آدَم

KÖK: ÖZEL İSİM:  آدَم

ANLAM: 

آدَمُ : Hz. Âdem (a.s.)

AÇIKLAMA:

آدَم Âdem (as), insanlığın babasıdır. Denmiştir ki: Bu adı almasının nedeni, bedeninin topraktan yaratılmış olmasındandır. Renginin esmer oluşudur da denmiştir. Ayrıca, değişik maddelerden ve farklı güçlerden meydana geldiğinden bu adı aldığını söyleyenler de vardır.

DİĞER BAZI TÜREVLER:

 أَدَمَ بَيْنَ الْقَوْمِ: (geniş zaman يَأْدِمُ, mastar isim اَدْمًا) Aralarını düzeltti, iki şeyin arasını buldu.

أَدَمَ الْخُبْزَ : (geniş zaman يَأْدِمُ, mastar isim أَدْمًا) Ekmeği katığa buladı.

أَدِمَ : (geniş zaman يَأَدَمُ, mastar isim اَدْمًا) Esmerliği arttı.

أَدُمَ : (geniş zaman يَأْدُمُ, mastar isim اُدْمَةً) Esmer oldu.

أَدَمَ اَهْلَهُ: (geniş zaman يَأْدُمُ, mastar isim اَدْمًا) Örnek oldu. 

أَدَّمَ الْخُبْزَ: Ekmeği katığa buladı.

آدَمَ بَيْنَهُمْ: İki şeyin arasını buldu, birleştirdi.

آدَمَ الْأَدِيمَ : Sahtiyanın içini dışına getirdi, çevirdi.

اِئْتَدَمَ الْعُودُ : Ağaca su nüfuz etti ve onu canlandırdı.

اِئْتَدَمَ الرَّجُلُ : Adam ekmeği katıkla yedi.

اِسْتَأْدَمَ فُلَانًا : Birinden katık istedi.

اِدَامٌ (Çoğulu اُدُمٌ ve آدَام) ve اُدْمٌ (Çoğulu آدَام): Katık; uygun olan her şey.

اَدَمَةٌ : Etin üzerindeki derinin iç yüzü. 

اُدْمَةٌ : Hısımlık, yakınlık, vesile, ülfet, muvafakat. Karamtırak deve tüyü. İnsanda karayağızlık.

آدَمِيّ : İnsanoğlu. 

آدَمِيَّةٌ: İnsanlık.

اِبْنُ آدَمَ : Ademoğlu.

أَدِيمٌ (Çoğulu اُدُمٌ ve آدِمَةٌ): Deri. Dibağlı deri.

أَدِيمُ كُلِّ شَيْئٍ : Her şeyin zahiri.

أَدِيمُ الْأَرْضِ : Yerin üst kısmı.

أَدِيمُ اللَّيْلِ : Gecenin karanlığı.

أَدِيمُ النَّهَارِ : Gündüzün beyazlığı

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
آدَمُ özel isim 25 Hz. Âdem (a.s.) 2/31

Toplam 25

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Yok.

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Âdem آدَم 1: İnsan, insanoğlu, adam. 2: Yaratılan ilk insan ve ilk peygamber. 3: Karayağız, esmer. Âdemoğlu
Îdâm إِيدَام Islah etmek. Muvafık kılmak, uygun yapmak.
Edm أَدْم Üns tutmak. İttifak etmek, birleşmek.
Edîm أَدِيم Sahtiyan, tabaklanmış deri. Satıh, yüz, zemin.
Adam آدَم 1: İnsan. 2: Erkek kişi, kadın karşıtı 
Âdemiyyet آدَمِيَّة İnsanlık. Namuslu bir insana yakışır hal ve tavır. 
İdâm إِدَام Katık. Ekmekle beraber yenen şey.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

آدَمُ : Özel isim. 

2:31 وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ
Diyanet Meali: Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi.
2:33 قَالَ يَا آدَمُ أَنْبِئْهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ
Diyanet Meali: Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.”
2:34 وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ
Diyanet Meali: Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişlerdi.
2:35 وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا
Diyanet Meali: Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin.”
2:37
فَتَلَقَّىٰ آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Diyanet Meali: Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. *
3:33 إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ
Diyanet Meali: (33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) seçip âlemlere üstün kıldı.
3:59 إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِنْدَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ
Diyanet Meali: Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı.
5:27  وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmişti.
7:11 ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ
Diyanet Meali: Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblis’ten başka hepsi saygı ile eğildiler.
7:19 وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا
Diyanet Meali: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin.”
7:26 يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْآتِكُمْ
Diyanet Meali: Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi verdik.
7:27 يَا بَنِي آدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali: Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın.
7:31 يَا بَنِي آدَمَ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا
Diyanet Meali: Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin, için.
7:35 يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي
Diyanet Meali: Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelirse..
7:172 وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَنِي آدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ
Diyanet Meali: Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almıştı..
17:61 وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ
Diyanet Meali: Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemişti.
17:70 وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ
Diyanet Meali: Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini rızıklandırdık..
18:50 وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ
Diyanet Meali:  Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi.
19:58 أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ مِنْ ذُرِّيَّةِ آدَمَ
Diyanet Meali:  İşte bunlar, Âdem’in soyundan, kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir.
20:115 وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَىٰ آدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا
Diyanet Meali: Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. *
20:116
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ
Diyanet Meali: Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı. *
20:117 فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا
Diyanet Meali: Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın..”
20:120 قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَىٰ
Diyanet Meali: Şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”
20:121 وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ
Diyanet Meali: Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.
36:60 أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ
Diyanet Meali: “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin, diye emretmedim mi?”