ك ل م

KÖK HARFLER: ك ل م

ANLAM: 

كَلَمَ : Yaralamak.

كَلَّمَ : Birisiyle konuşmak ya da sohbet etmek; onu yaralamak, cerh etmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
كَلَّمَfiil-II20(Hakiki olarak veya mecaz yoluyla) yaraladı, konuştu42/51Meçhulü: كُلِّمَ
تَكَلَّمَfiil-V4Konuştu, delalet etti11/105
كَلَامٌisim4Konuşmak, kelam, söz9/6
كَلِمٌisim4(Allah Teâlâ’nın vahiy yoluyla Rasûlüne bildirdiği mukaddes) kelam (çoğul)4/46
كَلِمَةٌisim42Kelam, söz, ilahi hüküm23/100
تَكْلِيمٌisim1Konuşmak4/164

Toplam75


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • كَلَمَ
  • كَلَّمَ
  • تَكَلَّمَ
  • كَلِمَةٌ (a)
  • كَلِمَةٌ (b)
  • كَلَامٌ (a)
  • كَلَامٌ (b)
  • كَلَامٌ (c)
    • أُحْدُوثَةٌ > bak: ح د ث
    • قِصَّةٌ > bak: ق ص ص
    • أُقْصُوصَةٌ > bak: ق ص ص
    • حِكَايَةٌ
    • رِوَايَةٌ

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kelâm كَلَام Söz. Bir manayı ifade eden, bir maksadı anlatan ifade.
Kelîm كَلِيم Kelimeler, kelamlar.
Kelime كَلِمَة Bir tek söz. Çoğulu: Kelim, Kelimât
Kilim ——— Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma.
Mükâleme مُكَالَمَة Karşılıklı konuşma.
Tekellüm تَكَلُّم Konuşmak. Söylemek.
Mütekellim مُتَكَلِّم Söyleyen, konuşan, nutuk söyleyen.

“Allem etti, kallem etti” ifadesi, “bildirdi, öğretti” anlamındaki alleme (علّم) ile, “konuştu” anlamındaki kelleme (كلّم) sözcüklerinin bileşiğidir.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

كَلَّمَ : Fiil-II. Meçhulü: كُلِّمَ

2:118وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللَّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ
Diyanet Meali:Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler.
2:174وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Diyanet Meali:Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
2:253مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللَّهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ
Diyanet Meali:(İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık). İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.
3:41قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا
Diyanet Meali:Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir.”
3:46وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ
Diyanet Meali:“O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” *
3:77وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ
Diyanet Meali:Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir.
4:164وَكَلَّمَ اللَّهُ مُوسَىٰ تَكْلِيمًا
Diyanet Meali:Allah, Mûsa ile de doğrudan konuştu.
5:110إِذْ أَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا
Diyanet Meali:“(Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün). Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun.”
6:111وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَا إِلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتَىٰ وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا
Diyanet Meali:Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık, (Allah dilemedikçe) yine de iman edecek değillerdi.
7:143وَلَمَّا جَاءَ مُوسَىٰ لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنْظُرْ إِلَيْكَ
Diyanet Meali:Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi.
7:148أَلَمْ يَرَوْا أَنَّهُ لَا يُكَلِّمُهُمْ وَلَا يَهْدِيهِمْ سَبِيلًا
Diyanet Meali:Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi?
12:54فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ إِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَكِينٌ أَمِينٌ
Diyanet Meali:(Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi.) Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.”
13:31وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَىٰ
Diyanet Meali:Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu).
19:10قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا
Diyanet Meali:Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi.
19:26إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنْسِيًّا
Diyanet Meali:“Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım.”
19:29قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا
Diyanet Meali:“Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.
23:108قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Diyanet Meali:Allah, “Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der. *
27:82وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ
Diyanet Meali:(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara (insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını) söyler.
36:65الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰ أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ
Diyanet Meali:O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur…
42:51وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ
Diyanet Meali:Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur.

تَكَلَّمَ : Fiil-V.

11:105يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلَّا بِإِذْنِهِ
Diyanet Meali:O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz.
24:16وَلَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَٰذَا
Diyanet Meali:Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz…” deseydiniz ya!
30:35أَمْ أَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِهِ يُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:Yoksa biz kendilerine bir delil mi indirdik de o, Allah’a ortak koşmaları konusunda (isabetli olduklarını) söylüyor? *
78:38لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
Diyanet Meali:Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

كَلَامٌ : İsim. 

2:75وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ
Diyanet Meali:Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, (iyice anladıktan sonra), onu (bile bile) tahrif ederlerdi.
7:144إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِي وَبِكَلَامِي
Diyanet Meali:“(Ey Mûsâ!) Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım.”
9:6وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı.
48:15يُرِيدُونَ أَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler.

كَلِمٌ : İsim.

4:46مِنَ الَّذِينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ
Diyanet Meali:Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar.
5:13يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ
Diyanet Meali:Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular.
5:41يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِهِ
Diyanet Meali:Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirirler…
35:10إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ
Diyanet Meali:Güzel sözler O’na yükselir, o sözleri de yararlı iş yükseltir. 

كَلِمَةٌ : İsim.

3:39أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ
Diyanet Meali:“Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, (efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak) Yahya’yı müjdeler.”
3:45إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ
Diyanet Meali:“(Ey Meryem!) Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir.”
3:64قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin…”
4:171إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ
Diyanet Meali:Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, (Meryem’e ulaştırdığı, emriyle onda var ettiği) kelimesi (ve kendisinden bir ruh)tur.
6:115وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا
Diyanet Meali:Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır.
7:137وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنَىٰ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ بِمَا صَبَرُوا
Diyanet Meali:Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti. 
9:40وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ
Diyanet Meali:Sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı.
9:40وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا
Diyanet Meali:Allah’ın sözü ise en yücedir.
9:74يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ
Diyanet Meali:Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler…
10:19وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Diyanet Meali:Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di.
10:33كَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ فَسَقُوا أَنَّهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki, “Onlar artık imana gelmezler” sözü, işte böylece gerçekleşmiştir. *
10:96إِنَّ الَّذِينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar, (kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar) inanmazlar. *
11:110وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ
Diyanet Meali:Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi.
11:119وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti.
14:24أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ
Diyanet Meali:Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal  getirdi? (Güzel bir söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen) güzel bir ağaç gibidir.
14:26وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, (ayakta durma imkânı olmayan) kötü bir ağacın durumu gibidir.
18:5كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِنْ يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا
Diyanet Meali:Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar.
20:129وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا
Diyanet Meali:Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm (ve belirlenmiş bir süre) olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı.
23:100كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Diyanet Meali:Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.
37:171وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti: *
39:19أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ أَفَأَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِ
Diyanet Meali:Hakkında azap sözü (hükmü) gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu? Cehennemlikleri sen mi kurtaracaksın? *
39:71قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.
40:6وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا
Diyanet Meali:Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, (“Onlar cehennemliklerdir”) sözü gerçekleşmiş oldu.
41:45وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ
Diyanet Meali:Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında derhal hüküm verilirdi.
42:14وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ
Diyanet Meali:Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi.
42:21وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ
Diyanet Meali:Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi.
43:28وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Diyanet Meali:İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı. *
48:26وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَىٰ وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا
Diyanet Meali:(Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş) ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler.

كَلِمَاتٌ : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: كَلِمَةٌ 

2:37فَتَلَقَّىٰ آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ
Diyanet Meali:Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı.
2:124وَإِذِ ابْتَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ
Diyanet Meali:Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamıştı, İbrahim onların hepsini yerine getirmişti.
6:34وَأُوذُوا حَتَّىٰ أَتَاهُمْ نَصْرُنَا وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Andolsun ki, senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına) ve eziyet edilmelerine (karşı sabretmişler) ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur.
6:115وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ
Diyanet Meali:Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur.
7:158فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَكَلِمَاتِهِ
Diyanet Meali:“O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin…”
8:7وَيُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.
10:64لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur.
10:82وَيُحِقُّ اللَّهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ
Diyanet Meali:Suçluların hoşuna gitmese de, Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.” *
18:27وَاتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ
Diyanet Meali:Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur.
18:109قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبِّي لَنَفِدَ الْبَحْرُ
Diyanet Meali:De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa (ve bir o kadar da ilave etsek, denizlere deniz katsak; Rabbimin sözleri tükenmeden önce) denizler tükenirdi.”
18:109قَبْلَ أَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبِّي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَدًا
Diyanet Meali:(De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa) ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce (denizler tükenirdi).”
31:27وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ
Diyanet Meali:(Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem), deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez.
42:24وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ
Diyanet Meali:Allah batılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir.
66:12وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ
Diyanet Meali:(Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz), Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan (İmran kızı Meryem’i de inananlara örnek gösterdi). O itaat edenlerdendi.

تَكْلِيمٌ : İsim. Mastar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). 

4:164وَكَلَّمَ اللَّهُ مُوسَىٰ تَكْلِيمًا
Diyanet Meali:Allah, Mûsa ile de doğrudan konuştu.