KÖK HARFLER: ق ت ل
ANLAM:
قَتَلَ : Herhangi bir surette birisini katletmek, öldürmek ya da kıyıma uğratmak. Bedensel arzularını öldürmek. (Açlığın, soğuğun vb) şiddetini azaltmak. Gururunu kırmak. Birisini fiziksel, ruhsal veya manevi açıdan öldürülmüş biri haline getirmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
قَتَلَ | fiil-I | 83 | Öldürdü | 5/32 | Meçhulü: قُتِلَ Meçhul Muzari: يُقْتَلُ |
قَتَّلَ | fiil-II | 4 | Çokça öldürdü, amansızca öldürdü | 7/141 | Meçhulü: قُتِّلَ Meçhul Muzarisi: يُقَتَّلُ |
قَاتَلَ | fiil-III | 54 | Muharebe etti, savaştı | 48/22 | Meçhulü: قُوتِلَ Meçhul Muzarisi: يُقَاتَلُ |
اِقْتَتَلَ | fiil-VIII | 4 | Birbiriyle savaştı, birbiriyle dövüştü | 49/9 | |
قِتَالٌ | isim | 13 | Muharebe, savaş | 2/217 | |
قَتْلَى | isim | 1 | Maktûl, öldürülen (çoğul) | 2/178 | Tekil: قَتِيلٌ |
قَتْلٌ | isim | 10 | Öldürmek | 5/30 | |
تَقْتِيلٌ | isim | 1 | Çokça öldürmek; amansızca öldürmek | 33/61 | |
Toplam | 170 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- قَتَلَ
- قَتِيلٌ
- ضَحِيَّةٌ > bak: ض ح و
- مَقْتُولٌ > bu kök
- قِتَالٌ
Zıt Manada Kelimeler
- قَتَلَ
- قَتِيلٌ
- مُجْرِمٌ > bak: ج ر م
- قَاتِلٌ > bu kök
- قِتَالٌ
AÇIKLAMA:
ZEBH ile KATL kelimeleri arasındaki fark
( ذ ب ح – ق ت ل )
Zebh (boğazlamak) belli bir şekilde olur, katl’in ise birkaç türü vardır. Fakihler, bir koyunun kesilmesine karşılık ücret almayı yasaklamadıkları halde, bir şahsın kısas yolu ile öldürülmesine karşılık ücret almayı yasaklamışlardır. Çünkü katlin bir iki darbe ile mi, yoksa daha fazlası ile mi gerçekleştiği bilinemez. Oysa zebh böyle değildir. (Farklar Sözlüğü 136) Bknz: ( ذ ب ح )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Katl | قَتْل | Öldürmek. | Katl-i âmm |
Katlâ | قَتْلَى | Öldürülmüş kimseler. |
|
Kâtil | قَاتِل | Öldüren. İnsanın ölümüne sebep olan insan. |
|
Kıtâl | قِتَال | Muharebe. Kavga. |
|
Maktûl | مَقْتُول | Öldürülmüş. |
|
Taktîl | تَقْتِيل | Çok öldürmek, çok katletmek. |
|
Mukâtele | مُقَاتَلَ | Savaşma. |
|
İktitâl | اِقْتِتَال | Birbirini öldürme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
قَتَلَ : Fiil-I. Meçhulü: قُتِلَ Meçhul Muzari: يُقْتَلُ
2:54 | فَتُوبُوا إِلَىٰ بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin).” |
2:61 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. |
2:72 | وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا وَاللَّهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. * |
2:85 | ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ |
Diyanet Meali: | Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı (kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde) onları yurtlarından çıkaran … kimselersiniz. |
2:87 | اسْتَكْبَرْتُمْ فَفَرِيقًا كَذَّبْتُمْ وَفَرِيقًا تَقْتُلُونَ |
Diyanet Meali: | (Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe), kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi? |
2:91 | قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنْبِيَاءَ اللَّهِ مِنْ قَبْلُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” |
2:154 | وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. |
2:191 | وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ |
Diyanet Meali: | Onları nerede yakalarsanız öldürün. |
2:191 | فَإِنْ قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَٰلِكَ جَزَاءُ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. |
2:251 | فَهَزَمُوهُمْ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ |
Diyanet Meali: | Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık (ve hikmet) verdi. |
3:21 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler… |
3:21 | وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele. |
3:112 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. |
3:144 | أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ |
Diyanet Meali: | Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? |
3:154 | يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هَاهُنَا |
Diyanet Meali: | Diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” |
3:156 | لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُوا |
Diyanet Meali: | “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi.” |
3:157 | وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. * |
3:158 | وَلَئِنْ مُتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. * |
3:168 | الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا |
Diyanet Meali: | (Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. |
3:169 | وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. |
3:183 | فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?” |
3:195 | وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ |
Diyanet Meali: | “Savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim.” |
4:29 | وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. |
4:66 | وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ إِلَّا قَلِيلٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. |
4:74 | وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:89 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. |
4:91 | فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ |
Diyanet Meali: | Onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. |
4:92 | وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلَّا خَطَأً |
Diyanet Meali: | Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. |
4:92 | وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ |
Diyanet Meali: | Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi (ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi) gerekir. |
4:93 | وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. |
4:157 | وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı (kalplerini mühürledik). |
4:157 | وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. |
4:157 | مَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا |
Diyanet Meali: | O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. |
5:27 | فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ |
Diyanet Meali: | (Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da), birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. |
5:28 | لَئِنْ بَسَطْتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.” |
5:28 | مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ |
Diyanet Meali: | “Ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.” |
5:30 | فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. * |
5:32 | مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, (o sanki bütün insanları öldürmüştür). |
5:32 | فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | O sanki bütün insanları öldürmüştür. |
5:70 | فَرِيقًا كَذَّبُوا وَفَرِيقًا يَقْتُلُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse); onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. |
5:95 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَأَنْتُمْ حُرُمٌ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. |
5:95 | وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّدًا فَجَزَاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ |
Diyanet Meali: | Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza, Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere), öldürdüğünün dengi olup, (içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık) hayvan… |
5:95 | وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّدًا فَجَزَاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ |
Diyanet Meali: | Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza, Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere), öldürdüğünün dengi olup, (içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık) hayvan… |
6:140 | قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُوا أَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler … mutlaka ziyan etmişlerdir. |
6:151 | وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ مِنْ إِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ |
Diyanet Meali: | “Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız.” |
6:151 | وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.” |
7:150 | إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُوا يَقْتُلُونَنِي |
Diyanet Meali: | “Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı.” |
8:17 | فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. |
8:17 | فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. |
8:30 | وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ |
Diyanet Meali: | Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. |
9:5 | فَإِذَا انْسَلَخَ الْأَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ |
Diyanet Meali: | Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün. |
9:111 | يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ |
Diyanet Meali: | Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. |
9:111 | يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ |
Diyanet Meali: | Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. |
12:9 | اقْتُلُوا يُوسُفَ أَوِ اطْرَحُوهُ أَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ أَبِيكُمْ |
Diyanet Meali: | “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin.” |
12:10 | قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ |
Diyanet Meali: | Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın…” dedi. |
17:31 | وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. |
17:33 | وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. |
17:33 | وَمَنْ قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. |
18:74 | فَانْطَلَقَا حَتَّىٰ إِذَا لَقِيَا غُلَامًا فَقَتَلَهُ |
Diyanet Meali: | Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. |
18:74 | قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. |
20:40 | وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا |
Diyanet Meali: | “Ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik.” |
22:58 | وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. |
25:68 | وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | (Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen), haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan (ve zina etmeyen kimselerdir). |
26:14 | وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | “Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.” * |
28:9 | لَا تَقْتُلُوهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | “Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” |
28:19 | قَالَ يَا مُوسَىٰ أَتُرِيدُ أَنْ تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun…” dedi. |
28:19 | قَالَ يَا مُوسَىٰ أَتُرِيدُ أَنْ تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun…” dedi. |
28:20 | قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar.” dedi. |
28:33 | قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum.” * |
28:33 | قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum.” * |
29:24 | فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ |
Diyanet Meali: | (İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. |
33:26 | وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَرِيقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرِيقًا |
Diyanet Meali: | Ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz. |
40:25 | فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاءَ الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ |
Diyanet Meali: | Mûsâ onlara tarafımızdan gerçeği getirince, “Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, (kadınlarını sağ bırakın)” dediler. |
40:26 | وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın!” |
40:28 | أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi.” |
47:4 | وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَنْ يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. |
51:10 | قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ |
Diyanet Meali: | (Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun! * |
60:12 | وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْنِينَ وَلَا يَقْتُلْنَ أَوْلَادَهُنَّ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak), hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek … (konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et…) |
74:19 | فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ |
Diyanet Meali: | Kahrolası nasıl da ölçtü biçti! * |
74:20 | ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ |
Diyanet Meali: | Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti! * |
80:17 | قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ |
Diyanet Meali: | Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o! * |
81:9 | بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ |
Diyanet Meali: | (Diri diri gömülen kız çocuğunun), hangi günahtan ötürü öldürüldüğü (sorulduğu zaman…) * |
85:4 | قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ |
Diyanet Meali: | Hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir. * |
قَتَّلَ : Fiil-II. Meçhulü: قُتِّلَ Meçhul Muzarisi: يُقَتَّلُ
5:33 | أَنْ يُقَتَّلُوا أَوْ يُصَلَّبُوا أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası); ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, (yahut o yerden sürülmeleri)dir. |
7:127 | قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءَهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız…” dedi. |
7:141 | يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. |
33:61 | مَلْعُونِينَ أَيْنَمَا ثُقِفُوا أُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتِيلًا |
Diyanet Meali: | (Onlar da bundan sonra orada) lânete uğramış kimseler olarak (seninle pek az süre komşu kalacaklardır). Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler. * |
قَاتَلَ : Fiil-III. Meçhulü: قُوتِلَ Meçhul Muzarisi: يُقَاتَلُ
2:190 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا |
Diyanet Meali: | Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. |
2:190 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا |
Diyanet Meali: | Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. |
2:191 | وَلَا تُقَاتِلُوهُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّىٰ يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. |
2:191 | وَلَا تُقَاتِلُوهُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّىٰ يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. |
2:191 | فَإِنْ قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَٰلِكَ جَزَاءُ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. |
2:193 | وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. |
2:217 | وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىٰ يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا |
Diyanet Meali: | Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. |
2:244 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. * |
2:246 | إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. |
2:246 | قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا |
Diyanet Meali: | O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. |
2:246 | قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, (çocuklarımızdan uzaklaştırılmış) olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. |
3:13 | فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. |
3:111 | لَنْ يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ |
Diyanet Meali: | Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. |
3:146 | وَكَأَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ |
Diyanet Meali: | Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar… |
3:167 | وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا |
Diyanet Meali: | Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi… |
3:195 | وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ |
Diyanet Meali: | “(Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler), savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim.” |
4:74 | فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. |
4:74 | وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:75 | وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da, Allah yolunda savaşa çıkmıyorsunuz? |
4:76 | الَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. |
4:76 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. |
4:76 | فَقَاتِلُوا أَوْلِيَاءَ الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفًا |
Diyanet Meali: | O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. |
4:84 | فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا تُكَلَّفُ إِلَّا نَفْسَكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! |
4:90 | حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ أَنْ يُقَاتِلُوكُمْ أَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar), yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak size gelenler başka). |
4:90 | حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ أَنْ يُقَاتِلُوكُمْ أَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar), yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak size gelenler başka). |
4:90 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. |
4:90 | فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ فَمَا جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir. |
5:24 | فَاذْهَبْ أَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ |
Diyanet Meali: | “Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.” |
8:39 | وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. |
9:12 | فَقَاتِلُوا أَئِمَّةَ الْكُفْرِ إِنَّهُمْ لَا أَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ |
Diyanet Meali: | (Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa), küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler. |
9:13 | أَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan (ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan) bir kavimle savaşmaz mısınız? |
9:14 | قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin… |
9:29 | قَاتِلُوا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine kitap verilenlerden) Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen … kimselerle … savaşın. |
9:30 | قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! |
9:36 | وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً |
Diyanet Meali: | Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. |
9:36 | وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً |
Diyanet Meali: | Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. |
9:83 | فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ أَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّا |
Diyanet Meali: | (Eğer bundan böyle Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar sefere çıkmak için senden izin isterlerse), de ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız.” |
9:111 | يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ |
Diyanet Meali: | Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. |
9:123 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın… |
22:39 | أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا |
Diyanet Meali: | Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. |
33:20 | يَسْأَلُونَ عَنْ أَنْبَائِكُمْ وَلَوْ كَانُوا فِيكُمْ مَا قَاتَلُوا إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | (Düşman birlikleri bir daha gelecek olsa, isterler ki, çölde bedevilerin arasında bulunsunlar da) size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı. |
48:16 | سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız.” |
48:22 | وَلَوْ قَاتَلَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوَلَّوُا الْأَدْبَارَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı. |
49:9 | فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ إِلَىٰ أَمْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa), Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. |
57:10 | لَا يَسْتَوِي مِنْكُمْ مَنْ أَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ |
Diyanet Meali: | İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri ile) bir değildir. |
57:10 | أُولَٰئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذِينَ أَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُوا |
Diyanet Meali: | Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. |
59:11 | وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz.” |
59:12 | وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. |
59:14 | لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُحَصَّنَةٍ أَوْ مِنْ وَرَاءِ جُدُرٍ |
Diyanet Meali: | Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. |
60:8 | لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, (onlara âdil davranmaktan) men etmez. |
60:9 | إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, (sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten) men eder. |
61:4 | إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا |
Diyanet Meali: | Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, (duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi) saf bağlayarak çarpışanları sever. |
63:4 | هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar! |
73:20 | وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını), diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını (bilmektedir). |
اِقْتَتَلَ : Fiil-VIII.
2:253 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلَ الَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, (kendilerine apaçık deliller geldikten sonra), birbirlerini öldürmezlerdi. |
2:253 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. |
28:15 | فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ |
Diyanet Meali: | Orada (biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından); kavga eden iki adam gördü. |
49:9 | وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا |
Diyanet Meali: | Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. |
قِتَالٌ : İsim.
2:216 | كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. |
2:217 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. |
2:217 | قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır.” |
2:246 | قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا |
Diyanet Meali: | O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. |
2:246 | فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْا إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. |
3:121 | وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ |
Diyanet Meali: | Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. |
3:167 | قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَاتَّبَعْنَاكُمْ |
Diyanet Meali: | “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. |
4:77 | فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, (Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok) korkarlar. |
4:77 | وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلَا أَخَّرْتَنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. |
8:16 | وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلَّا مُتَحَرِّفًا لِقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ |
Diyanet Meali: | Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse (mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur). |
8:65 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. |
33:25 | وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا |
Diyanet Meali: | Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
47:20 | فَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ مُحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | (İnananlar, “Keşke bir sûre indirilse!” derler). Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, (ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi) sana baktıklarını görürsün. |
قَتْلَى : İsim.
2:178 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. |
قَتْلٌ : İsim. Mastar.
2:191 | وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ |
Diyanet Meali: | Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. |
2:217 | وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِنْدَ اللَّهِ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak) ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. |
3:154 | قُلْ لَوْ كُنْتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi.” |
3:181 | سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ |
Diyanet Meali: | Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız. |
4:155 | فَبِمَا نَقْضِهِمْ مِيثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِآيَاتِ اللَّهِ وَقَتْلِهِمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ |
Diyanet Meali: | Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden (ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demelerinden dolayı başlarına türlü belâlar verdik). |
5:30 | فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. * |
6:137 | وَكَذَٰلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلَادِهِمْ شُرَكَاؤُهُمْ |
Diyanet Meali: | Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi. |
17:31 | نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ إِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْئًا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | (Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin). Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. |
17:33 | وَمَنْ قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلَا يُسْرِفْ فِي الْقَتْلِ |
Diyanet Meali: | (Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın). Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. |
33:16 | قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ إِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ أَوِ الْقَتْلِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir.” |
تَقْتِيلٌ : İsim. Mastar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
33:61 | مَلْعُونِينَ أَيْنَمَا ثُقِفُوا أُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتِيلًا |
Diyanet Meali: | (Onlar da bundan sonra orada) lânete uğramış (kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır). Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler. |