ح م ر

KÖK HARFLER:  ح م ر

ANLAM: 

حَمَرَ : Bir şeyin kabuğunu soymak, o şeyin dış kısmını soyup çıkarmak.

AÇIKLAMA:

حِمَارٌ : Eşek, merkep. Çoğulu حَمِيرٌ ve أَحْمِرَةٌ ve حُمُرٌ şekillerinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ Atları, katırları ve eşekleri… (16/8). Ayrıca “cahil kişi” de bununla ifade edilir. Mesela: كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أسْفَاراً Sırtında ciltlerle kitap taşıyan eşek gibidir (62/5). Yüce Allah şöyle buyurmuştur: كَأنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ Onlar, sanki, ürkütülmüş yaban eşekleridir (74/50).

حِمَارُ قَبَّانٍ : Bir tür böcek.

حِمَارَانِ : Üzerinde keş denen yoğurtun kurutulduğu iki taş. Biçim olarak eşeğe benzetilerek böyle adlandırılmıştır.

مُحَمَّرٌ : Ahmaklığı eşeğinkine benzetilen hecîn at, beygir.

Renklerle ilgili kullanılan حُمْرَةٌ kelimesi “kırmızılık” demektir.

Baskın renkleri göz önünde bulundurularak “Acemler, Arap olmayanlar ve Araplar” kast edilip “beyaz ve siyah” anlamında اَلْأَحْمَرُ وَالْأَسْوَدُ denmiştir.

Kimi zaman حَمْرَاءُ الْعِجَانِ şeklinde de kullanılmıştır.

أَحْمَرَانِ : (İki kırmızı) Et ve şarap renkleri göz önünde bulundurularak böyle adlandırılmışlardır.

اَلْمَوْتُ اْلأَحْمَرُ : (Kızıl ölüm) Temelde “kendisinde kan dökülen ölümle” ilgili kullanılır.

سَنَةٌ حَمْرَاءُ : Kurak yıl. Kuraklıktan dolayı, havada ortaya çıkan kızıllık sebebiyle böyle adlandırılmıştır.

Aynı şekilde “yazın şiddetli sıcağına” حَمَّارَةُ الْقَيْظِ denmesinin nedeni de budur.

“Yeni ayak izine” وِطَاءَةٌ حَمْرَاءُ, “silinmeye, bozulmaya yüz tutmuş ayak izine” de وِطَاءَةٌ دَهْمَاءُ denmiştir. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَمَرَ (geniş zaman يَحْمُرُ mastar ismi حَمْرٌ): Bir şeyin kabuğunu soydu; o şeyin dış kısmını soyup çıkardı.

حَمَرَ الشَّاةَ : Koyunun derisini yüzdü.

حِمَارٌ (çoğul hali حَمِيرٌ ve حُمُرٌ ve حُمْرٌ) : Bir eşek.

اَحْمَرُ : Kırmızı (müennesi: حَمْرَاءُ, çoğulu: حُمْرٌ).

حُمْرُ النَّعَمِ : Asil develer veya muntazam develer.

الْاَحْمَرُ وَ الْاَبْيَضُ : Altın ve gümüş.

الحُمْرَةُ : Kırmızılık.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
حُمْرٌ isim 1 Kırmızı (çoğul) 35/27 Tekili: اَحْمَرُ
حِمَارٌ isim 5 Eşek 62/5 Çoğulu: حُمُرٌ – حَمِيرٌ

Toplam 6


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ahmer أَحْمَر Kırmızı, kızıl.
Çoğul: Humrân
Hamrâ’ حَمْرَاء Çok kırmızı, kızıl. Yüzü kızarmış kadın.
Humeyrâ حُمَيْرَاء Küçük kırmızı şey. Pembecik. Rasulü Ekrem’in devecisinin adı.
Humret حُمْرَة 1: Kırmızılık. Kızıllık.  2: Masumane şefkat.
Himâr حِمَار Merkep. Eşek.
Tahmîr تَحْمِير 1: Kızrtmak. 2: Birine ‘eşek’ demek.
Muhammir مُحَمِّر Kızdırıcı ilaç.
Muhammer مُحَمَّر Kendine eşek denilmiş. Eşeğe benzetilmiş. Tahmir olunmuş.
Muhammara مُحَمَّرَة Domates salçalı yemek.
Hammâr حَمَّار Eşekçi.
İhmirâr اِحْمِرَار Kızarma. Kızıllık.

Muhammara kelimesi, “domates salçalı bir yemek” için kullanılan bir isimdir ve “kırmızılanmış” anlamındadır.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حُمْرٌ : İsim. Çoğul. Tekili: اَحْمَرُ

35:27 وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ
Diyanet Meali: Dağlardan da beyaz, kırmızı (birbirinden farklı) çeşitli renklerde yollar (katmanlar) var, simsiyah taşlar da var.

حِمَارٌ : İsim. Çoğulu: حَمِيرٌ – حُمُرٌ

2:259 وَانْظُرْ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِلنَّاسِ
Diyanet Meali: Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. 
16:8 وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً
Diyanet Meali: Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri (de yarattı). 
31:19 وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ إِنَّ أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
Diyanet Meali: Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!
62:5 مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا
Diyanet Meali: Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.
74:50 كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ
Diyanet Meali: Onlar sanki yaban eşekleridirler. *