KÖK HARFLER: ع س ي
ANLAM:
عَسَى / عَسِىَ : Olabilir ki; belki; muhtemelen. (كَادَ Cinsinden bir fiil, câmid fiil).
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَسَى fiili, كَادَ benzeri bir fiildir ve şu anlama gelmektedir: “Olabilir ki”; “belki”; “muhtemelen”. Hoşnut olunan bir şey halinde umudu, hoşnut olunmayan bir şey halinde ise korkuyu ifade etmektedir. Aynı zamanda, fikri veya şüpheyi veya kesinliği de ifade etmektedir. Genellikle ardından şu edat gelir: اَنْ (= ki). Aşağıdaki cümlelerde gösterildiği gibi çeşitli şekillerde kullanılmaktadır.
عَسَى زَيْدٌ اَنْ يَقُومَ ve عَسَى اَنْ يَقُومَ زَيْدٌ ve عَسَى زَيْدٌ قَائِمٌ hepsi neredeyse aynı manaya gelmektedir; ilk cümle, genel anlamıyla şu manaya gelmektedir, olabilir ki Zeyd durma fiilini icra edendir ya da olacaktır; ikincisi şu manaya gelmektedir, olabilir ki Zeyd durur ya da duracaktır ve üçüncüsü şu anlama gelmektedir, olabilir ki Zeyd durmaktadır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
عَسَى | fiil-I | 30 | Umuldu, beklendi. Umulur ki… | 2/216 | 30 fiilin 15 tanesi câmid: Tam câmid mâzi fiil, recâ fiili |
Toplam | 30 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Asâ | عَسَى | Ümit veya korku. Belki. Umulur ki. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَسَى : Fiil-I (30 fiilin 15 tanesi câmid: Tam câmid mâzi fiil, recâ fiili).
2:216 | وَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. |
2:216 | وَعَسَىٰ أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. |
2:246 | قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا |
Diyanet Meali: | O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. |
4:19 | فَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlardan hoşlanmadıysanız), olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. |
4:84 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. |
4:99 | فَأُولَٰئِكَ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. |
5:52 | فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | Olur ki Allah bir zafer verir veya katından bir emir getirir de… |
7:129 | قَالَ عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk edecek ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, (nasıl davranacağınıza bakacaktır)” dedi. |
7:185 | وَأَنْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar … ecellerinin yaklaşmış olabileceğine (hiç bakmadılar mı)? |
9:18 | فَعَسَىٰ أُولَٰئِكَ أَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. |
9:102 | خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا عَسَى اللَّهُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. |
12:21 | أَكْرِمِي مَثْوَاهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” |
12:83 | فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. |
17:8 | عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يَرْحَمَكُمْ وَإِنْ عُدْتُمْ عُدْنَا |
Diyanet Meali: | Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de (cezaya) döneriz. |
17:51 | وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ قَرِيبًا |
Diyanet Meali: | “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” |
17:79 | عَسَىٰ أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا |
Diyanet Meali: | Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir. |
18:24 | وَقُلْ عَسَىٰ أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَٰذَا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | “Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de. |
18:40 | فَعَسَىٰ رَبِّي أَنْ يُؤْتِيَنِ خَيْرًا مِنْ جَنَّتِكَ |
Diyanet Meali: | Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir. |
19:48 | وَأَدْعُو رَبِّي عَسَىٰ أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاءِ رَبِّي شَقِيًّا |
Diyanet Meali: | “Ve Rabb’ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.” |
27:72 | قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.” * |
28:9 | لَا تَقْتُلُوهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | “Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” |
28:22 | وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسَىٰ رَبِّي أَنْ يَهْدِيَنِي سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | (Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi. * |
28:67 | فَأَمَّا مَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسَىٰ أَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ |
Diyanet Meali: | Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur. * |
47:22 | فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ تَوَلَّيْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız beklenmez mi sizden? |
49:11 | لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسَىٰ أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. |
49:11 | وَلَا نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ عَسَىٰ أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ |
Diyanet Meali: | Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. |
60:7 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةً |
Diyanet Meali: | Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar. |
66:5 | عَسَىٰ رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ |
Diyanet Meali: | Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı … eşler verebilir. |
66:8 | عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter; sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. |
68:32 | عَسَىٰ رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” * |