KÖK HARFLER: غ ب ر
ANLAM:
غَبَرَ: Geride kalmak, kaybolmak ya da devam etmek; geride durmak.
غَبِرَ : Göçüp gitmek. Garez, kötü niyet, kin veya hınç beslemek. Kalbinde nefret veya düşmanlık saklamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
غَبَرَةٌ | isim | 1 | Toz | 80/40 |
غَابِرٌ | isim | 7 | Geçip giden, helak olan; nükseden, geride kalan | 29/32 |
| Toplam | 8 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Gabar (Kabar, Kabarmak) | غَبَر | Yara kabarmak. |
Gubur (Kubur) | غُبُر | Kürek kemiklerinin çıkıntılı yerleri. |
Gubâr | غُبَار | Toz, toprak. |
Gâbir | غَابِر | İstikbal, gelecek zaman. Kalan. |
Tagbîr | تَغْبِير | Toza bulanma. Tozlanma. |
Muğber | مُغْبَر | Gücenmiş, gücenik, küskün. |
İğbirâr | اِغْبِرَار | Gücenme, güceniklik, kırgınlık. |
İstigbâr | اِسْتِغْبَار | Tozlaşma. |
Nişanyan Sözlük “kabarmak” kelimesinin eski Türkçe kökenli olduğunu söyler.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
غَبَرَةٌ : İsim.
80:40 | وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ |
Diyanet Meali: | O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler. * |
غَابِرِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: غَابِرٌ
7:83 | فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu. * |
15:60 | إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Lût’un karısı dışında (onların hepsini kurtaracağız). Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik. * |
26:171 | إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç… * |
27:57 | فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَاهَا مِنَ الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir ettik. * |
29:32 | لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.” |
29:33 | إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.” |
37:135 | إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında… |