خ ل ص

KÖK HARFLER:  خ ل ص

ANLAM: 

خَلَصَ : (Bir şey) halis; temiz veya saf olmak. Topluluktan ayrılmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
خَلَصَ fiil-I 1 Ayrıldı, münferit kaldı, tenhaya çekildi 12/80
أَخْلَصَ fiil-IV 2 Has kıldı, halisleştirdi 38/46
اِسْتَخْلَصَ fiil-X 1 Seçti, has kıldı 12/54
خَالِصٌ isim 2 Katkısız safi olan, halis (Hissi yahut manevi olarak) 39/3
خَالِصَةٌ isim 5 Ait ve mahsus olan 33/50
مُخْلِصٌ isim 11 Halis kılan, ihlaslı olan (Riyadan, şirkten uzak olan) 98/5
مُخْلَصٌ isim 9 Seçilmiş, arınmış, halisleştirilmiş 19/51

Toplam 31

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • خَلَّصَ
  • خَالِصٌ
    • مُخْتَلَطٌ > bak: خ ل ط
    • مَمْزُوجٌ > bak: م ز ج
    • مَعِيبٌ > bak: ع ي ب
    • مُتَكَدِّرٌ > bak: ك د ر
    • مُتَكَدِّرٌ > bak: ك د ر
    • عَكِرٌ
    • مُلَوَّثٌ

AÇIKLAMA:

NECÂT ile TEHALLUS kelimeleri arasındaki fark

( ن ج وخ ل ص )

Tehallus, “eziyet olmasa bile, bir bağdan kurtulma”dır. Necât ise, “eziyet ve işkenceden kurtulma” anlamı ifade eder. Kendisi için herhangi bir endişe hissedilmeyen birisi için, necât ifadesi kullanılmaz. Çünkü durumundan endişe edilen biri olmaksızın, necât söz konusu olmaz. (Farklar Sözlüğü 308) Bknz: ( ن ج و )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Halâs خَلَاص Kurtulma, kurtuluş. Selamete ermek. Halaskâr
Hâlis خَالِص 1: Karışık olmayan, saf, katışıksız. 2: İçten, samimi. 3: Hilesiz, temiz.
Hâliset خَالِصَة İbarenin düzgün ve akıcı olması. 
Hâlisiyyet خَالِصِيَّة Hâlislik.
Hulâsa خُلَاصَة 1: Özet, fezleke  2: Öz. Bir şeyin, bir bahsin özü. 3: Kısacası.
Hulus خُلُوص 1: Gönül temizliği. 2: Halislik. Saflık.
Hulûsî خُلُوصِى 1: Saf, halis, içi temiz. 2: Samimi, candan.
Tahlîs تَخْلِيص Kurtarmak. Halâs etmek.
Tahlisiye تَخْلِيصِيَّة Kurtarma, can kurtarma
İhlâs إِخْلَاص 1: Temiz sevgi ve yürekten bağlılık. 2: İbadetlerdeki içtenlik.
Muhlis مُخْلِص 1: Dostluğunda ve inançlarında içten olan. 2: İbadeti yalnız Allah için yapan, O’na tahsis eden. 3: Katkısız, hâlis.
Tahallüs تَخَلُّص Halâs olmak. Kurtulmak.
Mahlas ——— Takma ad.
İstihlâs اِسْتِخْلَاص Bir şeyi elde etmeğe çalışma.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

خَلَصَ : Fiil-I.

12:80 فَلَمَّا اسْتَيْأَسُوا مِنْهُ خَلَصُوا نَجِيًّا
Diyanet Meali: Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler.

أَخْلَصَ : Fiil-IV.

4:146 إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللَّهِ وَأَخْلَصُوا دِينَهُمْ لِلَّهِ فَأُولَٰئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali: Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü’minlerle beraberdirler. 
38:46 إِنَّا أَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ
Diyanet Meali: Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık.*

اِسْتَخْلَصَ : Fiil-X.

12:54 وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ أَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْسِي
Diyanet Meali: Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. 

خَالِصٌ : İsim. İsm-i Fâil.

16:66 نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا
Diyanet Meali: Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) halis süt içiriyoruz.
39:3 أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ
Diyanet Meali: İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır.

خَالِصَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes. Müzekkeri: خَالِصٌ

2:94 قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ
Diyanet Meali: De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinsehaydi ölümü temenni edin!”
6:139 وَقَالُوا مَا فِي بُطُونِ هَٰذِهِ الْأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَىٰ أَزْوَاجِنَا
Diyanet Meali: Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.” 
7:32 قُلْ هِيَ لِلَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali: De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür.
33:50 إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَنْ يَسْتَنْكِحَهَا خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali: Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, (mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan), Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği (herhangi bir mü’min kadını) da (sana helâl kıldık.) 
38:46 إِنَّا أَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ
Diyanet Meali: Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık.*

مُخْلِصٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). 

2:139 وَلَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَ
Diyanet Meali: Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.”
7:29 وَأَقِيمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali: Her secde yerinde yüzlerinizi (O’na) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.
10:22 وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali: (Her taraftan dalgalar onlara hücum eder de) çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak Allah’a yalvarırlar.
29:65 فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali: Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler.
31:32 وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali: Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. 
39:2 إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali:  (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.*
39:11 قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali: De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.” *
39:14 قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دِينِي
Diyanet Meali: De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.” *
40:14 فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Diyanet Meali:  O hâlde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.*
40:65 هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ
Diyanet Meali: O, diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak)  O’na ibadet edin. 
98:5 وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ
Diyanet Meali: Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri emredilmişti. 

مُخْلَص : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).

12:24 كَذَٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.
15:40 إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: İçlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç…*
37:40 إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: Ancak Allah’ın halis kulları başka.*
37:74 إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka.*
37:128 إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka.*
37:160 إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka.*
37:169 لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: Elbette biz ihlâslı kullar olurduk.*
38:83 إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ
Diyanet Meali: İçlerinden ihlâslı kulların hariç…*
19:51 إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا
Diyanet Meali: Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi.