KÖK HARFLER: ع د ن
ANLAM:
عَدَنَ : Bir yerde durmak, kalmak, beklemek, ikamet etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَدَنَ (geniş zaman يَعْدُنُ ve يَعْدِنُ mastar isim عَدْنٌ ve عُدُونٌ):
عَدَنَ بِهِ : O yerde durdu, kaldı, bekledi ya da ikamet etti.
عَدَنْتُ الْبَلَدَ : Ülkeyi veya şehri ev gibi gördüm.
عَدَنَ الْحَجَرَ : Çapayla taşı çıkardı.
عَدْنٌ : Yerleşme, sükûnet bulma, tatmin olma.
مَعْدِنٌ : Bir maden; herhangi bir şeyin sabit olduğu veya kök bulduğu yer, yani kaynak.
هُوَ مَعْدِنٌ لِلْخَيْرِ وَ الْكَرَمِ : İyilik ve cömertliğin doğal bir kaynağıdır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
عَدْنٌ | özel isim | 11 | Yerleşme, sükunet bulma, tatmin olma, Adn (Cennetleri) | 98/8 |
| Toplam | 11 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Adn | عَدْن | 1: Vatan tutmak ve mukim olmak. 2: Cennette bir makam adı. | Adn Cennetleri |
Adnân | عَدْنـان | Bir yere yerleşip ikamet eden, mukim. |
|
Ma’den | مَعْدَن | Cevher. | Çoğulu: Maâdin |
Ma’denî | مَعْدَنِى | Madensel, madenle ilgili. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَدْنٌ : Özel isim.
9:72 | وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ |
Diyanet Meali: | (Allah) … Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va’detti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. |
13:23 | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden (ve çocuklarından) iyi olanlarla beraber oraya girerler. |
16:31 | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. |
18:31 | أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. |
19:61 | جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine (girecekler.) |
20:76 | جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İçinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. |
35:33 | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler … ile süslenirler. |
38:50 | جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْأَبْوَابُ |
Diyanet Meali: | Kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır. * |
40:8 | رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدْتَهُمْ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Onları kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy.” |
61:12 | وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ |
Diyanet Meali: | Adn cennetlerindeki güzel meskenlere (koysun). |
98:8 | جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. |