KÖK HARFLER: ب ي ع
ANLAM:
بَاعَ : Satmak. Almak. Mal alışverişi yapmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
بَاعَ (geniş zamanlı يَبِيعُ mastar isim بَيْعٌ):
بَاعَهُ : Onu sattı; onu aldı. بَيْعٌ sözcüğünün temel anlamı mal alışverişidir.
بَيْعٌ رَابِحٌ : Karlı bir alım veya satım.
بَيْعٌ خَاسِرٌ : Kayba vesile olan alım veya satım.
بَاعَ دُنْيَاهُ بِالْاٰخِرَةِ : Ahiretteki hazlar pahasına, bu dünyadaki hazları elde etti.
بَايَعَ : Bu fiil, alışveriş etmek manasına gelmekle birlikte, içerisinde hukuk mübadelesi bulunduğundan dolayı biat etmek, antlaşmak manasına da gelir.
بَايَعَهُ : Onunla ticari eşya alışverişinde bulundu.
بَايَعَ الْاَمِيرَ : Emire sadakat yemini etti.
اَلْبَيْعَةُ : İki taraftan her birinin ötekine sahip olduğu şeyi sattığına ve kendi özel malını verdiğine, riayet ettiğine ve duruma ilişkin her şeye dair sözleşme yapılması.
بُويِعَ بِالْخِلَافَةِ : Halife olduğundan kendisine sadakat yemini edilmişti.
بَيْعَةٌ : anlamları: (1) Bir satışın nişanı olarak iki tarafın el sıkışması; (2) sadakat veya bağlılık yemini etme.
بِيعَةٌ (çoğul hali: بِيَعٌ ) : (1) Hıristiyanlar için ibadet yer; (2) Yahudiler için havra.
بَائِعٌ : Alıcı; satıcı.
تَبَايَعَ : Alışveriş etti.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet |
بَايَعَ | fiil-III | 6 | Alış veriş etti | 9/111 |
تَبَايَعَ | fiil-VI | 1 | Alış veriş etti | 2/282 |
بَيْعٌ | isim | 7 | Satış, alış veriş | 2/254 |
بِيَعٌ | isim | 1 | Hristiyanların kilisesi | 22/40 |
| Toplam: | 15 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Bey’ | بَيْع | Satmak. | Çoğul: Buyû’ |
Bâyi’ | بَايِع | Bazı malları satma izni olan kişi ya da kuruluş. Satıcı. |
|
Bîa | بِيعَة | Kilise. | Çoğul: Biya’ |
Biat | بَيْعَة | Bir kimsenin egemenliğini tanıma. Bağlılığını, itimadını bildirmek. |
|
Biyâet | بِيَاعَة | Satılık mal. |
|
Mübâyaa | مُبَايَعَة | Satın alma. |
|
Tebâyü’ | تَبَايُع | Bey’edişmek, bir malı diğer bir malla değişmek. |
|
Mütebâyiân | مُتَبَايِعَان | Alıcı ile satıcı. |
|
İstibâ’ | اِسْتِبَاع | *Bir şeyi kendine sattırmaya uğraşma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
بَايَعَ : Fiil-III.
9:111 | فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. |
48:10 | إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. |
48:10 | إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. |
48:18 | لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. |
60:12 | إِذَا جَاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلَىٰ أَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللَّهِ شَيْئًا وَلَا يَسْرِقْنَ |
Diyanet Meali: | Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak… konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman… |
60:12 | فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
تَبَايَعَ : Fiil-VI.
2:282 | وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. |
بَيْعٌ : İsim.
2:254 | مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ |
Diyanet Meali: | Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce… |
2:275 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا |
Diyanet Meali: | Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. |
2:275 | وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. |
9:111 | فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. |
14:31 | مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خِلَالٌ |
Diyanet Meali: | Hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce… |
24:37 | رِجَالٌ لَا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan alıkoymadığı birtakım adamlar… |
62:9 | إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ |
Diyanet Meali: | Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. |
بِيَعٌ : İsim.
22:40 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler … muhakkak yerle bir edilirdi. |