أ و ي

KÖK HARFLER:  أ و ي

ANLAM: 

أَوَى : Bir yerin yolunu tutmak, oraya sığınmak üzere gitmek; oraya yönelmek; orada ikamet etmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

اَوَى (geniş zamanlı يَاْوِى mastar isim اَوِيًّا ve اِوَاءً): Oranın yolunu tuttu veya oraya sığınmak üzere gitti; oraya yöneldi; orada ikamet etti.

اَوَّهَ : Ona kalacak veya sığınacak yer verdi; onu misafir etti; onu barındırdı; onu korudu; ona kendi evinde kalacak yer verdi; onu ağırladı.

مَاْوٰى : Kişinin sığınmak üzere çekildiği veya gittiği yer; an barınak; sığınılacak yer; varış veya konaklama yeri. Sığınak, barınak.

اٰوٰى (geniş zamanlı يُؤْوٖي): Barındırdı, yanına aldı.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
أَوَى fiil-I 5 Sığındı 18/10
آوَى fiil-IV 9 Sığındırdı 12/69
مَأْوَى isim 22 Sığınak, barınak. 53/15

Toplam 36

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Îvâ إِيوَاء Barındırma, kondurma. Yerleştirme, oturtma, iskan ettirme.
Me’vâ مَأْوَى Sığınılacak yer, yurt, mesken. Varılacak yer. 
Teevvî تَأَوِّى Bir yerde yerleşme, yurt edinme. Oturacak yer edinme.
Ev ——— İçinde oturup barınılacak yapı. Hâne.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَوَى : Fiil-I.

11:43 قَالَ سَآوِي إِلَىٰ جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاءِ
Diyanet Meali: O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi.
11:80 قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ
Diyanet Meali: (Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi. *
18:10 إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً
Diyanet Meali: Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver” demişlerdi.
18:16 فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ
Diyanet Meali: “O hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın.”
18:63 قَالَ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ
Diyanet Meali: Genç, “Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum.” dedi.

آوَىٰ : Fiil-IV. 

8:26 فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ
Diyanet Meali: Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı.
8:72 وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ
Diyanet Meali: (Muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir.
8:74 وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا
Diyanet Meali: (Muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir.
12:69 وَلَمَّا دَخَلُوا عَلَىٰ يُوسُفَ آوَىٰ إِلَيْهِ أَخَاهُ
Diyanet Meali: Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı.
12:99 فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَىٰ يُوسُفَ آوَىٰ إِلَيْهِ أَبَوَيْهِ
Diyanet Meali: (Mısır’a gidip) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı.
23:50 وَآوَيْنَاهُمَا إِلَىٰ رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ
Diyanet Meali: Ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.
33:51 تُرْجِي مَنْ تَشَاءُ مِنْهُنَّ وَتُؤْوِي إِلَيْكَ مَنْ تَشَاءُ
Diyanet Meali: Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın.
70:13 وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْوِيهِ
Diyanet Meali: Kendisini koruyup barındıran tüm ailesini …*
93:6 أَلَمْ يَجِدْكَ يَتِيمًا فَآوَىٰ
Diyanet Meali: Seni yetim bulup da barındırmadı mı? *

مَأْوَىٰ : İsim. 

3:151 وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali: Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.
3:162 كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ
Diyanet Meali: (Allah’ın rızasına uyan kimse), Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir?
3:197 مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Diyanet Meali: (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası! *
4:97 فَأُولَٰئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءَتْ مَصِيرًا
Diyanet Meali: İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.
4:121 أُولَٰئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَحِيصًا
Diyanet Meali: İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar. *
5:72 فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ
Diyanet Meali: Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir.
8:16 فَقَدْ بَاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ
Diyanet Meali: Mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir.
9:73 وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali: Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası!
9:95 وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Diyanet Meali: Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir.
10:8 أُولَٰئِكَ مَأْوَاهُمُ النَّارُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Diyanet Meali: Kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir. *
13:18 أُولَٰئِكَ لَهُمْ سُوءُ الْحِسَابِ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ
Diyanet Meali: İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir.
17:97 مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعِيرًا
Diyanet Meali: Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız.
24:57 وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ وَلَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali: Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varış yeridir o!
29:25 وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
Diyanet Meali: “Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”
32:19 فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَىٰ نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali: Onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir mükâfat olarak Me’vâ cennetleri vardır.
32:20 وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ
Diyanet Meali: Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir.
45:34 وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
Diyanet Meali: “Barınağınız ateştir. Yardımcılarınız da yoktur.”
53:15 عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ
Diyanet Meali: Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. *
57:15 مَأْوَاكُمُ النَّارُ هِيَ مَوْلَاكُمْ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali: Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
66:9 وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali: Onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
79:39 فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَىٰ
Diyanet Meali: Şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. *
79:41 فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَىٰ
Diyanet Meali: Şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.