oysa, Ahiret de dünya da Allah’ındır.* |
53:26 | إِلَّا مِنْ بَعْدِ أَنْ يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | (Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri); ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere (yarar sağlar). |
53:31 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. |
53:58 | لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ |
Diyanet Meali: | Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.* |
53:62 | فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا |
Diyanet Meali: | Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin.* |
57:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
57:4 | وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
57:5 | لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Bütün işler ancak O’na döndürülür.* |
57:7 | آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَفِينَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. |
57:8 | وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Peygamber, sizi, Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? |
57:9 | لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَإِنَّ اللَّهَ بِكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (O), sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için (kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir). Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. |
57:10 | وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? |
57:10 | وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. |
57:10 | وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. |
57:10 | وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
57:11 | مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. |
57:14 | وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّىٰ جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı.” |
57:14 | وَغَرَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ |
Diyanet Meali: | “O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.” |
57:16 | أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenlerin Allah’ı zikretmekten (ve inen haktan) dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? |
57:17 | اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümünden sonra diriltmektedir. |
57:18 | وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar) ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır. |
57:19 | وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الصِّدِّيقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler)dir. |
57:20 | وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ |
Diyanet Meali: | Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. |
57:21 | أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | (Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan), Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan (cennete yarışırcasına koşun). |
57:21 | ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
57:21 | ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
57:22 | إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. |
57:23 | وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. |
57:24 | وَمَنْ يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır. |
57:25 | وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
57:25 | وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
57:27 | مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Kendiliklerinden icat ettikleri ruhbanlığa gelince); biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için (onu kendileri icat etmişlerdi). |
57:28 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin… |
57:28 | وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
57:29 | لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bunları açıkladık ki), kitap ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini … bilsinler. |
57:29 | وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Ve lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini (bilsinler). Allah, büyük lütuf sahibidir. |
57:29 | وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Ve lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini (bilsinler). Allah, büyük lütuf sahibidir. |
58:1 | قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. |
58:1 | قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. |
58:1 | وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
58:1 | وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
58:2 | وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا وَإِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
58:3 | ذَٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
58:4 | فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar, Allah’a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. |
58:4 | وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kâfirler için elem dolu bir azap vardır. |
58:5 | إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne düşmanlık edenler, (kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi) alçaltılacaklardır. |
58:6 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. |
58:6 | أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ |
Diyanet Meali: | Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. |
58:6 | وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her şeye şahittir. |
58:7 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? |
58:7 | ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir. |
58:8 | وَإِذَا جَاءُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Sana geldiklerinde Allah’ın seni selâmlamadığı selâmla selâmlıyorlar. |
58:8 | وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ |
Diyanet Meali: | İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar. |
58:9 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Ve huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. |
58:10 | وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Oysa şeytan, Allah’ın izni olmadıkça, mü’minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. |
58:10 | وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler. |
58:11 | إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Size, “Meclislerde yer açın” denildiği zaman açın ki, Allah da size genişlik versin. |
58:11 | يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ |
Diyanet Meali: | (Size, “Kalkın”, denildiği zaman da kalkın ki), Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. |
58:11 | وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
58:12 | فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
58:13 | فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın… |
58:13 | فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. |
58:13 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
58:14 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ تَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? |
58:15 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!* |
58:16 | اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. |
58:17 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. |
58:18 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden dirilteceği, onların da (kendilerini kurtaracak bir iş üzerinde olduklarını sanarak) size yemin ettikleri gibi Allah’a da yemin edecekleri günü düşün! |
58:19 | اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. |
58:20 | إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar.* |
58:21 | كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.* |
58:21 | كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.* |
58:22 | لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, (babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile), Allah’a (ve peygamberine) düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. |
58:22 | يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | Babaları, (oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile), Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini (göremezsin). |
58:22 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. |
58:22 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. |
58:22 | أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
59:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
59:2 | وَظَنُّوا أَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. |
59:2 | فَأَتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ |
Diyanet Meali: | Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. |
59:3 | وَلَوْلَا أَنْ كَتَبَ اللَّهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, onlar hakkında sürülmeye hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. |
59:4 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri sebebiyledir. |
59:4 | وَمَنْ يُشَاقِّ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelirse (bilsin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir). |
59:4 | فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki), Allah’ın azabı şiddetlidir. |
59:5 | مَا قَطَعْتُمْ مِنْ لِينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَىٰ أُصُولِهَا فَبِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Savaş gereği,) hurma ağaçlarından her neyi kestiniz, yahut (kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa hep Allah’ın izniyledir. |
59:6 | وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ |
Diyanet Meali: | Onların mallarından Allah’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. |
59:6 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. |
59:6 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter. |
59:7 | مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere … aittir. |
59:7 | مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere … aittir. |
59:7 | وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Peygamber size ne verdiyse onu alın), neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
59:7 | إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir. |
59:8 | يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | (Bu mallar özellikle), Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken (ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir). |
59:8 | يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | (Bu mallar özellikle), Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken (yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir). |
59:11 | وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | (Kitap ehlinden o inkâr eden kardeşlerine, “Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz.) Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” (diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın)? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. |
59:13 | لَأَنْتُمْ أَشَدُّ رَهْبَةً فِي صُدُورِهِمْ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. |
59:16 | فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der); insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der. |
59:18 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının… |
59:18 | وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
59:18 | إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
59:19 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. |
59:21 | لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik), elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. |
59:22 | هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. |
59:23 | هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ |
Diyanet Meali: | O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak)… |
59:23 | الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. |
59:24 | هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. |
60:1 | يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. |
60:3 | يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir.) Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
60:4 | إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız.” |
60:4 | حَتَّىٰ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ |
Diyanet Meali: | “Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar…” |
60:4 | لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez.” |
60:6 | أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, onlarda, İbrahim ve beraberindekilerde sizin için), Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenler için (güzel bir örnek vardır). |
60:6 | وَمَنْ يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. |
60:7 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةً |
Diyanet Meali: | Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar. |
60:7 | وَاللَّهُ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla gücü yetendir. |
60:7 | وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. |
60:8 | لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, (sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan) men etmez. |
60:8 | أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere) iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan (men etmez). Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. |
60:9 | إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran (ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten) men eder. |
60:10 | إِذَا جَاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ اللَّهُ أَعْلَمُ بِاِيمَانِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. |
60:10 | ذَٰلِكُمْ حُكْمُ اللَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
60:10 | ذَٰلِكُمْ حُكْمُ اللَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
60:11 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Ve inandığınız Allah’a karşı gelmekten sakının. |
60:12 | إِذَا جَاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلَىٰ أَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak … konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, (biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile). |
60:12 | وَلَا يَعْصِينَكَ فِي مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, …) hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek (konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman), biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. |
60:12 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
60:13 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Kendilerine Allah’ın gazap ettiği … bir toplumu dost edinmeyin. |
61:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. |
61:3 | كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.* |
61:4 | إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا |
Diyanet Meali: | Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, (duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi) saf bağlayarak çarpışanları sever. |
61:5 | لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَدْ تَعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” |
61:5 | فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. |
61:5 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. |
61:6 | إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı (ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği) peygamberiyim.” |
61:7 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ |
Diyanet Meali: | Kim, (İslâm’a davet olunduğu hâlde), Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? |
61:7 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
61:8 | يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ |
Diyanet Meali: | Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki (kâfirler istemeseler de) Allah nurunu tamamlayacaktır. |
61:8 | وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. |
61:11 | تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve peygamberine inanırsınız… |
61:11 | وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve peygamberine inanır), mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. |
61:13 | نَصْرٌ مِنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ |
Diyanet Meali: | Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). |
61:14 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. |
61:14 | كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. |
61:14 | قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. |
62:1 | يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey … Allah’ı tespih eder. |
62:4 | ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.* |
62:4 | ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.* |
62:5 | بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! |
62:5 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
62:6 | إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Yahudi akidesini benimseyenler!) Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da samimi iseniz) haydi ölümü isteyin!” |
62:7 | وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah, zalimleri hakkıyla bilir.* |
62:9 | إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun. |
62:10 | فَانْتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Namaz kılınınca) artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. |
62:10 | وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. |
62:11 | قُلْ مَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır.” |
62:11 | قُلْ مَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” |
63:1 | إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. |
63:1 | قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. |
63:1 | وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat) Allah, o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder. |
63:2 | اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. |
63:4 | هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar! |
63:5 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ |
Diyanet Meali: | O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler. |
63:6 | سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. |
63:6 | لَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. |
63:7 | لَا تُنْفِقُوا عَلَىٰ مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّىٰ يَنْفَضُّوا |
Diyanet Meali: | (Onlar), “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” (diyenlerdir). |
63:7 | وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. |
63:8 | وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. |
63:9 | لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. |
63:11 | وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا |
Diyanet Meali: | Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. |
63:11 | وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. |
64:1 | يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لَهُ الْمُلْكُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, (hamd de O’na mahsustur). |
64:2 | فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | (O, sizi yaratandır.) Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
64:4 | وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
64:6 | فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da), “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri (sebebiyledir). Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. |
64:6 | وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyıktır. |
64:7 | لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ وَذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | “(Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun), mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.” |
64:8 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنْزَلْنَا |
Diyanet Meali: | Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. |
64:8 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنْزَلْنَا وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.* |
64:9 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter… |
64:11 | مَا أَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. |
64:11 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
64:11 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
64:12 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, (bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir). |
64:13 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.* |
64:13 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.* |
64:14 | وَإِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
64:15 | إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.* |
64:16 | فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا |
Diyanet Meali: | O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin… |
64:17 | إِنْ تُقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer siz Allah’a güzel bir borç verirseniz, Allah onu size, kat kat öder… |
64:17 | يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer siz Allah’a güzel bir borç verirseniz), Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah, şükrün karşılığını verendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). |
65:1 | فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde), onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. |
65:1 | وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında (onları bekleme süresince evlerinden çıkarmayın), kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. |
65:1 | وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. |
65:1 | لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَٰلِكَ أَمْرًا |
Diyanet Meali: | Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır. |
65:2 | وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. |
65:2 | ذَٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. |
65:2 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. |
65:3 | وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. |
65:3 | إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur. |
65:3 | إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur. |
65:4 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. |
65:5 | ذَٰلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنْزَلَهُ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın size indirdiği emridir. |
65:5 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür. |
65:7 | وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. |
65:7 | لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا |
Diyanet Meali: | Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. |
65:7 | سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا |
Diyanet Meali: | Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. |
65:10 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey (iman etmiş olan) akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! |
65:10 | فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, ey (iman etmiş olan akıl sahipleri), Allah’a karşı gelmekten sakının! |
65:10 | الَّذِينَ آمَنُوا قَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | (O hâlde, ey) iman etmiş olan (akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının)! Allah, size bir zikir (Kur’an) indirdi. |
65:11 | رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için) size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber (gönderdi). |
65:11 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, (içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları) cennetlere sokar. |
65:11 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا قَدْ أَحْسَنَ اللَّهُ لَهُ رِزْقًا |
Diyanet Meali: | (Allah onu, içinden ırmaklar akan), içinde ebedî kalacakları (cennetlere sokar). Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir. |
65:12 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. |
65:12 | يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu (ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını) bilesiniz. |
65:12 | وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını (bilesiniz). |
66:1 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ |
Diyanet Meali: | Ey peygamber! (Eşlerinin rızasını arayarak), Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? |
66:1 | تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eşlerinin rızasını arayarak, (Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun)? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
66:2 | قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. |
66:2 | وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
66:3 | فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | (Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti.) Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. |
66:4 | إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا |
Diyanet Meali: | (Ey peygamber’in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. |
66:4 | وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلَاهُ وَجِبْرِيلُ |
Diyanet Meali: | Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, (salih mü’minler de). |
66:6 | لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ |
Diyanet Meali: | (Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin), Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan (melekler vardır). |
66:8 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. |
66:8 | يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ |
Diyanet Meali: | (Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter), peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde (Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar). |
66:10 | ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِلَّذِينَ كَفَرُوا امْرَأَتَ نُوحٍ وَامْرَأَتَ لُوطٍ |
Diyanet Meali: | Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. |
66:10 | فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı.) Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. |
66:11 | وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِلَّذِينَ آمَنُوا امْرَأَتَ فِرْعَوْنَ |
Diyanet Meali: | Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. |
67:9 | قَالُوا بَلَىٰ قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir…’ demiştik.” |
67:26 | قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”* |
67:28 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helâk etti, yahut bize acıdı. (Peki, ya inkârcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak)?” |
69:33 | إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | “Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.”* |
70:3 | مِنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ |
Diyanet Meali: | Yükselme yollarının sahibi Allah tarafından…* |
71:3 | أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin…”* |
71:4 | إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.” |
71:13 | مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?* |
71:15 | أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا |
Diyanet Meali: | Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?* |
71:17 | وَاللَّهُ أَنْبَتَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)* |
71:19 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا |
Diyanet Meali: | “Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, (oradaki geniş yollarda yürüyesiniz).”* |
71:25 | فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْصَارًا |
Diyanet Meali: | Kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar. |
72:4 | وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا |
Diyanet Meali: | “Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.”* |
72:5 | وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ تَقُولَ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”* |
72:7 | وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ أَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.”* |
72:12 | وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًا |
Diyanet Meali: | “Muhakkak ki biz Allah’ı yeryüzünde âciz bırakamayacağımızı, kaçarak da onu âciz bırakamayacağımızı anladık.”* |
72:18 | وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz mescitler, Allah’ındır.” |
72:18 | فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.” |
72:19 | وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın kulu (Muhammed), O’na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı.* |
72:22 | قُلْ إِنِّي لَنْ يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Gerçekten beni Allah’a karşı hiç kimse asla koruyamaz.” |
72:23 | إِلَّا بَلَاغًا مِنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ |
Diyanet Meali: | “Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim.” |
72:23 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا اَبَدًا |
Diyanet Meali: | “Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” |
73:20 | وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor.) Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. |
73:20 | وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, içinizde hastaların bulunacağını), bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, (diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir). |
73:20 | وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. |
73:20 | وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. |
73:20 | وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında (daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak) bulursunuz. |
73:20 | تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | (Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz), onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. |
73:20 | إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
74:31 | وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهٰذَا مَثَلًا |
Diyanet Meali: | Kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. |
74:31 | كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. |
74:56 | وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ |
Diyanet Meali: | Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.* |
76:6 | عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا |
Diyanet Meali: | Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.* |
76:9 | إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا |
Diyanet Meali: | (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.”* |
76:11 | فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا |
Diyanet Meali: | Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir.* |
76:30 | وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
76:30 | وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.* |
79:25 | فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.* |
81:29 | وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.* |
82:19 | يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.* |
84:23 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir.* |
85:8 | وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | Onlar mü’minlere ancak; … mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. |
85:9 | الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | (Onlar mü’minlere ancak); göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan (mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı). Allah, her şeye şahittir. |
85:20 | وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır.* |
87:7 | إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَىٰ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.* |
88:24 | فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ |
Diyanet Meali: | Allah onu en büyük azaba uğratır.* |
91:13 | فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti… |
91:13 | نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.” |
95:8 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?* |
96:14 | أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَىٰ |
Diyanet Meali: | O Allah’ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?* |
98:2 | رَسُولٌ مِنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُطَهَّرَةً |
Diyanet Meali: | Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.* |
98:5 | وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, (hakka yönelen kimseler olarak) O’na kulluk etmeleri, (namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri) emredilmişti. |
98:8 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. |
104:6 | نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ |
Diyanet Meali: | O, Allah’ın, (yüreklere işleyen) tutuşturulmuş ateşidir.* |
110:1 | إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde…* |
110:2 | وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde…* |
112:1 | قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.”* |
112:2 | اللَّهُ الصَّمَدُ |
Diyanet Meali: | “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)”* |
اَللَّهُمَّ : İsim.
3:26 | قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin.” |
5:114 | قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki…” dedi. |
8:32 | وَإِذْ قَالُوا اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ هَٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً |
Diyanet Meali: | Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize (gökten) taş yağdır…” demişlerdi. |
10:10 | دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ |
Diyanet Meali: | Bunların oradaki duaları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım!”, aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; (dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir). |
39:46 | قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım!” |