KÖK HARFLER: ع ر ر
ANLAM:
عَرَّ : (Develer) uyuz ve kötü olmak. Birisine çamur atmak; onu kötülükle itham etmek, paylamak; birisine zulmetmek, onu yermek ve onun malını almak. Birisine berbat bir şey yapmak; ona hoşlanmadığı şey yapmak. Evine bir ziyaretçi olarak uğramak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَرَّ (geniş zaman يَعِرُّ mastar isim عَرٌّ):
عَرَّتِ الْاِبِلُ : Develer uyuz ve kötüydü ya da o hale geldi.
عَرَّهُ بِشَرٍّ (geniş zaman يَعُرُّ ) : Ona çamur attı; onu kötülükle itham etti ya da payladı; ona zulmetti, onu yerdi ve onun malını aldı.
هُوَ يَعُرُّ قَوْمَهُ : Halkını rezil eder.
عَرَّهُ : Ona berbat bir şey yaptı; ona hoşlanmadığı şeyi yaptı.
عَرَّهُ : Evine bir ziyaretçi olarak uğradı.
اِعْتَرَهُ : Ona geldi ve iyiliğini veya inayetini istedi; istemeden onun iyiliğini veya inayetini sağlamaya kendini verdi; ondan isteyerek veya istemeden sahip olduğunu elde etmek için etrafında dolandı.
مُعْتَرٌّ : Muhtaç olanlar; bolluk isteyen kişi; istemeden ihsan arayan kişi.
مَعَرَّةٌ : Bir yerme veya yerilme durumu; uyuz veya yara gibi tehlikeli olan bir suç veya günah; kötü veya berbat bir şey; bir üzüntü veya sıkıntı sebebi; can sıkıcı davranış; şiddet; kumandanın izni olmaksızın bir ordunun aniden öldürülmesi; bir kimsenin ödemekle mükellef olduğu bir borç veya ceza; cinayet için bir ceza.
مَعَرَّةُ الْجَيْشِ : Bir ordunun halk arasına girmesi ve kumandanın bilgisi olmadan tarlalarının mahsullerini yemesi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
مُعْتَرٌّ | isim | 1 | Perişan, sefil, adi | 22/36 |
مَعَرَّةٌ | isim | 1 | Ayıp, leke, utanç | 48/25 |
| Toplam | 2 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- عَرَّ
- مَعَرَّةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Âr | عَارّ | Utanma, ar. | Arsız |
Mu’terr | مُعْتَرّ | Pek fakir olduğu halde dilenmeyip lisan-ı hal ile durumunu anlatan kimse. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مُعْتَرٌّ : İsim.
22:36 | فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ |
Diyanet Meali: | Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. |
مَعَرَّةٌ : İsim.
48:25 | فَتُصِيبَكُمْ مِنْهُمْ مَعَرَّةٌ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | (Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları) bilmeyerek (ezmeniz) ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke’ye girmenize izin verirdi). |