KÖK HARFLER: ع و ذ
ANLAM:
عَاذَ : Birisinin korumasını veya muhafazasını istemek. Birisine sığınmak; bir şeyden korunmak için ona güvenmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَاذَ (geniş zaman يَعُوذُ mastar isim عِيَاذٌ ve مَعَاذٌ vb.) ve اِسْتَعَاذَ ve تَعَوَّذَ:
اِسْتَعَاذَ بِهِ وَ تَعَوَّذَ بِهِ وَ عَاذَ بِهِ مِنْ كَذَا : Onun korumasını veya muhafazasını istedi, ona sığındı; böyle bir şeyden korunmak için ona güvendi.
اِنِّى اَعُوذُ بِالرَّحْمَانِ : Rahman’a sığınırım (19:18).
قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ : Allah’a sığınırım, dedi (12:23).
عَاذَ بِالْعَظْمِ : O şey (et) kemiğe yapıştı.
عَوَّذْتُهُ بِاللّٰهِ مِنْ كَذَا : Ona şöyle dedim: اُعِيذُكَ بِاللّٰهِ yani onu Allah’ın korumasına bıraktım ya da ona, “seni Allah’ın c.c. korumasına bırakırım” dedim.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | |
عَاذَ | fiil-I | 10 | Sığındı | 114/1 |
أَعَاذَ | fiil-IV | 1 | Sığındırdı, sığınmasını temin etti | 3/36 |
اِسْتَعَاذَ | isim | 4 | Sığınmayı talep etti, sığınmaya çalıştı | 41/36 |
مَعَاذٌ | isim | 2 | Sığınmak | 12/79 |
Toplam | 17 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَاذَ (a)
- عَاذَ (b)
- آوَى > bak: أ و ي
- اِسْتَعَاذَ
- مَعَاذٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Avz (Avez) | عَوْذ | Sığınma. | |
İyâz | عِيَاذ | Sığınma. | |
Meâz | مَعَاذ | Sığınma. Sığınacak yer. | |
Eûzü | أَعُوذُ | Sığınırım. | Eûzubillâh |
Neûzü | نَعُوذُ | Sığınırız. | Neûzubillah |
Maâzallah | مَعَاذَ الله | Allaha sığındık. | |
Taavvüz | تَعَوُّذ | “Euzubillah” demek. | |
Müteavviz | مُتَعَوِّذ | İstiaze eden, Allah’a (C.C.) sığınan. | |
İstiâze | اِسْتِعَاذَة | “Euzü besmele” okuyarak Allah’a sığınmak. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَاذَ : Fiil-I.
2:67 | قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. |
11:47 | قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım…” dedi. |
19:18 | قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنْكَ إِنْ كُنْتَ تَقِيًّا |
Diyanet Meali: | Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. * |
23:97 | وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.” * |
23:98 | وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” * |
40:27 | إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım.” |
44:20 | وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَنْ تَرْجُمُونِ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım.” * |
72:6 | وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْإِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ |
Diyanet Meali: | “Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, (cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.)” |
113:1 | قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” * |
114:1 | قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | De ki: “İnsanların Rabbine sığınırım.” * |
أَعَاذَ : Fiil-IV.
3:36 | وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ |
Diyanet Meali: | “Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.” |
اِسْتَعَاذَ : Fiil-X.
7:200 | وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. |
16:98 | فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ |
Diyanet Meali: | Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. * |
40:56 | إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِيهِ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah’a sığın. |
41:36 | وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. |
مَعَاذٌ : İsim.
12:23 | قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ |
Diyanet Meali: | O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı…” dedi. |
12:79 | قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ أَنْ نَأْخُذَ إِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız.” dedi. |