ج ل د

KÖK HARFLER:  ج ل د

ANLAM: 

جَلَدَ : Birinin bedenine (cildine/derisine) vurmak ya da yaralamak. Ona bir kırbaç ile ya da kırbaçlarla vurmak.

AÇIKLAMA:

جِلْدٌ : bedeni, vücudu kaplayan kabuk, deri. Çoğulu جُلُود şeklinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُوداً غَيْرَهَا Derileri kavruldukça azabın acısını duysunlar diye kendilerine başka deriler giydireceğiz (4/56). 

Şu sözüne gelince: اَللهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَاباً مُتَشَابِهاً مَثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُم إِلَى ذِكْرِ اللهِ Allah, âyetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitab’ı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rabb’lerinden korkanların bu Kitap’dan derileri ürperir; sonra hem derileri hem de kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar (39/23). Buradaki جُلُود kelimesi ile “bedenler, vücutlar”, قُلُوب kelimesiyle de “nefisler” kastedilmiştir.

Yüce Allah’ın şu sözlerine gelince: حَتَّى إِذَا مَا جَاؤُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتمْ عَلَيْنَا Nihâyet oraya vardıklarında kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları hakkında onların aleyhine şahitlik ettiler; Derilerine: ‘Aleyhimize niçin şahidlik ettiniz?’ derler (41/20-21)… Bir görüşe göre burada geçen جُلُود kelimesi “edep yerlerinden” kinayedir. 

جَلَدَهُ : Derisine (جِلْد) vurdu. Bu kullanımıyla “karnına (بَطْنٌ) vurdu” anlamına gelen بَطَنَهُ fiiline ve “sırtına (ظَهْرٌ) vurdu” anlamına gelen ظَهَرَهُ fiiline benzer. Ayrıca “bir جِلْدٌ ile vurdu” anlamına da gelir. Bu kullanımıyla da “asayla (عَصَا) vurdu” anlamına gelen عَصَاهُ fiiline benzer. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً Seksen sopa (celde) vurunuz (24/4). 

جَلَدٌ : Deve yavrusunun yüzülmüş derisi. 

جلُدَ : Güçlü, kuvvetli ya da dayanıklı olmak veya o hale gelmek. Mastarı جَلَدٌ şeklinde gelir.

جَلْدٌ ve جَلِيدٌ : Güçlü, kuvvetli ya da dayanıklı. Bu kullanım temelde “derinin kuvvet kazanmasıyla” ilgilidir. مَا لَهُ مَعْقُولٌ وَلاَ مَجْلُودٌ denir ki “onun ne aklı var ne de kuvveti” demektir.

Sert arazi anlamına gelen أَرْضٌ جَلْدَةٌ kullanımında buna benzetme yapılmıştır. نَاقَةٌ جَلْدَةٌ (ne yavrusu ne de sütü olan dişi deve) kullanımında da aynı şekildedir. جَلَّدْتُ كَذَا : Şöyle bir şeye bir جِلْدٌ (cilt, deri) yaptım ya da geçirdim. 

فَرَسٌ مُجَلَّدٌ : Dövülmekten korkmayan at. Burada, kendisine vurulduğunda herhangi bir acı duymayacak olan mücelled, ciltlenmiş nesneye benzetme yapılmıştır. 

جَلِيدٌ : Kırağı. Sertlikte deriye benzetilerek böyle adlandırılmıştır. (Müfredât)

Bu kelimenin esas manası “kuvvet ve dayanıklılık”tır. Celâdet kelimesi; gözü peklik, yiğitlik anlamındadır. Celîd ise fazla celâdetli, bahadır demektir. Celâdet kelimesinin aslı, vücut dayanıklılığı anlamına gelen “salâbetu’l beden” ifadesinden gelmektedir. Kuvvet ve sabır anlamı da içermektedir. Celede fiili, “kırbaçla dövdü” demektir. Celâdet kelimesini de “kırbaçla dövülmeye, tokatlanmaya dayanıklılık” şeklinde açıklayabiliriz. Cilt etten daha sağlam olduğu için bu ismi almıştır. 

Celîd (buz), katılığı sebebi ile böyle isimlendirilmiştir. Bundan dolayı hadiseler karşısında güçlü olan kişi için celed ve celîd ifadeleri kullanılır. (Farklar Sözlüğü 106)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

جَلَدَ (geniş zaman يَجْلِدُ mastar isim جِلْدٌ):

جَلَدَهُ : Onun bedenine (cildine/derisine) vurdu ya da yaraladı. Ona bir kırbaç ile ya da kırbaçlarla vurdu.

جَلَدَتِ الْحَيَّةُ : Yılan soktu.

جَلَدَ جَارِيَتَهُ : Kadın kölesiyle birlikte oldu.

جَلَدَ بِهِ الْاَرْضَ : Onu yere fırlattı.

جَلَدَهُ عَلَى الْاَمْرِ : Onu, o şeyi isteği dışında yapmaya mecbur bıraktı.

جَلْدٌ ya da جَلْدَةٌ : Bir kırbaç; kamçı; değnek. (çoğul hali جَلَدَةٌ).

جَلَدَهُ الْحَدَّ : Yasayla emredildiği üzere kırbaçla vurmak suretiyle onu cezalandırdı.

جِلْدٌ (çoğul hali جُلُودٌ): Cilt, deri; bir hayvanın derisi; bir hayvan bedenini ve uzuvlarını saran deri; bir hayvanın dış ya da üst derisi; bir adamın bedeni ile kolları ve bacakları; bütünüyle bir insan ya da beden ya da bir insanın kol ve bacakları; bir kişinin benliği.

جِلْدٌ şu anlamlara da gelmektedir: kitabın bir cildi; fiyat; bir kitap cildi.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
جَلَدَ fiil-I 2 Kamçıyla vurdu 24/2
جُلُودٌ isim 9 Deri (çoğul) 41/22 Tekili: جِلْدٌ
جَلْدَةٌ isim 2 Vuruş 24/2

Toplam 13


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • تَجَلَّدَ
  • جَلَدٌ
  • جِلْدٌ
    • مِسْلَاحٌ > bak: س ل ح
    • شِكْوَةٌ > bak: ش ك و
    • خَرْشَاءُ
    • إِهَابٌ
    • صِفَاقٌ
    • سِمْحَاقٌ
    • أَدِيمٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • تَجَلَّدَ
    • إِنْهَارَ > bak: ن ه ر
    • تَضَعْضَعَ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Cild جِلْد Deri. Çoğul: Cülûd
Cildiyye جِلْدِيَّة Hekimliğin deri hastalıkları ile ilgili dalı, dermatoloji.
Celd جَلْد Zina yapan erkek ve kadına ceza olarak uygulanan 100 sopa. Lügat manası, deri üzerine vurmaktır.
Celed جَلَد Sütü ve yavrusu olmayan büyük deve.
Celîd جَلِيد Fazla celadetli, bahadır.
Celâdet جَلَادَة 1: Gözüpeklik. 2: Yiğitlik. 3: Kahramanlık.
Celde جَلْدَة Suç işleyen birisine kamçı veya değnekle bir vuruş.
Cellâd جَلَّاد İdama mahkum olanları idam etmeğe vazifeli olan adam. deri tüccarı
Teclîd تَجْلِيد Ciltleme.
Mücellid مُجَلِّد Ciltçi, cilt yapan, kitap ciltleyen.
Mücelled مُجَلَّد Ciltlenmiş. Ciltli kitab.
Tecellüd تَجَلُّد Tekellüfle celadet göstermek. Kendini şecaatli ve cesaretli göstermeğe çalışmak.
Mütecellid مُتَجَلِّد Kahramanlık ve celadet gösteren.

Cellad kelimesi, “suya veya cilde vurdu, kırbaçladı, tokatladı” anlamına gelen kökten türetilmiş bir meslek adıdır. (Nişanyan Sözlük)

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

جَلَدَ : Fiil-I. 

24:2 الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ
Diyanet Meali: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. 
24:4 وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً
Diyanet Meali: Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. 

جُلُودٌ : İsim. Çoğul. Tekili: جِلْدٌ

4:56 كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا
Diyanet Meali: Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. 
4:56 كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا
Diyanet Meali: Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. 
16:80 وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْأَنْعَامِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا
Diyanet Meali: Hayvanların derilerinden kolayca taşıyacağınız evler meydana getirdi.
22:20 يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ
Diyanet Meali: Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. *
39:23 تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ
Diyanet Meali: Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. 
39:23 ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Sonra derileri de (vücutları da), kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. 
41:20 حَتَّىٰ إِذَا مَا جَاءُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ
Diyanet Meali: Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler.
41:21 وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا
Diyanet Meali: Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler.
41:22 وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ
Diyanet Meali: Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. 

جَلْدَةٌ : İsim.

24:2 الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ
Diyanet Meali: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. 
24:4 وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً
Diyanet Meali: Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun.