ب و ل

KÖK HARFLER:  ب و ل

ANLAM: 

بَالَ : Hem şekil hem de doğal mizaç açısından kendisini andıran çocukları olmak. (Yağ) erimek veya çözünmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

بَالَ (geniş zamanlı يَبُولُ mastar isim بَوْلٌ): Su yaptı; o (yağ) eridi veya çözündü.

بَالَ بَوْلًا شَرِيفًا فَاخِرًا : Hem şekil hem de doğal mizaç açısından kendisini andıran çocukları oldu.

بَالٌ : Hal; durum veya maksat.

مَا بَالُكَ : Nasılsın?

هُوَ رَخِىُّ الْبَالِ : Onun durumu veya koşulları yeterli ve rahattır.

هُوَ كَاسِفُ الْبَالِ : O, kötü bir durumda.

لَيْسَ هٰذَا مِنْ بَالِى : Bu, benim umursadığım şeylerden biri değil.

بَالٌ : anlamları: (1) Gönül veya akıl; (2) Akıl veya dikkat; (3) Balina, kocaman bir balık; (4) kürek.

بَوْلٌ : İdrar; serap; çocuk; büyük bir sayı.

خَطَرَ بِبَالِى : Aklıma geldi.

اَعْطِنِى بَالَكَ : Dikkatini bana ver.

البَالُ Lafzı çeşitli manalara gelebilir. Bir manası ehemmiyetli hal, durum, keyfiyettir.

مَا بَالُ فُلَان : Filanın durumu nedir, ne durumdadır?

اَصْلَحَ اللّٰهُ بَالَكَ : “Allah, durumunu, halini ıslah etsin”.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet
بَالٌ isim 4 Ehemmiyetli hal, durum, keyfiyet 47/2

Toplam: 4

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Bâl بَال Durum, keyfiyyet.
Bevl بَوْل Sidik, idrar. Bevl etmek
Bevle بَوْلَة Çok işeyen adam. Kız çocuğu.
Bevvâl بَوَّال Çok bevl eden, aşırı derecede işeyen.
Bevliyye بَوْلِيَّة *İdrar yolları ve böbrek hastalıkları. Bu hastalıkların teşhis ve tedavisiyle uğraşan tıp dalı. Üroloji.
Mebâl مَبَال Sidiğin çıktığı yer.
İbâle إِبَالَة Küçük çocuklara def-i hacet ettirme.
Lâubâlî لَا اُبَالِى 1: Saygısız, çekinmesi olmayan. 2: Senli benli, teklifsiz. 3: Aşırı samimi bir biçimde, teklifsizce. 4: Alakasız, kayıtsız, hürmetsiz, dikkatsiz.

Lâubâlî kelimesi, lâ ubâlî (لا اُبالى) ”umursamam” deyiminden alıntıdır. Bâlâ fiili, “önemsedi, dikkate aldı, dert edindi” anlamındadır. Olumsuzluk edatı olan ile bu fiilin muzari mütekellim sigası birleşmiştir.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

بَالٌ : İsim. 

12:50 ارْجِعْ إِلَىٰ رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللَّاتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ
Diyanet Meali: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor.”
20:51 قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ
Diyanet Meali: Firavun, “Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” dedi.*
47:2 كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
Diyanet Meali: Onların Allah günahlarını örtmüş ve hâllerini düzeltmiştir.
47:5 سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ
Diyanet Meali: Onları doğruya ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir.*