KÖK HARFLER: ق ع د
ANLAM:
قَعَدَ : Oturmak, yerine oturmak, yakta durduktan sonra oturmak. Yan üstü uzandıktan veya secdeye vardıktan sonra oturmak. Ayağa kalkmak. (Zıt anlam)
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
قَعَدَ | fiil-I | 12 | Oturdu, oturup kaldı | 9/90 | |
قَوَاعِدُ | isim | 3 | Temel, hayızdan kesilecek yaşa gelmiş kadın (çoğul) | 2/127 | Tekil: قَاعِدَةٌ |
مَقْعَدٌ | isim | 4 | Oturma yeri yahut ikametgah | 54/55 | Çoğulu: مَقَاعِدُ |
قَعِيدٌ | isim | 1 | Meclis arkadaşı; insanın amellerini hıfzeden ve insanı daima gözetleyen iki melek | 50/17 | |
قَاعِدٌ | isim | 7 | Oturan, geri kalan | 10/12 | |
قُعُودٌ | isim | 4 | Oturmak | 85/6 | |
Toplam | 31 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
AÇIKLAMA
KA‘ADE ile CELESE fiilleri arasındaki fark
( ج ل س – ق ع د)
Ayakta iken oturma eylemi için ka‘ade fiili, yatıyorken veya başka bir halden oturma vaziyetine geçmeye celese fiili kullanılır. (Sabri Türkmen 45) Bknz: ( ج ل س )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ka’de | قَعْدَة | Bir defa oturuş. Oturma. | Zi’l-ka’de |
Kuûd | قُعُود | Cülus. Oturmak. |
|
Kâid | قَاعِد | Oturan, oturucu, oturmuş. |
|
Kâide | قَاعِدَة | Esas. Temel. Düstur. Nizam. | Çoğulu: Kavâid |
Kaîd | قَعِيد | 1: Çekirge. 2: Ulu, yüce kişi. |
|
Mak’ad | مَقْعَد | Oturulacak yer. | Çoğulu: Mekâid |
Tekâüd | تَقَاعُد | Emeklilik. | Tekâüden |
Mütekâid | مُتَقَاعِد | Tekaüd olup oturan. Emekli. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
قَعَدَ : Fiil-I.
3:168 | الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا |
Diyanet Meali: | (Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. |
4:140 | إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, (başka bir söze geçmedikleri müddetçe), onlarla oturmayın.” |
6:68 | فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَىٰ مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Şayet şeytan sana unutturursa) hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma. |
7:16 | قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ |
Diyanet Meali: | Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” * |
7:86 | وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ |
Diyanet Meali: | “Bir de, tehdit ederek her yol üstüne oturmayın.” |
9:5 | وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍ |
Diyanet Meali: | (Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde) öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. |
9:46 | وَلَٰكِنْ كَرِهَ اللَّهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi. |
9:83 | إِنَّكُمْ رَضِيتُمْ بِالْقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِفِينَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte oturun.” |
9:90 | وَقَعَدَ الَّذِينَ كَذَبُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. |
17:22 | لَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَخْذُولًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. * |
17:29 | وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَحْسُورًا |
Diyanet Meali: | (Eli sıkı olma), büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. |
72:9 | وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ |
Diyanet Meali: | “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk.” |
قَوَاعِدُ : İsim. Çoğul. Tekili: قَاعِدَةٌ
2:127 | وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ |
Diyanet Meali: | Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyordu. |
16:26 | قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ |
Diyanet Meali: | Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı… |
24:60 | وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاءِ اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا |
Diyanet Meali: | Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların (zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur). |
مَقْعَدٌ : İsim. Çoğulu: مَقَاعِدُ
3:121 | وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ |
Diyanet Meali: | Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. |
9:81 | فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. |
54:55 | فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَلِيكٍ مُقْتَدِرٍ |
Diyanet Meali: | Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler. * |
72:9 | وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ |
Diyanet Meali: | “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk.” |
قَعِيدٌ : İsim.
50:17 | إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ |
Diyanet Meali: | Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. * |
قَاعِدٌ: İsim. İsm-i Fâil. Çoğulu: قُعُودٌ
4:95 | لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda cihad edenler eşit olamazlar. |
4:95 | فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً |
Diyanet Meali: | (Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. |
4:95 | وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. |
5:24 | فَاذْهَبْ أَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ |
Diyanet Meali: | “Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.” |
9:46 | وَلَٰكِنْ كَرِهَ اللَّهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi. |
9:86 | اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِدِينَ |
Diyanet Meali: | “(Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde), onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve “Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım” dediler. |
10:12 | وَإِذَا مَسَّ الْإِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا |
Diyanet Meali: | İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder. |
قُعُودٌ : İsim. Masdar.
3:191 | الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. |
4:103 | فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. |
9:83 | إِنَّكُمْ رَضِيتُمْ بِالْقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | “Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz.” |
85:6 | إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ |
Diyanet Meali: | O vakit, ateşin etrafında oturmuşlardı. * |