KÖK HARFLER: ذ ك و
(ذ ك و – ذ ك ي)
ANLAM:
ذَكَا : Hayvanı kesmek.
AÇIKLAMA:
ذَكَتِ النَّارُ-تَذْكُو : Ateş tutuşup yandı ve ışık saçtı, parladı.
ذَكَّيْتُهَا : Ateşi tutuşturup yaktım ve ışık saçar, parlar duruma getirdim. Bu fiilin mastarı تَذْكِيَةٌ şeklinde gelir.
ذُكَاءٌ : Güneşin bir ismidir.
اِبْنُ ذُكَاءَ (İbn Zukâe, Zukâe’nin oğlu): Gündüzün başları yani ufkun güneşin ilk ışıklarıyla kızardığı tan vakti. Böyle adlandırılmasının nedeni tan vaktinin bazen “güneşin oğlu olarak” düşünülmesidir. Nitekim bazen de “güneşin hacibi olarak” düşünülerek ona حَاجِبُ الشَّمْسِ denmiştir.
Ayrıca “hızlı idrak etme ve keskin anlayış” da ذَكَاءٌ (zeka) kelimesi ile ifade
edilmiştir. Bu Arapların فُلاَنٌ هُوَ شُعْلَةُ نَارٍ (Filan kişi bir ateş şulesi) sözlerine benzer.
ذَكَّيْتُ الشَّاةَ : Koyunu boğazladım, kestim. تَذْكِيَةٌ kelimesi hakikatinde “sanki içine dikilmiş ya da batırılmış gibi bir canlının içine yerleşmiş olan tabii harareti dışarı çıkarmak” anlamına gelir. Fakat şeri’ dilde kullanımı “hayata belirli bir şekilde son vermeye” tahsis edilmiştir. Arapların “ölenle ilgili خَامِدٌ ve هَامِدٌ kelimelerini kullanmaları ve “sönmüş ateşle” ilgili مَيْتَة kelimesini kullanmaları bu iştikakın sahih olduğuna delalet eder.
ذَكَّى الرَّجُلُ : Adamın yaşı ilerledi veya adam ihtiyarladı ve riyazetinin ve tecrübelerinin çokluğu sebebiyle bir ذَكَاءٌ (hızlı idrak etme özelliği ve keskin anlayış) kazandı, elde etti. Bu iştikaka göre, yaşlı veya ihtiyar bir kişi ancak bir çok tecrübeye ve riyazete sahipse مُذَكَّي olarak adlandırılabilir. Tecrübeler ve riyazetler, ömürlerinin uzunluğu nedeniyle ancak yaşlılarda veya ihtiyarlar da bulunduğundan dolayı ذَكَاءٌ kelimesi onlarla ilgili kullanılmıştır. Ayrıca “yaşı ilerlemiş veya tam gelişmiş rakiplerini geçen veya onlara üstün gelen atlarla” ilgili kullanılmıştır. Arapların جَرْيُ اْلمُذَكِّيَاتِ غِلاَبٌ (Yaşı ilerlemiş veya tam gelişmiş rakiplerini geçen veya onlara üstün gelen atların koşuşu bir üstünlük mücadelesidir) sözleri de bu çerçevededir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
ذَكَا (geniş zaman يَذْكُو mastar isim ذَكَاةٌ):
ذَكَا الذَّبِيحَةَ : Hayvanı (ذَبْحٌ ) kesti ve ذَكَّى الذَّبِيحَةَ : Şeriatın belirttiği üzere hayvanı kesti.
اَلتَّذْكِيَةُ (mastar isim). diğer her tür biçim hariç olmak üzere kanunda bir hayatın belirli bir biçimde ortadan kaldırılması için kullanılmaktadır.
ذَكَّى الرَّجُلُ : Yaşı ilerledi ve bedeni büyüdü veya şişman hale geldi.
ذَكِىَ (geniş zaman: يَذْكَى): Zekası keskinleşti; çevik bir anlayışa, algıya veya zekaya sahip oldu.
اَذْكِيَاءُ (çoğulu: ذَكِىٌّ): Keskin veya çabuk kavrayan bir zekaya sahip olma.
رَائِحَةٌ ذَكِيَّةٌ : Güçlü veya keskin bir koku.
ذَكَاءٌ : Zekanın keskinliği.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
ذَكَّي | fiil-II | 1 | Şeriatın belirttiği şekilde hayvanı kesti | 5/3 |
| Toplam | 1 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- ذَكَى (a)
- ذَكَى (b)
- ذَكَى (c)
- فَاحَ
- ذَكِيٌّ
Zıt Manada Kelimeler
- ذَكِيٌّ
- غَبِيٌّ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Zekâ | ذَكَاء | İnsanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü; dirayet, zeyreklik, feraset. |
Zekî | ذَكِيّ | Anlayışlı, kavrayışlı, zeka sahibi. |
Tezkiye | تَذْكِيَة | 1: Tamam etmek. 2: Boğazlamak. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
ذَكَّي : Fiil-II.
5:3 | وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ |
Diyanet Meali: | Yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar… |