ر ب و

KÖK HARFLER: ر ب و

ANLAM: 

رَبَا: (Mal) artmak veya çoğalmak. Faizle artmak. Yükselmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
رَبَا fiil-I 4 Arttı, fazlalaştı 41/39
رَبَّى fiil-II 2 Terbiye etti, yetiştirdi, baktı, büyüttü 26/18
أَرْبَى fiil-IV 1 Artırdı 2/276
رَابِىٌ isim 2 Artan, fazlalaşan 13/17 Müennes: رَابِيَةٌ
أَرْبَى isim 1 Daha ziyade, daha kuvvetli 16/92
رِبَا isim 8 Riba, faiz 30/39
رَبْوَةٌ isim 2 Tepe, yüksek yer 23/50

Toplam 20


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • رَبَا
  • رَبَّى
    • أَنْشَأَ > bak: ن ش أ
    • ثَقَّفَ > bak: ث ق ف
    • عَلَّمَ > bak: ع ل م
    • هَذَّبَ
    • أَدَّبَ
    • نَمَى
  • رَبْوَةٌ / رَابِيَةٌ
    • تَلٌّ > bak: ت ل ل
    • نَجْدٌ > bak: ن ج د
    • مُرْتَفَعٌ > bak: ر ف ع
    • نَشَزٌ > bak: ن ش ز
    • هَضَبَةٌ
    • تِلْعَةٌ
    • أَكَمَةٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • رَبَا
  • رَبَّى
  • رَبْوَةٌ / رَابِيَةٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ribâ’ رِبَاء Faiz.
İrbâ’ إِرْبَاء Çoğaltma, artırma, fazlalaştırma.
Terbiye تَرْبِيَة 1: Eğitim. 2: Görgü. 
Mürebbî مُرَبِّى Eğitici erkek.
Mürebbiye مُرَبِّيَة Bir çocuğun eğitim ve bakımıyla görevlendirilmiş kadın.

Terbiye, mürebbî, mürebbiye kelimeleri (ر ب ب) kökünden de geliyor olabilir. Bu konuda farklı görüşler var. O yüzden bu kelimeleri o maddenin altında da incelemiş bulunmaktayız. Fakat aslında daha çok bu köke ait gibi gözüküyor.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

رَبَا : Fiil-I. 

22:5 وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ
Diyanet Meali: Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır..
30:39 وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ
Diyanet Meali: İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, (Allah katında artmaz). 
30:39 فَلَا يَرْبُو عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali: Allah katında artmaz.
41:39 وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ
Diyanet Meali: Allah’ın varlığının delillerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü boynu bükük (kupkuru) görürsün. Onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman kıpırdar kabarır. 

رَبَّى : Fiil-II. 

17:24 وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Diyanet Meali: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”
26:18 قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
Diyanet Meali: Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”*

أَرْبَى : Fiil-IV.

2:276 يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ
Diyanet Meali: Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir).

رَابِىٌ : İsim. İsm-i Fâil.

13:17 فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَدًا رَابِيًا
Diyanet Meali: Dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. 

رَابِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes. Müzekkeri: رَابِىٌ

69:10 فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً
Diyanet Meali: Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı.*

أَرْبَى : İsim. İsm-i Tafdil

16:92 تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ أَنْ تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ
Diyanet Meali: Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak…

رِبَا : İsim.

2:275 الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ
Diyanet Meali: Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.
2:275 ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا
Diyanet Meali: Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. 
2:275 وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا
Diyanet Meali: Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. 
2:276 يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ
Diyanet Meali: Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir).
2:278 اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali: Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın.
3:130 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. 
4:161 وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ
Diyanet Meali: Kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle …
30:39 وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali: İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz.

رَبْوَةٌ : İsim. 

2:265 كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ
Diyanet Meali: Yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir.
23:50 وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَىٰ رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ
Diyanet Meali: Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.*