KÖK HARFLER: م ش ي
ANLAM:
مَشَى : Bir yerden diğerine kasten hızlı veya yavaş bir biçimde yürümek ya da yaya olarak yolculuk etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
مَشَى | fiil-I | 21 | Yürüdü | 2/20 |
مَشَّاءٌ | isim | 1 | Laf taşıyan | 68/11 |
مَشْيٌ | isim | 1 | Yürüyüş | 31/19 |
| Toplam | 23 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- مَشَى
- مَشْيٌ
- مَشَّاءٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Meşy | مَشْي | Yürüme. |
Mâşî(iye) | مَاشِي | Yürüyen, yürüyücü. |
Meşşâî | مَشَّائِى | Yürüyerek ders veren. |
Meşşâiyyûn | مَشَّائِيُّون | Aristo felsefesine dahil olan. |
Memşâ | مَمْشَى | Ayak yolu. Üzerine basıp yürüdükleri yer. |
Temşiye | تَمْشِيَة | Yürütme, ilerleme. |
Mümâşât | مُمَاشَات | Yoldaşlık. Beraber gitme. Suyunca gitme, uysallık gösterme, göz yumma. |
Temeşşî | تَمَشِّى | Yürüme (Maneviyatta daha çok kullanılır.). |
Mütemeşşî | مُتَمَشِّى | Yürüyen, temeşşi eden. |
Temâşâ | تَمَاشَا | Hoşlanarak bakmak. Seyretmek. Seyre çıkmak. Gezmek. Yürümek. |
Temâşî | تَمَاشِى | Birlikte yürümek. |
Mütemâşî | مُتَمَاشِى | Seyre çıkan. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَشَى : Fiil-I.
2:20 | يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا أَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِيهِ |
Diyanet Meali: | Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. |
6:122 | أَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ |
Diyanet Meali: | Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış kimsenin durumu gibi olur mu? |
7:195 | أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا |
Diyanet Meali: | Onların yürüyecek ayakları mı var? Yahut tutacak elleri mi var? |
17:37 | وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın.. |
17:95 | قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْأَرْضِ مَلَائِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنِّينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ مَلَكًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.” * |
20:40 | إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَنْ يَكْفُلُهُ |
Diyanet Meali: | “Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. |
20:128 | أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? |
24:45 | وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ فَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَىٰ بَطْنِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür… |
24:45 | وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَىٰ رِجْلَيْنِ |
Diyanet Meali: | Kimi iki ayak üzerinde yürür… |
24:45 | وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَىٰ أَرْبَعٍ |
Diyanet Meali: | Kimisi dört ayak üzerinde yürür. |
25:7 | وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. |
25:20 | وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. |
25:63 | وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. |
28:25 | فَجَاءَتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاءٍ |
Diyanet Meali: | Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. |
31:18 | وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا |
Diyanet Meali: | “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme!” |
32:26 | أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? |
38:6 | وَانْطَلَقَ الْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلَىٰ آلِهَتِكُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin.” diyerek kalkıp gittiler. |
57:28 | وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. |
67:15 | فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ |
Diyanet Meali: | Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. |
67:22 | أَفَمَنْ يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ |
Diyanet Meali: | Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider… |
67:22 | أَمَّنْ يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | … yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi? |
مَشَّاءٌ : İsim.
68:11 | هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | Daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan…* |
مَشْيٌ : İsim.
31:19 | وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ |
Diyanet Meali: | “Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt.” |