دَاوُد

KÖK: ÖZEL İSİM:  دَاوُد

ANLAM: 

دَاوُدُ: Davud Aleyhisselam: Hem peygamber, hem de büyük bir hükümdardır. Kendisine Zebur adındaki semavî kitap verilmiştir.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
دَاوُدُ özel isim 16 Davud (Aleyhisselam) 2/251

Toplam 16

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Yok.

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Yok.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

دَاوُدُ : Özel isim. 

2:251 فَهَزَمُوهُمْ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ
Diyanet Meali: Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. 
4:163 وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا
Diyanet Meali: Davûd’a da Zebûr vermiştik.
5:78 لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ لِسَانِ دَاوُودَ
Diyanet Meali: İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud … diliyle lânetlendi. 
6:84 وَنُوحًا هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ
Diyanet Meali: Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u ve Süleyman’ı da.
17:55 وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَىٰ بَعْضٍ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا
Diyanet Meali: Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.
21:78 وَدَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ
Diyanet Meali: Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti.
21:79 وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلِينَ
Diyanet Meali: Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.
27:15 وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا
Diyanet Meali: Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik.
27:16 وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ
Diyanet Meali: Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi” dedi.
34:10 وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا يَا جِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُ وَالطَّيْرَ
Diyanet Meali: Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik.
34:13 اعْمَلُوا آلَ دَاوُودَ شُكْرًا وَقَلِيلٌ مِنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ
Diyanet Meali: Ey Davûd ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.
38:17 اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Diyanet Meali: Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.*
38:22 إِذْ دَخَلُوا عَلَىٰ دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْ
Diyanet Meali: Hani Dâvûd’un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, “Korkma!” dediler.
38:24 وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ
Diyanet Meali: Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.
38:26 يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ
Diyanet Meali: Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver.”
38:30 وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Diyanet Meali: Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.*