KÖK HARFLER: ه ل ك
ANLAM:
هَلَكَ : Ölmek (genellikle kötü bir manada kullanılmaktadır). Helak olmak, yok olmak. Bir sona gelmek.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
هَلَكَ | fiil-I | 5 | Helak oldu, öldü, mahvoldu | 40/34 | Meçhulü: أُهْلِكَ Meçhul Muzari: يُهْلَكُ |
أَهْلَكَ | fiil-IV | 51 | Öldürdü, harcadı, başını belaya soktu | 29/31 | |
مَهْلِكٌ | isim | 2 | Helak, ölüm | 27/49 | |
تَهْلُكَةٌ | isim | 1 | Tehlike, ölüme sürükleyecek husus | 2/195 | |
هَالِكٌ | isim | 2 | Yokluğa maruz olan ve zatında daimi bir vücudu olmayıp Allah’ın vücut vermesiyle var olan | 28/88 | |
مُهْلِكٌ | isim | 6 | Helak eden, öldüren | 28/59 | |
مُهْلَكٌ | isim | 1 | Helak edilen, öldürülen | 23/48 | |
Toplam | 68 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- هَلَكَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Helâk | هَلَاك | Yıkılma, bitme, mahvolma. | Helâk olmak |
Hâlik | هَالِك | Helak olan. Mahv olan. Fenaya giden. Fani. Zail. |
|
Mehleke | مَهْلَكَة | Tehlikeli yer veya iş. | Çoğulu: Mehâlik |
Tehlike | تَهْلُكَة | Helakete sebep olacak hal. Felaket. |
|
İhlâk | إِهْلَاك | Helak etme. Öldürme. |
|
Mühlik(e) | مُهْلِك | Helak eden. Öldüren. |
|
Tehâlük | تَهَالُك | İstekle atılma. Tehlikeye aldırış etmeden, birbirini çiğneyecek gibi koşuşma. |
|
Mütehâlik | مُتَهَالِك | Tehalük eden, kendini tehlikeye atacak kadar acele eden. |
|
İnhilâk | إِنْهِلَاك | Kendini tehlikeye atma. |
|
İstihlâk | اِسْتِهْلَاك | Harcamak suretiyle tüketme, bitirme. |
|
Müstehlik | مُسْتَهْلِك | İstihlak eden. |
|
Müstehlek(e) | مُسْتَهْلَك | İstihlak edilmiş, yiyip içilerek bitirilmiş. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
هَلَكَ : Fiil-I.
4:176 | إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ |
Diyanet Meali: | Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. |
8:42 | لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيَىٰ مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍ |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah, olacak bir işi, mü’minlerin zaferini gerçekleştirmek için böyle yaptı ki), ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. |
8:42 | لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيَىٰ مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍ |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah, olacak bir işi, mü’minlerin zaferini gerçekleştirmek için böyle yaptı ki), ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. |
40:34 | حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ مِنْ بَعْدِهِ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. |
69:29 | هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ |
Diyanet Meali: | “Saltanatım da yok olup gitti.” * |
أَهْلَكَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُهْلِكَ Meçhul Muzari: يُهْلَكُ
2:205 | وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ |
Diyanet Meali: | O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. |
3:117 | أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ |
Diyanet Meali: | (Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu), kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden (kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir). |
5:17 | قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, onun anasını (ve yeryüzünde olanların hepsini) yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir?” |
6:6 | أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde (size vermediğimiz) imkân ve iktidarı onlara vermiştik. |
6:6 | فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik. |
6:26 | وَإِنْ يُهْلِكُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helâk ediyorlar. |
6:47 | هَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse), zalimler toplumundan başkası mı helâk edilecek?” |
7:4 | وَكَمْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا |
Diyanet Meali: | Nice memleketleri helâk ettik. |
7:129 | قَالَ عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk edecek ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, (nasıl davranacağınıza bakacak)tır” dedi. |
7:155 | قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَإِيَّايَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helâk ederdin…” dedi. |
7:155 | أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاءُ مِنَّا إِنْ هِيَ إِلَّا فِتْنَتُكَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin? Bu, sırf senin bir imtihanındır.” |
7:173 | أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” |
8:54 | كَذَّبُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ |
Diyanet Meali: | Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helâk etmiştik ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. |
9:42 | وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. |
10:13 | وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُوا |
Diyanet Meali: | Andolsun, sizden önceki nice nesilleri, (peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri hâlde yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. |
11:117 | وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا مُصْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helâk etmez. * |
14:13 | فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Rableri de onlara şöyle vahyetti: “Biz zalimleri mutlaka yok edeceğiz.” |
15:4 | وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ |
Diyanet Meali: | Helâk ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır. * |
17:16 | وَإِذَا أَرَدْنَا أَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا |
Diyanet Meali: | Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. |
17:17 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِنْ بَعْدِ نُوحٍ |
Diyanet Meali: | Nûh’tan sonra da nice nesilleri helâk ettik. |
18:59 | وَتِلْكَ الْقُرَىٰ أَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِدًا |
Diyanet Meali: | İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler.. Helâk edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik. * |
19:74 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا |
Diyanet Meali: | Biz onlardan önce, mal mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helâk ettik. * |
19:98 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ أَحَدٍ |
Diyanet Meali: | Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor musun? |
20:128 | أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? |
20:134 | وَلَوْ أَنَّا أَهْلَكْنَاهُمْ بِعَذَابٍ مِنْ قَبْلِهِ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin…” derlerdi. |
21:6 | مَا آمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? * |
21:9 | ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik. * |
21:95 | وَحَرَامٌ عَلَىٰ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ |
Diyanet Meali: | Helâk ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkânsızdır. * |
22:45 | فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا |
Diyanet Meali: | Halkı zulmetmekteyken helâk ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler … vardır! |
26:139 | فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً |
Diyanet Meali: | Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. |
26:208 | وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ |
Diyanet Meali: | Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik. * |
28:43 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَا أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْأُولَىٰ بَصَائِرَ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya insanların kalp gözünü açan deliller (ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak) Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. |
28:58 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا |
Diyanet Meali: | Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. |
28:78 | أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli (ve daha çok mal biriktirmiş) kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? |
32:26 | أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? |
36:31 | أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? * |
38:3 | كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ فَنَادَوْا وَلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ |
Diyanet Meali: | Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi. * |
43:8 | فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضَىٰ مَثَلُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti! * |
44:37 | أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onları helâk ettik. Çünkü onlar suçlu kimselerdi. |
45:24 | نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ |
Diyanet Meali: | “Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” |
46:27 | وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِنَ الْقُرَىٰ وَصَرَّفْنَا الْآيَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. (Doğru yola dönsünler diye) âyetleri tekrar tekrar açıkladık. |
46:35 | بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir. |
47:13 | أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Biz onları helâk ettik. Onların hiçbir yardımcısı da olmadı. |
50:36 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا |
Diyanet Meali: | Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik… |
53:50 | وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini … helâk etti. * |
54:51 | وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz sizin gibileri hep helâk ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan? * |
67:28 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helâk etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkârcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?” * |
69:5 | فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi. * |
69:6 | وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ |
Diyanet Meali: | Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi. * |
77:16 | أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Biz öncekileri helâk etmedik mi? * |
90:6 | يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُبَدًا |
Diyanet Meali: | “Yığınla mal harcadım” diyor. * |
مَهْلِكٌ : İsim.
18:59 | وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِدًا |
Diyanet Meali: | Helâk edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik. |
27:49 | ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ |
Diyanet Meali: | “(Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz), sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz.” |
تَهْلُكَةٌ: İsim.
2:195 | وَأَنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ |
Diyanet Meali: | (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. |
هَالِكٌ : İsim. İsm-i Fâil.
12:85 | قَالُوا تَاللَّهِ تَفْتَأُ تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا أَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِكِينَ |
Diyanet Meali: | Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler. * |
28:88 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. |
مُهْلِكٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
6:131 | ذَٰلِكَ أَنْ لَمْ يَكُنْ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَافِلُونَ |
Diyanet Meali: | Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allah’ın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceği içindir. * |
7:164 | لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | “Siz, Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” |
17:58 | وَإِنْ مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helâk edeceğiz, (ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız). |
28:59 | وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ حَتَّىٰ يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. |
28:59 | وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرَىٰ إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz. |
29:31 | قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ |
Diyanet Meali: | “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz…” dediler. |
مُهْلَكٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
23:48 | فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ |
Diyanet Meali: | Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular. * |