س ح ل

KÖK HARFLER: س ح ل

ANLAM: 

سَحَلَ : Bir şeyin kabuğunu kesmek; o şeyin kabuğunu çıkarmak; soymak, aşındırmak, bilemek, dışındaki kabuğu çıkarmak.

AÇIKLAMA:

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ : Deniz onu sahile bıraksın (20/39). Buradaki سَاحِلٌ kelimesi “deniz kıyısı” anlamındadır. 

  1. Temelde, “demiri eğeledi ve demirin kabuğunu soydu” anlamındaki سَحَلَ الْحَدِيدَ kullanımından gelir. 
  2. Bir görüşe göre, temelde مَسْحُولٌ (eğelenmiş ve kabuğu soyulmuş, su tarafından aşındırılmış” anlamına gelir. Fakat هَمٌّ نَاصِبٌ (Kendisinden dolayı sıkıntıya girilen keder) kullanımındaki نَاصِبٌ kelimesi gibi فَاعِلٌ vezninde gelmiştir. 
  3. Şöyle demiştir: Bilakis burada düşünülen nokta “sahilin, deniz kıyısının suyu dağıtması ve bir kısmını kaybetmesidir (يَسْحَلُ الْمَاءَ)”.

سُحَالَةٌ : Eğe talaşı, eğinti.

سَحِيلٌ ve سُحَالٌ : Merkep anırması. Burada sanki “merkebin sesi, demirin eğelenme sesine” benzetilmiştir.

مِسْحَلٌ : Yüksek sesle konuşan değil. Bu adlandırmada sanki Yüce Allah’ın إِنَّ أَنْكَرَ الاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ : Seslerin en çirkini eşeklerin sesidir (31/19) sözünde buyurmuş olduğu gibi “sesinin çirkinliği” bakımından değil bilakis “yüksekliği” bakımından “merkebin anırması” temel alınmış gibidir.

مِسْحَلَتَانِ : At geminin ağızlığının iki ucunda bulunan iki halka. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

سَحَلَ (geniş zaman يَسْحَلُ mastar isim سَحْلٌ):

سَحَلَهُ : O şeyin kabuğunu kesti; o şeyin kabuğunu çıkardı; soydu, aşındırdı, biledi ya da dışındaki kabuğu çıkardı.

اَلرِّيَاحُ تَسْحَلُ الْاَرْضَ : Rüzgarlar toprağın üzerindekileri aşındırdı ya da götürdü.

سَحَلَ الثِّيَابَ : Kıyafetleri yıkadı ve üzerlerindeki toprakları çıkardı.

سَحَلَتِ الْعَيْنُ : Gözlerinden yaş aktı.

سَاحِلٌ : Deniz kenarı, sahil, deniz kıyısı; bir deniz veya ırmağın kenarı; bir deniz veya büyük bir ırmağın bitişiğindeki işlenmiş bir toprak arazi. سَاحِلٌ bu şekilde adlandırılmaktadır çünkü akıntı kabardığında ve çekildiğinde, üzerinde olanı alıp götürür. Bir vadinin kenarı.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
سَاحِلٌ isim 1 Deniz yahut nehir kıyısı, sahil 20/39

Toplam 1

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • سَاحِلٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir.

Sâhil سَاحِل Karanın deniz, göl, ırmak boyunca uzanan bölümü, kıyı, yaka, yalı. Çoğul: Sevâhil

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

سَاحِلٌ : İsim.

20:39فَاقْذِ فِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ
Diyanet Meali:“Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın..”