KÖK HARFLER: ب ع ث
ANLAM:
بَعَثَ : Göndermek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
بَعَثَ (geniş zamanlı يَبْعَثُ mastar isim بَعْثٌ ile بَعَثٌ): Gönderdi, uyandırdı, diriltti.
بَعَثَهُ : Ona gönderdi.
بَعَثَهُ عَلَى الْاَمْرِ : anlamları: (1) Onu bir şeyi yapması için kışkırttı, teşvik etti veya atadı. (2) o şeyi yapması için onu azmettirdi. (3) birini uykusundan uyandı (بَعَثَهُ مِنْ نَوْمِهِ) (4) onu kışkırttı; (5) Onu hayata döndürdü.
بَعَثَ اللّٰهُ الْمَوْتَى : Allah (c.c.) ölüleri diriltti veya hayata döndürdü.
بَعْثٌ : anlamları: (1) Başlıca anlamı bir kişinin özgür hareket etmesini kısıtlayan şeyden kurtulmasıdır; (2) hayata döndürme, ölüleri diriltmek, canlandırmak ve ölülere hayat vermek; (3) kuruntuları kendisini ayık tutan uykusuz kişi; (4) ordu müfrezesi; (5) gönderilen kişi; Peygamber (elçi); (6) bir yerden başka bir yere gönderilen halk; (7) ateşe gönderilen halk.
يَوْمُ الْبَعْثِ : Diriliş günü.
اِنْبَعَثَ (mastar isim اِنْبِعَاثٌ ): İşe girişti. Gönderildi; eylem için canlandırıldı; kışkırtıldı veya uykusundan uyandırıldı; uykusundan uyandı.
كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ : Allah (c.c.), gidişatlarından hoşnutsuzdu.
مَبْعُوثٌ (İsmi meful): Diriltilen; gönderilen.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
بَعَثَ | fiil-I | 52 | Gönderdi, uyandırdı, diriltti | 36/52 | Meçhul Muzari: يُبْعَثُ |
اِنْبَعَثَ | fiil-VII | 1 | İhtiyacını karşılamak için işe girişti | 91/12 | |
مَبْعُوثٌ | isim | 9 | Gönderilen, uyandırılan, diriltilen | 83/4 | |
بَعْثٌ | isim | 4 | Diriliş | 30/56 | |
اِنبِعَاثٌ | isim | 1 | İhtiyacını karşılamak için işe girişme | 9/46 | |
Toplam: | 67 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- بَعَثَ
- بَعْثٌ
- مَبْعَثٌ (a)
- مَصْدَرٌ > bak: ص د ر
- مَبْعَثٌ (b)
- اِبْتِعَاثٌ > bu kök
- مُبْتَعَثٌ > bu kök
- مَبْعُوثٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ba’s | بَعْث | Diriltme. |
|
Bâis | بَائِث | Sebep olan. Gönderen. İcab ettiren. Yeniden yaratan. Ölüleri tekrar dirilten. Peygamber gönderen. |
|
Meb’ûs | مَبْعُوث | Gönderilmiş, yollanmış. | Çoğul: Meb’ûsân |
Meb’ûsiyyet | مَبْعُوثِيَّة | *Milletvekilliği. |
|
Meb’as | مَبْعَث | Yollanma, gönderilme. |
|
Bi’set | بِعْثَة | Gönderilme. İnsanları hak ve doğru yola sevk için gönderilen Cenab-ı Peygamberimiz Resül-i Ekrem’in (s.a.v.) nübüvvetinin başlangıç zamanı, nübüvvetinin bidayeti. |
|
İnbiâs | اِنْبِعَاث | Gönderilme, yollanma. |
|
Münbais | مُنْبَعِث | İnbias eden, gönderilen. İleri gelen. Çıkan. Doğan. |
|
İbtiâs | اِبْتِعَاث | Gönderme, ba’s etme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
بَعَثَ : Fiil-I. Meçhul Muzari: يُبْعَثُ
2:56 | ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. * |
2:129 | رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun..” |
2:213 | كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللَّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi. |
2:246 | إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. |
2:247 | وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللَّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا |
Diyanet Meali: | Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. |
2:259 | فَأَمَاتَهُ اللَّهُ مِائَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ |
Diyanet Meali: | Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. |
3:164 | لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. |
4:35 | وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا |
Diyanet Meali: | Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. |
5:12 | وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. |
5:31 | فَبَعَثَ اللَّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Nihayet Allah, ona yeri eşeleyen bir karga gönderdi. |
6:36 | وَالْمَوْتَىٰ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ ثُمَّ إِلَيْهِ يُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi O’na döndürülürler. |
6:60 | وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُمْ بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰ أَجَلٌ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | O, gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). |
6:65 | قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَىٰ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, size üstünüzden (gökten) … bir azap göndermeğe gücü yetendir.” |
7:14 | قَالَ أَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.” * |
7:103 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra onların ardından Mûsâ’yı, apaçık mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik. |
7:167 | وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri göndereceğini bildirmişti. |
10:74 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. |
10:75 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَىٰ وَهَارُونَ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn’u gönderdik. |
15:36 | قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | İblis: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi. * |
16:21 | أَمْوَاتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar. * |
16:36 | وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin” diye peygamber gönderdik. |
16:38 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. |
16:84 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz. |
16:89 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz günü (düşün). |
17:5 | فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولَاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَنَا أُولِي بَأْسٍ |
Diyanet Meali: | Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. |
17:15 | وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبْعَثَ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz. |
17:79 | عَسَىٰ أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا |
Diyanet Meali: | Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a ulaştırsın. |
17:94 | أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” |
18:12 | بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوا أَمَدًا |
Diyanet Meali: | (Sonra) onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim. |
18:19 | وَكَذَٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَاءَلُوا بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. |
18:19 | فَابْعَثُوا أَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هَٰذِهِ إِلَى الْمَدِينَةِ |
Diyanet Meali: | “Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin…” |
19:15 | وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا |
Diyanet Meali: | Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selâm olsun! * |
19:33 | وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا |
Diyanet Meali: | “Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).” * |
22:7 | وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ |
Diyanet Meali: | Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir. * |
23:16 | ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. * |
23:100 | وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır. |
25:41 | أَهَٰذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu?” |
25:51 | وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik. * |
26:36 | قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.” * |
26:87 | وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | “(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!” * |
27:65 | وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | “Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” |
28:59 | وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ حَتَّىٰ يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. |
36:52 | قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَا |
Diyanet Meali: | Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı?” |
37:144 | لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. * |
38:79 | قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | İblis, “Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. * |
40:34 | حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ مِنْ بَعْدِهِ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. |
58:6 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. |
58:18 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden dirilteceği, onların da (kendilerini kurtaracak bir iş üzerinde olduklarını sanarak) size yemin ettikleri gibi Allah’a da yemin edecekleri günü düşün! |
62:2 | هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ |
Diyanet Meali: | O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan bir peygamber gönderendir. |
64:7 | زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنْ لَنْ يُبْعَثُوا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. |
64:7 | قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir.” |
72:7 | وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ أَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.” * |
اِنْبَعَثَ : Fiil-VII.
91:12 | إِذِ انْبَعَثَ أَشْقَاهَا |
Diyanet Meali: | Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı. * |
مَبْعُوثُونَ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مَبْعُوثٌ
6:29 | وَقَالُوا إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ |
Diyanet Meali: | Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.” * |
11:7 | وَلَئِنْ قُلْتَ إِنَّكُمْ مَبْعُوثُونَ مِنْ بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler. |
17:49 | وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” * |
17:98 | وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Ve, “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduktan sonra mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” dediler. |
23:37 | إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ |
Diyanet Meali: | “Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.” * |
23:82 | قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?” * |
37:16 | أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?” * |
56:47 | وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ |
Diyanet Meali: | Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?” * |
83:4 | أَلَا يَظُنُّ أُولَٰئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, diriltileceklerini sanmıyorlar mı? * |
بَعْثٌ : İsim.
22:5 | إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ |
Diyanet Meali: | Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan … yarattık. |
30:56 | لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَىٰ يَوْمِ الْبَعْثِ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, siz, Allah’ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız..” |
30:56 | فَهَٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.” |
31:28 | مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. |
اِنبِعَاثٌ : İsim. Mastar. İnfi’âl Bâbı (VII. Bâb).
9:46 | وَلَٰكِنْ كَرِهَ اللَّهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı. |